- Dresdene Kurulan Osmanlı Otağı

Adsense kodları


Dresdene Kurulan Osmanlı Otağı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Wed 2 November 2011, 07:33 pm GMT +0200
Dresden'e Kurulan Osmanlı Otağı

Türk kültürünün mühim unsurlarından olan otağ, hakanlara, beylere ve padişahlara mahsus büyük süslü çadır mânâsına gelir. Otağ; sevginin, sanatın, tutkunun belli bir noktada yoğunlaşmış hâli gibidir. Orta Asya'da yaşayan eski Türklerde başlayan çadır geleneği, en mükemmel hâlini Osmanlı Devleti'nde padişaha mahsus kurulan otağ-ı hümâyûn ile almıştır. Nice sultan ve bey sevkettikleri orduları hep bu sanat abidesi otağlardan yönetmiştir.

Otağ-ı hümâyûn, birinden diğerine geçilebilen birkaç çadırdan meydana gelirdi. Asıl otağ-ı hümayun yedi direkli idi ve cepheden üç kubbeli bir görünüşe sahipti. Bu üç kubbenin biri padişahın dinlenme ve arz odası olan divanhane, diğeri hamam odası, üçüncüsü ise hazîne-i hümâyûnun muhâfaza edildiği kısımdı. Otağ-ı hümâyûn, savaş meydanında veya konak yerindeki yerleşmenin merkez noktasını teşkil ederdi.

Padişah otağları pamuk ipliğinden dokunmuş kumaşlarla yapılır ve kırmızı renkte olurdu. Şehzade, vezir ve beylerbeyleri de kırmızı çadır kurabilirlerdi; ancak, esas kırmızı çadır padişahlara mahsustu. Avusturya Seferi esnasında Kanunî Sultan Süleyman'ın otağı kaynaklarda şöyle tasvir edilir: "Çeşit çeşit boyalarla sanatkârane bir tarzda nakışlarla süslenmiş, yüksek divanhaneli çadırlardan meydana gelmiş otağın zemini, o zamana kadar görülmemiş tarzda dokunmuş ipek halılar ve kilimlerle döşenmişti."

Böyle bir otağ Dresden'deki Türk Odası'nda sergilenmektedir. Türk Odası mânâsına gelen 'Türckische Cammer' (Türkische Kammer) Almanca'da 1614'ten beri kullanılan bir kavram. Uzun yıllardır da Saksonya eyaletinin tarihî başşehri Dresden'de açılan ve Osmanlılardan kalma eserlerin sergilendiği yerin ismi. İkinci Viyana kuşatması esnasında (1683) ele geçirilen ganimetlerle Osmanlıların bıraktıkları altın işlemeli ve değerli taşlarla süslü silâhların, elbiselerin ve süvari malzemelerinin yer aldığı 600 kadar eşya sergileniyor Türk Odası'nda. Bu şehri 16-19. yy'lar arasında yöneten krallar tarafından toplanan eşyaların en muhteşemi ise Osmanlı otağı. Osmanlı medeniyetinden esintiler sunan bu otağ, 20 m. uzunluğunda, 8 m. eninde ve 6 m. yüksekliğinde âdeta bir sanat harikası. İpekten örülen ve altın kaplamalı deriden yapılan muhteşem bir çadır...

Bu büyüklükteki otağdan dünyada üç tane var. Biri Topkapı Sarayı'nda, diğeri Krakau'da (Polonya) depoda kaderine terk edilirken, Dresden'deki 15 yıllık titiz bir çalışmayla eski hâline kavuşturularak sergileniyor. Topkapı'da bulunan böylesine değerli bir tarihî eserin şimdiye kadar neden günyüzüne çıkarılıp sergilenmediği düşündürücüdür.
...

Bu otağlardan üç kıtaya hizmet götüren Osmanlı, her şeye rağmen gönüllerde taht kurup gitti. Nasıl taht kurduklarını ipeklerden ilmik ilmik ördükleri otağlar belgeliyor. Ruh dünyalarının en berrak akislerinin edebiyata, sanata, mimariye olduğu gibi otağlara da sinmiş olduğunu görüyoruz. Bir zamanlar ecdadın kurduğu otağlar, bugün huzur adacıklarına dönüşüyor:

İkinci Viyana Kuşatması'nda Osmanlı ordusundan birçok asker esir düşer. Bu askerler, değişik yerlerde bulunan şatolara gruplar hâlinde dağıtılır. Bu askerlerden bir kısmı, Almanya'nın Geseke denen şirin bir beldesinde şimdi lokanta olarak kullanılan Eringerfeld Şatosu'na getirilir. Enteresandır, şatonun da içinde bulunduğu arsada, Türk müteşebbisler tarafından açılan bir lise (Eringerfeld Gymnasium) var şimdi. Üç asır önce esir olarak gelen Osmanlıların kaldığı bu beldeye gönüllüler ordusu eğitim otağlarını kurdular. Ama bu sefer modern tüketim toplumlarında başgösteren sosyal problemlerin rüzgârıyla ruh dünyası temelden sarsılan nesillerin elinden tutmak, onları hayata kazandırmak için.
....

İşte Dresden'deki gözleri kamaştıran Osmanlı otağı, gönüllerde tarihin ihtişamlı ve hüzünlü hatıralarını uyarıyor. Osmanlı tarihini, Viyana önlerinde terk edilen bu otağa sıkıştırıp, ona bir kere daha selâm durmak gerekir. Zîrâ son yılları hicranlı geçse de Osmanlılar insanda hep fütüvvet ruhunu, vefayı, civanmertliği, adalet duygusunu, kahramanlığı, diğerkamlığı, velhasıl Anadolu ruhunu çağrıştırır durur...

sızıntı