neslinur
Sat 12 June 2010, 01:21 pm GMT +0200
31. Dost ve Sevgililerin Ayrılışından Sonra Hayatın Sıkıcılığı:
Hüseyin İbn Yahya, Ca'fer ibn Muhammed'in şöyle dediğini işitmiş: Rivayet edildiğine göre Cüneyd-i Bağdadî (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bir gün oturmuş üzüntülü bir şekilde düşünürken kendisine:
" Ey Ebû Kasım ! Seni üzen nedir ? " diye sorulmuş. O da:
" Yalnızlıktaki sırrı kaybettim. Kendileriyle görüştüğüm dostları kaybettim. Bunlardan başka bedeni yıkan, güç ve kuvvetten düşüren, kalbi meşgul eden şeyleri kaybettim, " cevabını vermiş, ardından da şu şiiri okumuş:
Leva aşamasından sonraki duraklar kötüdür. Bu topluluklardan sonraki hayat da kötüdür.
Afi ibn Ömer e'l Hafız Bağdat'ta bize şiir okudu ve dedi ki: Yezdan e'l Kâtip bize Ubeydullah ibn Abdillah ibn Tâhir'in şu şiirini okudu:
Eğer hürün canı avucunda olsaydı, dostlarından (ölümlerinden) sonra onu atardı.
Kişi için dostlarından sonra yaşadığı her saat onun için en kötüdür.
Yine bu anlamda bize şu şiiri okudu:
Kayboldular, onlardan sonra beden, gözün, onların bir gölgesi olarak gördüğü şey oldu.
Kendilerinden sonra bent sağ görürlerse, onlarla hangi yüzle karşılaşırım ?
Yazık bana onlardan ve onların: " Bizim kaybolmamız sana bir zarar vermez. " sözlerinden.
Muhammed İbn Hasen el-Hâlidî el-Bağdâdi'nin şöyle dediğini işittim: Duydum ki: ibn Hâlûye şöyle diyordu: İbn Cerir'e:
Babanın: " Eğer son zamanlarının taşınma günü olduğunu bilseydim, yapmadığımı yapardım" sözüyle ilgili düşüncen nedir ? Eğer bunu bilseydi baban ne yapardı ? diye sordular. O da:
" Göz bebeklerini oyar, ayrılış noktasını görmezdi, " dedi.
Muhammed ibn Tahir el-Veziri bize, kendisine Abdullah ibn Bağdâdî'nin okuduğunu bildirdiği şu şiiri okudu:
Gemilerin geldiğini birbirlerine seslenmelerine kadar aradaki üzüntünün boyutlarını kavrayamamıştım.
Kalktı bana veda ediyor, rüzgarın dalı eğdiği gibi gözyaşı da ona baskın çıkıyordu. Sonra ağlayarak ayrıldı ve giderken şöyle dedi: Ne olurdu keşke seni hiç tanımasaydım!
Hüseyin İbn Yahya, Ca'fer ibn Muhammed'in şöyle dediğini işitmiş: Rivayet edildiğine göre Cüneyd-i Bağdadî (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bir gün oturmuş üzüntülü bir şekilde düşünürken kendisine:
" Ey Ebû Kasım ! Seni üzen nedir ? " diye sorulmuş. O da:
" Yalnızlıktaki sırrı kaybettim. Kendileriyle görüştüğüm dostları kaybettim. Bunlardan başka bedeni yıkan, güç ve kuvvetten düşüren, kalbi meşgul eden şeyleri kaybettim, " cevabını vermiş, ardından da şu şiiri okumuş:
Leva aşamasından sonraki duraklar kötüdür. Bu topluluklardan sonraki hayat da kötüdür.
Afi ibn Ömer e'l Hafız Bağdat'ta bize şiir okudu ve dedi ki: Yezdan e'l Kâtip bize Ubeydullah ibn Abdillah ibn Tâhir'in şu şiirini okudu:
Eğer hürün canı avucunda olsaydı, dostlarından (ölümlerinden) sonra onu atardı.
Kişi için dostlarından sonra yaşadığı her saat onun için en kötüdür.
Yine bu anlamda bize şu şiiri okudu:
Kayboldular, onlardan sonra beden, gözün, onların bir gölgesi olarak gördüğü şey oldu.
Kendilerinden sonra bent sağ görürlerse, onlarla hangi yüzle karşılaşırım ?
Yazık bana onlardan ve onların: " Bizim kaybolmamız sana bir zarar vermez. " sözlerinden.
Muhammed İbn Hasen el-Hâlidî el-Bağdâdi'nin şöyle dediğini işittim: Duydum ki: ibn Hâlûye şöyle diyordu: İbn Cerir'e:
Babanın: " Eğer son zamanlarının taşınma günü olduğunu bilseydim, yapmadığımı yapardım" sözüyle ilgili düşüncen nedir ? Eğer bunu bilseydi baban ne yapardı ? diye sordular. O da:
" Göz bebeklerini oyar, ayrılış noktasını görmezdi, " dedi.
Muhammed ibn Tahir el-Veziri bize, kendisine Abdullah ibn Bağdâdî'nin okuduğunu bildirdiği şu şiiri okudu:
Gemilerin geldiğini birbirlerine seslenmelerine kadar aradaki üzüntünün boyutlarını kavrayamamıştım.
Kalktı bana veda ediyor, rüzgarın dalı eğdiği gibi gözyaşı da ona baskın çıkıyordu. Sonra ağlayarak ayrıldı ve giderken şöyle dedi: Ne olurdu keşke seni hiç tanımasaydım!