- Dosdoğru yol

Adsense kodları


Dosdoğru yol

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 26 November 2010, 11:19 am GMT +0200
Dosdoğru Yol


Hiç kimse dünyada başıboş değildir  ve hiç kimseye “ Cennete gireceksin, dilediğin gibi yaşayabilirsin.” denilmemiştir. Nefeslerin adedi kadar yol var…Bu yollardan biri de sırat-ı müstakimdir.Sırat-ı müstakimin bir yol haritası, bu yolculuğun bir pusulası var… Öyle ki, bu yol son nefese kadar devam eden vahyin belirlediği yoldur.

İstikamet üzere bulunmak, koşullar ne olursa olsun asla zikzak çizmemek, İslami bir duruş sergileyebilmek,  geri adım atmadan  hep ileri doğru yürüyebilmek; düşünceyi, bilgiyi İslamlaştırmak ve İslami yöntemlerle Kur’an’ın belirlediği hedeflere ulaşabilmek için çaba saf etmektir. İstikamet üzere bulunmak nimeti, insana dünyada verilen nimetlerin en güzelidir. Bu nimetle ödüllendirilen insan   yeryüzünün gerçek anlamda halifesi olur.

“Rabbim Allah’tır deyip sonra da dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vaadolunan cennetle sevinin derler.”(Fussilet,30)

İstikamet üzere bulunmak hayatın her anına vahyin hakim olması demektir. Bir anlık gafletten kaynaklanan sapmalar insan hayatında giderek ivmesi daha da artan kırılmalara, aşınmalara ve dökülmelere neden olabilecektir. Sapmaların sayısı ve yoğunluğu kırılmaların,  aşınmaların ve dökülmelerin de sayısını ve yoğunluğunu arttıracaktır.

İslam dışındaki diğer dinler ve ideolojik sistemler yalan yanlış üzerine kurulmuştur. Yalan-yanlış üzerine kurulan bu din ve ideolojik sistemlerin insanları götüreceği yer bu dünyada azgınlık ve isyan, ahirette ise içeceği kan ve irin olan cehennemdir. İnsanın İslam’ı kabul ettikten sonra yürüdüğü yolda kalben ve davranış olarak Kur’an’ın belirlediği yol haritasını uygulaması gerekir. Hem İslam’ı benimseyip  hem de başka yol haritalarını uygulamak gibi bir hak tanınmamıştır. Dosdoğru yol üzerinde yine dosdoğru biçimde yürümek, bunun dışındaki yollara itibar etmemek gerek.

Kur’an’ı Kerim’de iki aşamalı bir çağrının yapıldığı göze çarpmaktadır: Bunlardan birincisi, tüm insanların İslam’ı kabul etmeleri için yapılan çağrıdır. Yaradılış amacına, fıtrata ve ilahi iradeye uygun yaşamanın tek yolu İslam’dır. İslam’ın dışındaki diğer din ve ideolojik sistemlerde hiç kimsenin mutlu ve insanca yaşayabilmesinin mümkün olmadığını aklıselim herkes bilmektedir.     

“Ve şüphesiz ki bu benim dosdoğru yolumdur. Ona hemen uyun ve başka yollara uymayın ki, sonra sizi O’nun yolundan ayırır.(En’am, 153)

Kur’an’ı Kerim’de yapılan çağrılardan ikincisi ise ilk çağrıyı kabul edip İslam’ı seçenlere bu kez de istikamet üzere yaşamaları için yapılan çağrıdır. Bu aşamada, benimsenen gerçeklerin hayata aktarılması söz konusudur. Öyle ki, insanın yalnızca ibadet alanında değil tasavvur ve tahayyül alanında da dosdoğru yolu izlemesi istenir. İnsanın inandıktan sonra yeniden sapıklığa düşmesi muhtemeldir. Onun içindir ki, namazların her rekatında okunan Fatiha Suresi’nde “Bizi sırat_ı müstakime ilet.” denilerek niyazda bulunulmaktadır. Bu niyazda yalnızca yürünen yolda ayağın kaydırılmaması değil, aynı zamanda dosdoğru yol üzerinde dosdoğru yürüme amacı güdülmektedir.

Evrendeki düzen ve disiplin yeryüzünde halife olarak yaratılmış bulunan insanın hayatına da hakim olmalıdır. İslam bir düzen ve disiplin dininidir. “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız…“hadisinden yola çıkılarak İslam’ın disiplinsiz bir din olduğu, hafife alınabileceği gibi bir anlam çıkarılmamalıdır. Namazların rekât sayıları, kılınış biçimi, iftar, sahur gibi vakitlere titizlikle uyulması, haccın yapılış biçimi, zekâtın kimlere farz kılındığı gibi sayısız örnekten de anlaşılacağı üzere İslam bir düzen ve disiplin dinidir. İşte bu düzen ve disipline uyularak hayatın vahyin belirlediği istikamette disiplin altına alınması  ile insan övgüye layık olanlar arasında yer alır.

Dosdoğru yol üzerinde bulunmak yönle beraber kalbin de Kabe’ye dönmesi demektir. Hayatın bir kısmını İslam’a göre, diğer kısmını İslam’ın dışında yaşamak istikamet üzere olunmadığını gösterir. Şirkten, küfürden, haramlardan, hurafe ve bid’atlerden uzak durmadıkça gidilen yolun istikamet üzere olmayacağı kuşkusuzdur. Çünkü emredilen yol  vahyin işaret ettiği yoldur. Allah’ın bütün emirlerine boyun eğmedikçe O’nun rızasını kazanmak mümkün olmayacaktır. O’nun rızasını kazananlar ise muttakiler olacaktır. Dosdoğru yolu takip etmeden hiç kimsenin kâh boynunu bükerek, kâh dış görünüşünü değiştirerek, kâh mütevazı geçinerek, ehli takvadan  olması mümkün değildir. Bu tür insanların  yaptığı iş dosdoğru yolu takip etmek değil, olsa olsa takva tüccarlığıdır. Bunun karşılığı ise ateştir.



 Altan Murat Ünal