- Doğru Allah a gider

Adsense kodları


Doğru Allah a gider

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sun 25 July 2010, 02:08 pm GMT +0200
Doğru, Allah'a Gider

MERHABA !!..
Güle, gülşene...
Cana, Cana...
Yare, yarene...
MERHABA !!..
Sevgiye, sevgililere...
Dosta, dostluğa....
Acıya, acı çekene...
Hastaya, emeğe, emekçiye...
Alın terine...
MERHABA !!...
Güne, güneşe...
Aya, yıldıza...
Gökyüzüne, yeryüzüne...
İnsana, eşyaya...
MERHABA !!!...
Yaratılanı yaratandan dolayı seviyoruz...
Tüm dostlara, can kardeşlere MERHABA !!...

Yıllar öncesinde, bir radyo programında, sunucu, programını yukarıdaki sözlerle açıyordu…. O zamanlar çok hoşuma gitmişti….
Bugün de ben açılışı böyle yapayım istedim…..

YENİDEN MERHABALAR EFENDİM !....

Notlarımı karıştırırken Ahmet Turan Alkan'dan okuduğum bir hikaye (bir fabl) önüme çıkageldi…. Ancak ne zaman bu hikayeyi okusam aklıma hemen köyümdeki bir Pir-i fani gelir…. Dar-ı Bekaya intikal etmiş olan bu muhterem zata Allahtan rahmet diliyorum…. Mekanı cennet olsun İnşaallah…. Ve sizlerden de bir Fatiha istirham ediyorum….

Ufak-tefek bu nur yüzlü pir-i fani; sohbet ederken gözlerini karşısındakinin gözlerine diker ve işaret parmağını birkaç kez sallayarak arada bir şöyle derdi:

“DOĞRU, ALLAH’A GİDER !!!...”

Söyleyişi hala gözümün önündedir….

Şimdi dönelim hikayemize….

Günün birinde hayvanlar bir araya gelerek aralarındaki hır-gürü sona erdirmek maksadıyla yeni bir kanun yapmaya karar vermişler. Demişler ki, "Bundan böyle hiçbir hayvan bir diğerine 'Sana inanmıyorum; yalan söylüyorsun!' demeyecek ve bu suçu işleyen öldürülecek."
Her hayvan kendi lisanınca ses çıkararak bu ahdi bozmayacağına ve itaat edeceğine söz vermiş.
Bir zaman sonra hayvanlar büyük bir ağacın gölgesi altında sohbet ediyorlarmış. Söz kıtlığından bunalan kaplan esneyerek söze başlamış: "Biliyor musunuz dostlar; geçenlerde yukarı doğru sıçradım. O kadar yükseğe eriştim ki, pençelerimle gökyüzüne dokundum!"
Bütün hayvanlar birbirlerinin yüzüne bakmışlar. Kimsede çıt yok tabii. Kaplan, ortalığı kaplayan manidar sükuneti tasvip manasında kabul ederek öğünmesini sürdürmüş.
- Evet, o kadar yükseğe sıçradım, o kadar yukarılara yükseldim ki gökyüzünü pençelerimle yırttım ve sonra tekrar yere indim.
Yeni bir sessizlik dalgası içinde bütün hayvanat bir kere daha birbirini kolaçan etmeye başlamış, lakin yine kimsede çıt yok. Kaplan bu insafsız palavranın hoşnutluğuyla gerinirken arkalardan zayıf bir ses yükselmiş,
- Sana inanmıyorum; yalan söylüyorsun!...
Ortalığı aniden bir ölüm sessizliği bürümüş. Kaplumbağa buruşuk kafasını iki yana sallayarak sözlerine devam etmiş:
- Hiçbir hayvan o kadar yükseğe çıkamaz; hatta kuşlar bile. Kaplan yalan söylüyor; ona inanmıyorum! …
Kaplan, "Ne diyor bu be!" makamında homurdanarak doğrulmuş,
- Yanlış duymadım değil mi, beni yalanlamaya kalkıştın ve sana inanmıyorum dedin?...
Kaplumbağa hırstan titreyen bir sesle sözünü ikrar etmiş:
- Doğru duydun, sana inanmıyorum ve yeni kanun gereği başıma geleceği de biliyorum!..
Gizlice tasvip etseler de diğer hayvanlar, kaplumbağanın itirazını en azından "formel" açıdan bir müddet önce oybirliği ile kabul ettikleri yeni kanuna aykırı bulduklarını belirtmişler. Kısa bir görüşmeden sonra "infaz"ın ilginç bir tarzda icrasına karar verilmiş. Kaplumbağa, ormanın ucundaki bir uçuruma götürülecek ve oradan fırlatılacakmış.
Kaplumbağanın hızıyla oraya ulaşmaları günler boyu süreceğinden onu zürafanın başına yerleştirmişler ve hep birlikte infaz mahalline doğru yürüyüşe geçmişler. Derken karşılarına bir nehir çıkmış; nehrin üstünde iri bir ağaç gövdesinden ibaret bir köprü varmış. Sırayla geçmeye başlamışlar. Zürafa tam köprünün ortasında iken kaplumbağa var gücüyle çığlık atmış:
- İmdat!... Kurtarın beni, nehirden sıçrayan bir balık beni fena halde ısırıyor, imdat! ..
Bütün hayvanat birbirine bakmış, lakin kaplumbağa feryatta berdevam...
- Can kurtaran yok mu, bir balık beni ısırıyor, imdat!...
Hayvanlar hep bir ağızdan:
- Sana inanmıyoruz; yalan söylüyorsun; hiçbir balık o kadar yükseğe sıçrayamaz ve velev ki sana erişse bile o kalın kabuğunu ısıramaz. Üstelik biz ortada balık filan görmüyoruz. Gerçek şu ki sen yalan söylüyorsun!…
Sözlerini tamamlar tamamlamaz ortalığı yeniden derin bir sessizlik kaplamış…
Kaplumbağa demiş ki:
- Galiba anlıyorsunuz, benimle birlikte hepinizin ölmesi gerekiyor!…
- .........!
Zürafa boynunu sessizce yere uzatmış. Kaplumbağa yere inmiş ve bütün hayvanlar sessizce evlerinin yolunu tutmuşlar…
……………..
Ne demişti bizim nur yüzlü Pir-i fani ?....
“DOĞRU, ALLAH’A GİDER !!!...”
Evet, hem de her zaman….

ALLAH’a GİDEN DOĞRULARDAN OLMAMIZ DİLEĞİ İLE….
AŞKINIZ CEMAL, CEMALİNİZ NUR, NURUNUZ AYN OLSUN !…


Dr. Ahmet Levent