sumeyye
Sun 25 July 2010, 02:32 pm GMT +0200
Doymayan Mide Değil, Nefis
Kanaatin zıddı doyumsuzluktur Doyumsuzluk midenin değil, kalbin hastalığıdır Yani doymak bilmeyen mide değil, nefistir İsraf ve doyumsuzluk hastalığından kurtulmayan insan hür olamaz, huzur bulamaz ve korkudan kurtulamaz Çünkü kanaatsız insanın gözü dünya malı ile doymaz Bu kimse önce mal edinme derdiyle yanar Sonra mal için şeref ve haysiyeti dahil, pek çok şeyini feda eder Aradığı mala ulaştığında ise, bu defa onu nasıl koruyacağının derdi içini sarar Sonuçta, kanaatsiz insanın malı arttıkça derdi de artar Bu dertten kurtulmanın iki çaresi vardır: Ya kanaat ya da kara toprak
Kanaat eden kimse, zannedildiğinin aksine az ile yetinip çalışmaktan kaçan kimse değildir Kanaat işte değil, aşta olur Kanaatkâr insan çok yemek, çok harcamak için çalışmaz Lüks ve konfor içinde yaşamak için mal toplamaz O çok çalışır, ihtiyacı kadar harcar Az ile yetinir, yetinmesini bilir Fazlasını ise Rabbinin rızasını kazanma yolunda kullanır Fazlası yoksa endişelenmez
Mümin, Allah yolunda hizmet etmek için çok çalışır çok çalışmalıdır Bir insanın kendisi için haddinden fazla harcama yapmasına cömertlik denmez Cömert, nefsi için aza kanaat eden, fakat başkalarına hayır ve hizmette doymayan, usanmayan insandır Rasulullah AS Efendimizin belirttiği gibi, Allah'a aşık müminler cennete girene dek hayra doymazlar (Tirmizî)
Rasulullah AS Efendimiz maddi hayatımızın en temel iki prensibini şöyle belirtir:
İktisat eden geçim sıkıntısı çekmez (Ahmed, Tebaranî, Heysemî)
Kanaat, hiç tükenmeyen bir hazinedir (Tebaranî)
Evet, yine Efendimiz ASın hiçbir devirde hükmünü yitirmeyen şu mühim tespitlerini hatırlatalım:
Zenginlik mal çokluğu ile değildir Asıl zenginlik, gönlün zengin olmasıdır (Buharî, Müslim, Tirmizî)
alıntı