- Dünyalık İşlerin Din İşlerine Girmesi Üzücüdür

Adsense kodları


Dünyalık İşlerin Din İşlerine Girmesi Üzücüdür

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
halim
Tue 14 April 2015, 11:41 am GMT +0200
Dünyadaki siyasi, politik lobilerin, din kurumlarının dualarına ve ayinlerine kadar uzanmış olması üzücüdür

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Papa Francis’in Ermeni iddialarına dair sözlerine ilişkin bazı açıklamalar yaptı.

Kutlu Doğum programı için gittiği Hatay’da, Valilik ziyareti esnasında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Papa Francis’in sözlerine ilişkin “Doğrusu dünyadaki siyasi, politik lobilerin, PR şirketlerinin din kurumlarının dualarına ve ayinlerine kadar uzanmış olması düşündürücüdür ve üzücüdür” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı olarak, Vatikan gibi ciddi bir din kurumunun, Papa Francis gibi saygın bir din adamının bu tür siyasi politik lobilerin etkisinde kalarak böyle bir açıklama yapmasından duyduğu üzüntüyü dile getiren Başkan Görmez, açıklamasında şunları söyledi;

“Eğer tarihte yaşanmış acılar üzerinden toplumlar birbirlerini sorgulamaya kalkışırlarsa bundan en büyük zararı Vatikan’ın kendisi görür…”

Diyanet İşleri Başkanı olarak, Vatikan gibi ciddi bir din kurumunun, Papa Francis gibi saygın bir din adamının bu tür siyasi politik lobilerin etkisinde kalarak milletimize hassaten tarih boyunca birlikte yaşama ahlakı ve hukukunu inşa etmiş ve dünyaya göstermiş bir topluma yönelik bu mesnetsiz iddiaları hem de dua ve ayin üzerinden ifade etmiş olmasından son derece üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Eğer tarihte yaşanmış acılar üzerinden toplumlar birbirlerini sorgulamaya kalkışırlarsa bundan en büyük zararı Vatikan’ın kendisi görür.

“Bugün bütün din adamlarına düşen vazife, tarihteki acılardan çok bugün yaşanan acılar üzerinde yoğunlaşmasıdır…” 

Bizim tarihimizde misyonerlik üzerinden sömürgecilik geleneği hiçbir zaman olmamıştır. Bugün bütün din kurumlarına, din adamlarına düşen vazife, tarihteki acılardan çok bugün yaşanan acılar üzerinde yoğunlaşmasıdır. Bugün yaşanan acılar tarihteki acılardan çok daha büyük. Coğrafyamız büyük acılar içerisinde kıvranıyor. Milyonlarca insan katledildi, milyonlarcası yurtlarından evlerinden edildiler. Arakan’da hala bir katliam devam ediyor. Orta Afrika Coğrafyasında büyük trajediler yaşanıyor. Bugün akl-ı selim, kalbi selim sahibi din adamlarına düşen vazife, bu tür tarihte yaşanmış acılardan çok bugün yaşanan acıları ortadan kaldırmak için üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmektir. Bu açıklamayı İncil’de en çok ismi geçen Antakya’dan ve bin yıllardır Hz. İsa’nın havarilerini bağrında taşıyan, Müslümanların da tıpkı Peygamberimizin ashabına saygı gösterdikleri gibi onlara saygı gösterdikleri, farklı dinlerin, inançların, kültürlerin barış içinde birlikte yaşadıkları Antakya’dan bunları söylüyorum.

“Kimse bu milletin tarihini sorgulayamaz…”

Kimse bu milletin tarihini sorgulayamaz. Eğer tarihte yaşanmış acılar üzerinden biz birbirimize hesap sorarsak herkes bilsin ki, dünyanın yine de en iyi noktada büyük bir iftiharla hiçbir mensubunun, üyesinin başını öne eğdirmeyecek bir tarihin çocukları olduğumuz ortaya çıkar.
Her şeyden önce ecdadımızın sömürgeleri olmamıştır. Ecdadımız hiçbir ülkeyi sömürge haline getirmedi. 500 yıl idare ettiğimiz ülkelerde ondan önce hangi dil konuşuluyorsa bugün de aynı dil konuşuluyor. Bir Valinin fermanıyla Arnavutça’da, Boşnakça’da biterdi bütün diller biterdi. Ancak öyle olmadı. Ama son iki asırda nice coğrafyalar sömürgeleştirildi. Bu coğrafyalar bütün servetleri kaynakları başka dünyalara taşındı.

“Eğer tarihte yaşanmış acılar üzerinde durursak bütün insanlık bundan zarar görür…”

Mutluluk ve refah başka insanların, coğrafyaların kaynakları üzerine inşa edildi. Eğer tarihte yaşanmış acılar üzerinde durursak bütün insanlık bundan zarar görür. Biz bugünümüze bakmalıyız. Bugünün acıları tarihin acılarından geride değil. Bu coğrafya acılar içinde kıvranıyor. Milyonlarca insan katledildi. Antakya kaç senedir Suriyeli kardeşlerine ev sahipliği yapıyor. Türkiye ev sahipliği yapıyor. Din adamlarının ilim adamlarının dini kurumların üzerinde duracağı konular bu konular olmalıdır.

“Avrupa'nın hiçbir başkentinde birlikte yaşama hukuku yokken Anadolu'da biz birlikte barış içinde yaşamışız…”

Gerçekten biz tarihimiz boyunca yeryüzüne, insanlığa farklı kültürleri, ,inançları, dinleri birlikte barış içinde nasıl yaşatacağımızı göstermiş bir ecdadın, tarihin çocuklarıyız. Bir sene önce Üsküp’te Osmanlı Döneminde inşa edilen bir caminin restorasyondan sonra yapılan açılışına katıldım. Batı ülkelerinin büyükelçileri oradaydı. Cami onun hemen altında kilise ve onun altında sinagog var. Üçü birlikte tarihi boyunca var olmuş. Caminin kitabesindeki tarih 1492. Bu tarih Amerika'nın keşfedildiği tarih aynı zamanda Yahudilerin Avrupa'dan sürgün edilip İstanbul'a sürgün edildiği tarihtir. Cami, mimarisiyle çağdaş dünyaya şöyle haykırıyor, ‘Burada ben yanı başımda bir kilise ve onun altında sinagog ile birlikte yaşamaya başladığımda Amerika henüz keşfedilmemişti’ Avrupa'nın hiçbir başkentinde bu birlikte yaşama hukuku yokken Anadolu'nun ücra bir kentinde biz birlikte barış içinde yaşamışız. Çünkü inancımız, dinimiz bunu bize bırakmamış. Bizimle aynı inancı paylaşmayanlara hukuk ve ahlak çerçevesinde muamele etmeyi bize emretmiş.