selsebil
Thu 16 April 2009, 01:10 pm GMT +0200

Prens Bismarck, Mahatma Gandhi, Goethe, Napolyon, Tolstoy, Dostoyevski gibi tarihi kişiliklerin dilinden Hz. Muhammed (s.a.v)
Müslüman olmamalarına rağmen Tolstoy, Bismark, Mahatma Gandhi gibi nice yabancı aydın, devlet adamı ve sanatçı, İslam dininin son Peygamberi Hz. Muhammedin (s.a.v.) peygamberliğini tasdik etmişlerdir.
Doğumunun 1438. yılına girdiğimiz bu günlerde onun yolundan giden milyonlarca Müslümanın Salâvat-ı Şerifler ve dualarla andığı Peygamber Efendimiz Hz. Muhammedin (s.a.v.) ABDden Japonyaya uzanan coğrafyaya damgasını vurduğuna çeşitli vasıtalarla şahit oluyoruz.
ALLAHın kendisini bütün mahlûkata ve kâinata tanıttırmak için yarattığı Hz. Muhammed (s.a.v.) hakkında binlerce kitap yazıldı, konferanslar, seminerler düzenlendi ve araştırmalar yapıldı. Hz. Muhammedi çeşitli vasıtalarla tanıma fırsatı bulan diğer dinlere mensup ya da ateist aydınlar, bilim adamları, yazarlar, sanatçılar ve devlet adamları; vefatından sonra Onun hakkında güzel sözler söyledi, Onun getirdiği din olan İslamın güzelliklerini anlatan eserler yayınladı.
Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde yaşama şerefine erişememiş olmanın üzüntüsünü Sana muasır bir vücut olamadığımdan müteessirim ey Muhammed sözleriyle anlatan Alman Devletinin kurucusu Prens Otto Von Bismarck, sözlerine şöyle devam ediyor:
Çeşitli zamanlarda, insanlığı idare için ALLAH tarafından gönderildiği iddia olunan bütün semavî kitapları büyük bir dikkatle inceledimse de tahrif olundukları için hiçbirisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim. Bu kanunlar değil bir toplum, bir ev halkının saadetini bile temin edecek özellikten uzaktır. Lâkin Muhammedîlerin Kuranı, istisna... Ben Kuranı her yönüyle inceledim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm.
Muhammedîlerin düşmanları, bu kitabı Muhammedin yazdığını iddia ediyorlarsa da, en mükemmel, hattâ en mütekâmil bir akıldan böyle bir harikanın çıkacağını iddia etmek, hakikatlere göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak manasını ifade eder. Ben şunu iddia ediyorum ki; Muhammed mümtaz bir kuvvettir. Böyle ikinci bir vücudun tekrar dünyaya gelmesi ihtimalden uzaktır.
Seninle aynı devirde yaşayamadığım için üzgünüm ey Muhammed!
Muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap, senin değildir; o İlahidir. Bu kitabın İlahi kaynaklı olduğunu inkâr etmek, müspet ilimlerin yanlış olduğunu ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için, insanlık senin gibi seçkin bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremeyecektir. Ben, huzurunda kemal-i hürmetle eğilirim.
Vefat etmeden önce Müslümanlığı seçtiği halk arasında dilden dile dolaşan Avusturyanın önemli devlet adamlarından Bismarc, Hz. Muhammed hakkında başka bir yorum daha yaparak Ben şunu iddia ediyorum ki, Muhammed mümtaz bir kuvvettir. Yaratıcının böyle ikinci bir vücudu imkân sahasına getirmesi ihtimalden uzaktır" diyordu.
Kimse Onu geçemez
Hindistanın bağımsızlığına kavuşmasında rol oynayan büyük lider Mahatma Gandhi, Peygamber Efendimizin davasında başarı kazanmasının ve dünyada birçok insan tarafından benimsenmesinin nedenlerini bir konuşmasında şöyle sıralamıştı:
Ben şu kanaate vardım ki, İslâmiyetin süratle yayılması, kılıç yüzünden olmamıştır. Aksine her şeyden evvel sadeliği, mantıkî olması ve Peygamberinin büyük tevazuu (alçak gönüllülüğü), sözünü daima tutması, yakınlarına ve Müslüman olan herkese karşı sonsuz bağlılığı yüzünden, İslâm dini birçok insan tarafından seve seve kabul edilmiştir.
Almanyanın en büyük aydınlarından biri olan ve buradaki en büyük üniversiteye ismini veren Goethe, sorulan bir soru üzerine; Hz. Muhammed 'in muvaffakiyetinde olduğu gibi hakikat her tarafa nur saçabilmelidir; tek ve eşsiz ALLAH inancını aşılamakla o bütün dünyayı yenmiştir. diyerek toplumunun tepkisini çekme pahasına da olsa gerçekleri açıklamaktan kaçınmamıştı.
Aynı filozof daha sonraki bir konuşmasında, Batı Medeniyetinin Hz. Muhammed önderliğindeki İslam dünyası karşısında geri kaldığını şu sözlerle açıklamak gereğini hissetmişti:
Hiç kimse Hz. Muhammedin kurallarından daha ileri bir adım atamaz. Biz Avrupa milletleri medeni imkânlarımıza rağmen Hz. Muhammedin son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki bu yarışmada kimse onu geçemeyecektir.
O (s.a.v.) doğru yolu gösterdi
Dünyada birçok insan tarafından paraya verdiği önemle tanınan Fransızların ünlü komutanı Napolyon, bir kitabında Hıristiyanlığın bozulma sebebini anlatırken İslam dininin Peygamberi hakkında şunları söylüyordu:
Arapların yanına sokulan Aryenler, hakikî İsa dinîni bozarak onlara ALLAH, ALLAHın oğlu, Ruhul-kudüs gibi, üçlü, kimsenin anlayamayacağı inançları yaymaya çalışıyor, şarkın sulh ve huzurunu tamamen bozuyorlardı. Muhammed (s.a.v.) onlara doğru yolu gösterdi. Araplara, yalnız bir tek ALLAH olduğunu, Onun babasının da, oğlunun da bulunmadığını, böyle birkaç ALLAHa tapmanın, puta tapmaktan kalan saçma bir âdet olduğunu anlattı.
Yazdığı romanları dünya klasikleri arasında kendine yer edinen Rus Yazar Tolstoy, içinde bulunduğu zor koşullara rağmen doğru bildiğini söylemekten kaçınmamış ve hatta Hz. Muhammedin (s.a.v.) bazı hadislerini derleyerek bir kitap yazmıştı.
Tolstoyun, Komünist Rusyasında yazdığı fakat halka gösterilmesinde sakınca görülen kitabında Hz. Muhammed (s.a.v.) ve İslam dini hakkındaki güzel sözlerini şöyle sıralamıştır: Muhammed her zaman Evangelizmin (Hıristiyanların) üstüne çıkıyor. O insanı ALLAH saymıyor ve kendini de ALLAH ile bir tutmuyor. Müslümanların ALLAHtan başka ilahı yoktur ve Muhammed Onun peygamberidir. Burada hiçbir muamma ve sır yoktur. Eğer insan seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her Hıristiyan ve her bir insan şüphe ve tereddüt etmeden Muhammediliği, tek ALLAHı ve Onun peygamberini kabul ederdi.
Rusyanın bir diğer ünlü yazarı Dostoyevski, Hz. Muhammedin (s.a.v.) ALLAH katına yükseldiği Miraç mucizesi hakkında; Büyük İslâm Peygamberi, Yüce Yaratıcının katına çıkıp onunla buluşmuştur. Ben miraca bütün kalbimle inanıyorum.
diyerek bir anlamda Peygamber Efendimizin varlığını kabul etmiş ve bunu tüm dünyaya haykırmıştı.
Onunla kimse kıyaslanamaz
Dünyada çok meşhur olan İskoç asıllı yazar ve filozof Thomas Carlyle Kahramanlar adlı kitabında Hz Muhammedin (s.a.v.) nasıl bir şahsiyet olduğunu tüm dünyaya meydan okuyarak şu sözlerle ifade etmişti:
Şayet gayenin büyüklüğü, vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azameti insan dehasının üç ölçüsü ise, modern tarihin en büyük şahsiyetlerini dahi, Hz. Muhammed ile mukayeseye kim cüret edebilir ki?
Ünlü filozof ve yazar Jean-Paul Roux bir yazısında Peygamber Efendimizin şahsiyetini ve Kuranı Kerimin nasıl bir kitap olduğunu bakın nasıl da güzel ifade ediyor: Hz. Muhammed'in hakiki mucizesi, bir melek vasıtasıyla gökten indirilmiş bütün ayetlerden oluşmuş olan Kur'ân'dır. Tevrat ile İncil'den sonra vahyolunan son mukaddes kitap odur. Şiirden üstün, taklidi imkânsız ve tercümesi mümkün olmayan bu ulvî eserin olgunluk seviyesine ne bundan evvel çıkılabilmiştir ne de bundan sonra çıkılabilecektir. İslâm'ın yayılmasında Kur'ân okumanın bütün uzun nutuklardan daha büyük bir âmil olduğu birçok şehâdetlerle sabittir. Yola getirilmeleri imkânsız düşmanlar bile Kur'ân'ı dinler dinlemez birdenbire duraklıyorlar ve hemen imana gelip kelime-i şehâdet getiriyorlardı. Ayetlerdeki kelimelerde fevkalâde bir kuvvet ve kudret vardır!"
Moral Dünyası