sidretül münteha
Thu 16 December 2010, 04:17 pm GMT +0200
(563) Dizleri Üzerine Çömelen Kimse
1184— Enes ibni Malik anlatmıştır;
— Peygamber (Sav) ashaba öğle namazını kıldırdı. Selâm verince minbere çıkıp ayakta durdu; kıyameti anlattı. Bir de orada büyük şeyler olacağım anlattı. Sonra şöyle buyurdu:
«Kim bir şey ısormak isterse, orni sorsun. Vallahi, bu yerimde durduğum müddetçe bana hangi şeyi sorarsanız, sîze lıabcr vereceğim.» En es demiştir ki, insanlar bu sözü (gazap içinde) Resülüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den işittikleri sftman. çokça ağladılar.- Resülüllah (Sav) de: «Sorunuz!» demeyi çok tekrarlıyordu. Bunun üzerine Ömer (Radiyallahu anh) iki dizi üzerine çöküp :
— (Ey Allah'ın Resulü! Üzülme,) biz Allah'ı Rab, İslâm'ı din ve Muhammed'İ Peygamber olarak kabul edip, buna razı olduk, dedi. Ömer (Rodİyallahu'anh) bunu söyleyince, Resul üll'ah (Sav) sükût etti; sonra Resûlülhıh (Sav) şöyle buyurdu:
«{Münafıklara azap) yakındır... Şimdi ise , Mulhâmmed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki. ben (az önce) namaz kılarken şu duvarın yüzünde Cennet île Cehennem bana arzediUp gösterildi. Hayır ve şer hususunda frugütv gibisini! görmedim.»[1100]
Bu Hadîs-i Şerifin bize öğüt veren birçok yönleri vardır, önce bu bölümde getirilmesindeki sebep, oturuşlarda edebe uygun olan şekilleri göstermektir. İlim ve takvası yönünden hürmete lâyık bîr kimse huzurunda diz ustu oturarak konuşmanın tevazu ve teslimiyete en uygun bir oturuş şekli olduğunu Hz. Ömer "in bu hareketinden öğrenmiş oluyoruz. Diğer taraftan Hz. Peygamberin buradaki beyanlarında mevcut hikmetlerin bîr kısmını Tecrîd mütercimi Ahmed Nairn Efendiden dinleyelim :
«Münafıklardan bazı kimselerin, ResûlüIİah (Sav) ı güya .cevabından aciz bırakacak sorular hazırladıkları Peygamber'in kulağına gelince, haklı olarak gaz_aplanmışlar ve gazap eseri de mübarek yüzlerinde belirmiş olduğu halde «İstediğinizi sorunuz!» diye ısrar buyuruîmuşfu.
Hazırda bulunanların bayie ağlayıp lığlanmalarına, o günkü hutbede kıyamet gününün büyük ahvaline dair duydukları haberler kadar, Peygamberin öfkelenmesi yüzünden, üzerlerine Allah tarafından azabın inmesinden korkmaları da sebep olmuştur. Nitekim geçen ümmetlerin Peygamberlere karşı muhalefetlerinden dolayı nice nice azaplara tutuldukları, Kur'ân-ı Kerîmin İbret veren kıssaları ve belâğatlı ifadeleriyle malûmları olmuştu.
Bu Hadİs-i Şerifte Cennet iie Çehennem'in bugün yaratılmış bulunduklarına delâlet vardır. Âhiret âleminin varlığı ve İnsanoğlunun karargâhı olan nimet yeri Cennet ile azab yeri olan Çehennem'in o hayret veren genişlikleri, karşıda duran bir duvar boyunca ibret gözüne görünmesinde ise, aklımızın çözemeyeceği birçok esrar olsa bile, vukuunu uzak sayacak bir şey yoktur.
Âdetimiz olan görme isi, bundan daha az garip midir? Huduf ve genişliğini aklımıza sığdıramadığımız bu madde âlemi, göz bebeğimizin arkasındaki sarı tabakanın o daracık yüzeyinde şekillenip de idrakimizin çerçevesine girmiyor mu? O dar sahaya şu görülen âlemin nasıl sığdığına da aklımız ermiyor. Fakat bu âlemi, arzı İle, semavatı ile, boşluğu ile, yıldız ve gezegenleri ile bilfiil görüp durduğumuz için tecrübemizi inkâr etmeye mecalimiz kalmıyor. Öteki .(âhiret) âlemini de görmeyi mümkün kılan bîr görme duygusunun insan cinsinden bazı seçkin kimselerde yaratılmış olduğunu inkâr için elde tecrübeye dayanan hiç bir delil ve aklımız yoktur; olamaz da...» [1101]
[1100] Buhârî: f96) Kitabu'l-îtisam, (3.) Bab. Müslim: (43). Kitabu'L-Fezall, Hadîs ; 136. Fadlu'llah: C. II, s. 592-595.
A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/546-547.
[1101] A. Fikri YAVUZ, İmam Buhari’nin Derlediği Ahlak Hadisleri (Edeb-ül Müfred), Sönmez Neşriyat: 2/547-548.