- Dünya ne kadar değişmiş!..

Adsense kodları


Dünya ne kadar değişmiş!..

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Sun 15 July 2012, 04:05 pm GMT +0200


Kırk beş sene önce


İzmir'de tarihî Kestanepazarı Camii ve bitişiğindeki imam-hatip yurdu 1967 yaz tatilinde tamir edileceği için, biz dört arkadaş Edirne'ye gönderildik. Orada vaiz olan merhum Hüseyin Top Hoca'dan ders alacaktık. Elimizde "Taşlıkta bakkal Hamdi Esenkal" diye bir adres vardı...

Bizim Edirne'ye gelmemizle beraber istihbaratçılar da peşimize düştü. Rahatsız edecek şekilde bizi takip ediyorlardı. Bu durum karşısında Hüseyin Top Hoca'mız bize ders vermek istemedi... Biz biraz Eski Camii İmam ve Hatibi Ekrem Aktaş Hoca ile çevreyi dolaşıp ziyaretler ettik. Baktık olacağı yok, oradan Kırklareli'ne gelip Abdülhamit Hoca'yı ziyaret ettik. Oradan İstanbul'a geldik.

İstanbul'da, Kirazlı Mescid'de Zübeyir Gündüzalp ağabeyin kaldığı yere, gidip gelme imkânımız ve bazı muhterem insanlarla tanışma bahtiyarlığımız oldu. Zübeyir ağabey, büyüklere karşı yaşayışı ve sözleriyle seviyelerine göre mesaj verirken, küçüklere karşı da onlara göre davranış sergiliyor ve söz söylüyordu...

Oradan memleketimize döndük. Köyümüzde başta büyük dayım olmak üzere köy enstitülerinde okumuş öğretmenler vardı. Bizi ilkokulda beşinci sınıfa kadar okutan Mehmet Kavak da Çavdarhisar (şimdi kaza oldu) kasabasındandı ve o da köy enstitüsü mezunu idi. Kahvenin önünde oturuyorduk, onlardan ikisi vardı. Şimdi rahmetlik oldular. Ellerinde Cumhuriyet gazetesi... İlhan Selçuk yine imam-hatiplerle ilgili bir yazı yazmış. Oradan mesele açıldı. Bediüzzaman Hazretleri'ne hücum ediyorlardı. Ama hiçbir bilgiye sahip değillerdi. Dedim ki: "Hiçbir kitabını okudunuz mu?" "Hayır" dediler. "Hiç söylediği bir sözü hatırınızda var mı?" "Yok" dediler. "Peki hiçbir bilgiye sahip olmadığınız bir kişi hakkında bu düşmanlık niye? Eğer bunu şu köylüler yapsa, insan, olabilir der, ama bizleri okutup eğiten sizlerin yapması hiç uygun olmuyor." dedim. Sustular. (Daha sonra Bornova'da evinde ziyaret ettiğim bu öğretmenlerimizden birisi ile görüşürken kayınpederi geldi. Karakollarda çavuşluk yapmış. Nereden çıktıysa yine konu Bediüzzaman Hazretleri'ne geldi. "Çok cahildi.. Herkese kâfir derdi. Ben onu çok iyi tanıyorum.." dedi. Ben bu sözlerden Üstad'ı hiç tanımadığını anladım ve dedim ki: "Bana bir tarif edebilir misin; acaba sakalı şu kadar mı, yoksa bu kadar mıydı?" dedim. Elimle de göğsümün altına kadar işaret ederek. O ise "Tâ göbeğinin altına kadar iniyordu!" dedi. Ben gülmeye başladım. Öğretmen damadı da "Baba, onun sakalı yoktu!" dedi.)

Tatilden İzmir'e döndük. Kestanepazarı Camii tamir edilmiş halıları yenilenmişti.

Daha sonra Tepecik'te üç katlı bir ev tutuldu. Öğrenci arkadaşlar kalıyordu. İlk döşemeleri, Kestanepazarı Camii'nden çıkan eski halı ve kilimlerden yapıldı.

Ben Yusuf Pekmezci ağabeyden duydum; Hocaefendi ona demiş ki: "Ben idareden izinle, o eski halı ve kilimleri o talebelerin evlerine alıp göndermiştim ama içim rahat değil. Çünkü bunlar camiye vakıf olarak veriliyor. Al şu telif paralarından gelen parayı (on bin doların üstünde olacak) Kestanepazarı idarecilerine ver, oranın ihtiyaçlarına kullansınlar." Yusuf ağabey de vermiş. Zannediyorum, onlar da caminin avlusunda, eski tahta kulübenin yanına veya yerine yapılan bir binada kullanmışlar..

Tabii mesele İzmir olunca 1960'tan 1983 sonuna kadar gençliğimin tam 23 senesi geçen bu şehre bîgâne kalamıyorum.

Bazı arkadaşlarım bu gelişimde Tepecik'e davet ettiler. Yeni ismi Yenişehir olan bu mahalleye gittik... Dünya ne kadar değişmiş!..

ABDULLAH AYMAZ