- Doğru Hükmetmeye Teşvik

Adsense kodları


Doğru Hükmetmeye Teşvik

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Wed 16 November 2011, 02:44 pm GMT +0200
36 AKDİYE  KİTABI[1]
 
1. Doğru Hükmetmeye Teşvik


1. Peygamber efendimizin hanımı Ümmü Seleme (r.a.) den: Resûlullah (s,av.) şöyle buyurdu: «Ben beşerim (yanılabili­rim)[2]. Huzurumda muhakeme olursunuz da olur ki bir kıs­mınız diğerlerinden daha iyi delilini dile getirir. Ben de on­dan duyduğuma göre, lehinde hükmederim.[3] Dolayısıyla kardeşinin hakkından herhangi bir şeyi lehine hükmetti­ğim kimse, onu kardeşinden katiyyen almasın. Zira ben ona (cehennem) ateşinden bir parça kesmişimdir»[4]
 
2. Said b. Müseyyeb (r.a.)'den: Bir müslümanla bir yahudi Hz. Ömer b. el-Hattab (r.a.)'m huzurunda muhakeme oldular. Hz. Ömer (r.a.)'da Yahudinin haklı olduğunu görerek lehinde hüküm verdi. Bunun üzerine Yahudi Hz. Ömer'e:
«— Vallahi, doğru hükmettin» dedi. Hz. Ömer de ona kırbaçla vurdu.[5] Sonra:
«— Nereden bildin?» diye sordu. Yahudi ona şöyle cevap verdi:
«— Biz biliyoruz ki doğru hüküm vermesiyle tanıdığımız her hakimin sağında bir, solunda bir melek vardır. Bu melekler, o hâkim gerçekle beraber oldukça onu doğrultur ve gerçeğe ulaştı» rırlar. Hakim gerçekten aynhrsa melekler (göğe) yükselir ve o ha­kimi terkederler.»



[1] Akdiye, hükmetmek anlamında olan el-Kada' kelimesinin çoğuludur. Bu hükümden maksat hakimin verdiği hükümdür. Hakimde şu nitelikler aran­maktadır:
1. Buluğ çağına gelmiş erkek bir kişi olmak,
2. Müstakil olmak,
3. Gözleri görmek ve âma olmamak,
4. Müslüman olmak,
5. Hür olmak,
. Bilgili olmak, 7. Adaletli olmak.
Hakimin erkek olması konusunda îmam Azam Ebû Hanife'nin görüşü fark­lıdır, ona göre kısas ve hadların (ceza davaları) dışında yani mal (medenî hu­kuk) ile ilgili konularda kadın hakim olabilir, imam Muhammed b. Hasan ve Muhammed b. Cerir et-Taberi, kadının her davada hakim olabileceği gö­rüşündedirler. Hakimin müstakil olması demek bir hükme iki ve daha fazla hakimin ortaklaşa tayin edilmemesi demektir ki konuyu incelemek, delille­ri kabul etmek ve hükmü yürürlüğe koymak hususunda müstakil ve tek ol­malı ki aralarında çıkacak görüş ayrılıkları yüzünden hüküm vermek güç­leşmesin. Hakim genellikle mescidde oturur. Çünkü güçsüzler ve kadınlar buraya kolaylıkla gelebilirler. Peygamber Efendimizin de mescidde hüküm verdiği rivayet edilmiştir. Bir sebep olmadıkça, yolda mescide giderken ve başka yerlerde hüküm vermesi hoş görülmemektedir. Verdiği hükme aksi tesiri olacak kadar kendisini gün boyu yormaması lâzımdır. Hakim, hüküm verirken üzüntülü, gaflet
içerisinde, huzursuz, yavaş ya da noksan anlama­ya sebeb olacak derecede aç ya da çok tok ve öfkeli olursa bu durumda hü­küm vermesi mekruhtur.
[2] Resûlullah (s.a.v.), kendisinin beşer yani bir insan olduğunu söylemekle gaybı bilmediğini ve haklıyı haksızdan zahiri bir delil olmaksızın ayırama-yacağını ifade ederek bu konuda diğer hakimlerle arasında bir farkın olma­dığını haber veriyor. Çünkü gaybı ancak vahiy yoluyla bilebileceğinden, bu dünyanın bir teklif yeri olması itibarıyla, hüküm verirken hükümlerini di­ğer hakimlerin usullerine göre vermiştir.
[3] İmam Malik'e göre hakim biîdiğiyle değil, (mahkemede tanıklardan) duyduğuyla amel etmelidir. Bu konuda da Ebû Hanife ve Şafii, biîdiğiyle duyduğu çatışırsa genel olarak biîdiğiyle hüküm vermeleri gerektiği görü­şündedirler.
[4] Buharı, Şehâdât, 52/27; Müslim, Akdiye, 30/3, no: 4.
Buradan hakimin yanıltılarak verdiği hükmün, bir hakkın hak sahibinden başkasının olmasını gerektirmediği ve onu mubah kılmadığı anlamı çıkar. Çünkü o hak cehennem ateşinden bir parça olmaktadır. Buna göre hakimin hükmü, bir helali haram, ya da haramı helal yapamaz. Mesela bir kişi ya­lancı şahidlerle yabancı bir kadının kendi karısı olduğunu iddia etse, buna da hakim karar verse, bu kişinin o kadınla birleşme yapması helal olmaz. Ebû Hanife'ye göre helal olur. Zira hakimin verdiği hüküm zahiren ve batı-nan geçerlidir. Bu işlem nikâh yerine geçer. (Bâcî el-Munteka, c.5, s.182).
[5] Hz. Ömer, Yahudiyi içtihadı, yani zanna dayanan bir konuda kesin konuştu­ğu için cezalandırmış olmalıdır, yahut
da bilmediği birşey hakkında yemin ettiği için cezalandırmıştır. Başka bir ihtimal, bu sözüyle Yahudi, Hz. Ömer (r.a.)'i tezkiye etmiş, o da bunu yadırgadığı için Yahudiyi cezalandırmıştır.

sumeyye
Mon 20 October 2014, 01:31 pm GMT +0200
s.a.. , ne olursa olsun nefis isin içine girmeden dogru hükmetmek gerekir ve dogru sahitlik yapmak gereklidir..Rabbim c.c razi olsun kardesim.

halim
Mon 10 November 2014, 05:06 pm GMT +0200
Ve aleykum selam ; Cenabı hak doğruluktan hak ve hakikatten ayırmasın inşaallah ve bu ( Biz biliyoruz ki doğru hüküm vermesiyle tanıdığımız her hakimin sağında bir, solunda bir melek vardır. Bu melekler, o hâkim gerçekle beraber oldukça onu doğrultur ve gerçeğe ulaştı» rırlar. Hakim gerçekten aynhrsa melekler (göğe) yükselir ve o ha­kimi terkederler) düsturla yaşamayı nasip etsin


Rüveyha
Mon 10 November 2014, 05:29 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam ve rahmetullah..Amin ecmain inşaAllah..Rabbim bizlere Hz Ömerin adaletini nasip etsin inşaAllah..Doğru hüküm verenler Hak katında da, kul katında da çok değerlidir..

ceren
Mon 10 November 2014, 07:04 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan hocam.Ve devletin başındaki kişilere,iş sahiplerine ve bizlere Rabbim Hz.Ömer'in adaletinden nasip eylesin...