hafiza aise
Sat 13 August 2011, 11:57 am GMT +0200
1— Doğumu ve Yetişmesi:
Maksada dönüp Hz. Peygamber'in (s.a.) sîretini, sünnetini ve ahlâkını anlatmaya devam edelim. Hz. Peygamber'in (s.a.) Mekke'nin merkezinde Fil hâdisesinin cereyan ettiği sene doğduğunda hiç ihtilaf yoktur. Fil hâdisesi, Allah'ın Peygamberine ve evine sunduğu bir armağandır. Yoksa fil sahipleri ehl-i kitap ( = kitaplı) hristiyanlardı ve onların dini o zamanki Mekke halkının dininden daha hayırlı idi. Çünkü Mekkeliler putperest idiler. Allah, ehl-i kitaba karşı onlara, Mekke'den çıkan Peygambere (s.a.) bir armağan, bir irhâs[105] ve Beytullah'a saygı olsun diye insan katkısı bulunmayan bir yardımda bulundu.
Babası Abdullah, Allah Rasûlü (s.a.) ana rahminde iken mi vefat etti, yoksa doğumundan sonra mı vefat etti? Bu konuda iki ayrı görüş ortaya! atılmıştır. Allah Rasûlü (s.a.) ana rahminde iken babasının vefat etmiş olması, bu iki görüşün en doğru olanıdır. İkinci görüşe göre doğumundan yedi ay sonra vefat etmiştir. İhtilafsız, annesi oğlunun dayılarını ziyaret edip Medine'den dönerken Mekke ile Medine arasındaki Ebvâ denilen yerde vefat etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.) o vakit daha yedi yaşına basmamıştı.
Bakımını dedesi Abdülmuttalib üstlendi. Dedesi vefat ettiğinde Allah Rasûlü (s.a.) sekiz yaşlarında idi. O vakit Hz. Peygamber'in (s.a.) altı yahut on yaşında olduğunu söyleyenler de vardır. Sonra bakımım amcası Ebu Tâlib üstlendi. Onun bakımı sürekli oldu. Hz. Peygamber (s.a.) on iki yaşına bastığında amcası onu Şam yolculuğuna çıkardı. O zaman dokuz yaşında olduğunu söyleyenler de vardır. İşte bu gidişte Rahip Bahîra onu gördü ve yahudilerden ona bir zarar gelir korkusuyla amcasına onu Şam'a götürmemesini emretti. Bunun üzerine amcası onu kölelerinden biriyle Mekke'ye gönderdi. Tirmizî'nin kitabında[106]' ve daha başka kitaplarda amcasının, Hz. Peygamber'in (s.a.) yanında Bilâl'i gönderdiği kaydedilmişse de bu açık bir yanlıştır. Çünkü o zamanlar Bilâl belki mevcut değildi. Olsabile ne amcası ile, ne de Ebu Bekir ile birlikte idi. Bezzar bu hadisi Müs-necTinde kaydetmiş, ama amcası onunla birlikte Bilâl'ı gönderdi dememiş aksine "Bir adam gönderdi" ifadesini kullanmıştır.
Yirmi beş yaşına varınca bir ticaret kervanı ile Şam yolculuğuna çıktı. Busrâ denilen yere kadar varıp geri döndü. Döndükten sonra Huveylid'in kızı Hatice ile evlendi. Evlendiğinde Hz. Peygamber'in {s.a.) otuz yahut yirmi bir yaşında olduğunu söyleyenler de vardır. Hatice kırk yaşında idi. O ilk evlendiği kadın ve ilk ölen hanımıdır. Onun üzerine başka birini nikâhlamamıştır. Cebrail, Rabbinden ona selâm getirdiğini söylemesini Hz. Peygamber'e (s.a.) emretti'[107].
Sonra Allah, ona halveti ve Rabbine ibadet etmeyi sevdirdi. Hirâ Mağarasında halvete çekilir, orada pekçok geceler ibadet ederdi[108]. Putlardan ve toplumunun dininden nefret ettirildi. Onun nazarında bunlardan daha iğrenç bir şey yoktur.
Tam kırk yaşına ulaşınca üzerinde peygamberlik nuru panldadı. Allah Teâlâ ona, elçiliği görevini lütfetti. Yarattığı insanlara peygamber olarak gönderdi, ona seçkin bir şeref ve saygınlık kazandırdı ve kendisi ile kulları arasında onu kendi emîni kıldı. Peygamberlik ile görevlendirildiği günün pazartesi olduğunda ihtilaf yoksa da, hangi ayda peygamber olduğu konusunda görüş ayrılıkları çıkmış; kimisi: "Fil hâdisesinin cereyan ettiği sene başlangıç itibar edilen takvime göre 41 senesinin Rebiulevvel ayının sekizinci gününde" demiştir ki, bu çoğunluğun görüşüdür. Kimisi de: "Hayır bu olay Ramazan'da idi" demiştir. Bunlar bir âyette geçen: "Kur'an'ın indirildiği Ramazan ayı...[109] ifadesini delil gösterekek: "Allah Teâlâ ona ilk olarak peygamberük görevini lütfettiğinde Kur'an'ı indirdi." diyorlar. Yahya es-Sarsarî'nin de içinde bulunduğu bir grup bu görüşü savunmaktadır. Yahya es-Sarsarî[110] , nûn kafiyeli şiirinin bir beytinde diyor ki:
"Kırk yaşına geldiğinde Ramazan'da ondan peygamberlik güneşi doğdu."
Birinci grup diyor ki: Kur'an'ın Ramazan'da indirilmesi, Kadir gecesinde Beytü'I-îzzet'e bir kerede toptan indirilmesidir. Sonra buradan olaylara göre 23 senede parça parça indirilmiştir.[111]
Bir grup da diyor ki: Kur'an o ayda indirildi, yani onun şanının yüceltilmesi, onda orucun farz kılınması için indirildi.
Kimileri de: İlk olarak peygamberlik görevi Recep ayında başlamıştı, diyorlar.
Vahyin Geliş Şekilleri:
Allah Hz. Peygamber'e (s.a.) vahiy mertebelerinden pek çoğunu tamamladı:
1. Sadık rüya: Vahyin başlangıcı bu şekilde idi. Hz. Peygamber (s.a.) ne rüya görse sabah aydınlığı gibi gerçekleşirdi.
2. Hz. Peygamber (s.a.) görmeksizin, melek onun zihnine ve kalbine yerleştirirdi. Nitekim kendisi buyuruyor ki: "Ruhu'I Kudüs (= Cebrail) hiç kimsenin rızkım tamamlamadan kesinlikle ölmeyeceğini zihnime üfledi. Allah'tan sakının ve rızık talebi konusunda iyi davranın. Rızkın yavaşlığı ve gecikmesi sizi, Allah 'a isyan ederek onu talep etmeye sevketmesin. Çünkü Allah katmdakiler ancak O'na itaatla elde edilir. [112]
3. Melek, Hz. Peygamber'e (s.a.) bir erkek suretinde görünür; onunla konuşur ve Hz. Peygamber (s.a.) de onun söylediklerini bellerdi. Bu mer-tebede zaman zaman sahabiler de meleği görürlerdi.[113]
4. Zil sesi şeklinde gelirdi ki, bu şekli Hz. Peygamber'e (s.a.) en ağırj geleniydi. Melek ona iyice sokulur, öyle ki, soğuğu şiddetli bir günde bile| alnından ter boşanırdı'[114]. Hatta eğer deve üzerinde ise devesi yere çöker-! di[115] Bir keresinde uyluğu, Zeyd b. Sâbit'in uyluğu üzerinde iken ona( vahiy bu şekilde gelmişti, o kadar ağırlık çökmüştü ki, neredeyse Zeyd'in; bacağı ezilecekti.[116] !
5. Hz. Peygamber (s.a.) meleği yaratıldığı asıl suretinde görür, melek; Allah'ın vahyedilmesini istediği âyetleri ona vahyederdi. Allah'ın Necm sûresinde (âyet: 7,13) belirttiği gibi bu şekil iki kere meydana gelmişti[117]..
6. Göklerin üstünde iken Allah'ın, Mi'rac gecesi ona namazın farz kılınması ve benzeri hususları vahyettiği şekil.
7. Hiçbir melek aracılığı olmaksızın Allah'ın ona bildirmek istediği şeyleri tıpkı İmrân oğlu Hz. Musa'ya söylediği gibi doğrudan doğruya söylemesi. Bu mertebe Hz. Musa için Kur'an'ın kesin nassı ile sabitken, bizim Peygamberimiz (s.a.) için gerçekleştiği ise İsrâ olayının anlatıldığı hadiste geçmektedir.
Bazıları sekizinci bir mertebe olarak Allah'ın ona hiçbir perde, hiçbir engel bulunmadan karşı karşıya konuşmasını ilâve etmektedirler. Bu, Hz. Peygamber (s.a.) Rabbi Tebâreke ve Teâlâ'yı gördü, diyenlere göredir. Bu konu ise —her ne kadar sahabenin çoğunluğu hatta hepsi (Hz. Peygamber'in (s.a.) Rabbini gördüğünü söyleyen yanılmıştır diyen -Ş.Ö.) Hz. Âişe ile aynı görüşü paylaşmış olsalar da— selef ve halef arasında tartışmalı bir konudur. Osman b. Saîd ed-Dârîmî sahabenin (Hz. Âişe'nin görüşünde) icmâ ettiklerini aktarmaktadır. [118]
[105] îrhâs: Peygamberlik döneminden önce peygamberlerde beliren harikulade haller. Meselâ, Hz. Peygamber'in (s.a.) doğduğu yıl Kabe'yi yıkmaya gelen Ebrehe, komutanlı-ğındaki Yemen ordusu filleriyle saldırıya geçince Allah, Ebabil kuşlarını göndermiş ve kuşlar askerlere küçük küçük taşlar atmış ve böylece Yemenliler emellerine ulaşamamışlardır.
[106] Tirmizî, 3624. Senedi sahihtir. Hafız İbn Hacer, el-fcâbe'de diyor ki: Hadisin râvileri sikadır. Ebu Bekir ile Bilâl'ın bu hadiste adlarının geçmesi sağlıklı değildir. Hadisi Bezzâr, Müsned*mde; "Amcasıyla birlikte bir adam gönderdi" metniyle rivayet ediyor. Bkz. tbn Kesîr, el-Bidâye, 2/285-286.
[107] Buharı, 62/20.
[108] Buharı, 1/3; Müslim, 160.
[109] Bakara, 2/185.
[110] Şeyh Cemaleddin Ebu Zekeriyya Yahya b. Yusuf b. Yahya es-Sarsarî. Sarsar dat'a iki fersah uzaklıkta bir köy adıdır. es-Sarsarî, lügat bilginidir ve güzel vardır. Divanı ve methiyeleri dillerde dolaşmaktadır. Kendi asrında Hassan b. gibiydi. 656/1258 senesinde Tatarlar Bağdat'a girdikleri gün onu Öldürdüler
[111] İbn Cerîr (2/144) ve Hâkim (Müstedrek, 2/530): "Onun Kadir gecesi indirdik" âyetinin tefsiri konusunda İbn Abbas'ın şunları söylediğini rivayet ederler: "Kur'an Kadir gecesinde bir defada toptan dünya semasına indirildi. Yıldızların mevkisinde idi. Allah, Peygamberine (s.a.) birbiri ardınca oradan indirdi. Allah Teâlâ buyuruyor ki: "İnkâr edenler: Kur'an, ona bir defada toptan indirilseydi ya! derler. Oysa biz onu senin kalbine yerleştirmek için bu şekilde azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz." (Furkân, 25/32). Bu rivayetin isnadı sahihtir. Hâkim sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de ona katılmıştır. Süyûtî de ed-Dürru'l-Mensûr'da (6/370) kaydetmiş ve ayrıca tbn Dureys, tbn Münzir, İbn Ebî Hatim, İbn Merdûyeh ve Beyhakf nin —DelâiCds— de rivayet ettiklerini ilâve etmiştir.
[112] Hadis, şu şahidleri sayesinde sahihtir: 1- Ebu Nuaym, el-Hıiye, 10/26-27, Ebu Üma-me'den: Senedindeki Ufeyr b. Ma'dân zayıf râvi, diğerleri sikadır. el-Heysemî bunu Mecmau'z-ZevâicTde (4/72) kaydetmiş ve Taberanî'nin de el-Kebîr'de rivayet ettiğini belirterek Ufeyr b. Ma'dân'dan dolayı illetli olduğunu söylemiştir. 2- Hâkim, 2/4, İbn Mes'ûd'dan; 3- İbn Mâce (2144), İbn Hibbân (1084 ve 1085), Hâkim (2/4, 4/325), Ebu Nuaym (el-Hılye, 3/156 ve 157, 7/158) Câbir'den; 4- Mecmau'z-Zevâid'dt (4/71) kaydedildiğine göre Bezzâr, Huzeyfe'den bu konuda hadis rivayet etmişlerdir. Şu halde hadîs, bunlarla sahihlik derecesine ulaşmaktadır.
[113] Müslim, Sahih, 8. Bu uzun hadisin bir bölümünde Hz, Ömer diyor ki: Hz. Peygamber,! (s.a.) bana: "Ya Ömer! Soru soranın kim olduğunu biliyor musun?" diye sordu. "Al-sj lan ve Peygamberi daha iyi bilir" dedim. "O, Cebrail idi. Size dininizi öğretmek: için gelmişti." buyurdu. Nesâî, sahih senedle İbn Ömer'in: "Cebrail, Hz. Peygamber'e (s.a.) Dıhye el-Kelbî suretinde gelirdi" dediğini rivayet eder. '
[114] Buharı, 1/2, 59/6; Müslim, 2333; Ahmed, 6/158, 163, 257; Mâlik, 1/202; Nesâî, 2/146.J 147, 149; Tİrmizı, 3638: Hârİs b. Hişâm, Allah Rasûlüne (s.a.) sordu: "Ey Allah'ıni Rasûlü! Vahiy sana nasıl gelir?" Allah Rasûlü (s.a.) şöyle cevap verdi: "Bazı zaman-) tar zil sesi şeklinde gelir. Bu bana en fazla güçlük verenidir. Melek benden ayrıldığın-?. da söylediğini bellemiş olurum. Kimi zaman melek bana bir adam suretinde görünür.l Bana söyler, ben onun söylediklerini bellerim." Hz. Âişe diyor ki: "Çok soğuk bir\ günde vahiy gelirken onu gördüm. Melek, O'ndan ayrıldığında alnından ter boşanı-\ yordu."
[115] Ahmed, 6/118: Hz.Âişe diyor ki: "Hz. Peygamber'e (s.a.) devesi üzerinde vahiy gel-\ diği zaman deve boynunu yere kor ve hareket edemezdi." Hâkim (2/505) bu hadisij sahih saymış, Zehebî de ona katılmıştır ki, dedikleri gibidir. Ayrıca Ahmed'in (6/455)3 Esma Binti Yezîd'den ve Abdullah b. Amr'dan rivayet ettiği iki şahid hadis vardır.!
[116] Buharî, Tefsir, Nİsâ (65/18). Zeyd b. Sabit anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.) bana:1 "Oturan mü'minler ile Allah yolunda cihad edenler birbirlerine denk değildir" âyetini! yazdırıyordu, tbn Ümmü Mektûm geldi. O hâlâ bana âyetleri yazdırıyordu. İbn Üm-; mü Mektûm: "Ey Allah'ın Rasûlü! Vallahi seninle cihad etmeye gücüm yetse elbet; cihad ederdim" dedi. Bu zat, âmâ İdi. Bunun üzerine Allah, Peygamberine (s.a.) va-, hiy indirdi. Hz. Peygamber'in (s.a.) bacağı bacağımın üzerinde idi. Üzerime o kadar! ağırlık yaptı ki bacağımın kırılmasından korktum. Sonra vahiy hali geçti. Allah âye-J tin: "özürlü olanlar hariç" (Nisa, 4/95) kısmını indirdi.
[117] Müslim, 177. Hz. Peygamber (s.a.) buyurdu ki: "Bu iki yer dışında Cebrail'i yaratıl-} dığı suret üzere görmedim. Gökten indiğinde gördüm, cisminin büyüklüğünden gökle\ yer arasını kapatmıştı. " Ahmed b. Hanbel, İbn Mes'ûd'dan rivayet ettiği hadiste açık-? lamıştır ki: Birincisi, Hz. Peygamber'in (s.a.) Cebrail'den asıl yaratıldığı surette ken-J dişini göstermesini istediğinde; ikincisi Mi'rac'da. Tirmİzî (3274) ise Hz. Âişe'nin şöy-İ le dediğini rivayet eder: "Muhammed, Cebrail'i sadece iki kere asıl suretinde gördü.jj Bir kere Sidretü'I-Müntehâ'da, bir kere de Ecyâd'da."
[118] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/74-78.
Maksada dönüp Hz. Peygamber'in (s.a.) sîretini, sünnetini ve ahlâkını anlatmaya devam edelim. Hz. Peygamber'in (s.a.) Mekke'nin merkezinde Fil hâdisesinin cereyan ettiği sene doğduğunda hiç ihtilaf yoktur. Fil hâdisesi, Allah'ın Peygamberine ve evine sunduğu bir armağandır. Yoksa fil sahipleri ehl-i kitap ( = kitaplı) hristiyanlardı ve onların dini o zamanki Mekke halkının dininden daha hayırlı idi. Çünkü Mekkeliler putperest idiler. Allah, ehl-i kitaba karşı onlara, Mekke'den çıkan Peygambere (s.a.) bir armağan, bir irhâs[105] ve Beytullah'a saygı olsun diye insan katkısı bulunmayan bir yardımda bulundu.
Babası Abdullah, Allah Rasûlü (s.a.) ana rahminde iken mi vefat etti, yoksa doğumundan sonra mı vefat etti? Bu konuda iki ayrı görüş ortaya! atılmıştır. Allah Rasûlü (s.a.) ana rahminde iken babasının vefat etmiş olması, bu iki görüşün en doğru olanıdır. İkinci görüşe göre doğumundan yedi ay sonra vefat etmiştir. İhtilafsız, annesi oğlunun dayılarını ziyaret edip Medine'den dönerken Mekke ile Medine arasındaki Ebvâ denilen yerde vefat etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.) o vakit daha yedi yaşına basmamıştı.
Bakımını dedesi Abdülmuttalib üstlendi. Dedesi vefat ettiğinde Allah Rasûlü (s.a.) sekiz yaşlarında idi. O vakit Hz. Peygamber'in (s.a.) altı yahut on yaşında olduğunu söyleyenler de vardır. Sonra bakımım amcası Ebu Tâlib üstlendi. Onun bakımı sürekli oldu. Hz. Peygamber (s.a.) on iki yaşına bastığında amcası onu Şam yolculuğuna çıkardı. O zaman dokuz yaşında olduğunu söyleyenler de vardır. İşte bu gidişte Rahip Bahîra onu gördü ve yahudilerden ona bir zarar gelir korkusuyla amcasına onu Şam'a götürmemesini emretti. Bunun üzerine amcası onu kölelerinden biriyle Mekke'ye gönderdi. Tirmizî'nin kitabında[106]' ve daha başka kitaplarda amcasının, Hz. Peygamber'in (s.a.) yanında Bilâl'i gönderdiği kaydedilmişse de bu açık bir yanlıştır. Çünkü o zamanlar Bilâl belki mevcut değildi. Olsabile ne amcası ile, ne de Ebu Bekir ile birlikte idi. Bezzar bu hadisi Müs-necTinde kaydetmiş, ama amcası onunla birlikte Bilâl'ı gönderdi dememiş aksine "Bir adam gönderdi" ifadesini kullanmıştır.
Yirmi beş yaşına varınca bir ticaret kervanı ile Şam yolculuğuna çıktı. Busrâ denilen yere kadar varıp geri döndü. Döndükten sonra Huveylid'in kızı Hatice ile evlendi. Evlendiğinde Hz. Peygamber'in {s.a.) otuz yahut yirmi bir yaşında olduğunu söyleyenler de vardır. Hatice kırk yaşında idi. O ilk evlendiği kadın ve ilk ölen hanımıdır. Onun üzerine başka birini nikâhlamamıştır. Cebrail, Rabbinden ona selâm getirdiğini söylemesini Hz. Peygamber'e (s.a.) emretti'[107].
Sonra Allah, ona halveti ve Rabbine ibadet etmeyi sevdirdi. Hirâ Mağarasında halvete çekilir, orada pekçok geceler ibadet ederdi[108]. Putlardan ve toplumunun dininden nefret ettirildi. Onun nazarında bunlardan daha iğrenç bir şey yoktur.
Tam kırk yaşına ulaşınca üzerinde peygamberlik nuru panldadı. Allah Teâlâ ona, elçiliği görevini lütfetti. Yarattığı insanlara peygamber olarak gönderdi, ona seçkin bir şeref ve saygınlık kazandırdı ve kendisi ile kulları arasında onu kendi emîni kıldı. Peygamberlik ile görevlendirildiği günün pazartesi olduğunda ihtilaf yoksa da, hangi ayda peygamber olduğu konusunda görüş ayrılıkları çıkmış; kimisi: "Fil hâdisesinin cereyan ettiği sene başlangıç itibar edilen takvime göre 41 senesinin Rebiulevvel ayının sekizinci gününde" demiştir ki, bu çoğunluğun görüşüdür. Kimisi de: "Hayır bu olay Ramazan'da idi" demiştir. Bunlar bir âyette geçen: "Kur'an'ın indirildiği Ramazan ayı...[109] ifadesini delil gösterekek: "Allah Teâlâ ona ilk olarak peygamberük görevini lütfettiğinde Kur'an'ı indirdi." diyorlar. Yahya es-Sarsarî'nin de içinde bulunduğu bir grup bu görüşü savunmaktadır. Yahya es-Sarsarî[110] , nûn kafiyeli şiirinin bir beytinde diyor ki:
"Kırk yaşına geldiğinde Ramazan'da ondan peygamberlik güneşi doğdu."
Birinci grup diyor ki: Kur'an'ın Ramazan'da indirilmesi, Kadir gecesinde Beytü'I-îzzet'e bir kerede toptan indirilmesidir. Sonra buradan olaylara göre 23 senede parça parça indirilmiştir.[111]
Bir grup da diyor ki: Kur'an o ayda indirildi, yani onun şanının yüceltilmesi, onda orucun farz kılınması için indirildi.
Kimileri de: İlk olarak peygamberlik görevi Recep ayında başlamıştı, diyorlar.
Vahyin Geliş Şekilleri:
Allah Hz. Peygamber'e (s.a.) vahiy mertebelerinden pek çoğunu tamamladı:
1. Sadık rüya: Vahyin başlangıcı bu şekilde idi. Hz. Peygamber (s.a.) ne rüya görse sabah aydınlığı gibi gerçekleşirdi.
2. Hz. Peygamber (s.a.) görmeksizin, melek onun zihnine ve kalbine yerleştirirdi. Nitekim kendisi buyuruyor ki: "Ruhu'I Kudüs (= Cebrail) hiç kimsenin rızkım tamamlamadan kesinlikle ölmeyeceğini zihnime üfledi. Allah'tan sakının ve rızık talebi konusunda iyi davranın. Rızkın yavaşlığı ve gecikmesi sizi, Allah 'a isyan ederek onu talep etmeye sevketmesin. Çünkü Allah katmdakiler ancak O'na itaatla elde edilir. [112]
3. Melek, Hz. Peygamber'e (s.a.) bir erkek suretinde görünür; onunla konuşur ve Hz. Peygamber (s.a.) de onun söylediklerini bellerdi. Bu mer-tebede zaman zaman sahabiler de meleği görürlerdi.[113]
4. Zil sesi şeklinde gelirdi ki, bu şekli Hz. Peygamber'e (s.a.) en ağırj geleniydi. Melek ona iyice sokulur, öyle ki, soğuğu şiddetli bir günde bile| alnından ter boşanırdı'[114]. Hatta eğer deve üzerinde ise devesi yere çöker-! di[115] Bir keresinde uyluğu, Zeyd b. Sâbit'in uyluğu üzerinde iken ona( vahiy bu şekilde gelmişti, o kadar ağırlık çökmüştü ki, neredeyse Zeyd'in; bacağı ezilecekti.[116] !
5. Hz. Peygamber (s.a.) meleği yaratıldığı asıl suretinde görür, melek; Allah'ın vahyedilmesini istediği âyetleri ona vahyederdi. Allah'ın Necm sûresinde (âyet: 7,13) belirttiği gibi bu şekil iki kere meydana gelmişti[117]..
6. Göklerin üstünde iken Allah'ın, Mi'rac gecesi ona namazın farz kılınması ve benzeri hususları vahyettiği şekil.
7. Hiçbir melek aracılığı olmaksızın Allah'ın ona bildirmek istediği şeyleri tıpkı İmrân oğlu Hz. Musa'ya söylediği gibi doğrudan doğruya söylemesi. Bu mertebe Hz. Musa için Kur'an'ın kesin nassı ile sabitken, bizim Peygamberimiz (s.a.) için gerçekleştiği ise İsrâ olayının anlatıldığı hadiste geçmektedir.
Bazıları sekizinci bir mertebe olarak Allah'ın ona hiçbir perde, hiçbir engel bulunmadan karşı karşıya konuşmasını ilâve etmektedirler. Bu, Hz. Peygamber (s.a.) Rabbi Tebâreke ve Teâlâ'yı gördü, diyenlere göredir. Bu konu ise —her ne kadar sahabenin çoğunluğu hatta hepsi (Hz. Peygamber'in (s.a.) Rabbini gördüğünü söyleyen yanılmıştır diyen -Ş.Ö.) Hz. Âişe ile aynı görüşü paylaşmış olsalar da— selef ve halef arasında tartışmalı bir konudur. Osman b. Saîd ed-Dârîmî sahabenin (Hz. Âişe'nin görüşünde) icmâ ettiklerini aktarmaktadır. [118]
[105] îrhâs: Peygamberlik döneminden önce peygamberlerde beliren harikulade haller. Meselâ, Hz. Peygamber'in (s.a.) doğduğu yıl Kabe'yi yıkmaya gelen Ebrehe, komutanlı-ğındaki Yemen ordusu filleriyle saldırıya geçince Allah, Ebabil kuşlarını göndermiş ve kuşlar askerlere küçük küçük taşlar atmış ve böylece Yemenliler emellerine ulaşamamışlardır.
[106] Tirmizî, 3624. Senedi sahihtir. Hafız İbn Hacer, el-fcâbe'de diyor ki: Hadisin râvileri sikadır. Ebu Bekir ile Bilâl'ın bu hadiste adlarının geçmesi sağlıklı değildir. Hadisi Bezzâr, Müsned*mde; "Amcasıyla birlikte bir adam gönderdi" metniyle rivayet ediyor. Bkz. tbn Kesîr, el-Bidâye, 2/285-286.
[107] Buharı, 62/20.
[108] Buharı, 1/3; Müslim, 160.
[109] Bakara, 2/185.
[110] Şeyh Cemaleddin Ebu Zekeriyya Yahya b. Yusuf b. Yahya es-Sarsarî. Sarsar dat'a iki fersah uzaklıkta bir köy adıdır. es-Sarsarî, lügat bilginidir ve güzel vardır. Divanı ve methiyeleri dillerde dolaşmaktadır. Kendi asrında Hassan b. gibiydi. 656/1258 senesinde Tatarlar Bağdat'a girdikleri gün onu Öldürdüler
[111] İbn Cerîr (2/144) ve Hâkim (Müstedrek, 2/530): "Onun Kadir gecesi indirdik" âyetinin tefsiri konusunda İbn Abbas'ın şunları söylediğini rivayet ederler: "Kur'an Kadir gecesinde bir defada toptan dünya semasına indirildi. Yıldızların mevkisinde idi. Allah, Peygamberine (s.a.) birbiri ardınca oradan indirdi. Allah Teâlâ buyuruyor ki: "İnkâr edenler: Kur'an, ona bir defada toptan indirilseydi ya! derler. Oysa biz onu senin kalbine yerleştirmek için bu şekilde azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz." (Furkân, 25/32). Bu rivayetin isnadı sahihtir. Hâkim sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de ona katılmıştır. Süyûtî de ed-Dürru'l-Mensûr'da (6/370) kaydetmiş ve ayrıca tbn Dureys, tbn Münzir, İbn Ebî Hatim, İbn Merdûyeh ve Beyhakf nin —DelâiCds— de rivayet ettiklerini ilâve etmiştir.
[112] Hadis, şu şahidleri sayesinde sahihtir: 1- Ebu Nuaym, el-Hıiye, 10/26-27, Ebu Üma-me'den: Senedindeki Ufeyr b. Ma'dân zayıf râvi, diğerleri sikadır. el-Heysemî bunu Mecmau'z-ZevâicTde (4/72) kaydetmiş ve Taberanî'nin de el-Kebîr'de rivayet ettiğini belirterek Ufeyr b. Ma'dân'dan dolayı illetli olduğunu söylemiştir. 2- Hâkim, 2/4, İbn Mes'ûd'dan; 3- İbn Mâce (2144), İbn Hibbân (1084 ve 1085), Hâkim (2/4, 4/325), Ebu Nuaym (el-Hılye, 3/156 ve 157, 7/158) Câbir'den; 4- Mecmau'z-Zevâid'dt (4/71) kaydedildiğine göre Bezzâr, Huzeyfe'den bu konuda hadis rivayet etmişlerdir. Şu halde hadîs, bunlarla sahihlik derecesine ulaşmaktadır.
[113] Müslim, Sahih, 8. Bu uzun hadisin bir bölümünde Hz, Ömer diyor ki: Hz. Peygamber,! (s.a.) bana: "Ya Ömer! Soru soranın kim olduğunu biliyor musun?" diye sordu. "Al-sj lan ve Peygamberi daha iyi bilir" dedim. "O, Cebrail idi. Size dininizi öğretmek: için gelmişti." buyurdu. Nesâî, sahih senedle İbn Ömer'in: "Cebrail, Hz. Peygamber'e (s.a.) Dıhye el-Kelbî suretinde gelirdi" dediğini rivayet eder. '
[114] Buharı, 1/2, 59/6; Müslim, 2333; Ahmed, 6/158, 163, 257; Mâlik, 1/202; Nesâî, 2/146.J 147, 149; Tİrmizı, 3638: Hârİs b. Hişâm, Allah Rasûlüne (s.a.) sordu: "Ey Allah'ıni Rasûlü! Vahiy sana nasıl gelir?" Allah Rasûlü (s.a.) şöyle cevap verdi: "Bazı zaman-) tar zil sesi şeklinde gelir. Bu bana en fazla güçlük verenidir. Melek benden ayrıldığın-?. da söylediğini bellemiş olurum. Kimi zaman melek bana bir adam suretinde görünür.l Bana söyler, ben onun söylediklerini bellerim." Hz. Âişe diyor ki: "Çok soğuk bir\ günde vahiy gelirken onu gördüm. Melek, O'ndan ayrıldığında alnından ter boşanı-\ yordu."
[115] Ahmed, 6/118: Hz.Âişe diyor ki: "Hz. Peygamber'e (s.a.) devesi üzerinde vahiy gel-\ diği zaman deve boynunu yere kor ve hareket edemezdi." Hâkim (2/505) bu hadisij sahih saymış, Zehebî de ona katılmıştır ki, dedikleri gibidir. Ayrıca Ahmed'in (6/455)3 Esma Binti Yezîd'den ve Abdullah b. Amr'dan rivayet ettiği iki şahid hadis vardır.!
[116] Buharî, Tefsir, Nİsâ (65/18). Zeyd b. Sabit anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.) bana:1 "Oturan mü'minler ile Allah yolunda cihad edenler birbirlerine denk değildir" âyetini! yazdırıyordu, tbn Ümmü Mektûm geldi. O hâlâ bana âyetleri yazdırıyordu. İbn Üm-; mü Mektûm: "Ey Allah'ın Rasûlü! Vallahi seninle cihad etmeye gücüm yetse elbet; cihad ederdim" dedi. Bu zat, âmâ İdi. Bunun üzerine Allah, Peygamberine (s.a.) va-, hiy indirdi. Hz. Peygamber'in (s.a.) bacağı bacağımın üzerinde idi. Üzerime o kadar! ağırlık yaptı ki bacağımın kırılmasından korktum. Sonra vahiy hali geçti. Allah âye-J tin: "özürlü olanlar hariç" (Nisa, 4/95) kısmını indirdi.
[117] Müslim, 177. Hz. Peygamber (s.a.) buyurdu ki: "Bu iki yer dışında Cebrail'i yaratıl-} dığı suret üzere görmedim. Gökten indiğinde gördüm, cisminin büyüklüğünden gökle\ yer arasını kapatmıştı. " Ahmed b. Hanbel, İbn Mes'ûd'dan rivayet ettiği hadiste açık-? lamıştır ki: Birincisi, Hz. Peygamber'in (s.a.) Cebrail'den asıl yaratıldığı surette ken-J dişini göstermesini istediğinde; ikincisi Mi'rac'da. Tirmİzî (3274) ise Hz. Âişe'nin şöy-İ le dediğini rivayet eder: "Muhammed, Cebrail'i sadece iki kere asıl suretinde gördü.jj Bir kere Sidretü'I-Müntehâ'da, bir kere de Ecyâd'da."
[118] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/74-78.