- Dubayb Oğulları Temsilcisinin Zeyd b. Hârise ile Konuşması

Adsense kodları


Dubayb Oğulları Temsilcisinin Zeyd b. Hârise ile Konuşması

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 2 March 2010, 11:53 am GMT +0200
Dubayb Oğulları Temsilcisinin Zeyd b. Hârise ile Konuşması


Dubayb oğulları, İslâm mücahidlerinin Medan çölünde bulunduklarını öğrenince, onlardan Hassan (Vâkıdî´ye göre Hıbbas) b. Melle Süveyd b. Zeyd´in Acace adındaki atına, Üneyf b. Melle ise Melle´nin Rıgal adındaki atına, Ebu Zeyd b. Amr da Şemr adlı kendi atına binip gittiler.

Bunlar İslâm mücahidlerine yaklaşınca, Ebu Zeyd´le Hassan, Üneyf b. Melleye:

"Sen bizden ayrıl, dönüp git! Çünkü, biz senin dilinden korkuyoruz!" dediler, onun üzerine dikildiler ve atının üzerinden ayrılmadıkça, yanından uzaklaşmadılar.

Üneyf ise:

"Ben de, iki atlının yaya yürüyücüsü olurum!" diyerek arkalarından koştu ve yetişti. Ona:

"Sen bizimle gel, ama şimdiye kadar yapageldiğin şeyleri bugün sakın yapma! Biz konuşurken, sen dilini tut! Bugün bize bir uğursuzluk getirme!" dediler.

İçlerinden, yalnız Hassan b. Melle´nin konuşmasını kararlaştırdılar. Bunlar, Cahiliye çağında aralarında bazı kelimelerle (parolalarla) birbirlerini tanırlardı. "Kavedî" dedikleri de, olurdu.[10]

Herhangi bir kimse kendilerine kılıçla vurmak istediği zaman "Bûrî" veya "Sûrî" parolasını kullanır lardı.[11]

Temsilciler İslâm mücahidlerinin yanlarına doğru varırlarken, onlar da bunlara doğru gelmeye başladılar.

Hassan, İslâm mücahidlerine:

"Biz, Müslüman bir cemaatiz!" dedi.

Siyah bir at üzerinde Müslümanların yanına götürülen, varan ilk kişi o oldu.

Üneyf:

"Bûrî"[12] veya "Kavedî" dedi.[13]

Hassan, ona:

"Sabırlı ol!" dedikten sonra, Zeyd b. Hârise´nin yanına kadar varıp durdu.

Zeyd b. Harise:

"Öyleyse, Ümmü´l-Kitâbı [Fatiha sûresini] okuyunuz bakayım?" dedi.

Hassan Fatiha sûresini okuyunca, Zeyd b. Harise:

"Askerlere sesleniniz ki; Yüce Allah, şu kavmin içinden çıkıp geldikleri yeri bize haram ve dokunul maz kılmıştır. Ahdini bozan, bundan müstesnadır!" dedi.[14]

Zeyd b. Harise, onlardan yalnız birisini Fatiha sûresinden imtihan etti, başka birşey yapmadı.[15]

Zeyd b. Harise esirleri Dubayb oğullarına iade etmek istediği zaman, arkadaşlarından bazıları, onların işlerinde karışıklık bulunduğunu haber verdiler.

Bunun üzerine, Zeyd b. Harise iade işini bir müddet için geri bıraktı ve:

"Onlar hakkında, Allah hüküm verecektir!" dedi.[16]

Hassan b. Melle´nin kızkardeşi de esirler arasında idi.

Zeyd b. Harise, Hassan b. Melle´ye:

"Al, götür onu!" dedi.

Ümmü´l-Fezer ed-Dulaiye, Hassan b. Melle´ye:

"Kızlarınızı götürüyorsunuz da, analarınızı mı bırakıyorsunuz?!" dedi.

Hasib oğullarından birisi de:

"Onlar Dubayb oğullarındandır. Her zaman, onların dilleri büyülüdür!" diye mırıldandı.

Mücahidlerden bazısı bunu işitip Zeyd b. Hâriseye haber verdiler.

Bunun üzerine, Zeyd b. Harise emretti, Hassân´ın kızkardeşinin elindeki bağ çözüldü.

Zeyd, Hassân´a:

"Yüce Allah şu amcanın kızları hakkında hükmünü verinceye kadar, sen de onlarla birlikte burada otur!" dedi.

Elçiler dönmek istediler.

İslâm askerleri, onların gelmiş oldukları vadilerine inip gitmelerine engel oldular.

Onlar da ev halklarının yanında akşamladılar.[17]

Dubayb oğulları temsilcileri, Zeyd b. Harise ile arkadaşlarını gözetlemeye başladılar; ve onların uyuduklarını anlayınca,[18] gecenin bir kısmını geçirdikten sonra, hayvanlarına binip Rifâa b. Zeyd´in yanına vardılar.

Ebu Zeyd b. Amr,

Ebu Şemmas b. Amr,

Süveyd b. Zeyd,

Ba´ce b. Zeyd,

Berza´ b. Zeyd,

Muharribe b. Adiyy,

Üneyf b. Melle,

Hassan b. Melle, Leylâ Harresi kuyusunun üzerindeki Kurâ-i Rebbe´de Rifâa b. Zeyd´in yanında sabahladılar.[19]

Sabahleyin, Hassan b. Melle, Rifâa b. Zeyd´e:

"Sen oturup keçi sütü içmeyi düşünüyorsun! Cüzam kadınları ise, baskın yapılıp esir edilmiş bulunuyorlar!?

Halbuki, senin elinde, Peygamberden getirmiş olduğun mektup da var!" dedi.[20]

Başlarına geleni ona haber verdi.[21]

Rifâa b. Zeyd, devesinin getirilmesini istedi, sıçrayıp onun üzerine bindi.

Baskın sırasında Hasiblerden öldürülmüş olanın kardeşi Ümeyye b. Zafere de yanlarında olduğu halde, üç gecede Medineye yetiştiler.

Rifâa b. Zeyd´le arkadaşları Mescide kadarvardılar.

Müslümanlardan birisi, onlara bakıp:

"Develerinizi ıhdırmayınız!" deyince, temsilcilerin elleri yanlarına düştü. Hayvanlarından indiler, hay vanlarını ıhdırmayıp ayakta durdurdular.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onları görünce:

"Halkın arka tarafına geliniz!" diye eliyle işaret buyurdu.

Rifâa b. Zeyd, söze başlamak istediği sırada, halktan birisi ayağa kalkıp:

"Yâ Rasûlallah! Bunlar, insanı ücretsiz olarak zorla çalıştıran bir kavimdir!" dedi.

Rifâa b. Zeyd, Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Allah seni rahmetiyle esirgesin! Sen o gün bize hayırdan başkasını vermemiştin!" dedikten sonra, Peygamberimiz Aleyhisselamın kendisi için yazdırmış olduğu yazıyı Peygamberimiz Aleyhisselam m önüne koydu ve:

"Yâ Rasûlallah! Önündeki, Rifâa b. Zeyd´e daha önce yazıp [yazdırıp] vermiş olduğun yazıdır.

Ona sonradan yapılan vefasızlık da ortadadır!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Oku onu ey oğul! Dileğini de açıkla!" buyurdu.

Rifâa b. Zeyd yazıyı okuduğu zaman, Peygamberimiz Aleyhisselam ondan haberi sordu.[22]

Temsilciler, Zeyd b. Hârise´nin yaptığını, Peygamberimiz Aleyhisselama anlattılar.[23]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ya öldürülmüş olanları ne yaparım?" buyurdu[24] ve bunu üç kere tekrarladı..

Rifâa b. Zeyd:

"Yâ Rasûlallah! Sen daha iyi bilirsin: Sen kendine helâl olanı haram kılma! Kendine haram olanı da helâl kılma![25]

Sen bizim için de, helâl olanı haram kılma! Haram olanı da bize helâl kılma!" dedi.[26]

Temsilcilerden Ebu Zeyd b. Amr:

"Yâ Rasûlallah! Sen, bizden sağ olanlan salıver! Öldürülmüş olanlara gelince; onlar şuracıkta ayak larımın altında kalıversin gitsin! Onlardan dolayı hiçbir hak istenilmesin!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ebu Zeyd doğru söyledi!" buyurdu.[27]

Temsilciler:

"Yâ Rasûlallah! Zeyd b. Hâriseye bizimle birlikte bir adam gönder de, o, ailelerimizin ve mal larımızın arasından çekilsin!" dediler.[28]



[10] İbn İshak. İbn Hişâm, Sîre,c.4, s. 261,262.

[11] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 558.

[12] İbn İshak. İbn Hişâm, Sîre,c.4, s. 262.

[13] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 558.

[14] İbn İshak. İbn Hişam, Sîre,c.4, s. 262.

[15] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 558.

[16] İbn Esîr, Kâm il, c. 2, s. 208.

[17] İbn İshak. İbn Hişam, Sîre,c.4, s. 262.

[18] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 558.

[19] İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 262,263.

[20] İbn İshak. İbn Hişam, Sîre,c.4, s. 263, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559, İbn Esîr, Kâmil, c.2, s. 208.

[21] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559.

[22] İbn İshak. İbn Hişam, Sîre,c.4, s. 263.

[23] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559.

[24] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 263, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 559, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 88, İbn Esîr, Kâmil, c.2, s. 208.

[25] İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 263.

[26] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 559, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 88, İbn Seyyid, Uyûnu´l-eser, c. 2, s. 107.

[27] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 264, Vâkıdî, c. 2, s. 559, İbn Sa´d, c. 2, s. 88.

[28] Vâkıdî, Megâzî, c.2, s. 559.

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 5/434-438.