- Dua esnasındaki psikolojik süreçler

Adsense kodları


Dua esnasındaki psikolojik süreçler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Wed 10 November 2010, 11:50 am GMT +0200
2- Dua Esnasındaki Psikolojik Süreçler
 

Dua ile Allah'a yönelen insanın ruhunda ya­şayan psikolojik süreçler oldukça karmaşıktır. Fakat bunlar içerisinde özellikle şu yaşantıların varlığını ayırdetmek mümkün gözükmektedir [361].

 
a) Kendi Üzerine Dikkati Toplama :
 

Allah'la ilişki, O'nun dışındaki tüm uyarıcıları etkisiz hâle koyacak ruhî bir yoğunlaşmayı gerektirmektedir. Dua eden kişi, benliğini köklü bir şekilde ele ge­çirdikten sonra kendinde bir sükûneti ger­çekleştirmekte ve böylece oluşan zihnî saflık sa­yesinde Allah'ın etkilerine duyarlı duruma gelebilmektedir. Bir yönüyle dua murakebe ve te­fekküre benzemektedir, fakat bunlar duadan farklı özellikler taşırlar. Murakebe, onun vasıtası ile ki­şinin kendisini toplanmış bulduğu, kendi kendisiyle ilgili dikkattir. Murakebe kendiliğinden dinî de­ğildir, fakat o, dinî tefekkürde bir andır. Tefekkürün sınırları ise, zihinsel olanın sınırlarıdır. Dua te­fekküre benzese de o, aklî ve zihnî olmaktan çok ötede birşeydir; en yüksek derecesinde tefekkürden farklı ve çok ileri derecededir. Dua da tefekkür gibi bir özümleme (assimilation), mutlak hakikati ken­dine mal etme hareketidir, ancak dua hâlinde özümleme fiili daha ileri safhadadır. Ruhanî tecelli vesilesi olan dua hâlinde insan, kendi sınırlı ben­liğinin daha büyük küllî bir hayat içinde bu­lunduğu vaziyetini birdenbire keşfeder [362].

 
b) Arzu Gücünün Canlanması :
 

Dua fiilinin esası dilektir. Dua, bir istek ya da dileğin ortaya konmasından ibarettir. Dua, bir ferahlama ihtiyacı, huzura ve sükûna duyulan büyük bir özlem, bir tür kendinden geçmedir. Dilek ve talep endişe, ra­hatsızlık ve güçsüzlük belirtileri olsalar bile, bunlar arzunun işaretleridirler. Günahkâr insanın dua etme çabası içinde bile, gerçek bir kendini temize çıkarma arayışı, kısacası, günahlarının ba­ğışlanabileceği duygusu ve ümidi vardır. İşte istek ve dileği canlandıran, onu tanımlayan bu ümit ve arzudur. Duayı gerçekleştiren bu arzu, kendi hiç­liğinin ve bayağılığının şuuruna varmaktan veya mutluluk ve günahsızlık rüyalarının potansiyel şek­lini oluşturmaktan ibaret değildir. Bilakis bez­ginlikler, düşüşler ve tekrar düşüşler arasında, ümitsiz bir huzur hayalinin doğurduğu bütün ra­hatsızlıklardan, sonuçsuz bir çabanın bütün sı­kıntılarından ötede, kesinlikle huzura kavuşan, çabanın ve sevdalı ızdırabın sevinci, inanan bir ruhun taşkınlıkları içerisinde tad alan arzudur. Kısacası, dua etmek “arzu etmek”tir [363] denilebilir. [364]

 

c) Hazır Bulunma Duygusu :
 

Dua anında kendi bütünlüğü içerisinde bizzat kendisiyle yüzyüze ge­lecek şekilde bir noktada toplanan, kendi gerçek özü ile çok hoş bir birlik hâline giren, kendi duygularını hissetmez olan ve kendi dengesinin şuuruna varan “ben”lik, kendisinden daha büyük ve kendisini aşan bir “Başka” varlıkla mahrem bir ilişkiye girmektedir. Bununla birlikte, bu daha büyük “ötede” olan şey, hazır bulunma durumunda, benliğin onun zevkini tattığı “saf cevher” olarak hissedilmektedir. İşte Allah'ın mevcudiyetini kuvvetle hissetmeye imkân veren, böyle bir ruh hâlinin varlığıdır.  [365]

 

d) Kendini Bırakma :
 

Dileğinin gerçekleşmesini hedef edinerek kendi üzerinde yoğunlaşma hâline giren kişide göze çarpan temel tutum “kendini bırakma”dır. Duadaki kendini bırakma, sınırları be­lirsiz bir boşluğa kendini salıverme olmayıp,  bu, benlik   üzerine   yönelik    dikkatin    tam    bir   yoğunlaşması sonucu varlığı tecrübe edilen Yüce Kud­retin sonsuz varlığına kendini teslim etmedir. Dua anındaki kendini bırakma her şekilde, bir noktada artık çabanın ortadan kaldırılması demektir. Bun­dan şu sonuç  çıkıyor ki,  kendini bırakma,  ister bazen endişe ve sıkıntı içerisinde gerçekleştirilmiş olsun, isterse bazen olduğu gibi ızdırabın arzusuna kendini kaptırmış olsun, sevince dayanmaktadır. Bu bir boşvermişlik ve yılgınlıktan ötede, insanın insiyatifi yerine Allah'ın mutlak insiyatifinin geç­mesi demektir. [366]

 
e)  İki Yönlü İletişim :
 

Dua iki anı birarada bünyesinde barındırır. Birincisi, içinde dileğin şu­urunun araştırıldığı andır;  diğeri de, büyük zevk konusunun   bulunduğu   andır.   Birinci   durumda dua, sanki benliğin kendi içinde, kendi kendine ko­nuşması gibidir; ikinci durumda ise, benlik ve onu kuşatan “Küllî Varlık” arasında bir karşılıklı ko­nuşma   gibidir.   Kendi   kendine   ve   karşılıklı   ko­nuşma, araştırma ve cevap içerisinde büyük zevk, fakat bu cevap ve büyük zevk içerisinde arayış ve talep olarak dua tam bir eylemdir. [367]

 
f) Talep ve İstek :
 

Dua bir talep fiilidir ve ço­ğunlukla da bu talep maddî mahiyettedir. En klasik maddî talepler sağlığa kavuşma, bir hastanın iyi­leşmesi, bir işte başarıya ulaşma, tehlikelerden ko­runma, bir menfaatin temini ya da bir zararın or­tadan kalkması.,  gibi  şeylerdir.  Bu  maddi talep içeren   dualardan,    daha   manevîleşmiş   dua   şe­killerine doğru yavaş yavaş bir geçişin varlığı da ki­milerinde açıkça müşahede edilebilmektedir. [368]