armi
Wed 27 January 2010, 04:59 pm GMT +0200
Divan-ı Kebir´den Seçmeler - II
460. Bir avuç toprak, senin çaresiz bir asıgın olursa sasılmaz!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. II, 544)
• Ey bir panltısı ile Uhud Dagı´nı paramparça eden Rabbim! Bir avuç toprak, Sen´in çaresiz bir asıgın olursa sasılmaz!
" A´raf Suresi, 7/143. ayete isaret var."
• Lutfeder de bir bakarsan, kayalar, taslar mum olur; fakat kahr ile bakınca da, mum tas olur!
• Sen inlersen, feryad edersen, o zaman ölmüs gönlü diriltirsin, ona can verirsin, bir seyler edersin; senin canının isi
gücü budur!
• Can, sefer etmek, yolculuga çıkmak ister; sen, onu saglam bir bagla baglarsın! Sonunda can, o bagı koparır da avare olur!
• Süleyman gidince Seytan, padisahlar padisahı olur! Akıl ve sabır gidince nefs-ı emmare baskaldırır. seni emir kulu yapar; sana kötülükler, günahlar isletir.
• Ask, bütün cihanı kaplamıstır ama, sen onun rengini bile göremezsin´ Fakat onun ısıgı bedene vurunca asık olursun;betin benzin solar, sararırsın!
• Bir sehzade olmalı ki, yakutun müsterisi olsun; esi az bulunur, degeri bir insan olmalı ki, senin ask gamını çeksin!
• Cenab-ı Hakk; "Yeryüzü size besiktir!" diye buyurdu. insan çocuk olmasaydı, besige baglı kalır mı idi? -
"Taha Süresi, 20/53. ayete isaret edilmektedir."
• Benim su gölge varlıgımın dönüp dolasması, Hakk günesinin yüzündendir´ 0 müneccim degıldir ki, gönlü yıldızların
emrinde olsun!
461. Baglar, bahçeler ona selama durmuslar; selviler de ayaga kalkmıs!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. II, 549)
* Haydi, tozmaması için yollara su serpin; sevgili geliyor! Bahçeye müjde verin; bahar kokusu geliyor!
* Ayın ondördü gibi nurlu yüzlü olan sevgiliye yol açın. yol verin; o nurlar açarak geliyor!.
• Gökler heyecandan yarıldı; cihanda bir ugultu var! Etrafa anberler, miskler yayıldı; yarin bayragı geliyor!
• Bagın, bahçenin yüzü güldü; gören göze hakikat çeragı geliyor! Gam bir kenara sıkıstı kaldı; ay, sanki bizim kucagımıza dogmada!..
• Ok, hedefe dogru uçup gidiyor! Padisah ava çıktı; biz neden oturmus kalmısız? Haydi, gidelim; o padisaha av olalım!
• Baglar, bahçeler ona selama durmuslar; selviler ayaga kalkmıs! Yesil çemenler yaya olarak ona dogru kosuyorlar;goncalar da atlara binmis geliyorlar!
• Gökyüzünde sevgili ile halvete girenler nasıl bir sarap içiyorlar ki, canlar mest oldu, yerlere yıkıldı, akıl da mahmurlastı?
462, Onun mana sarabı yüzünden gökyüzünün damı bana konak olmustur!
Miifte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. II, 547)
• 0 selvi gibi uzun boya posa karsı secde edersem ne olur? Ben, onun maddî varlıgına degil, onu yaratanın kudretine,büyüklügüne hayran oluyorum da secdeye kapanıyorum! Gönül gözü uyanık o aziz varlıga gözlerimi verirsem ne çıkar?
• Ben, onun sevgi sarabını içerim; zaten benden baska kim içebilir ki?.. 0 sarabı bugün bulmus iken içsem de, yarına bırakmasam daha iyi olmaz mı?
• Çünkü onun sarabı, benim gönül arkadasımdır; onun yüzünden, gökyüzünün damı bana konak olmustur! Ask kanatlarını açarak oraya uçarsam ne olur?
• Ben gönlü tanımasam ne olur? Bırak; can da varsın gitsin, beden de gitsin! Ben, bunun için gam yemem, gam yemem, gam yemem! Çünkü ben, onun yüzünden yok oldum; gönülsüz, , bedensiz kaldım!
463. Bu dünya sarabının sarhoslugu, gece uyuyunca geçer gider;
ilahî sarabın mestligi ise, insanı mezara kadar götürür!
Müstefilün, Müstef´ilün, Müstefilün, Müstefilün
(c. II, 537)
• Babacıgım; bize sarabı sunan, bizi bizden alan sakîmize hizmetten baska bir isimiz yok! Ey sakî! Fazla sarap sun da
biz, iyiden de, kötüden de kurtulalım!
• Allah, bu dünyaya her insanı bir is için getirdi ama, bizi issizlik, hünersizlik sanatı için getirdi! Yani, bizim, dünyada
asktan baska bir isimiz yok; Allah, bizi dünyaya kendisini sevmemiz için getirdi!
• Allahım; zaten bizden bir is isteyecek olsaydın, bize ask sarabını nasip etmezdin! Bu sarabı içenin bası hiç yere egilir
mi, dünya islerine dalar mı; Sen´den baska kimsenin önünde egilir mi?
• îlahî sarapla mest olmus, kendinden geçmis kisi bir is yapabilir mi? Mest olan kisi, sarap gibidir; sarap ne yaparsa o da onu yapar! îlahî sarap, hiç bir seye ihtiyacı olmayan Cenab-ı Hakk´ın sevgisinden baska her seyi, iki dünyayı bile
ortadan kaldırır!
• Üzüm suyundan yapılan bu dünya sarabının sarhoslugu, gece uyuyunca geçer gider! Fakat ilahî sarabın mestligi,insanı mezara kadar götürür!
"Seyh Sadî hazretleri bir beytinde söyle buyurmus:
"Sarabın verdigi sarhosluk, gece yansına kadar devam eder ama, bir güzel yüzlü sakînin verdigi mestlik, kıyamete kadar sürer!"
• Ey gönül! Aklını basına al da, ilahî sarapla oldugundan da daha fazla mest ol; nereye gidersen git, hep mest olarak
git! Yalnız kendine degil, baskalarına da o saraptan içir, mest et! Onlar da bu sarabın zevkini duysunlar da, sana birkaç kadeh daha fazla sunsunlar!
• Bu sarabı içtigim için artık susayım, sükuta dalayım; gördügüm lütfu, buldugum keremi sayamayayım! Zaten o keremler, lütuflar sayıya sıgmaz ki!..
464. Allah, beni ask sarabından yaratmıstır,ölsem de,
çürüsem de ben, yine o askım!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. II, 683)
• Benim mezarımın topragından bugday biter de sen o bugdaydan ekmek yaparsan, onu yiyince sarhoslugun artar!
• 0 bugdayın hamuru da deli olur, o ekmegi yapan da! 0 ekmegi pisiren tandır da yanarken aska gelir de, sarhosça beyitler söyler!
• Eger sen, benim mezarımı ziyarete gelirsen, üstümdeki toprak yıgınının nese ile oynadıgını görürsün!
• Kardesim; benim mezarıma sakın defsiz gelme! Çünkü, Allah´ı sevenlere, O´nun huzurunda olanlara dertli olmak,
kederli olmak yarasmaz!
• Çenemi baglamıslar; mezarda yatıp uyumus gibiyim ama, agzım sevgilinin lütf ettigi mezeleri çignemededir!
• Kefenimden bir parçacık yırtar da gögsüne baglarsan, canından sarhosluga bir kapı açılır da, her yandan Hakk
sarhoslarının çalıp çagırmasını duyarsın; isin is olur! Sana, her isten mutlaka ugurlu, hayırlı baska bir is dogar!
• Allah, beni ask sarabından yaratmıstır; ölsem de, çürüsem de ben, yine o askım!
• Ben, Hakk sevgisinin sarabıyla öyle kendimden geçmisim, öyle bir mest haldeyim ki, zaten benim aslım ask !
• Söyle bakalım; saraptan, sarhosluktan baska ne dogar?
• Ruhum beni terk eder, Tebrizli Semseddin´in ruhunun bulundugu burca gider de, artık bir daha geri gelmez!
465. Bu ask, yagmur gibidir; biz de otlar gibiyiz!
Mef´ülü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. II, 624)
• Her zerre, ezel günesinin nuru içinde ilahî askla kendinden geçmis, ayagını vurarak oynamaktadır
"-Yalnız insanlar, hayvanlar ve bitkiler canlı degildir. Cansız sandıgımız seyler, taslar, topraklar, kullandıgımız,
giydigimiz elbise, içtigimiz su, her sey, her sey canlıdır. Kur´an´da;"Yerde gökte ne varsa her sey O´nu tesbih etmektedir.
Ama siz, onların tesbihlerini duymuyorsunuz." diye buyurulmaktadır. Yeni buluslar göstermistir ki, bütün varlıkların
atomları, bir proton etrafında bas döndürücü bir hızla dönüp durmadadır. Cansız olsalardı, bu dönüs, bu hareket olur mu
idi? Nitekim eski hukema; "rüh-ı insanî", "ruh-ı hayvanî", "rüh-ı nebatî", "ruh-ı cemadî" diye, her seyin ruhu oldugunu
sezmislerdir. Mevlana da, asırlarca önce "zerre" diye tavsif ettigi atomların canlı olduklarına isaret etmektedir."
• Su yükseklerde bulunan gök, iki kat olmus kambur felek bile o ilahî sarapla mest olmus da; "Su kirli, su kötülüklerle
dolu dünyadan uzaklasın, yücelin; buralara gelin!" diye çan çalarak insanları gök sofrasına davet etmektedir.
• Bu ask, mest olmus da gelmis; elest bagına girmis, bir çok sıkıntılara katlanarak varlık üzümünü ayaklan altında ezip
durmadadır.
• Ask mest olmasaydı, ilahî sarabı sevmeseydi, onun bu bagda ne isi vardı? Ne sebeple gelip de bu bagda üzüm ezme
sıkıntısına katlanacaktı?
• Zavallı sen de, ayak vurup duruyorsun ama, üzümü göremiyorsun! Halbuki, senin asık ve sofu olan canın, varlık
üzümünü ayakları altına almıs, bir ar bile durmadan ezmekle mesguldür!
• "0 dost, sanki bütün mihneti, bütün gamı, derdi bana veriyor!" diyorsun diyorsun ama, bag senin olursa, o kimin
üzümünü ezebilir ki? Yani, senin basına gelen bütün üzüntüler, belalar, üzüm gibi kaderin ayakları altında ezilerek
benlikten kurtulmak ve mana sarabı olmaktır!
• Ey canlar! Mademki o sevgilinin huzurundasınız, ayak vurun, oynayın! Belli olmaz; belki de mutluluk ayagı ayagınıza
dokunur, seninle beraber oynamaya baslar!
• Ey can! Bu ask, yagmur gibidir; biz de yapraklar ve otlar gibiyiz! Olabiliı ki, bir gün yagmur çayır çimene, yapraga,
ota yagar da, onları yesertir, gelistirir!
466. Ölümün ne oldugundan haberli olan asıklar!
Fa´ilatün, Mefa´îlün, Fa´lün
(c. II, 972)
• Gerçeklerden haberli olarak ölen Hakk asıkları, sevgilinin huzurunda seker gibi erirler!
• Ruh aleminde, elest meclisinde ab-ı hayat içenler, bir baska tarzda ölürler!
• Ötelerden haberdar olanlar, Hakk sevgisinde derlenip toplananlar, su insan kalabalıgı gibi olmazlar!
• Hak asıkları, letafette melekleri bile geride bırakmıslardır! Bu sebeple, diger insanlar gibi ölmek, onlardan uzaktır!
• Sen sanır mısın ki, arslanlar da köpekler gibi kapı dısında can verir?
• Hak asıkları sevgi yolunda ölürlerse, onları can padisahı karsılar!
• Birbirlerinin canı kesilen, aynı emaneti, aynı canı tasıdıklarından haberdar alan Hakk asıkları, birbirlerinin askıyla
ölürler!
• Asıklar, gökyüzüne uçarlar; münkirler ise, cehennemin dibinde can verirler!
• Ölürken Hakk asıklarının gönül gözleri açılır da, öteleri, gayb alemini görürler! Baskaları ise, ölüm korkusu ile kör ve
sagır olarak ölürler!
• Geceleri ibadetle vakit geçirenler, Hakk korkusuyla uyumayanlar, ölüm zamanı gelince korkusuz, rahatça ölürler!
• Bu dünyada bogaz derdine düsenler, sadece yemeyi, içmeyi düsünenler öküzlesirler, esekler gibi ölürler!
• Bugün yasarken, Hakk´ın nazarından düsmemek isteyenler, o nazarı, o bakısı arayanlar, o bakısa karsı neseli bir
halde gülerek can bagıslarlar!
• Can padisahı, onları lütuf kucagına alır; onlar, öyle hor ve basit bir halde ölmezler!
• Ahlaklarını Mustafa (s.a.v.)´nın ahlakına benzetenler, Hz. Ebubekir gibi, Hz. Ömer gibi ölürler!
• Aslında, Hakk asıklarından ölüm uzaktır! Onlar, ne ölürler ne de yok olurlar! Ben bu sözleri; "Sayet ölürlerse, böyle
ölürler!" diye söyledim!
467. Deliligin bulundugu yerde aklın ne isi var?
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. II, 609)
• Gam evinde oturup kalmak, manen zayıf ve az himmet sahibi olmaktandır! Himmetsiz bir kisinin gönlünde nasıl olur
da senin sevgi sırların bulunabilir?
• Neyi çok seviyorsan, neyin üstüne titriyorsan, bil ki, sen osun, senin degerin ancak odur! îste bu yüzdendir ki, Hakk
asıgının gönlü arsın da üstündedir!
• Sifa sandıgın, pesinde kostugun seyin, senin için bir dert oldugundan haberin yoktur! Sana vefalı gibi kendini
gösterenlerin, seni aldattıklarını, hile yaptıklarını, yüzüne güldüklerini anlıyamıyorsun!
• Askın geldigi yere can sıgabilir mi? Deliligin bulundugu yerde aklın ne isi var?
• Asıgın zümrüdankaya benzeyen gönlü, nasıl olur da sehvet tuzagına düser? Böyle bir kusun uçtugu yer, ötelerde,
varlık aleminden dısardadır!
• Ey Tebrizli Semsülhak! Musa sarabından bir kadeh iç de, kan kesilmis olan her Nil nehri sana saf ve duru bir su
olsun!
468. Ölüm, kasla göz arasında; onu hatırlamaktan bile bize daha yakın!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 823)
• Ömür, yarınlara baglanan ümitlerle geçip gitmede; gafilcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip
durmadadır!
• Sen aklını basına al da, ömrünü su içinde bulundugun bugün say! Bak bakalım, bugünü de hangi sevdalarla
harcıyorsun?
• Gah cüzdanını para ile doldurmak kaygısı ile, gah iyi yemek, içmek ile bu aziz ömür geçip gitmede, her nefesde
eksilmede!
• Ölüm, bizi birer birer çekip alıyor; onun heybetinden, korkusundan akıllı insanların bile beti benzi sararıp
durmadadır!
• Ölüm, yolda durmus, bekliyor; efendi ise gezip tozma sevdasındadır!
• Ölüm, kasla göz arasında; onu hatırlamaktan bile bize daha yakın! Fakat, gaflete dalanın aklı nerelere gitmede,
bilmem ki?..
• Teni besleyip sismanlatmaya bakma! Çünkü o, sonunda topraga verilecek, mezar kurtlarına yem olacak bir
kurbandır! Sen, gönlünü manevî gıdalarla beslemeye bak; yücelere gidecek, sereflenecek olan odur!
• Bu lese, yaglı ballı seyleri az ver! Çünkü, tenini besleyen kisi, sehvetine, nefsani arzulara kapılıyor; sonunda da rezil
olup gidiyor!
• Sen, ruha manevî yiyecekler ver; yaglı ballı düsünüs, anlayıs, bulus gıdaları ver de, gidecegi yere güçlü kuvvetli
gitsin!..
469. Kusların adı geçince, gönül kusum da uçmaya baslar!
Müstef´ilün, Müstefiliin, Müstefilün, Müstef´iliin
(c. II, 535)
• Senin sevgin, can ırmagında ab-ı hayat gibi akmadadır! Aslında, ab-ı hayat bile sana gönül vermis de, can ırmagında
senin askınla akıp durmada, seni aramadadır!
• Dünyada gördügümüz, bildigimiz bütün kuslar, ötüsleri ile seni övmedeler, seni zikretmedeler! Kusların adı geçince,
gönül kusum da uçmaya baslar!
• Onların ötüslerini duyarak, zikirlerini sezerek hos bir halde, gülerek canımı vermek istiyorum! Bu can, sevgili
zikredilirken bedenden çıkarsa, bu can veris ne tatlı bir can veristir, ne hos bir ölümdür!
• Aslında, Allah´ı seven herkesin canından her an manevî bir duygu, ruhani bir özlem, mest olmus, kendinden geçmis,
harap ve perisan bir halde ötelere, ta rahmet sahibinin arsına kadar gitmededir!
• Can nedir? Mana padisahlarının, ermislerin küpüdür; içinde de gökyüzünün sarabı vardır! îste bu yüzdendir ki,
sözlerim de, asıklar gibi, perisan ve dagınık halde agzımdan çıkıyor!
470. Sensiz hiç bir sey olmaz Allahım!
müfte´ilün, Mefailün,Müfte´ilün,Mefa´ilün
(c,II,553)
• Komsuların, dostların yardımı olmasa bile bir is yoluna girebilir ama, Sen´in takdirin olmasa, o is asla olmaz! Sen´in
askının yarası, su gönlümdedir; onun baska yeri olamaz!
• Yarattıgın güzel eserleri görerek, aklın gözü, Sen´in mestin olmustur! Kudretinin, yaratma gücünün karsısında felegin
çarkı alçalmıstır! Zevk ve nesenin kulagı da Sen´in elindedir! Yani, zevki ve neseyi de ancak Sen´in lütfunla duyarız; Sen´siz
hiç bir sey olmaz Allahım!
• Can, Sen´in askınla cosar; gönül, Sen´in sevgi sarabınla mest olur; akıl, Sen´in yarattıgın güzellikler karsısında sasırır
kalır! Sen´siz hiç bir is basa çıkmaz Allahım!
• Mevkiim, serefim, malım mülküm hep Sen´in lütfun, ihsanındır; yedigim yemegi, içtigim suyu da Sen lütfediyorsun!
Sen´siz bunlann hiç biri olmaz Allahım!
• Bazan vefaya dogru gidiyorsun, bazan cefaya dogru! Sen benimsin; nereye gidiyorsun? Hiç kimsenin isi Sen´siz basa
çıkamaz!
• Sen´siz bir is basa çıksaydı, Sen´in koydugun kurallar geregince isler yürüse idi, dünyanın altı üstüne gelirdi; hersey
bozulur, altüst olurdu! Güzelligi ile dillere destan olan îrem Bagı cehennem kesilirdi! Sen´siz hiç bir is basa çıkmaz Allahım!
• Dostum! Sen olmasan, Sen bana yardım etmesen, isim gücüm yıkılır gider! Ey benim can dostum, ey benim dert
ortagım; Sen´siz hiç bir is yürümez!
• Bana, Sen´siz yasayıs da hos degildir, Sen´siz ölüm de hos degildir! Gamından nasıl bas çekeyim, nasıl kurtulayım?
Sen´siz hiç bir is basa çıkmıyor ki!..
• Ey lütfuna, ihsanına dayandıgım, güvendigim Allahım! Ne söylersen söyleyeyim; iyiden kötüden ayrı degil; içinde iyi
de var, kötü de var! Lutfet de Sen söyle: Sensiz hiç bir is yürümüyor degil mi?
471. Asıkların baharı
Müstef´ilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müstefilün
(c. II, 536)
• Yeryüzünü baglar bahçeler haline getirmek, her tarafı yesilliklerle, çiçeklerle süslemek için asıkların baharı ötelerden
çıkıp geldi!
• Bu gelen bahar, bildigimiz bahar degildir; bu, asıkların baharıdır! Bu bahar gelince, deniz incilerler dolar; acı sular,
cennette akan kevser ırmagı kesilir; bütün taslar la´l olur; su topraktan yaratılmıs olan beden de, bastan basa can halini
alır!
• Asıkların canları ve gözleri tufan bulutlan gibi yagmurlar yagdırsa da, beden bulutu içinde bulunan gönülleri
simsekler gibi çakmada ve etrafı aydınlatmadadır!
• Biliyor musun, asıkların gözleri askla neden tufan bulutu oldu, aglamaya basladı? 0 ay, önce bulutlarla gizlendi de
ondan!..
• Ne neseli, ne hos andır ki, o an, bulutlar aglar; ne mübarek, ne tatlı bir zamandır ki, bulutlar aglarken bulutların
arasından simsekler güler!
• Ne sasılacak seydir ki, ötelerde, can aleminde yagan ask yagmurunun yüzbinlerce damlasından tek bir damla
yeryüzüne düsemez! Eger düsse, bütün dünya bastan basa yıkılır, harap olur!
• Ask yagmurunun bir damlası yüzünden yeryüzü harabeye döner! Bir damlanın meydana getirdigi tufanda, niceleri
Nuh aleyhisselamla birlikte aynı gemiye biner, niceleri de bogulur gider!
472. Gönlümün evini bosalttım, içinde bulunan her seyi dısarı attım!
Mef´ulü, Mefa´îliin, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. II, 622)
• Birisi seninle ilgilenmeye, seninle konusmaya cesaret eder diye can, kıskançlıgından ötürü her saat, senin önünde
ölüyor, diriliyor!
• Sen ayagını nereye bassan, topraktan bir insan bas kaldırır, hayat bulur! Hal böyleyken, kim kendindeki bir bas için
senden vazgeçer, kim sana canım vermez?
• Senin latîf, manevî kokunu alarak uçtugu gün, senden nasıl bir koku aldıgını, ancak can bilir; baskası bilemez!
• Senin mahmurlugun bir an için basımda azalsa, basım feryada baslar ve basımda bulunan her kıl da, yana yakıla
aglar!
• Gönlümün evini bosalttım; içinde bulunan her seyi dısarı attım da, orayı senin esyanla doldurdum, dösedim! Askın
günden güne artsın, çogalsın diye ben, eriyip gitmede, eksilmedeyim!
• Simdi canım, Tebrizli Sems´in askı ile denizdeki gemiler gibi ayaksız kosuyor!
473. Benim karanlık gecem, senin yüzünden bana gündüz oldu!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü,
(c. II, 620)
• Selvi agacından, senin uzun boyunun kokusunu alıyorum; ay da bana, senin parlak. güzel yüzünün rengini haber
veriyor!
• Dünyada görünen her parıltı, her nur, senin yüzünün nurundan doguyor! Sarap da, yarın günes dogunca her tarafın
senin nurunla aydınlanacagı müjdesini veriyor!
• Bize, senin hiç kimseye benzemeyen tatlı gülüsünü hatırlatan gül, susene hoca oldu!
• Ne zaman senden kaçsam, uzaklassam askınla savasa girerim; her taraftan basıma senin sevdan hevesi gelir! içime
bir ates düser de, senden kaçtıgım halde, seni özler dururum!
• Haksızlıklarla, zulümlerle dolu olan su dünyadan yücelince, ötelere gidince yok olurum fakat, yokluk aleminde bile
kulagıma yine senin sesin, senin hey hey nefhaların gelir!
• Gönlümde duydugum coskunluklarla, fitnelerle dolu olan her feryad, her Figan, biliyorum ki, senin "ney"inden
gelmektedir!
• Benim karanlık gecem, senin yüzünden bana gündüz oldu ama, gam çekmeye, üzülmeye, bu halden sikayet etmeye
yer yok! Çünkü, senin sevgi deryan, kosarak bana gelmededir!
• Su gökkubbenin altında aklı basında kimse kalmadı! Çünkü, sagdan soldan, inden arkadan senin mana sarapların
sunulmaktadır!
• Senin cevrinden cefandan korkarım, ürkerim fakat, cevrin, cefan gelip beni bulunca görürüm ki, o acı nesneler, senin
denizinden geldikleri için tatlılasmıslardır!
474. Ben kendimi, kendi benligimi inkar ettim de, ona inandım, iman getirdim!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. II, 543)
• Sevgili beni gögsüne bastırmıs, sıkıp durmada; beni, basımı kasımaya bile bırakmıyor!
• Bazan beni deve katarı gibi arkasından çekip götürüyor; bazan da, bas komutan gibi öne sürüyor!
• Benim bedenimi kan halinden geçirir, erlik suyu yapar; erlik suyundan geçirir, beni insan sekline sokar, bana akıl
verir! Böylece, nasıl da derlenip toplandıgımı, hasir sırrını açıga vurur!
"Mü´minun Süresi 23/12, 13, 14. ayetlere isaret edilmektedir."
• Bazan yasadıgım vatandan beni güvercin gibi ötelere uçurur, sevdiklerimden ayırır; bazan da tutar, yüzlerce nazla
niyazla yokluktan beni alır, huzuruna çıkarır!
• Bazan gemi gibi denizin üstünde sefere çıkarır; bazan da demir yapıp çapasına baglar, beni denize atar!
• Bazan temizlenmek isteyenler için beni su yapar; bazan bahtsız kulunun yolunda beni diken eder, onu bana
yaralatır!
• Ebedî sekiz cennet bile o padisaha yurt olamadı da, ne sasılacak seydir ki, ne mutlu haldir ki, su gönlüm ona yurt
oldu!
• Ben, o can güzelinin birligini, varlıgını dilimle söyleyerek ona inanmadım, iman sahibi olmadım; kendime kafir
oldum, yani kendi benligimi inkar ettim de o vakit inandım, iman getirdim!
• Ben, Cibrîl´le beraber uçuyordum; benim de altıyüz kanadım vardı! Mademki ona ulastım, onu manen buldum, artık
kanadı ne yapayım?
• Ben, geceleri, gündüzleri can incisinin bekçisi idim; onu koruyordum. Simdi, inci denizinin dibinde, kendi incimden
vazgeçmis bulunuyorum!
475. Denizde inciden baska ne acaip yaratıklar, ne sasılacak seyler var!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. II, 605)
• Dostum! Seker mi daha iyidir, yoksa sekeri yapan mı? Ay mı daha güzeldir, ayı yaratan mı?
• Sekerden vazgeç, ayı da bırak; o yaratan bambaska seyler biliyor, bambaska. seyler yaratıyor!
• Denizde inciden baska ne acaip yaratıklar, ne sasılacak seyler var fakat, denizi yaratan, incileri, o acaip balıkları,
çesit çesit varlıkları yaratan padisah bambaska bir padisahtır!
• Su ırmagın üstünde gördügün dolaptan baska, akıl almaz, öyle görülmemis, sasılacak bir kainat dolabı var ki, bu
sudan baska bir su ile bir an bile durmadan dinlenmeden dönmede, sayısız mahlukata can gıdaları hazırlamadadır!
• Hamamın duvarına çizilen resim bile akılsız çizilmezken aklı, haberi yaratanın bilgisi nicedir; onu sen düsün!
• Canlar vardır ki, sevdalıdırlar; seher vaktinde kurulan o manevî, acaip meclis için sasırmıslar, yememisler,
içmemisler, uyumamıslardır!
* Sustum, sustum; artık sözü bıraktım! Kulaga görüs kabiliyeti veren, ona ötelerden ses duyuran sevgili söylesin!
476. Bu paramparça olan gönlümü senin hayalinin önüne koydum da;
"Vefa böyle mi olur?" dedim!
Müfte´ilün, Mefa´îliln, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. II, 551)
• Ey benim canım, ey benim cihanım! îki dünyada da senin yüzüne benzer bir yüz nerededir? Acaba böyle bir yüz var
mı? Sen cana sitem edersen et; senden gelen sitem de yerindedir, tatlıdır!
• Mademki her tarafta senin yüzünün nuru var, senin zamanında, sen varken cihanda iki tane yüz olamaz! Çünkü,
yeryüzünde bulunan yüzleri nurunla kaplamıssın, aydınlatmıssın! Artık senin yüzünden baska bir yüz bulunur mu?
• Senin yüzünü gören kisinin gözüne senden baska her sey, yeryüzünün definesi, gökyüzünün ayı da olsa, sönük ve
degersiz görünür!
• Yüzü böyle nürlu ve güzel bir varlık, bir de ask hevesine düsmüsse, o kul bile olsa, padisah onun kulu kölesi olur!
• Bu parça parça olan gönlümü senin hayalinin önüne korum da, vefaya ait sözler söylerse; "însaf et; vefa bu mudur?"
derdim?
477. Ben, tamamıyla yok olmusum, kendimden geçmisim, sen kesilmisim!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. II, 1031)
• Benim canımla senin canın birbirlerine öyle baglanmıslar ki, bu halimizle biz, ister hayır olsun, ister ser, aynı renge
boyanalım, birbirimizin aynı olalım!
• Ey suh, neseli dilberim; ey rengimin, halimin aslı; ey yükümdeki seker; ey seker yükümden de tatlı ve güzel
dostum!
• Ey vurusu saglam ve yerinde; ey nükteli sözleri yarama merhem olan sevgili! Ben, tamamıyla yok olmusum,
kendimden geçmisim de, bastan basa sen kesilmisim
" Arifane söylenmis olan su beyit, Hz. Mevlana´nın bu tamamlıyor:"
• Ey güzel ay; ey ay yüzlü sevgili! Yüzünü gösterdikçe bizim komsumuz idin! Simdi evi birlestirdik; komsuluktan çıktık,
aynı evde oturuyoruz!
• Sen, simdi bir padisah gibi saldırısa geç, hücum et de, içerde senden baska ne varsa hepsi yok olup gitsin; "Allah
çok büyüktür!" sırrı zuhur etsin!
478. 0 ask sarabını akıllıya da, deliye de sun; ikisini de mest et!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. II, 1019)
• Allah, bizi bu dünyaya niçin getirdi? Dünyayı fesatlarla, kötülüklerle dolduralım diye mi? Zaten onun zenciri, delileri
büsbütün deli eder!
• Sasılacak kadar güzel, sasılacak kadar suh bir ask canımıza nese verdi. Eve her gece yarısı mest, kendinden geçmis
bir halde habersizce geldi, içeri girdi.
• Ey ask; kanımı içmissin; sabrımı, kararımı almıssın! Senin gecenin, gündüzünün fıtnesinden ben, seher vakti gibi
gizlenmisim!
• Ey ask! Ben, latîf bir hale gelsem de can gibi olsam, candan nasıl gizlenebilirim? Hatta, yokluk alemine yuvarlanıp
gitsem, o aleme bile bakar, beni görürsün!
• Ey her yoklukta varlıklara sandık kesilen; ey yoklukta varlıga kapı açar Sen, bizi yarattıgın vakit yokluktan
getirmedin mi?
• Varlık seninle hos; senin mestin! Yoklugun kulagı da senin elinde, varlıgın kulagı da; ikisi de senin kulun, ikisi de
senin yarattıgın sey! îkisi de senin hükmünü kabul etmisler, "Basüstüne!" demisler!
"Ben sen oldum; sen de ben oldun! Ben ten oldum; sen de can oldun! Öyle bir hale geldik ki bundan sonra hiç kimse;
´Sen ayrısın, ben ayrıyım!´ diyemez!"
• Köskü yık; akıllıyı deli et, aklını elinden al! 0 ask sarabını akıllıya da, deliye de sun; her ikisi de zarardan da
kurtulsun, tehlikeden de!..
479. Sevgili ile bir konusma.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilat
(c. II, 1022)
• Dün, seher vaktinde sevgili bana dedi ki: "Kendinden geçmissin; hiç bir seyden haberin yok! Bu hal ne zamana
kadar sürecek?
• Benim yüzümün güzelligine gül bile haset ederken sen, bir dikene gönül vermissin, cigerini yaralamıssın, kanlar
içinde kalmıssın!"
• "Ey uzun boyunun karsısında selvinin utanarak küçük bir fidan haline geldigi güzel varlık; ey yüzünün nurunu görüp
günesin bile karardıgı sevgili!" dedim.
• Sevgili bana dedi ki: "Senin canın da, gönlün de benim! Neden sasırıp kalmıssın? Sus; nefes bile alma! Gümüs renkli
gögsüme basını koy; agla, inle!"
• Ona dedim ki: "Sen, benim gönlümden de, canımdan da huzur*ve kararı aldın! Böylece, benim ne huzurum kaldı, ne
kararım!" Bunu duyunca dedi ki:
• "Sen, benim denizimin bir damlasısın; daha fazla ne söylenip duruyorsun? Hemen denize dal da, sedef gibi canın
incilerle dolsun!"
480. Sevgilim; beni insafsız ayrılıga terk etme!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. II, 1041)
• Sevgilim! Beni böyle dostsuz bırakma; benden uzaga gitme; beni yalnız bırakma!
• Benim zavallı canım, insafın bulunmadıgı bir yerde insaf dilenmeye geldi; beni, insafsız ayrılıga bırakma!
• Sen hekimsin; belki zamanın îsa´sısın! Gitme; bizi böyle hasta bırakma!
• Sen bana; "Magara dostumsun!" dedin; beni magarada böyle yalnız basıma bırakma!
• Sana, bir gece ayrılık çok az bir sey görünür ama, o ayrılıgı bir de sen bana sor da, benim için çok uzun olan ayrılıga
bırakma.
"Fuzulî merhumun su beyti de bu konuyu terennüm eder:
"Seb-i yeldayı miineccimle muvakkıt ne bilir
Mübtela-yı gama sor kim geceler kaç sa´at!"
(En uzun gecenin kaç saat oldugunu, yıldız bilgisi ile ugrasan, müneccim ile vakitleri belirleyen (muvakkit) bilmez; sen
onu, geceleri uyuyamayan gamlı kederli insanlara sor!)
• Az da olsa, gönlüme ates düsürme; az da olsa, onu önemsiz sayma; beni bırakma!
• Nefsim, bitti gitti. Fakat, beni bir kerre daha dinle; beni bu sefer bırakma!
481. Neden yaratana degil de onun yarattıgına gönül veriyorsun?
Mefulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. II, 1036)
• Ey ümitle, korku ile dünya malı üzerinde titreyip duran kisi! Biraz da sana bu malları, bu nimetleri vereni, sana
bakısı, görüsü bagıslayanı düsün, ona bak!
• Ey isteyen, ey asık! Sana bu istegi vereni düsün; eseri yaratanı gör! Neden yaratana degil de, onun yarattıgı esere
gönül veriyorsun?
• Etrafında bulunanlarla didismeye, savasmaya çekip götüren, yahut da sana huzur içinde, barıs halinde yasama
duygusunu verene bak! 0 bazen seni dostlarla, halkla görüsmeye sevkeder. Bazen de seni yücelere dogru yolculuga
düsürür.
• 0, hep sana bakıp durmada!.. Halbuki senin gözün sagda solda! 0 sana, dilsiz dudaksız söz söylemede; sense,
kulagını dünya masalına vermissin!
• Hayatta duydugun ıstırap, keder sislerini beden öküzüne saplayan o; öküzün aklı ise hep hayhuyda! Hz. îsa yol
arkadası olmus ama, esekçinin bundan haberi yok; o, hep esegini kollamada!
• Her öküz, her esek sırtından, sagrısından modullanır; sen ise pismanlık sisini gögsünden, gönlünden yiyorsun!
• Dünyada sana saplanan bela, felaket sislerini senin sagırlasmıs gönlün anlamasa da, onun asçısı, cehennemde seni o
sislerle kebap eder!
482. Asıkların hali.
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. II, 1018)
• Haydi gönül gözü; can gözünü aç da, asıklara dikkatle bak! Onlar, gönül gibi karısık duygularla, karısık düsüncelerle
alt üst olmus, can gibi bassız ayaksız kalmıs kisilerdir!
• Hepsi de bir sey kazanamadan çalısıp çabalamada; hepsi de tencere gibi kaynasıp cosmadalar! Hepsi de riyadan,
gösteristen uzak, perdesiz örtüsüz! Hepsinin de gönlü Hakk´ın hükmüne karsı siper olmus da, ne gelirse, canla basla
sikayet etmeden kabul etmedeler!
• Onların gönülleri gülden de, bahçeden de daha neseli; hatta onlar, selviden bile daha da hür boy atmıslar! Onlar,
akıldan da, fikirden de üstünler; onlar, ab-ı hayattan bile temizdirler!
• Onlar, los bir yere düsen günesin ısıgındaki zerreler gibi havada titrer dururlar; onlara günesin ısıgı kaftan olmustur!
Onlar, balçıktan yaratılmıslar, balçıga ayak basmıslar ama, gönlün tam içinden basgöstermislerdir!
• Onlar, kan denizlerinin dalgaları üstünden, yani dünya hayatının baslarına getirdigi çesitli musibetlerden, belalardan
geçip gitmislerdir! Ufak dalgalarından, ufak köpüklerinden eteklerine bir zerre bile bulasmamıstır da, tertemiz kalmıslardır!
• Onlar, gönül gibi dikenler içinde kalmıslar ama, insanlara nese veren sarap gibi hapistedirler! Onlar, balçık içinde
kalmıs gönül gibidirler; onlar, gece içinde gizlenmis seher gibidirler!
• Sen de, bir an için olsun, onların canlarına arkadas olunca, onların kadehlerinden onların sarabını içince mest
olursun, hos bir hale gelirsin! Onların sarabı ile hayırdan da, serden de kurtulursun!
• Oglum; yeter, sus! Her kus, bütün bir inciri yutabilir mi? Dudu kusunun yiyecegi sekerdir; karganın yiyecegi ise,
baska bir seydir!
483. Yeryüzünün cüz´lerine bir bak; senin askına düsmüsler de,
oynayıp duruyorlar!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. II, 1028)
• Ey benim canım! Senin kendin cana yakınsın, tatlısın, bal gibisin! Sözlerin de pek hos, pek güzel; sanki onlar da bir
baska çesit bal! Ey ask; senin her an canda, gönülde bir baska isin gücün var!
• Senin güzel yüzünü gören her canda, baglar bahçeler meydana gelmektedir yesillikler gülümsemededir! Kıvırcık
saçlarının, her gönülde bir baska misk yagı var!
• Gökyüzünde dolasan ay, senin askının yüzünden bazan zayıflıyor, inceliyor, bazan da bedir haline geliyor, dolunay
oluyor! Böylece askın, aya bile yüzlerce dertler, hastalıklar vermektedir!
• Senin bahar mevsimin de, baglara bahçelere ayrıca lütuflar, keremler bagıslamaktadır ama, gönül yine de
çayırlıktaki yapraklar gibi titremede; "Sonbahar gelince hersey altüst olur!" diye korkmadadır!
• Senin kapının topragından olmayan her sürme, her ilaç gönül gözüne bir baska hastalık verir, bir baska dert getirir!
• Yeryüzünün cüz´lerine bir bak; senin askına düsmüsler de oynasıp durmadalar! Bir kısmı oynamayı bırakıp oturunca,
yerine baska zerreler gelip oynamaya baslarlar!
• Yeryüzünde cana yücelik de asktan gelmede, nur da asktan gelmededir! Yeraltında bedene tohum gibi bitme,
baskaldırma yine ondan gelmededir!
• Ne zamana kadar surete, harfe, söze bürünmüs gazeller söyleyip duracaksın? Sen, candan harfsiz, suretsiz, sözsüz
bir baska gönül gazeli duy!
484. Düsünceyi, endiseyi bırak!
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´ilü, Fa´ilün
(c. 111, 1122)
• Düsünceyi, kuruntuyu bırak; onlara gönlünde yer verme! Çünkü sen, çıplak bir kisi gibisin; düsünce de zemheri
sogugu gibidir; zemheriden kendini koru!
• Mihnetten, sıkıntıdan, ıztıraptan kurtulma düsüncesine kapılmıssın! Bunlardan için sarıldıgın düsünce, mihnetin,
ıztırabın kaynagıdır!
• Sanat pazarında düsünce yoktur; orası, düsüncenin dısarısındadır; bunu böyle bil! 0 havaya kapılan, onun maskarası
olan eserleri seyret, endiseden kurtul da, içinde huzuru bul!
• Binlerce kus, yokluk aleminden uçup gelir; su binlerce ok da, bir tek yaydan fırlar gider!
• Nutfeden, erlik tohumundan güçlü kuvvetli bir er yaratan Allah, uyuyana, uykusunda uçup gidecek bir yol açar!
• "Su hayale kapılanlar yola düssünler, acele etsinler!" diye her an yoklukta bir sekil gösterir!
• Mademki bana; "Sus!" dedi, emre uymam gerek! îste ben de susuyorum! 0 emir sahibi, bir gün bunu kendisi açıklar!
485. Sen askı görmediysen, bari onun yaptıgı isleri, güçleri seyret!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. III, 1101)
• Sevgilinin yumusak yüzüne, yumusacık yanagına bak; gözlerini aç da, onun bakısları ile insana kadehsiz sarap
sunan gözlerini seyret!
• 0 çok kıymetli akik dudaklar gülünce, gönüllerin ona tutuldugunu gör!
• Sarhosluktan baskaldır, uyan; uyan da, onun uyanık bahtının gücüne, kuvvetine yaptıgı islere bak!
• Ucu bucagı olmayan gönül bahçesine gir; gir de, o bahçenin sayısız tatlı meyvelerini seyret!
• 0 bahçenin oynayıp duran yemyesil dallarına bak; etrafına hos kokular yayan dikensiz güllerini seyret!
• Daha ne zamana kadar dünya nakıslarını, dünya güzellerini ve güzelliklerini dünya gül bahçelerinde seyre
dalacaksın? Dön de, onun sırlarını, hikmetlerini düsün! Kara topraktan baskaldırıp çıkan çesitli meyve agaçlarındaki
meyvelere o tadı, o kokuyu, o rengi, o güzelligi kim verdi? Yeraltında güllere, çiçeklere o güzel kokuyu kim asıladı? 0 güzel
renkler hangi ressamın fırçasından çıktı?
• Hayvanlann ve bitkilerin tabiatlarındaki açgözlülügü gör de, ondan sonra onların tokgözlülüklerini, bol bol nimet
verislerini seyret
"Hayvanlar olsun, bitkiler olsun kendi soylarının devamı için hırsla çalısırlar, mahsul verirler. Bu dıs görünüs, bütün
varlıklar, bütün kainat insan için yaratılmıs; "Sen olmasaydın yaratmazdım!" sırrı tecelli etmistir. Mesela, su tavukların
yeme karsı gösterdikleri hırsı düsün; bir sene zarfında yumurtladıkları yumurtaları say! Onlar, kaç yumurta üzerinde
yatarak civciv çıkaracaklardı? Arta kalan yumurtalar ne olacak? Arılar, hırsla kovanlarını balla doldururlar. Yaptıkları balın
ancak onda birini kendileri yiyeceklerdir; üst tarafı kim için ? Bir elma agacında yüzlerce elma var. Bunlar, kendi nesilleri
için bolca meyve verdiler ama, elmalarda bulunan çekirdeklerin her birinin içinde bir elma agacı gizli. Böylece, bir elma kaç
agaca gebedir; üst tarafı ne olacak?"
• Hırs da, tokluk da askın isidir, sanatıdır! Sen askı görmediysen, bari onun yaptıgı isleri güçleri seyret!
• Renkten renge giren askı görmediysen, ona gönül verip aglayan, inleyen asıgın yüzünün rengine bak!
486. Dünya, binlerce yıllardan beri insanlara birbirlerinden miras kalmıstır!
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. III, 1119)
• Yalnız kaldıgın için üzülme! Su kadarını bil ki; dünyada hiç kimse kimsesiz kalmaz! Birisi ile uyusamazsan,
anlasamazsan, onun yerine Allah bir baskasını senin karsına çıkarır!
• Ben bu evden gidersem, evi bosaltırsam, benim gibi bir baskası, yahut da benden beteri çıkar gelir!
• Dünya, binlerce yıllardan beri insanlara birbirlerinden miras kalmıstır; baba toprak altına gidince, ogul baba yerine
geçer!
• Yalnız insanlar degil, hayvanlar da böyle! Böyle olmasaydı, dünyada bir tek canlı varlık göremezdin!
• Günes, geceleyin gökyüzü damından çekilip gidince, günesin yerini yıldızlar, yahut ay alır!
• Rnsan bir hüneri, bir sanatı bırakınca, tabiatı geregi, bir baska isle, bir baska sanatla oyalanmaya koyulur!
• Çünkü, herkesin gönlüne bir memur tayin edilmistir! Bu memur, onları issiz güçsüz, sefersiz bırakmaz!
487. îlkbahar, bir dost elçisi olarak ötelerden çıkageldi!
Mef´ulü, Fa´ilatü,Mefu´îlü, Fa´ilat
(c. III,1121)
• Neseli ilkbahar, dost elçisi olarak ötelerden çıkageldi! Dosttan gelen bu elçi, bizi çok sevindirdi; yerimizde
duramıyoruz; kararsızız, mestiz, asıgız, mahmuruz!
• Ey göz, ey gönül çeragı! Siz de, hasret kaldıgınız çemen güzellerini, yesillik dilberlerini artık beklemeyiniz; onların
hepsi de geldiler! Haydi; onları görmek için bahçeye çıkın!
*Çıkınız; bahçelere, çayırlıklara, çemenliklere gayb aleminden tanımadıgınız garip kisi´ler geldiler, kondular; gelenleri
karsılamak, onlara; "Hosgeldiniz!" demek, hatırlarını sormak adettir!
• Görmüyor musunuz ? Gül, ötelerden kokular getirdi, güzel renkler getirdi; bahçede gelisini kutlamak istiyor! Diken,
beraber yasayacagı güler yüzlü efendisinin yüzünü seyretmek için süslendi, güzellesti!
• Ey selvi agacı! Kulak ver de dinle ki; susen, seni övmek, senin boyunu posunu anlatmak için ırmak kıyısına gitti;
orada bastan ayaga kadar dil kesildi!
• Gonca, dügüm dügüm olmus bir halde gül fidanında sallanıp duruyor ama, senin lütfun dügümleri çözer de,
goncalardan hos kokulu, güzel renkli güller açılır! Zaten senin lütfun, ihsanın topraga akseder de, o toprakta çesit çesit,
renk renk çiçekler biter; sonra, o çiçekleri yine geldikleri yere saçar, döker!
• Sanki kıyamet koptu da, geçen sene aralık ayında çürüyüp gidenler, ocak ayında donanlar, ölüp gidenler kutlu
ilkbahar gelince dirildiler, topraktan bas çıkardılar!
• Ölmüs tohum dirildi, tekrar hayata kavustu! Böylece, su kara topragın gizledigi sır, simdi meydana çıktı, kendini
gösterdi!
• Meyveli dallar, ötelerden canlılara yararlı armaganlar getirdikleri için nese ile nazlanmadadalar! Meyvesi olmayan
kökler, eli bos geldikleri için utandılar da, yaprakların arkasına gizlendiler!
• Madde aleminde böyle oldugu gibi, mana aleminde de can agaçları böyle olur! îyi agaç, verimli agaç belli olur,
meydana çıkar, manevî meyveler verir; kötü agaç da, verimsiz, bahtsız, zavallı bir halde kalır!
488. Halının tozları silkerek, sopa ile vurarak çıkarılabilir;
insanın içinde de manevî tozlar vardır!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa-îlün, Fa´îlün
(c.IIl, 1139)
• Mademki sevgili seni gamlı kederli görmek istiyor, artık nese arama! Ey aziz av; sen, ask arslanının iki pençesi
arasındasın!
• Eger sevgili senin basına gülsuyu dökerse, sen, o gülsuyunu Tatar diyarının miski olarak kabul et!
• Senin içinde gizli bir düsman var! 0 korkunç düsmanı, o nefis köpegini cefadan, ıstıraptan baska hiç bir sey
defedemez, içinden çıkaramaz!
• Birisi keçeye, halıya sopa ile vurup durursa, o sopalar keçeyi, halıyı dövmek için degil, tozlarını çıkarmak içindir!
• Senin içinde varlıktan, benlikten tozlar var; o tozlar, halının tozları gibi silkmekle birden bire geçmez!
• Bir bela gelince, bir derde, bir ıztıraba düsünce basına gelen zahmetlere katlanınca, gah uyurken, kah uyanıkken o
keder tozları sen farkına varmadan azar azar uçar giderler!
• Sen uyumak istemesen, uykudan kaçsan uyku seni yakalar da uyutursa, sevgilinin cefasını, o iyi isler basaran
devasının zahirde yanlıs görünen islerini rüyada görürsün!
• Tahtayı yontmak, onu mahvetmek için degildir; dogramacının, marangozun gönlündeki istege uydurmak içindir!
• Bu yüzdendir ki, Allah yolundaki serlerin hepsi de hayırdır; onun hayır olusu, güzelligi, sonunda meydana çıkar,
görülür!
• Görmez misin; tabak, posta pislikler sürer durur; binlerce defa bu isi tekrarlar!
• Maksadı da, derideki gizli illetin çıkmasıdır! Derinin, azdan çoktan haberi bile yoktur ama, tabagın istedigi, derinin
temizlenmesidir!
489. Hakk´ın dergahına yol bulan, ancak görüstür!
Mıifte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.III, 1169)
• Günahlardan arınmıs, tertemiz, güzel görünüslü biri var mıdır ki, su kirli yeryüzünden basını kaldırsın da, gökyüzüne,
yücelere baksın?
• Toprak ve su ile yapılan balçıktan temizlenmis biri var mıdır ki, aslı olan denizi seyretsin!
• Yahut da Kaf dagının beline ayak bassın da zümrüdankanın kanadını görsün?
• Nazar, bakıs günes yüzünden mest olunca, bakıs da elsiz ayaksız bir hale gelir, görüs de!
• Ask yüzünden yardım görmüs biri var mıdır ki, hep oraya baksın, orasını seyretsin?
• Su, ancak su ile temizlenir, saf bir hale gelir; görüs de görüsle düzene girer, görüs elde eder!
• Bastan basa görüs ol! Çünkü, Hakk´ın dergahına yol bulan ancak görüstür!
490. Benim canım, çıkardıgı feryatlarla tanbura döndü!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. III, 1168)
• Can, ask meyhanesinde baglanmıs kalmıs; ömür de baska mevsim istemiyor; hep baharı yasıyor! Dikkat et de anla
ki, ömür, bu çesit yasayısla!
• Ey canım, ey cihanım; benim canımın elinden tutunuz! Ey cihanın gözü; benim sözlerime kulak tut!
• Gögün hayali geldi, önüme durdu! Basını baglamıstı, yorgundu; hasta gibi idi!
• Elimi tuttu, kendi basına koydu! "Dostun gamı ile perisanım; bana yardım edin!" demek istedi!
• Benim basımın agrısı ne safradan, ne de hararetten; basım ask sarabından mahmur olmus!
• Ey tatlılıgı ile gönlümü avlayan güzel! Bunların hepsi de cilve; onun istedigi ancak sensin! Gönlüm, sadece sana
hayrandır, sana asıktır!
• Benim canım, çıkardıgı feryatlarla, yedigi darbelerle tanbura döndü! Gönlümün halini, tanburun tellerinden çıkan
feryatlardan anla!
491. Hakk´ın sevgili kuluna hitabı:
"Senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadasın benim!"
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´lün
(c. III, 1145)
• Bana bak, bana dikkat et ki, senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadasın benim! Dükkandan, evden, bütün
seni sevenlerden ayrıldıgın zaman seni, ben karsıladım; yapayalnız kaldıgın vakit, seninle ben düser kalkarım!
• Mezarda, benim selamımı duyarsın! Haberin olsun; zaten hiç bir vakit benden ayrı düsmedin, gözüme görünmez
olmadın ki!
• Senin içinde, gölge varlıgın ötesinde akıl gibi, düsünce gibi daima seninle beraberim; zevk aldıgın, neselendigin,
sıkıntılara düstügün, bunaldıgın zamanlarda da senin içindeyim; senden ayrı degilim!
• Ask mahmurlugu, armagan olarak sana mezarda manevî saraplar sunar, güzel getirir; seni karanlıkta bırakmaz,
mum uyandırır! Pis kokulan gidermek için buhur yakar, kebap verir. meze hazırlar! Kendi gözünle bak ki, hata etmeyesin!
Sunu anla ki, gören de, görünen de hep O´dur!
• Hangi tarafa bakarsan bak, hep beni görürsün! Hatta ister kendine bak, ister birbirleri ile savasanların çıkardıgı
gürültülere, ister yeryüzünde karınca gibi kaynasan insan kalabalıgına bak; hep beni görürsün!
• Ben, görünüste insanım fakat, sakın ha sakın benim bu bedenime, bu gölge varlıgıma bakarak yanılma! Çünkü bu
gölge varlıgın ötesinde bulunan ruh, çok güzeldir, çok latiftir! Beden gibi çürüyecek, gelip geçecek degildir; sonsuzdur! Ask
ise serttir, pek kıskançtır!
492. Mademki Hz. Yusuf´a asık degilsin, git, Züleyha´nın gamını çek!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. II, 1023)
• Sarap içeceksen, bari bizim dilberimizin elinden al, iç; güzel yüzlü, güzelligi ile alemleri yakıp yandıran sevgilimizin
elinden iç!..
• Mecnun gibi sevgiye engel olan akıl perdesini yırtmak istiyorsan, cesur askı bul da, onun elinden kadehsiz verilen
mekansızlık sarabını al, iç!..
• Eger içinde bir sıkıntı varsa, gönlün daralmıs ise, betin benzin solmussa, onun gül bahçesine git, orada otur;
mahmur isen, onun seçkin mana sarabını iç!
• Bayezid-i Bistamî, Maruf-ı Kerhî hazretleri gibi Hakk dostları elde etmek istiyorsan, günahlarla dolu olan su dünyada
üzüm sarabı içme de, o yüce aleme ötelere git de, orada mana sarabı iç!..
• Yürü; bir isin varsa, git, isinin basına geç! Mademki Hz. Yusufa asık degilsin. git, Züleyha´nın gamını ye!..
493. Sevgilim; bana can da, gönül de sana kurban etmek için verildi!
Mefa´îlün, Meffl´îlün, Fe´ulün
(c. II, 1042)
• Eger sen benden incinirsen, ben, kendi canımdan incinirim, bıkarım, usanırım!
• Ey her seyi güzel olan sevgili; bana can da, gönül de sana kurban etmek için verildi!
• Sen, gönlünün incindigini söylemiyorsun; ama ben, o incinisi canımın içinden duyuyorum!
• Benim baharım geçer gider, gönlümdeki gül bahçesi de dikenlerle dolarsa, ben, bunu nasıl olur da bilmem?
* Senin yolunda toprak olmayan beden, yılancı sepeti olsun; senin yolunda toprak olmayan can da, yılan kesilsin!
494. Bu yasemenlik Allah´ın bagındandır!
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ülün
(c. II, 1049)
• Bir kere degil, yüz kere söyledim; "Hiddete, öfkeye kapılma, kimse ile kavgaya girisme!" dedim.
• Vefa ve sevgi çengine mızrab vurursan, usülüne göre vur!
• Sen, pek iyi bilirsin ki, sert mızrab vurunca tel gevser!
• Uyuma da, sen bize sarap sun! Biz mest olduk, harap bir halde uykuya daldık, fakat fitne uyumamıs, uyanık! Bu,
hos bir hal degildir!
• Ben, kurnaz adam degilim; durmadan söylüyorum, sana ögüt veriyorum!
• Sevgilinin mahmur gözleri ise, benim bu ögütlerime gülüp duruyor!
• Onun güzel gözleri benimle alay ederek diyor ki: "Ne güzel söylüyorsun; haydi, bir daha söyle!..
• Örtülü, kapalı ögütlerini dinlemez, içime sindirmez isem, senden daha beter olurum!
• Sus; kıstan korkma! Bu yasemenlik Allah´ın bagındandır, Allah´ın bahçesindendir!
495. Sen, ezeldeki asıla bak; halen ulastıgın, içinde bulundugun fer´e bakma!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ülün
(c. II, 1044)
• Sen, sakîye bak; onun verdigi sarapla mest olmus kisiye bakma; Hz. Yusufun yüzüne bak; onun güzelligini gör!
Yoksa, bu güzellige hayran olarak Mısırlı kadınların kestikleri ellere
• Ey beden oltasına düsmüs can balıgı! Sen, avcıya bak; oltaya bakma!..
• Baslangıçta. ezelde hep bir asıldık; sen, o asla bak? Simdi ulastıgın ve hala içinde bulundugun fer´e bakma!..
• Ezeldeki uçsuz bucaksız gül bahçesini hayal et de, ona bak! Simdi ayagını; yaralayan su dikene bakma!..
• Elinden kaçan kargaya bakma; sana mutluluk gölgesi düsüren devlet kusuna bak!..
• Selvi gibi, basak gibi basını kaldır, yücelere, ötelere bak; menekse gibi asagılara, su kirli dünyaya bakma!..
• Mademki ab-ı hayat Allah´ın lutfu ile senin derenden, ırmagından akmaya basladı, artık küpe, testiye kırılsa bile
bakma!..
• Sana varlıgı bagıslayanın, mestligi verenin çevresinde dolas! Yok olan, sende bulunmayan seyler için aglama,
inleme; sende bulunan, var olan seye de sevinme, onlara bakma!
• Kötü duygulardan, nefsanî isteklerden kurtulmuslara bak; onlar yücelere, ötelere kosmadalar! Günahlarla
kirlenenlere, dibe çöken tortulara bakma!..
• Kutsal suretlerle dolu olan dünyaya bak; yolunu baglayan, fanî olan sekle, surete bakma!..
• Tuzagından kurtulan baykusa bakma; ask tuzagındaki kuslara bak!..
• Pusuya yatmıs, senden daha iyi söz söyleyen biri var; o, simdi susmakta ama, sen onun susmasına bakma!..
496. Allah´ım benim adımı "Sarap îçenlerin Kölesi" koy;
ben, baska ad istemiyorum!
Mefa´îlün, Mefa-flün, Fe´ülün
(c. 11, 1045)
* Ey sakî! Her zamanki sundugun kadehle degil, baska bir kadehle bana sarap sun da, canıma bir baska rahatlık, bir
baska huzur ver!
• Bugün beni gör; yoksa, canın hakkı için olsun, baska günleri beklemeye sabrım yok!
• Bana bir zerrecik olsun merhametin varsa, acıyorsan, görüsmemizi bir baska zamana bırakma!..
• Beni kurtar; kurtar, kurtar ki, ben çok fena halde baska türlü bir tuzaga düstüm!
• Beni düsüncenin, endisenin eline bırakma! Çünkü düsünce de, insanın kanını bir baska türlü içerden emer durur!
• Saki! 0 ham sarabı sunmaz isen, yüzlerce ham düsünce, yüzlerce ham hayal bana zahmet verir!
• Borcum varsa da, bu eski hırkayı rehin olarak al ve borç olarak bir baska kadeh ver!
• Allahım! Benim adımı; "Sarap îçenlerin Kölesi" koy; ben, baska ad istemiyorum!
497. Güzelliginin gücü ile aklın elini ayagını bagladın da, akıl hiç bir is yapamaz oldu!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. II, 1048)
• Ey sırlar sahibi, efendiler efendisi! Ey nurlar günesinin günesi olan aziz varlık!
• Ay yüzlüler senin güzelliginin askı ile oyuna dalmıslar da, gökyüzü gibi dönüp duruyorlar.
• Güzelliginin gücü ile aklın elini, ayagını bagladın da akıl hiç bir sey yapamaz oldu.
• Askının atesinden ab-ı hayat fıskırmada. Ey dost onun suyu mu güzeldir, atesi mi?
• 0 atesten gül bahçeleri bitmistir. 0 gül bahçeleri yüzünden de dünyalar dolusu güzeller feryad etmekteler.
• Onların feryadı, her an ter ü taze olan, solmak nedir bilmeyen Hakk´ın bahçelerinin gülleri içindir. Dünya bahçelerinin
pek az ömürlü olan gülleri için degildir.
• Biz onun askına layık olmadıgımız için, askı bizden utanırsa da hiç kimse onun askını gizleyemez.
• Onun ayrılıgı atesle dolu bir magara gibidir. Acaba bu magaradan basımı çıkaracagım bir gün gelecek mi?
• Onun inkarından gönül gözleri perdelenmededir. 0 sevgilinin isinde sakın inkara kalkısma!
• Garaz ve hased perdesi olmasaydı, kardesleri Yusufun yüzünü bir kurt gibi görmezlerdi.
• Hasetler, garazlar insandan, insanın canından dogar. Bu yüzden sen insan seklini bırak da melek ol!
• Garaz tohumlan nefsin gıdasıdır. Rnsan içine o tohumları ekerse çaresiz biterler.
• Öküz, elbette bülbül gibi ötemez. Uyanık olan akıl da mest olmanın, kendinden geçmenin zevkini bilemez.
• Ne kurttan Yusuf(a.s.)´ın güzel yüzündeki lütuflar dogar, ne de tavus kusu yılan yumurtası yumurtlar.
• "Yann, öbür gün" diye diye su yan kesici nefis, ömürleri asırır durur.
• Zavallı insan, senin bütün ömrün ancak bugünkü yasadıgın ömürdür, baska gün degil! Geçip giden dünü, gelecek
olan yarını düsünme! Bugününü iyi kullan, dînî ve insanî vazifelerini bugün yap, yarına bırakma, aklını basına al da hileci
nefsin vadesine inanma!
• Benlikten, varlıktan kemerini çöz, bunlardan kendini kurtar da, hizmet kemerini kusan, sana yabancı olan nefîsten
uzaklas!
• Namaz kılarken yüzünü Bulgar güzeline çevirirsen bu namaz kabul edilmez.
• Misk istiyorsan tatar ceylanının otladıgı ovaya gel!
• Göklerdeki, yerlerdeki eserlerde görülen degismeyi, halden hale girmeyi görmüyor musun? Sen de ibadetle, insanî
vazife ile kendini yenile! Bugünün dünkü gününden daha iyi olsun!
• Gam yiyenden de bir fayda görmeyecek hale geldikten, toprak olup gittikten sonra, senin güzel, paha biçilmez
cevherini kim bilecek?
• Kendi nefsinin esegine hizmetçi olursan, ermislerin halkasında elbette sana yer vermezler, seni asagılarda bırakırlar.
498. Bu evde hasta iki asık var: Hastalardan birisi benim,
birisi de benim hasta gönlüm.
Mefa´îlün, Mefa´îlün.Fe´ulün
(c. II, 1038)
• Ey güzellerin ayı! Bir kere daha dog, bir kere daha gözlerimizi nurlandır! Çünkü senin gibi güzel baska bir sevgili
olamaz.
• Dünyada benim, senin güzel yüzünü seyretmekten baska bir isim olmasın!
• Yüzünün günesi dogunca, onun ısıgı içinde titreyerek, o cosan her zerre senin essiz güzelligini anlatır durur.
•Bu evde hasta iki asık var: Hastalardan birisi benim, birisi de hasta gönlüm. » Allah´ım, sen acıdın, her ikisine de
saglık verdin. Fakat bu saglık baska türlü lir saglıga benziyor.
499. Toprak mest olmus, yerlere serilmistir. Ayak altında çignenmektedir.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Fa´ulün
(c. II, 1055)
• Kardesim incir satan bir kisiye, incir satmaktan daha iyi bir is yoktur.
• Biz mest olarak yasıyoruz. Mest olarak ölürüz. Mahserde de mest olarak kosa kosa gideriz.
• Ölsek de toprak olsak da kullarını besleyen, bütün yarattıklarına lutuflarda, ihsanlarda bulunan mana sakîsi bizimle
beraberdir.
• Ayak altında çignenen topragı hor görme! Onun yarattıgı toprak güzellessin, hos olsun! Çünkü o da asıktır. Topragın
topragı da can sarabı ile yogrulmustur.
• 0 toprak çiçekler yetistirir, güller bitirir. Biz burada da mestiz, orada da mestiz diye söylenir.
• Rnsan mest olunca daha da güzellesir, fakat toprak insandan da daha fazla mest olmus, yerlere serilmistir. Ayak
altında çignenmektedir.
• Rste sen de mest olunca toprak kesilirsin, yerlere dösenirsin. Hayat gemisinin kaptanı artık demir alır, ötelere
yolculuk baslar.
* Böyle mest olup yerlere dösenmek, ayak altında çignenmek nasıl olur da güzel olmaz? Aklının iki gözünü aç da bak,
hakîkati gör!
500. Kötü huy nasıl güzellesir?
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 1073)
• Benim kötü huyum var, sen beni mazur tut, hos gör! Sevgilim senin güzel yüzün olmadıkça, benim bu kötü huyum
nasıl güzellesir?
• Sen olmayınca, ben kıs mevsimi gibi soguk bir hal alıyorum. Halk benden hoslanmıyor, benim yüzümden azaba
giriyor, fakat seninle beraber olunca hos bir hal alıyorum. Güllük gülistanlık kesiliyorum, huyum bahar huyuna dönüyor.
• Sensiz olunca aklım basımda degil, melülüm, yasayıstan usanmıs, bezmis bir hale geliyorum. Ne söylesem ters
düsüyor, kötü oluyor. 0 zaman ben akıldan utanıyorum, akıl da senin yüzünün nurundan utanıyor.
• Bozulmus, kokmus bir suyun kullanılır bir hale gelmesi için ne yapmalı? Onun tekrar ırmaga karısması lazımdır. Kötü
huyumun düzelmesi, güzellesmesi çaresi nedir; tekrar sevgilinin yüzünü görmektir.
• Can suyunu bu beden girdabında hapsedilmis görüyorum da, hakîkat denizine yol açayım diye topragı kazıyorum.
• Senin ümitsiz zavallılara gizli olarak sundugun bir sarabın mevcut oldugunu sezdikleri için ümitsizlerin hasretle
feryadı göklere yükseliyor.
• 0 isterse seni kucaklasın, bagrına bassın, isterse seni istemesin, bir kenara çekilsin. Ey gönül! Sen mümkün oldukça
gözünü sevgiliden ayırma!
501. Gam ve nese
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün,
(c. II, 1078)
•Ne mutlu sana, bu dünyada gönlüne ötelerden haberler geliyor. Ne mutlu sana ki içinde manevî zevkler, tatlı
duygular duyuyorsun.
•Gam nesenin gölgesidir. Gam neseyi kovalar. Onun arkasından kosar durur. Aklını basına al da kahkahalarla gülmeyi,
fazla neseli olmayı bırak! çünkü nese ile gam birbirinden hiç aynlmazlar.
"Fazla güldügünüz zaman gözyaslarının dökülmesinin sebebi, gam ile nesenin daima beraber olduklarını anlatmak
içindir. Peygamber kahkaha atmazdı, ama daima tebessüm ederdi.
Bir Rranlı sair:
"Bu dünyada bizim nesemiz nedir? Neye benzer? Kasap dükkanında kuzunun oynamasına!"
•Gam nesenin arkasında kostugu gibi, gece de gündüzün pesinde kosar. Gündüzü görünce bil ki karanlık geceden
kurtulmaya imkan yoktur.
• Sen gamın pesinde kostukça, nese de senin pesinde kosar, fakat sen nesenin arkasında kosarsan yol kavsagında
gam önüne çıkar, yolunu keser.
• Rnsanda anlayıs da kalmasın vehim de! Güzel de yok olsun, çirkin de! Kuru da kalmasın yas da! Rste bu yüzden bizi
çekip sömüren "zaman timsahını" d üsün, ona göre davran!
502. Hayalinin sevdasına kapıldık da hayale döndük.
Sevgilim ya seninle bulusursak ne hale geliriz?
Fa´ulün, Fa´ilatün, Fa´ulün, Fa´ilatün
(c. 11, 1034)
• Sevgilim yapma, sevgilim etme! Ey pek kurnaz ay yüzlüm gitme! Ne olur bir kerecik olsun görünce insanın içi açılan
ugurlu yüzünü örtme!
• Sen Allah´ın bir deryasısın. Bütün halk, bütün yarattıkların balıklar gibi o deryanın içindeler. Onları kendinden
mahrum edersen, onları karaya atarsan hepsi birden ölür giderler.
• Senin askından deli olmus gönüle; "Yarın görüsürüz!" diye vaadde bulunma! Senin yarın deyisinden ötürü çıkan
feryadlar gökleri astı.
• Senin elinde olunca kendimizden geçeriz de basımızı ayagımızdan ayırdedemeyiz. Senin mestin olunca da, bas da
düser, sarık da!
• Senin lutufların, ihsanların pesindir, sikayet edilemez, ama agyarın, sevgimizi çekemeyenlerin gönüllerini hos etmek
için sikayet etmis gibi görünürüz.
• Ask bana; "Ey hoca ne istiyorsun?" diye sordu. Ona; "Mahmurun bası meyhanenin kapısından baska nereyi ister?"
dedim.
• Ey ask benim bütün ayıplarımı, kusurlarımı gördügün halde yine beni satın aldın. Bu ne kusurlu, ayıplı meta, bu ne
kusur görmeyen lütuf sahibi bir alıcı?
• Padisahların hepsi de altın bagıslarlar. Halbuki sen öyle bir padisahlar padisahısın ki, "can" bagıslarsın. Senelerce
önce ölmüs, çürümüs ölü bile senin yüzünden dirilir, mezardan bas çıkarır.
• Sevgilinin askı gönlümde ne elem bırakır, ne de keder! Kıskansa da can yolumu kesse, ben candan bile bıkarım.
• Sevgilinin bulutundan yagmur yagınca kumlarda bile yaseminler biter. Günesi parlayınca her yer güllük gülistanlık
kesilir.
• Sevgilim biz senin hayalinin sevdasına kapıldık da hayale döndük. Ya seninle bulusursak ne hale geliriz, kim bilir ne
oluruz?
• Hepimiz de meyhanede siseleri kırdık, ayaklarımız paralandı, tabanlarımız kesildi, bütün arkadaslar mest, hepimiz
mestiz. Sen düz yoldan baska bir yola sapma!
503. Arif kisi dünya nimetlerine doymustur da,
gökyüzü nimetine gönül vermistir.
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. II, 1035)
• Ey altın sevdasına kapılan! Ey dünya nimetlerine asık olarak aglayıp inleyen zavallı! Ölüm gelmeyecek, kapıyı
çalmayacak mı sanıyorsun?
• Düsün ki sen sayı ile verilen nefeslerini bitirmek üzeresin. Esin ise bir baska koca düsüncesinde...
• Aklını basına al da ecel gelip kapıyı çalmadan önce, Hakk´ın emirlerine uy! Dînî ve insanî vazifelerini yerine getir!
• Adam olmaktan maksat, bakıs ve görüs sahibi olmaktır. Ey anlayısa, görüse, bakısa durmadan yagıp duran ilahî
rahmet!
• Ey nuru günese de, aya da bol bol vuran essiz varlık! Sen bizim gözümüze, görüsümüze güneste de, ayda da
bulunmayan baska bir nur ver!
• Arif kisinin hatırı dünya nimetlerine doymustur da baska bir nimete, gökyüzü nimetine gönül vermistir. 0 baska bir
seye asık olmustur.
*Arif kisi sunu anlamıstır ki, sen olmadıktan sonra, dünyanın suyunu içse, onun susuzlugu gitmez.
*Sen dünyaya asık olmussun, onun nimetlerine kapılmıssın. Bu yüzden de bütün gece uyumaktasın, aglayıp
inliyorsun. Hiç olmazsa seher vakti uyan da Allah´ı zikret!
• Geceleyin de, seher vakti de uyuyup kalmayanlar, günün birinde ansızın o hakîkat hazinesine kavusmuslardır.
• Hz. Musa bütün geceleri nur aradı da sonunda agacın tepesinde hiç görülmemis acayip bir nur gördü.
• Hz. Yakup canla, gönülle gecenin karanlık saçlarını yurt edindi de sonunda oglunun yanagını, saçını öptü.
• Fakat maksat Hakk idi. Ogul bahane idi. Hiç bir peygamberin canı bir insana asık olmaz.
• 0 Hz. Halil´in soyundandır. Batıla meyletmez. Fanî olan, batmaya mahkum olan sey onun gözüne diken kesilir.
• Ey can putu halini alan sevgili, güzel varlık! Sen bir resimden, bir kerpiçten ibaretsin. Senin Hakk´ı inkar etmen
tastan yontulmus puta tapanların yolundan baska nedir?
• Ey güzel gözleri nergisi çirkin bulan dilber! Bir an için olsun bana kulak ver, sana bir sey söyleyecegim.
• Ey gözü; "Bana neden oldu, keske olmasaydı!" gibi düsüncelere, kaygılara kapılmıs kisi! Ey dost! Sen su ana bak,
gelecegi bırak! Senin dostun sana pesin verilendir.
• Ben dudaklarımı kapadım. Sana söylecegimi göz yolu ile söylüyorum. Sarhoslugu fanî olan, gelip giden hersey, basa
yüktür, yük!
• Hayır, hayır! Söyleyemeyecegim. 0 görüs kusudur, acayip bir kustur. 0 hayırlara konmaz.
504. Hakk´ın sevdigi kuluna hitabı: "Ben senin yanındayım, beni uzakta sanma!"
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. II, 1053)
• Senin yanındayım, beni uzak görme! Benim yanımdasın, benden ayrılma!
• Mimardan, yani kendini yaratandan uzak düsen kisinin isi yolunda, uygun olur mu?
• Benim gözümle neselenen göz parlar, keskinlesir, öteleri, gaybı görür. Duydugu manevî zevkden ötürü mahmurlasır.
• Rçinde benim rüzgarımın estigi, sevgimin dolastıgı gönülde, manevî güller açar, nurlarla dolu gül bahçesi olur.
• Bensiz sana bir parmak bal verseler, o bir parmak baldır ama yüzlerce arısı vardır.
• Bensiz seni bir ise, bir yere amir tayin etseler, binlerce memurdan beter hale gelirsin. Bir emir kulu olursun.
• Halk, insanlar karınca gibidirler. Biz ise Süleyman´ız. Sus, sırlı ol, gizlen.
505. Seninle beraber bulunmayınca, ben cenneti bile istemem.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 1062)
• Senin yüzünü görmedikten sonra, yüzlerce dünya güzeli görmüsüm ne önemi var? Senin sözün olmadıktan, senden
bahsedilmedikten sonra yasayısın sırrının sırrını duysam ne isime yarar?
*Seni ne Hz. Adem rüyasında gördü, ne de onun neslinden gelenler, onun «sovu sopu! Ben senin güzelligini kimlere
sorayım? Bütün insanlara teker teker sorsam bile bir anlatan çıkmaz.
• Ey güzelliklerden bile gizli olan aziz varlık! Seninle beraber bulunmadıktan sonra, ben cennette sonsuza kadar
hürilerle dost olmusum. Devlet bana yar olmus, ben bunlardan hiç bir sey anlamam. Ben senden baska hiç bir sey
istemem.
Yunus Emre Hz.leri de
"Cennet cennet dedikleri
Bir kaç köskle bir kaç hüri
Rsteyene ver onları,
Bana seni gerek seni!" diye niyazda bulunmadı mı?
• Ben her an senin sekerler gibi tatlı öfkeni görmedikten, ballar gibi hos nazını çekmedikten sonra, ben mana
padi
460. Bir avuç toprak, senin çaresiz bir asıgın olursa sasılmaz!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. II, 544)
• Ey bir panltısı ile Uhud Dagı´nı paramparça eden Rabbim! Bir avuç toprak, Sen´in çaresiz bir asıgın olursa sasılmaz!
" A´raf Suresi, 7/143. ayete isaret var."
• Lutfeder de bir bakarsan, kayalar, taslar mum olur; fakat kahr ile bakınca da, mum tas olur!
• Sen inlersen, feryad edersen, o zaman ölmüs gönlü diriltirsin, ona can verirsin, bir seyler edersin; senin canının isi
gücü budur!
• Can, sefer etmek, yolculuga çıkmak ister; sen, onu saglam bir bagla baglarsın! Sonunda can, o bagı koparır da avare olur!
• Süleyman gidince Seytan, padisahlar padisahı olur! Akıl ve sabır gidince nefs-ı emmare baskaldırır. seni emir kulu yapar; sana kötülükler, günahlar isletir.
• Ask, bütün cihanı kaplamıstır ama, sen onun rengini bile göremezsin´ Fakat onun ısıgı bedene vurunca asık olursun;betin benzin solar, sararırsın!
• Bir sehzade olmalı ki, yakutun müsterisi olsun; esi az bulunur, degeri bir insan olmalı ki, senin ask gamını çeksin!
• Cenab-ı Hakk; "Yeryüzü size besiktir!" diye buyurdu. insan çocuk olmasaydı, besige baglı kalır mı idi? -
"Taha Süresi, 20/53. ayete isaret edilmektedir."
• Benim su gölge varlıgımın dönüp dolasması, Hakk günesinin yüzündendir´ 0 müneccim degıldir ki, gönlü yıldızların
emrinde olsun!
461. Baglar, bahçeler ona selama durmuslar; selviler de ayaga kalkmıs!
Müfte´ilün, Mefa´îlün, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. II, 549)
* Haydi, tozmaması için yollara su serpin; sevgili geliyor! Bahçeye müjde verin; bahar kokusu geliyor!
* Ayın ondördü gibi nurlu yüzlü olan sevgiliye yol açın. yol verin; o nurlar açarak geliyor!.
• Gökler heyecandan yarıldı; cihanda bir ugultu var! Etrafa anberler, miskler yayıldı; yarin bayragı geliyor!
• Bagın, bahçenin yüzü güldü; gören göze hakikat çeragı geliyor! Gam bir kenara sıkıstı kaldı; ay, sanki bizim kucagımıza dogmada!..
• Ok, hedefe dogru uçup gidiyor! Padisah ava çıktı; biz neden oturmus kalmısız? Haydi, gidelim; o padisaha av olalım!
• Baglar, bahçeler ona selama durmuslar; selviler ayaga kalkmıs! Yesil çemenler yaya olarak ona dogru kosuyorlar;goncalar da atlara binmis geliyorlar!
• Gökyüzünde sevgili ile halvete girenler nasıl bir sarap içiyorlar ki, canlar mest oldu, yerlere yıkıldı, akıl da mahmurlastı?
462, Onun mana sarabı yüzünden gökyüzünün damı bana konak olmustur!
Miifte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. II, 547)
• 0 selvi gibi uzun boya posa karsı secde edersem ne olur? Ben, onun maddî varlıgına degil, onu yaratanın kudretine,büyüklügüne hayran oluyorum da secdeye kapanıyorum! Gönül gözü uyanık o aziz varlıga gözlerimi verirsem ne çıkar?
• Ben, onun sevgi sarabını içerim; zaten benden baska kim içebilir ki?.. 0 sarabı bugün bulmus iken içsem de, yarına bırakmasam daha iyi olmaz mı?
• Çünkü onun sarabı, benim gönül arkadasımdır; onun yüzünden, gökyüzünün damı bana konak olmustur! Ask kanatlarını açarak oraya uçarsam ne olur?
• Ben gönlü tanımasam ne olur? Bırak; can da varsın gitsin, beden de gitsin! Ben, bunun için gam yemem, gam yemem, gam yemem! Çünkü ben, onun yüzünden yok oldum; gönülsüz, , bedensiz kaldım!
463. Bu dünya sarabının sarhoslugu, gece uyuyunca geçer gider;
ilahî sarabın mestligi ise, insanı mezara kadar götürür!
Müstefilün, Müstef´ilün, Müstefilün, Müstefilün
(c. II, 537)
• Babacıgım; bize sarabı sunan, bizi bizden alan sakîmize hizmetten baska bir isimiz yok! Ey sakî! Fazla sarap sun da
biz, iyiden de, kötüden de kurtulalım!
• Allah, bu dünyaya her insanı bir is için getirdi ama, bizi issizlik, hünersizlik sanatı için getirdi! Yani, bizim, dünyada
asktan baska bir isimiz yok; Allah, bizi dünyaya kendisini sevmemiz için getirdi!
• Allahım; zaten bizden bir is isteyecek olsaydın, bize ask sarabını nasip etmezdin! Bu sarabı içenin bası hiç yere egilir
mi, dünya islerine dalar mı; Sen´den baska kimsenin önünde egilir mi?
• îlahî sarapla mest olmus, kendinden geçmis kisi bir is yapabilir mi? Mest olan kisi, sarap gibidir; sarap ne yaparsa o da onu yapar! îlahî sarap, hiç bir seye ihtiyacı olmayan Cenab-ı Hakk´ın sevgisinden baska her seyi, iki dünyayı bile
ortadan kaldırır!
• Üzüm suyundan yapılan bu dünya sarabının sarhoslugu, gece uyuyunca geçer gider! Fakat ilahî sarabın mestligi,insanı mezara kadar götürür!
"Seyh Sadî hazretleri bir beytinde söyle buyurmus:
"Sarabın verdigi sarhosluk, gece yansına kadar devam eder ama, bir güzel yüzlü sakînin verdigi mestlik, kıyamete kadar sürer!"
• Ey gönül! Aklını basına al da, ilahî sarapla oldugundan da daha fazla mest ol; nereye gidersen git, hep mest olarak
git! Yalnız kendine degil, baskalarına da o saraptan içir, mest et! Onlar da bu sarabın zevkini duysunlar da, sana birkaç kadeh daha fazla sunsunlar!
• Bu sarabı içtigim için artık susayım, sükuta dalayım; gördügüm lütfu, buldugum keremi sayamayayım! Zaten o keremler, lütuflar sayıya sıgmaz ki!..
464. Allah, beni ask sarabından yaratmıstır,ölsem de,
çürüsem de ben, yine o askım!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. II, 683)
• Benim mezarımın topragından bugday biter de sen o bugdaydan ekmek yaparsan, onu yiyince sarhoslugun artar!
• 0 bugdayın hamuru da deli olur, o ekmegi yapan da! 0 ekmegi pisiren tandır da yanarken aska gelir de, sarhosça beyitler söyler!
• Eger sen, benim mezarımı ziyarete gelirsen, üstümdeki toprak yıgınının nese ile oynadıgını görürsün!
• Kardesim; benim mezarıma sakın defsiz gelme! Çünkü, Allah´ı sevenlere, O´nun huzurunda olanlara dertli olmak,
kederli olmak yarasmaz!
• Çenemi baglamıslar; mezarda yatıp uyumus gibiyim ama, agzım sevgilinin lütf ettigi mezeleri çignemededir!
• Kefenimden bir parçacık yırtar da gögsüne baglarsan, canından sarhosluga bir kapı açılır da, her yandan Hakk
sarhoslarının çalıp çagırmasını duyarsın; isin is olur! Sana, her isten mutlaka ugurlu, hayırlı baska bir is dogar!
• Allah, beni ask sarabından yaratmıstır; ölsem de, çürüsem de ben, yine o askım!
• Ben, Hakk sevgisinin sarabıyla öyle kendimden geçmisim, öyle bir mest haldeyim ki, zaten benim aslım ask !
• Söyle bakalım; saraptan, sarhosluktan baska ne dogar?
• Ruhum beni terk eder, Tebrizli Semseddin´in ruhunun bulundugu burca gider de, artık bir daha geri gelmez!
465. Bu ask, yagmur gibidir; biz de otlar gibiyiz!
Mef´ülü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. II, 624)
• Her zerre, ezel günesinin nuru içinde ilahî askla kendinden geçmis, ayagını vurarak oynamaktadır
"-Yalnız insanlar, hayvanlar ve bitkiler canlı degildir. Cansız sandıgımız seyler, taslar, topraklar, kullandıgımız,
giydigimiz elbise, içtigimiz su, her sey, her sey canlıdır. Kur´an´da;"Yerde gökte ne varsa her sey O´nu tesbih etmektedir.
Ama siz, onların tesbihlerini duymuyorsunuz." diye buyurulmaktadır. Yeni buluslar göstermistir ki, bütün varlıkların
atomları, bir proton etrafında bas döndürücü bir hızla dönüp durmadadır. Cansız olsalardı, bu dönüs, bu hareket olur mu
idi? Nitekim eski hukema; "rüh-ı insanî", "ruh-ı hayvanî", "rüh-ı nebatî", "ruh-ı cemadî" diye, her seyin ruhu oldugunu
sezmislerdir. Mevlana da, asırlarca önce "zerre" diye tavsif ettigi atomların canlı olduklarına isaret etmektedir."
• Su yükseklerde bulunan gök, iki kat olmus kambur felek bile o ilahî sarapla mest olmus da; "Su kirli, su kötülüklerle
dolu dünyadan uzaklasın, yücelin; buralara gelin!" diye çan çalarak insanları gök sofrasına davet etmektedir.
• Bu ask, mest olmus da gelmis; elest bagına girmis, bir çok sıkıntılara katlanarak varlık üzümünü ayaklan altında ezip
durmadadır.
• Ask mest olmasaydı, ilahî sarabı sevmeseydi, onun bu bagda ne isi vardı? Ne sebeple gelip de bu bagda üzüm ezme
sıkıntısına katlanacaktı?
• Zavallı sen de, ayak vurup duruyorsun ama, üzümü göremiyorsun! Halbuki, senin asık ve sofu olan canın, varlık
üzümünü ayakları altına almıs, bir ar bile durmadan ezmekle mesguldür!
• "0 dost, sanki bütün mihneti, bütün gamı, derdi bana veriyor!" diyorsun diyorsun ama, bag senin olursa, o kimin
üzümünü ezebilir ki? Yani, senin basına gelen bütün üzüntüler, belalar, üzüm gibi kaderin ayakları altında ezilerek
benlikten kurtulmak ve mana sarabı olmaktır!
• Ey canlar! Mademki o sevgilinin huzurundasınız, ayak vurun, oynayın! Belli olmaz; belki de mutluluk ayagı ayagınıza
dokunur, seninle beraber oynamaya baslar!
• Ey can! Bu ask, yagmur gibidir; biz de yapraklar ve otlar gibiyiz! Olabiliı ki, bir gün yagmur çayır çimene, yapraga,
ota yagar da, onları yesertir, gelistirir!
466. Ölümün ne oldugundan haberli olan asıklar!
Fa´ilatün, Mefa´îlün, Fa´lün
(c. II, 972)
• Gerçeklerden haberli olarak ölen Hakk asıkları, sevgilinin huzurunda seker gibi erirler!
• Ruh aleminde, elest meclisinde ab-ı hayat içenler, bir baska tarzda ölürler!
• Ötelerden haberdar olanlar, Hakk sevgisinde derlenip toplananlar, su insan kalabalıgı gibi olmazlar!
• Hak asıkları, letafette melekleri bile geride bırakmıslardır! Bu sebeple, diger insanlar gibi ölmek, onlardan uzaktır!
• Sen sanır mısın ki, arslanlar da köpekler gibi kapı dısında can verir?
• Hak asıkları sevgi yolunda ölürlerse, onları can padisahı karsılar!
• Birbirlerinin canı kesilen, aynı emaneti, aynı canı tasıdıklarından haberdar alan Hakk asıkları, birbirlerinin askıyla
ölürler!
• Asıklar, gökyüzüne uçarlar; münkirler ise, cehennemin dibinde can verirler!
• Ölürken Hakk asıklarının gönül gözleri açılır da, öteleri, gayb alemini görürler! Baskaları ise, ölüm korkusu ile kör ve
sagır olarak ölürler!
• Geceleri ibadetle vakit geçirenler, Hakk korkusuyla uyumayanlar, ölüm zamanı gelince korkusuz, rahatça ölürler!
• Bu dünyada bogaz derdine düsenler, sadece yemeyi, içmeyi düsünenler öküzlesirler, esekler gibi ölürler!
• Bugün yasarken, Hakk´ın nazarından düsmemek isteyenler, o nazarı, o bakısı arayanlar, o bakısa karsı neseli bir
halde gülerek can bagıslarlar!
• Can padisahı, onları lütuf kucagına alır; onlar, öyle hor ve basit bir halde ölmezler!
• Ahlaklarını Mustafa (s.a.v.)´nın ahlakına benzetenler, Hz. Ebubekir gibi, Hz. Ömer gibi ölürler!
• Aslında, Hakk asıklarından ölüm uzaktır! Onlar, ne ölürler ne de yok olurlar! Ben bu sözleri; "Sayet ölürlerse, böyle
ölürler!" diye söyledim!
467. Deliligin bulundugu yerde aklın ne isi var?
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. II, 609)
• Gam evinde oturup kalmak, manen zayıf ve az himmet sahibi olmaktandır! Himmetsiz bir kisinin gönlünde nasıl olur
da senin sevgi sırların bulunabilir?
• Neyi çok seviyorsan, neyin üstüne titriyorsan, bil ki, sen osun, senin degerin ancak odur! îste bu yüzdendir ki, Hakk
asıgının gönlü arsın da üstündedir!
• Sifa sandıgın, pesinde kostugun seyin, senin için bir dert oldugundan haberin yoktur! Sana vefalı gibi kendini
gösterenlerin, seni aldattıklarını, hile yaptıklarını, yüzüne güldüklerini anlıyamıyorsun!
• Askın geldigi yere can sıgabilir mi? Deliligin bulundugu yerde aklın ne isi var?
• Asıgın zümrüdankaya benzeyen gönlü, nasıl olur da sehvet tuzagına düser? Böyle bir kusun uçtugu yer, ötelerde,
varlık aleminden dısardadır!
• Ey Tebrizli Semsülhak! Musa sarabından bir kadeh iç de, kan kesilmis olan her Nil nehri sana saf ve duru bir su
olsun!
468. Ölüm, kasla göz arasında; onu hatırlamaktan bile bize daha yakın!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 823)
• Ömür, yarınlara baglanan ümitlerle geçip gitmede; gafilcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip
durmadadır!
• Sen aklını basına al da, ömrünü su içinde bulundugun bugün say! Bak bakalım, bugünü de hangi sevdalarla
harcıyorsun?
• Gah cüzdanını para ile doldurmak kaygısı ile, gah iyi yemek, içmek ile bu aziz ömür geçip gitmede, her nefesde
eksilmede!
• Ölüm, bizi birer birer çekip alıyor; onun heybetinden, korkusundan akıllı insanların bile beti benzi sararıp
durmadadır!
• Ölüm, yolda durmus, bekliyor; efendi ise gezip tozma sevdasındadır!
• Ölüm, kasla göz arasında; onu hatırlamaktan bile bize daha yakın! Fakat, gaflete dalanın aklı nerelere gitmede,
bilmem ki?..
• Teni besleyip sismanlatmaya bakma! Çünkü o, sonunda topraga verilecek, mezar kurtlarına yem olacak bir
kurbandır! Sen, gönlünü manevî gıdalarla beslemeye bak; yücelere gidecek, sereflenecek olan odur!
• Bu lese, yaglı ballı seyleri az ver! Çünkü, tenini besleyen kisi, sehvetine, nefsani arzulara kapılıyor; sonunda da rezil
olup gidiyor!
• Sen, ruha manevî yiyecekler ver; yaglı ballı düsünüs, anlayıs, bulus gıdaları ver de, gidecegi yere güçlü kuvvetli
gitsin!..
469. Kusların adı geçince, gönül kusum da uçmaya baslar!
Müstef´ilün, Müstefiliin, Müstefilün, Müstef´iliin
(c. II, 535)
• Senin sevgin, can ırmagında ab-ı hayat gibi akmadadır! Aslında, ab-ı hayat bile sana gönül vermis de, can ırmagında
senin askınla akıp durmada, seni aramadadır!
• Dünyada gördügümüz, bildigimiz bütün kuslar, ötüsleri ile seni övmedeler, seni zikretmedeler! Kusların adı geçince,
gönül kusum da uçmaya baslar!
• Onların ötüslerini duyarak, zikirlerini sezerek hos bir halde, gülerek canımı vermek istiyorum! Bu can, sevgili
zikredilirken bedenden çıkarsa, bu can veris ne tatlı bir can veristir, ne hos bir ölümdür!
• Aslında, Allah´ı seven herkesin canından her an manevî bir duygu, ruhani bir özlem, mest olmus, kendinden geçmis,
harap ve perisan bir halde ötelere, ta rahmet sahibinin arsına kadar gitmededir!
• Can nedir? Mana padisahlarının, ermislerin küpüdür; içinde de gökyüzünün sarabı vardır! îste bu yüzdendir ki,
sözlerim de, asıklar gibi, perisan ve dagınık halde agzımdan çıkıyor!
470. Sensiz hiç bir sey olmaz Allahım!
müfte´ilün, Mefailün,Müfte´ilün,Mefa´ilün
(c,II,553)
• Komsuların, dostların yardımı olmasa bile bir is yoluna girebilir ama, Sen´in takdirin olmasa, o is asla olmaz! Sen´in
askının yarası, su gönlümdedir; onun baska yeri olamaz!
• Yarattıgın güzel eserleri görerek, aklın gözü, Sen´in mestin olmustur! Kudretinin, yaratma gücünün karsısında felegin
çarkı alçalmıstır! Zevk ve nesenin kulagı da Sen´in elindedir! Yani, zevki ve neseyi de ancak Sen´in lütfunla duyarız; Sen´siz
hiç bir sey olmaz Allahım!
• Can, Sen´in askınla cosar; gönül, Sen´in sevgi sarabınla mest olur; akıl, Sen´in yarattıgın güzellikler karsısında sasırır
kalır! Sen´siz hiç bir is basa çıkmaz Allahım!
• Mevkiim, serefim, malım mülküm hep Sen´in lütfun, ihsanındır; yedigim yemegi, içtigim suyu da Sen lütfediyorsun!
Sen´siz bunlann hiç biri olmaz Allahım!
• Bazan vefaya dogru gidiyorsun, bazan cefaya dogru! Sen benimsin; nereye gidiyorsun? Hiç kimsenin isi Sen´siz basa
çıkamaz!
• Sen´siz bir is basa çıksaydı, Sen´in koydugun kurallar geregince isler yürüse idi, dünyanın altı üstüne gelirdi; hersey
bozulur, altüst olurdu! Güzelligi ile dillere destan olan îrem Bagı cehennem kesilirdi! Sen´siz hiç bir is basa çıkmaz Allahım!
• Dostum! Sen olmasan, Sen bana yardım etmesen, isim gücüm yıkılır gider! Ey benim can dostum, ey benim dert
ortagım; Sen´siz hiç bir is yürümez!
• Bana, Sen´siz yasayıs da hos degildir, Sen´siz ölüm de hos degildir! Gamından nasıl bas çekeyim, nasıl kurtulayım?
Sen´siz hiç bir is basa çıkmıyor ki!..
• Ey lütfuna, ihsanına dayandıgım, güvendigim Allahım! Ne söylersen söyleyeyim; iyiden kötüden ayrı degil; içinde iyi
de var, kötü de var! Lutfet de Sen söyle: Sensiz hiç bir is yürümüyor degil mi?
471. Asıkların baharı
Müstef´ilün, Müstefilün, Müstef´ilün, Müstefilün
(c. II, 536)
• Yeryüzünü baglar bahçeler haline getirmek, her tarafı yesilliklerle, çiçeklerle süslemek için asıkların baharı ötelerden
çıkıp geldi!
• Bu gelen bahar, bildigimiz bahar degildir; bu, asıkların baharıdır! Bu bahar gelince, deniz incilerler dolar; acı sular,
cennette akan kevser ırmagı kesilir; bütün taslar la´l olur; su topraktan yaratılmıs olan beden de, bastan basa can halini
alır!
• Asıkların canları ve gözleri tufan bulutlan gibi yagmurlar yagdırsa da, beden bulutu içinde bulunan gönülleri
simsekler gibi çakmada ve etrafı aydınlatmadadır!
• Biliyor musun, asıkların gözleri askla neden tufan bulutu oldu, aglamaya basladı? 0 ay, önce bulutlarla gizlendi de
ondan!..
• Ne neseli, ne hos andır ki, o an, bulutlar aglar; ne mübarek, ne tatlı bir zamandır ki, bulutlar aglarken bulutların
arasından simsekler güler!
• Ne sasılacak seydir ki, ötelerde, can aleminde yagan ask yagmurunun yüzbinlerce damlasından tek bir damla
yeryüzüne düsemez! Eger düsse, bütün dünya bastan basa yıkılır, harap olur!
• Ask yagmurunun bir damlası yüzünden yeryüzü harabeye döner! Bir damlanın meydana getirdigi tufanda, niceleri
Nuh aleyhisselamla birlikte aynı gemiye biner, niceleri de bogulur gider!
472. Gönlümün evini bosalttım, içinde bulunan her seyi dısarı attım!
Mef´ulü, Mefa´îliin, Mef´ulü, Mefa´îlün
(c. II, 622)
• Birisi seninle ilgilenmeye, seninle konusmaya cesaret eder diye can, kıskançlıgından ötürü her saat, senin önünde
ölüyor, diriliyor!
• Sen ayagını nereye bassan, topraktan bir insan bas kaldırır, hayat bulur! Hal böyleyken, kim kendindeki bir bas için
senden vazgeçer, kim sana canım vermez?
• Senin latîf, manevî kokunu alarak uçtugu gün, senden nasıl bir koku aldıgını, ancak can bilir; baskası bilemez!
• Senin mahmurlugun bir an için basımda azalsa, basım feryada baslar ve basımda bulunan her kıl da, yana yakıla
aglar!
• Gönlümün evini bosalttım; içinde bulunan her seyi dısarı attım da, orayı senin esyanla doldurdum, dösedim! Askın
günden güne artsın, çogalsın diye ben, eriyip gitmede, eksilmedeyim!
• Simdi canım, Tebrizli Sems´in askı ile denizdeki gemiler gibi ayaksız kosuyor!
473. Benim karanlık gecem, senin yüzünden bana gündüz oldu!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü,
(c. II, 620)
• Selvi agacından, senin uzun boyunun kokusunu alıyorum; ay da bana, senin parlak. güzel yüzünün rengini haber
veriyor!
• Dünyada görünen her parıltı, her nur, senin yüzünün nurundan doguyor! Sarap da, yarın günes dogunca her tarafın
senin nurunla aydınlanacagı müjdesini veriyor!
• Bize, senin hiç kimseye benzemeyen tatlı gülüsünü hatırlatan gül, susene hoca oldu!
• Ne zaman senden kaçsam, uzaklassam askınla savasa girerim; her taraftan basıma senin sevdan hevesi gelir! içime
bir ates düser de, senden kaçtıgım halde, seni özler dururum!
• Haksızlıklarla, zulümlerle dolu olan su dünyadan yücelince, ötelere gidince yok olurum fakat, yokluk aleminde bile
kulagıma yine senin sesin, senin hey hey nefhaların gelir!
• Gönlümde duydugum coskunluklarla, fitnelerle dolu olan her feryad, her Figan, biliyorum ki, senin "ney"inden
gelmektedir!
• Benim karanlık gecem, senin yüzünden bana gündüz oldu ama, gam çekmeye, üzülmeye, bu halden sikayet etmeye
yer yok! Çünkü, senin sevgi deryan, kosarak bana gelmededir!
• Su gökkubbenin altında aklı basında kimse kalmadı! Çünkü, sagdan soldan, inden arkadan senin mana sarapların
sunulmaktadır!
• Senin cevrinden cefandan korkarım, ürkerim fakat, cevrin, cefan gelip beni bulunca görürüm ki, o acı nesneler, senin
denizinden geldikleri için tatlılasmıslardır!
474. Ben kendimi, kendi benligimi inkar ettim de, ona inandım, iman getirdim!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilün
(c. II, 543)
• Sevgili beni gögsüne bastırmıs, sıkıp durmada; beni, basımı kasımaya bile bırakmıyor!
• Bazan beni deve katarı gibi arkasından çekip götürüyor; bazan da, bas komutan gibi öne sürüyor!
• Benim bedenimi kan halinden geçirir, erlik suyu yapar; erlik suyundan geçirir, beni insan sekline sokar, bana akıl
verir! Böylece, nasıl da derlenip toplandıgımı, hasir sırrını açıga vurur!
"Mü´minun Süresi 23/12, 13, 14. ayetlere isaret edilmektedir."
• Bazan yasadıgım vatandan beni güvercin gibi ötelere uçurur, sevdiklerimden ayırır; bazan da tutar, yüzlerce nazla
niyazla yokluktan beni alır, huzuruna çıkarır!
• Bazan gemi gibi denizin üstünde sefere çıkarır; bazan da demir yapıp çapasına baglar, beni denize atar!
• Bazan temizlenmek isteyenler için beni su yapar; bazan bahtsız kulunun yolunda beni diken eder, onu bana
yaralatır!
• Ebedî sekiz cennet bile o padisaha yurt olamadı da, ne sasılacak seydir ki, ne mutlu haldir ki, su gönlüm ona yurt
oldu!
• Ben, o can güzelinin birligini, varlıgını dilimle söyleyerek ona inanmadım, iman sahibi olmadım; kendime kafir
oldum, yani kendi benligimi inkar ettim de o vakit inandım, iman getirdim!
• Ben, Cibrîl´le beraber uçuyordum; benim de altıyüz kanadım vardı! Mademki ona ulastım, onu manen buldum, artık
kanadı ne yapayım?
• Ben, geceleri, gündüzleri can incisinin bekçisi idim; onu koruyordum. Simdi, inci denizinin dibinde, kendi incimden
vazgeçmis bulunuyorum!
475. Denizde inciden baska ne acaip yaratıklar, ne sasılacak seyler var!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. II, 605)
• Dostum! Seker mi daha iyidir, yoksa sekeri yapan mı? Ay mı daha güzeldir, ayı yaratan mı?
• Sekerden vazgeç, ayı da bırak; o yaratan bambaska seyler biliyor, bambaska. seyler yaratıyor!
• Denizde inciden baska ne acaip yaratıklar, ne sasılacak seyler var fakat, denizi yaratan, incileri, o acaip balıkları,
çesit çesit varlıkları yaratan padisah bambaska bir padisahtır!
• Su ırmagın üstünde gördügün dolaptan baska, akıl almaz, öyle görülmemis, sasılacak bir kainat dolabı var ki, bu
sudan baska bir su ile bir an bile durmadan dinlenmeden dönmede, sayısız mahlukata can gıdaları hazırlamadadır!
• Hamamın duvarına çizilen resim bile akılsız çizilmezken aklı, haberi yaratanın bilgisi nicedir; onu sen düsün!
• Canlar vardır ki, sevdalıdırlar; seher vaktinde kurulan o manevî, acaip meclis için sasırmıslar, yememisler,
içmemisler, uyumamıslardır!
* Sustum, sustum; artık sözü bıraktım! Kulaga görüs kabiliyeti veren, ona ötelerden ses duyuran sevgili söylesin!
476. Bu paramparça olan gönlümü senin hayalinin önüne koydum da;
"Vefa böyle mi olur?" dedim!
Müfte´ilün, Mefa´îliln, Müfte´ilün, Mefa´îlün
(c. II, 551)
• Ey benim canım, ey benim cihanım! îki dünyada da senin yüzüne benzer bir yüz nerededir? Acaba böyle bir yüz var
mı? Sen cana sitem edersen et; senden gelen sitem de yerindedir, tatlıdır!
• Mademki her tarafta senin yüzünün nuru var, senin zamanında, sen varken cihanda iki tane yüz olamaz! Çünkü,
yeryüzünde bulunan yüzleri nurunla kaplamıssın, aydınlatmıssın! Artık senin yüzünden baska bir yüz bulunur mu?
• Senin yüzünü gören kisinin gözüne senden baska her sey, yeryüzünün definesi, gökyüzünün ayı da olsa, sönük ve
degersiz görünür!
• Yüzü böyle nürlu ve güzel bir varlık, bir de ask hevesine düsmüsse, o kul bile olsa, padisah onun kulu kölesi olur!
• Bu parça parça olan gönlümü senin hayalinin önüne korum da, vefaya ait sözler söylerse; "însaf et; vefa bu mudur?"
derdim?
477. Ben, tamamıyla yok olmusum, kendimden geçmisim, sen kesilmisim!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. II, 1031)
• Benim canımla senin canın birbirlerine öyle baglanmıslar ki, bu halimizle biz, ister hayır olsun, ister ser, aynı renge
boyanalım, birbirimizin aynı olalım!
• Ey suh, neseli dilberim; ey rengimin, halimin aslı; ey yükümdeki seker; ey seker yükümden de tatlı ve güzel
dostum!
• Ey vurusu saglam ve yerinde; ey nükteli sözleri yarama merhem olan sevgili! Ben, tamamıyla yok olmusum,
kendimden geçmisim de, bastan basa sen kesilmisim
" Arifane söylenmis olan su beyit, Hz. Mevlana´nın bu tamamlıyor:"
• Ey güzel ay; ey ay yüzlü sevgili! Yüzünü gösterdikçe bizim komsumuz idin! Simdi evi birlestirdik; komsuluktan çıktık,
aynı evde oturuyoruz!
• Sen, simdi bir padisah gibi saldırısa geç, hücum et de, içerde senden baska ne varsa hepsi yok olup gitsin; "Allah
çok büyüktür!" sırrı zuhur etsin!
478. 0 ask sarabını akıllıya da, deliye de sun; ikisini de mest et!
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. II, 1019)
• Allah, bizi bu dünyaya niçin getirdi? Dünyayı fesatlarla, kötülüklerle dolduralım diye mi? Zaten onun zenciri, delileri
büsbütün deli eder!
• Sasılacak kadar güzel, sasılacak kadar suh bir ask canımıza nese verdi. Eve her gece yarısı mest, kendinden geçmis
bir halde habersizce geldi, içeri girdi.
• Ey ask; kanımı içmissin; sabrımı, kararımı almıssın! Senin gecenin, gündüzünün fıtnesinden ben, seher vakti gibi
gizlenmisim!
• Ey ask! Ben, latîf bir hale gelsem de can gibi olsam, candan nasıl gizlenebilirim? Hatta, yokluk alemine yuvarlanıp
gitsem, o aleme bile bakar, beni görürsün!
• Ey her yoklukta varlıklara sandık kesilen; ey yoklukta varlıga kapı açar Sen, bizi yarattıgın vakit yokluktan
getirmedin mi?
• Varlık seninle hos; senin mestin! Yoklugun kulagı da senin elinde, varlıgın kulagı da; ikisi de senin kulun, ikisi de
senin yarattıgın sey! îkisi de senin hükmünü kabul etmisler, "Basüstüne!" demisler!
"Ben sen oldum; sen de ben oldun! Ben ten oldum; sen de can oldun! Öyle bir hale geldik ki bundan sonra hiç kimse;
´Sen ayrısın, ben ayrıyım!´ diyemez!"
• Köskü yık; akıllıyı deli et, aklını elinden al! 0 ask sarabını akıllıya da, deliye de sun; her ikisi de zarardan da
kurtulsun, tehlikeden de!..
479. Sevgili ile bir konusma.
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Müfte´ilat
(c. II, 1022)
• Dün, seher vaktinde sevgili bana dedi ki: "Kendinden geçmissin; hiç bir seyden haberin yok! Bu hal ne zamana
kadar sürecek?
• Benim yüzümün güzelligine gül bile haset ederken sen, bir dikene gönül vermissin, cigerini yaralamıssın, kanlar
içinde kalmıssın!"
• "Ey uzun boyunun karsısında selvinin utanarak küçük bir fidan haline geldigi güzel varlık; ey yüzünün nurunu görüp
günesin bile karardıgı sevgili!" dedim.
• Sevgili bana dedi ki: "Senin canın da, gönlün de benim! Neden sasırıp kalmıssın? Sus; nefes bile alma! Gümüs renkli
gögsüme basını koy; agla, inle!"
• Ona dedim ki: "Sen, benim gönlümden de, canımdan da huzur*ve kararı aldın! Böylece, benim ne huzurum kaldı, ne
kararım!" Bunu duyunca dedi ki:
• "Sen, benim denizimin bir damlasısın; daha fazla ne söylenip duruyorsun? Hemen denize dal da, sedef gibi canın
incilerle dolsun!"
480. Sevgilim; beni insafsız ayrılıga terk etme!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. II, 1041)
• Sevgilim! Beni böyle dostsuz bırakma; benden uzaga gitme; beni yalnız bırakma!
• Benim zavallı canım, insafın bulunmadıgı bir yerde insaf dilenmeye geldi; beni, insafsız ayrılıga bırakma!
• Sen hekimsin; belki zamanın îsa´sısın! Gitme; bizi böyle hasta bırakma!
• Sen bana; "Magara dostumsun!" dedin; beni magarada böyle yalnız basıma bırakma!
• Sana, bir gece ayrılık çok az bir sey görünür ama, o ayrılıgı bir de sen bana sor da, benim için çok uzun olan ayrılıga
bırakma.
"Fuzulî merhumun su beyti de bu konuyu terennüm eder:
"Seb-i yeldayı miineccimle muvakkıt ne bilir
Mübtela-yı gama sor kim geceler kaç sa´at!"
(En uzun gecenin kaç saat oldugunu, yıldız bilgisi ile ugrasan, müneccim ile vakitleri belirleyen (muvakkit) bilmez; sen
onu, geceleri uyuyamayan gamlı kederli insanlara sor!)
• Az da olsa, gönlüme ates düsürme; az da olsa, onu önemsiz sayma; beni bırakma!
• Nefsim, bitti gitti. Fakat, beni bir kerre daha dinle; beni bu sefer bırakma!
481. Neden yaratana degil de onun yarattıgına gönül veriyorsun?
Mefulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. II, 1036)
• Ey ümitle, korku ile dünya malı üzerinde titreyip duran kisi! Biraz da sana bu malları, bu nimetleri vereni, sana
bakısı, görüsü bagıslayanı düsün, ona bak!
• Ey isteyen, ey asık! Sana bu istegi vereni düsün; eseri yaratanı gör! Neden yaratana degil de, onun yarattıgı esere
gönül veriyorsun?
• Etrafında bulunanlarla didismeye, savasmaya çekip götüren, yahut da sana huzur içinde, barıs halinde yasama
duygusunu verene bak! 0 bazen seni dostlarla, halkla görüsmeye sevkeder. Bazen de seni yücelere dogru yolculuga
düsürür.
• 0, hep sana bakıp durmada!.. Halbuki senin gözün sagda solda! 0 sana, dilsiz dudaksız söz söylemede; sense,
kulagını dünya masalına vermissin!
• Hayatta duydugun ıstırap, keder sislerini beden öküzüne saplayan o; öküzün aklı ise hep hayhuyda! Hz. îsa yol
arkadası olmus ama, esekçinin bundan haberi yok; o, hep esegini kollamada!
• Her öküz, her esek sırtından, sagrısından modullanır; sen ise pismanlık sisini gögsünden, gönlünden yiyorsun!
• Dünyada sana saplanan bela, felaket sislerini senin sagırlasmıs gönlün anlamasa da, onun asçısı, cehennemde seni o
sislerle kebap eder!
482. Asıkların hali.
Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün, Müstef´ilün
(c. II, 1018)
• Haydi gönül gözü; can gözünü aç da, asıklara dikkatle bak! Onlar, gönül gibi karısık duygularla, karısık düsüncelerle
alt üst olmus, can gibi bassız ayaksız kalmıs kisilerdir!
• Hepsi de bir sey kazanamadan çalısıp çabalamada; hepsi de tencere gibi kaynasıp cosmadalar! Hepsi de riyadan,
gösteristen uzak, perdesiz örtüsüz! Hepsinin de gönlü Hakk´ın hükmüne karsı siper olmus da, ne gelirse, canla basla
sikayet etmeden kabul etmedeler!
• Onların gönülleri gülden de, bahçeden de daha neseli; hatta onlar, selviden bile daha da hür boy atmıslar! Onlar,
akıldan da, fikirden de üstünler; onlar, ab-ı hayattan bile temizdirler!
• Onlar, los bir yere düsen günesin ısıgındaki zerreler gibi havada titrer dururlar; onlara günesin ısıgı kaftan olmustur!
Onlar, balçıktan yaratılmıslar, balçıga ayak basmıslar ama, gönlün tam içinden basgöstermislerdir!
• Onlar, kan denizlerinin dalgaları üstünden, yani dünya hayatının baslarına getirdigi çesitli musibetlerden, belalardan
geçip gitmislerdir! Ufak dalgalarından, ufak köpüklerinden eteklerine bir zerre bile bulasmamıstır da, tertemiz kalmıslardır!
• Onlar, gönül gibi dikenler içinde kalmıslar ama, insanlara nese veren sarap gibi hapistedirler! Onlar, balçık içinde
kalmıs gönül gibidirler; onlar, gece içinde gizlenmis seher gibidirler!
• Sen de, bir an için olsun, onların canlarına arkadas olunca, onların kadehlerinden onların sarabını içince mest
olursun, hos bir hale gelirsin! Onların sarabı ile hayırdan da, serden de kurtulursun!
• Oglum; yeter, sus! Her kus, bütün bir inciri yutabilir mi? Dudu kusunun yiyecegi sekerdir; karganın yiyecegi ise,
baska bir seydir!
483. Yeryüzünün cüz´lerine bir bak; senin askına düsmüsler de,
oynayıp duruyorlar!
Mef´ulü, Mefa´îlün, Mef´ülü, Mefa´îlün
(c. II, 1028)
• Ey benim canım! Senin kendin cana yakınsın, tatlısın, bal gibisin! Sözlerin de pek hos, pek güzel; sanki onlar da bir
baska çesit bal! Ey ask; senin her an canda, gönülde bir baska isin gücün var!
• Senin güzel yüzünü gören her canda, baglar bahçeler meydana gelmektedir yesillikler gülümsemededir! Kıvırcık
saçlarının, her gönülde bir baska misk yagı var!
• Gökyüzünde dolasan ay, senin askının yüzünden bazan zayıflıyor, inceliyor, bazan da bedir haline geliyor, dolunay
oluyor! Böylece askın, aya bile yüzlerce dertler, hastalıklar vermektedir!
• Senin bahar mevsimin de, baglara bahçelere ayrıca lütuflar, keremler bagıslamaktadır ama, gönül yine de
çayırlıktaki yapraklar gibi titremede; "Sonbahar gelince hersey altüst olur!" diye korkmadadır!
• Senin kapının topragından olmayan her sürme, her ilaç gönül gözüne bir baska hastalık verir, bir baska dert getirir!
• Yeryüzünün cüz´lerine bir bak; senin askına düsmüsler de oynasıp durmadalar! Bir kısmı oynamayı bırakıp oturunca,
yerine baska zerreler gelip oynamaya baslarlar!
• Yeryüzünde cana yücelik de asktan gelmede, nur da asktan gelmededir! Yeraltında bedene tohum gibi bitme,
baskaldırma yine ondan gelmededir!
• Ne zamana kadar surete, harfe, söze bürünmüs gazeller söyleyip duracaksın? Sen, candan harfsiz, suretsiz, sözsüz
bir baska gönül gazeli duy!
484. Düsünceyi, endiseyi bırak!
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´ilü, Fa´ilün
(c. 111, 1122)
• Düsünceyi, kuruntuyu bırak; onlara gönlünde yer verme! Çünkü sen, çıplak bir kisi gibisin; düsünce de zemheri
sogugu gibidir; zemheriden kendini koru!
• Mihnetten, sıkıntıdan, ıztıraptan kurtulma düsüncesine kapılmıssın! Bunlardan için sarıldıgın düsünce, mihnetin,
ıztırabın kaynagıdır!
• Sanat pazarında düsünce yoktur; orası, düsüncenin dısarısındadır; bunu böyle bil! 0 havaya kapılan, onun maskarası
olan eserleri seyret, endiseden kurtul da, içinde huzuru bul!
• Binlerce kus, yokluk aleminden uçup gelir; su binlerce ok da, bir tek yaydan fırlar gider!
• Nutfeden, erlik tohumundan güçlü kuvvetli bir er yaratan Allah, uyuyana, uykusunda uçup gidecek bir yol açar!
• "Su hayale kapılanlar yola düssünler, acele etsinler!" diye her an yoklukta bir sekil gösterir!
• Mademki bana; "Sus!" dedi, emre uymam gerek! îste ben de susuyorum! 0 emir sahibi, bir gün bunu kendisi açıklar!
485. Sen askı görmediysen, bari onun yaptıgı isleri, güçleri seyret!
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. III, 1101)
• Sevgilinin yumusak yüzüne, yumusacık yanagına bak; gözlerini aç da, onun bakısları ile insana kadehsiz sarap
sunan gözlerini seyret!
• 0 çok kıymetli akik dudaklar gülünce, gönüllerin ona tutuldugunu gör!
• Sarhosluktan baskaldır, uyan; uyan da, onun uyanık bahtının gücüne, kuvvetine yaptıgı islere bak!
• Ucu bucagı olmayan gönül bahçesine gir; gir de, o bahçenin sayısız tatlı meyvelerini seyret!
• 0 bahçenin oynayıp duran yemyesil dallarına bak; etrafına hos kokular yayan dikensiz güllerini seyret!
• Daha ne zamana kadar dünya nakıslarını, dünya güzellerini ve güzelliklerini dünya gül bahçelerinde seyre
dalacaksın? Dön de, onun sırlarını, hikmetlerini düsün! Kara topraktan baskaldırıp çıkan çesitli meyve agaçlarındaki
meyvelere o tadı, o kokuyu, o rengi, o güzelligi kim verdi? Yeraltında güllere, çiçeklere o güzel kokuyu kim asıladı? 0 güzel
renkler hangi ressamın fırçasından çıktı?
• Hayvanlann ve bitkilerin tabiatlarındaki açgözlülügü gör de, ondan sonra onların tokgözlülüklerini, bol bol nimet
verislerini seyret
"Hayvanlar olsun, bitkiler olsun kendi soylarının devamı için hırsla çalısırlar, mahsul verirler. Bu dıs görünüs, bütün
varlıklar, bütün kainat insan için yaratılmıs; "Sen olmasaydın yaratmazdım!" sırrı tecelli etmistir. Mesela, su tavukların
yeme karsı gösterdikleri hırsı düsün; bir sene zarfında yumurtladıkları yumurtaları say! Onlar, kaç yumurta üzerinde
yatarak civciv çıkaracaklardı? Arta kalan yumurtalar ne olacak? Arılar, hırsla kovanlarını balla doldururlar. Yaptıkları balın
ancak onda birini kendileri yiyeceklerdir; üst tarafı kim için ? Bir elma agacında yüzlerce elma var. Bunlar, kendi nesilleri
için bolca meyve verdiler ama, elmalarda bulunan çekirdeklerin her birinin içinde bir elma agacı gizli. Böylece, bir elma kaç
agaca gebedir; üst tarafı ne olacak?"
• Hırs da, tokluk da askın isidir, sanatıdır! Sen askı görmediysen, bari onun yaptıgı isleri güçleri seyret!
• Renkten renge giren askı görmediysen, ona gönül verip aglayan, inleyen asıgın yüzünün rengine bak!
486. Dünya, binlerce yıllardan beri insanlara birbirlerinden miras kalmıstır!
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. III, 1119)
• Yalnız kaldıgın için üzülme! Su kadarını bil ki; dünyada hiç kimse kimsesiz kalmaz! Birisi ile uyusamazsan,
anlasamazsan, onun yerine Allah bir baskasını senin karsına çıkarır!
• Ben bu evden gidersem, evi bosaltırsam, benim gibi bir baskası, yahut da benden beteri çıkar gelir!
• Dünya, binlerce yıllardan beri insanlara birbirlerinden miras kalmıstır; baba toprak altına gidince, ogul baba yerine
geçer!
• Yalnız insanlar degil, hayvanlar da böyle! Böyle olmasaydı, dünyada bir tek canlı varlık göremezdin!
• Günes, geceleyin gökyüzü damından çekilip gidince, günesin yerini yıldızlar, yahut ay alır!
• Rnsan bir hüneri, bir sanatı bırakınca, tabiatı geregi, bir baska isle, bir baska sanatla oyalanmaya koyulur!
• Çünkü, herkesin gönlüne bir memur tayin edilmistir! Bu memur, onları issiz güçsüz, sefersiz bırakmaz!
487. îlkbahar, bir dost elçisi olarak ötelerden çıkageldi!
Mef´ulü, Fa´ilatü,Mefu´îlü, Fa´ilat
(c. III,1121)
• Neseli ilkbahar, dost elçisi olarak ötelerden çıkageldi! Dosttan gelen bu elçi, bizi çok sevindirdi; yerimizde
duramıyoruz; kararsızız, mestiz, asıgız, mahmuruz!
• Ey göz, ey gönül çeragı! Siz de, hasret kaldıgınız çemen güzellerini, yesillik dilberlerini artık beklemeyiniz; onların
hepsi de geldiler! Haydi; onları görmek için bahçeye çıkın!
*Çıkınız; bahçelere, çayırlıklara, çemenliklere gayb aleminden tanımadıgınız garip kisi´ler geldiler, kondular; gelenleri
karsılamak, onlara; "Hosgeldiniz!" demek, hatırlarını sormak adettir!
• Görmüyor musunuz ? Gül, ötelerden kokular getirdi, güzel renkler getirdi; bahçede gelisini kutlamak istiyor! Diken,
beraber yasayacagı güler yüzlü efendisinin yüzünü seyretmek için süslendi, güzellesti!
• Ey selvi agacı! Kulak ver de dinle ki; susen, seni övmek, senin boyunu posunu anlatmak için ırmak kıyısına gitti;
orada bastan ayaga kadar dil kesildi!
• Gonca, dügüm dügüm olmus bir halde gül fidanında sallanıp duruyor ama, senin lütfun dügümleri çözer de,
goncalardan hos kokulu, güzel renkli güller açılır! Zaten senin lütfun, ihsanın topraga akseder de, o toprakta çesit çesit,
renk renk çiçekler biter; sonra, o çiçekleri yine geldikleri yere saçar, döker!
• Sanki kıyamet koptu da, geçen sene aralık ayında çürüyüp gidenler, ocak ayında donanlar, ölüp gidenler kutlu
ilkbahar gelince dirildiler, topraktan bas çıkardılar!
• Ölmüs tohum dirildi, tekrar hayata kavustu! Böylece, su kara topragın gizledigi sır, simdi meydana çıktı, kendini
gösterdi!
• Meyveli dallar, ötelerden canlılara yararlı armaganlar getirdikleri için nese ile nazlanmadadalar! Meyvesi olmayan
kökler, eli bos geldikleri için utandılar da, yaprakların arkasına gizlendiler!
• Madde aleminde böyle oldugu gibi, mana aleminde de can agaçları böyle olur! îyi agaç, verimli agaç belli olur,
meydana çıkar, manevî meyveler verir; kötü agaç da, verimsiz, bahtsız, zavallı bir halde kalır!
488. Halının tozları silkerek, sopa ile vurarak çıkarılabilir;
insanın içinde de manevî tozlar vardır!
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa-îlün, Fa´îlün
(c.IIl, 1139)
• Mademki sevgili seni gamlı kederli görmek istiyor, artık nese arama! Ey aziz av; sen, ask arslanının iki pençesi
arasındasın!
• Eger sevgili senin basına gülsuyu dökerse, sen, o gülsuyunu Tatar diyarının miski olarak kabul et!
• Senin içinde gizli bir düsman var! 0 korkunç düsmanı, o nefis köpegini cefadan, ıstıraptan baska hiç bir sey
defedemez, içinden çıkaramaz!
• Birisi keçeye, halıya sopa ile vurup durursa, o sopalar keçeyi, halıyı dövmek için degil, tozlarını çıkarmak içindir!
• Senin içinde varlıktan, benlikten tozlar var; o tozlar, halının tozları gibi silkmekle birden bire geçmez!
• Bir bela gelince, bir derde, bir ıztıraba düsünce basına gelen zahmetlere katlanınca, gah uyurken, kah uyanıkken o
keder tozları sen farkına varmadan azar azar uçar giderler!
• Sen uyumak istemesen, uykudan kaçsan uyku seni yakalar da uyutursa, sevgilinin cefasını, o iyi isler basaran
devasının zahirde yanlıs görünen islerini rüyada görürsün!
• Tahtayı yontmak, onu mahvetmek için degildir; dogramacının, marangozun gönlündeki istege uydurmak içindir!
• Bu yüzdendir ki, Allah yolundaki serlerin hepsi de hayırdır; onun hayır olusu, güzelligi, sonunda meydana çıkar,
görülür!
• Görmez misin; tabak, posta pislikler sürer durur; binlerce defa bu isi tekrarlar!
• Maksadı da, derideki gizli illetin çıkmasıdır! Derinin, azdan çoktan haberi bile yoktur ama, tabagın istedigi, derinin
temizlenmesidir!
489. Hakk´ın dergahına yol bulan, ancak görüstür!
Mıifte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c.III, 1169)
• Günahlardan arınmıs, tertemiz, güzel görünüslü biri var mıdır ki, su kirli yeryüzünden basını kaldırsın da, gökyüzüne,
yücelere baksın?
• Toprak ve su ile yapılan balçıktan temizlenmis biri var mıdır ki, aslı olan denizi seyretsin!
• Yahut da Kaf dagının beline ayak bassın da zümrüdankanın kanadını görsün?
• Nazar, bakıs günes yüzünden mest olunca, bakıs da elsiz ayaksız bir hale gelir, görüs de!
• Ask yüzünden yardım görmüs biri var mıdır ki, hep oraya baksın, orasını seyretsin?
• Su, ancak su ile temizlenir, saf bir hale gelir; görüs de görüsle düzene girer, görüs elde eder!
• Bastan basa görüs ol! Çünkü, Hakk´ın dergahına yol bulan ancak görüstür!
490. Benim canım, çıkardıgı feryatlarla tanbura döndü!
Müfte´ilün, Müfte´ilün, Fa´ilat
(c. III, 1168)
• Can, ask meyhanesinde baglanmıs kalmıs; ömür de baska mevsim istemiyor; hep baharı yasıyor! Dikkat et de anla
ki, ömür, bu çesit yasayısla!
• Ey canım, ey cihanım; benim canımın elinden tutunuz! Ey cihanın gözü; benim sözlerime kulak tut!
• Gögün hayali geldi, önüme durdu! Basını baglamıstı, yorgundu; hasta gibi idi!
• Elimi tuttu, kendi basına koydu! "Dostun gamı ile perisanım; bana yardım edin!" demek istedi!
• Benim basımın agrısı ne safradan, ne de hararetten; basım ask sarabından mahmur olmus!
• Ey tatlılıgı ile gönlümü avlayan güzel! Bunların hepsi de cilve; onun istedigi ancak sensin! Gönlüm, sadece sana
hayrandır, sana asıktır!
• Benim canım, çıkardıgı feryatlarla, yedigi darbelerle tanbura döndü! Gönlümün halini, tanburun tellerinden çıkan
feryatlardan anla!
491. Hakk´ın sevgili kuluna hitabı:
"Senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadasın benim!"
Mefa´îlün, Fe´ilatün, Mefa´îlün, Fa´lün
(c. III, 1145)
• Bana bak, bana dikkat et ki, senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadasın benim! Dükkandan, evden, bütün
seni sevenlerden ayrıldıgın zaman seni, ben karsıladım; yapayalnız kaldıgın vakit, seninle ben düser kalkarım!
• Mezarda, benim selamımı duyarsın! Haberin olsun; zaten hiç bir vakit benden ayrı düsmedin, gözüme görünmez
olmadın ki!
• Senin içinde, gölge varlıgın ötesinde akıl gibi, düsünce gibi daima seninle beraberim; zevk aldıgın, neselendigin,
sıkıntılara düstügün, bunaldıgın zamanlarda da senin içindeyim; senden ayrı degilim!
• Ask mahmurlugu, armagan olarak sana mezarda manevî saraplar sunar, güzel getirir; seni karanlıkta bırakmaz,
mum uyandırır! Pis kokulan gidermek için buhur yakar, kebap verir. meze hazırlar! Kendi gözünle bak ki, hata etmeyesin!
Sunu anla ki, gören de, görünen de hep O´dur!
• Hangi tarafa bakarsan bak, hep beni görürsün! Hatta ister kendine bak, ister birbirleri ile savasanların çıkardıgı
gürültülere, ister yeryüzünde karınca gibi kaynasan insan kalabalıgına bak; hep beni görürsün!
• Ben, görünüste insanım fakat, sakın ha sakın benim bu bedenime, bu gölge varlıgıma bakarak yanılma! Çünkü bu
gölge varlıgın ötesinde bulunan ruh, çok güzeldir, çok latiftir! Beden gibi çürüyecek, gelip geçecek degildir; sonsuzdur! Ask
ise serttir, pek kıskançtır!
492. Mademki Hz. Yusuf´a asık degilsin, git, Züleyha´nın gamını çek!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün, Mefa´îlün
(c. II, 1023)
• Sarap içeceksen, bari bizim dilberimizin elinden al, iç; güzel yüzlü, güzelligi ile alemleri yakıp yandıran sevgilimizin
elinden iç!..
• Mecnun gibi sevgiye engel olan akıl perdesini yırtmak istiyorsan, cesur askı bul da, onun elinden kadehsiz verilen
mekansızlık sarabını al, iç!..
• Eger içinde bir sıkıntı varsa, gönlün daralmıs ise, betin benzin solmussa, onun gül bahçesine git, orada otur;
mahmur isen, onun seçkin mana sarabını iç!
• Bayezid-i Bistamî, Maruf-ı Kerhî hazretleri gibi Hakk dostları elde etmek istiyorsan, günahlarla dolu olan su dünyada
üzüm sarabı içme de, o yüce aleme ötelere git de, orada mana sarabı iç!..
• Yürü; bir isin varsa, git, isinin basına geç! Mademki Hz. Yusufa asık degilsin. git, Züleyha´nın gamını ye!..
493. Sevgilim; bana can da, gönül de sana kurban etmek için verildi!
Mefa´îlün, Meffl´îlün, Fe´ulün
(c. II, 1042)
• Eger sen benden incinirsen, ben, kendi canımdan incinirim, bıkarım, usanırım!
• Ey her seyi güzel olan sevgili; bana can da, gönül de sana kurban etmek için verildi!
• Sen, gönlünün incindigini söylemiyorsun; ama ben, o incinisi canımın içinden duyuyorum!
• Benim baharım geçer gider, gönlümdeki gül bahçesi de dikenlerle dolarsa, ben, bunu nasıl olur da bilmem?
* Senin yolunda toprak olmayan beden, yılancı sepeti olsun; senin yolunda toprak olmayan can da, yılan kesilsin!
494. Bu yasemenlik Allah´ın bagındandır!
Mef´ulü, Mefa´ilün, Fe´ülün
(c. II, 1049)
• Bir kere degil, yüz kere söyledim; "Hiddete, öfkeye kapılma, kimse ile kavgaya girisme!" dedim.
• Vefa ve sevgi çengine mızrab vurursan, usülüne göre vur!
• Sen, pek iyi bilirsin ki, sert mızrab vurunca tel gevser!
• Uyuma da, sen bize sarap sun! Biz mest olduk, harap bir halde uykuya daldık, fakat fitne uyumamıs, uyanık! Bu,
hos bir hal degildir!
• Ben, kurnaz adam degilim; durmadan söylüyorum, sana ögüt veriyorum!
• Sevgilinin mahmur gözleri ise, benim bu ögütlerime gülüp duruyor!
• Onun güzel gözleri benimle alay ederek diyor ki: "Ne güzel söylüyorsun; haydi, bir daha söyle!..
• Örtülü, kapalı ögütlerini dinlemez, içime sindirmez isem, senden daha beter olurum!
• Sus; kıstan korkma! Bu yasemenlik Allah´ın bagındandır, Allah´ın bahçesindendir!
495. Sen, ezeldeki asıla bak; halen ulastıgın, içinde bulundugun fer´e bakma!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ülün
(c. II, 1044)
• Sen, sakîye bak; onun verdigi sarapla mest olmus kisiye bakma; Hz. Yusufun yüzüne bak; onun güzelligini gör!
Yoksa, bu güzellige hayran olarak Mısırlı kadınların kestikleri ellere
• Ey beden oltasına düsmüs can balıgı! Sen, avcıya bak; oltaya bakma!..
• Baslangıçta. ezelde hep bir asıldık; sen, o asla bak? Simdi ulastıgın ve hala içinde bulundugun fer´e bakma!..
• Ezeldeki uçsuz bucaksız gül bahçesini hayal et de, ona bak! Simdi ayagını; yaralayan su dikene bakma!..
• Elinden kaçan kargaya bakma; sana mutluluk gölgesi düsüren devlet kusuna bak!..
• Selvi gibi, basak gibi basını kaldır, yücelere, ötelere bak; menekse gibi asagılara, su kirli dünyaya bakma!..
• Mademki ab-ı hayat Allah´ın lutfu ile senin derenden, ırmagından akmaya basladı, artık küpe, testiye kırılsa bile
bakma!..
• Sana varlıgı bagıslayanın, mestligi verenin çevresinde dolas! Yok olan, sende bulunmayan seyler için aglama,
inleme; sende bulunan, var olan seye de sevinme, onlara bakma!
• Kötü duygulardan, nefsanî isteklerden kurtulmuslara bak; onlar yücelere, ötelere kosmadalar! Günahlarla
kirlenenlere, dibe çöken tortulara bakma!..
• Kutsal suretlerle dolu olan dünyaya bak; yolunu baglayan, fanî olan sekle, surete bakma!..
• Tuzagından kurtulan baykusa bakma; ask tuzagındaki kuslara bak!..
• Pusuya yatmıs, senden daha iyi söz söyleyen biri var; o, simdi susmakta ama, sen onun susmasına bakma!..
496. Allah´ım benim adımı "Sarap îçenlerin Kölesi" koy;
ben, baska ad istemiyorum!
Mefa´îlün, Mefa-flün, Fe´ülün
(c. 11, 1045)
* Ey sakî! Her zamanki sundugun kadehle degil, baska bir kadehle bana sarap sun da, canıma bir baska rahatlık, bir
baska huzur ver!
• Bugün beni gör; yoksa, canın hakkı için olsun, baska günleri beklemeye sabrım yok!
• Bana bir zerrecik olsun merhametin varsa, acıyorsan, görüsmemizi bir baska zamana bırakma!..
• Beni kurtar; kurtar, kurtar ki, ben çok fena halde baska türlü bir tuzaga düstüm!
• Beni düsüncenin, endisenin eline bırakma! Çünkü düsünce de, insanın kanını bir baska türlü içerden emer durur!
• Saki! 0 ham sarabı sunmaz isen, yüzlerce ham düsünce, yüzlerce ham hayal bana zahmet verir!
• Borcum varsa da, bu eski hırkayı rehin olarak al ve borç olarak bir baska kadeh ver!
• Allahım! Benim adımı; "Sarap îçenlerin Kölesi" koy; ben, baska ad istemiyorum!
497. Güzelliginin gücü ile aklın elini ayagını bagladın da, akıl hiç bir is yapamaz oldu!
Mefa´îlün, Mefa´îlün, Fe´ulün
(c. II, 1048)
• Ey sırlar sahibi, efendiler efendisi! Ey nurlar günesinin günesi olan aziz varlık!
• Ay yüzlüler senin güzelliginin askı ile oyuna dalmıslar da, gökyüzü gibi dönüp duruyorlar.
• Güzelliginin gücü ile aklın elini, ayagını bagladın da akıl hiç bir sey yapamaz oldu.
• Askının atesinden ab-ı hayat fıskırmada. Ey dost onun suyu mu güzeldir, atesi mi?
• 0 atesten gül bahçeleri bitmistir. 0 gül bahçeleri yüzünden de dünyalar dolusu güzeller feryad etmekteler.
• Onların feryadı, her an ter ü taze olan, solmak nedir bilmeyen Hakk´ın bahçelerinin gülleri içindir. Dünya bahçelerinin
pek az ömürlü olan gülleri için degildir.
• Biz onun askına layık olmadıgımız için, askı bizden utanırsa da hiç kimse onun askını gizleyemez.
• Onun ayrılıgı atesle dolu bir magara gibidir. Acaba bu magaradan basımı çıkaracagım bir gün gelecek mi?
• Onun inkarından gönül gözleri perdelenmededir. 0 sevgilinin isinde sakın inkara kalkısma!
• Garaz ve hased perdesi olmasaydı, kardesleri Yusufun yüzünü bir kurt gibi görmezlerdi.
• Hasetler, garazlar insandan, insanın canından dogar. Bu yüzden sen insan seklini bırak da melek ol!
• Garaz tohumlan nefsin gıdasıdır. Rnsan içine o tohumları ekerse çaresiz biterler.
• Öküz, elbette bülbül gibi ötemez. Uyanık olan akıl da mest olmanın, kendinden geçmenin zevkini bilemez.
• Ne kurttan Yusuf(a.s.)´ın güzel yüzündeki lütuflar dogar, ne de tavus kusu yılan yumurtası yumurtlar.
• "Yann, öbür gün" diye diye su yan kesici nefis, ömürleri asırır durur.
• Zavallı insan, senin bütün ömrün ancak bugünkü yasadıgın ömürdür, baska gün degil! Geçip giden dünü, gelecek
olan yarını düsünme! Bugününü iyi kullan, dînî ve insanî vazifelerini bugün yap, yarına bırakma, aklını basına al da hileci
nefsin vadesine inanma!
• Benlikten, varlıktan kemerini çöz, bunlardan kendini kurtar da, hizmet kemerini kusan, sana yabancı olan nefîsten
uzaklas!
• Namaz kılarken yüzünü Bulgar güzeline çevirirsen bu namaz kabul edilmez.
• Misk istiyorsan tatar ceylanının otladıgı ovaya gel!
• Göklerdeki, yerlerdeki eserlerde görülen degismeyi, halden hale girmeyi görmüyor musun? Sen de ibadetle, insanî
vazife ile kendini yenile! Bugünün dünkü gününden daha iyi olsun!
• Gam yiyenden de bir fayda görmeyecek hale geldikten, toprak olup gittikten sonra, senin güzel, paha biçilmez
cevherini kim bilecek?
• Kendi nefsinin esegine hizmetçi olursan, ermislerin halkasında elbette sana yer vermezler, seni asagılarda bırakırlar.
498. Bu evde hasta iki asık var: Hastalardan birisi benim,
birisi de benim hasta gönlüm.
Mefa´îlün, Mefa´îlün.Fe´ulün
(c. II, 1038)
• Ey güzellerin ayı! Bir kere daha dog, bir kere daha gözlerimizi nurlandır! Çünkü senin gibi güzel baska bir sevgili
olamaz.
• Dünyada benim, senin güzel yüzünü seyretmekten baska bir isim olmasın!
• Yüzünün günesi dogunca, onun ısıgı içinde titreyerek, o cosan her zerre senin essiz güzelligini anlatır durur.
•Bu evde hasta iki asık var: Hastalardan birisi benim, birisi de hasta gönlüm. » Allah´ım, sen acıdın, her ikisine de
saglık verdin. Fakat bu saglık baska türlü lir saglıga benziyor.
499. Toprak mest olmus, yerlere serilmistir. Ayak altında çignenmektedir.
Mef´ulü, Mefa´îlün, Fa´ulün
(c. II, 1055)
• Kardesim incir satan bir kisiye, incir satmaktan daha iyi bir is yoktur.
• Biz mest olarak yasıyoruz. Mest olarak ölürüz. Mahserde de mest olarak kosa kosa gideriz.
• Ölsek de toprak olsak da kullarını besleyen, bütün yarattıklarına lutuflarda, ihsanlarda bulunan mana sakîsi bizimle
beraberdir.
• Ayak altında çignenen topragı hor görme! Onun yarattıgı toprak güzellessin, hos olsun! Çünkü o da asıktır. Topragın
topragı da can sarabı ile yogrulmustur.
• 0 toprak çiçekler yetistirir, güller bitirir. Biz burada da mestiz, orada da mestiz diye söylenir.
• Rnsan mest olunca daha da güzellesir, fakat toprak insandan da daha fazla mest olmus, yerlere serilmistir. Ayak
altında çignenmektedir.
• Rste sen de mest olunca toprak kesilirsin, yerlere dösenirsin. Hayat gemisinin kaptanı artık demir alır, ötelere
yolculuk baslar.
* Böyle mest olup yerlere dösenmek, ayak altında çignenmek nasıl olur da güzel olmaz? Aklının iki gözünü aç da bak,
hakîkati gör!
500. Kötü huy nasıl güzellesir?
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 1073)
• Benim kötü huyum var, sen beni mazur tut, hos gör! Sevgilim senin güzel yüzün olmadıkça, benim bu kötü huyum
nasıl güzellesir?
• Sen olmayınca, ben kıs mevsimi gibi soguk bir hal alıyorum. Halk benden hoslanmıyor, benim yüzümden azaba
giriyor, fakat seninle beraber olunca hos bir hal alıyorum. Güllük gülistanlık kesiliyorum, huyum bahar huyuna dönüyor.
• Sensiz olunca aklım basımda degil, melülüm, yasayıstan usanmıs, bezmis bir hale geliyorum. Ne söylesem ters
düsüyor, kötü oluyor. 0 zaman ben akıldan utanıyorum, akıl da senin yüzünün nurundan utanıyor.
• Bozulmus, kokmus bir suyun kullanılır bir hale gelmesi için ne yapmalı? Onun tekrar ırmaga karısması lazımdır. Kötü
huyumun düzelmesi, güzellesmesi çaresi nedir; tekrar sevgilinin yüzünü görmektir.
• Can suyunu bu beden girdabında hapsedilmis görüyorum da, hakîkat denizine yol açayım diye topragı kazıyorum.
• Senin ümitsiz zavallılara gizli olarak sundugun bir sarabın mevcut oldugunu sezdikleri için ümitsizlerin hasretle
feryadı göklere yükseliyor.
• 0 isterse seni kucaklasın, bagrına bassın, isterse seni istemesin, bir kenara çekilsin. Ey gönül! Sen mümkün oldukça
gözünü sevgiliden ayırma!
501. Gam ve nese
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün,
(c. II, 1078)
•Ne mutlu sana, bu dünyada gönlüne ötelerden haberler geliyor. Ne mutlu sana ki içinde manevî zevkler, tatlı
duygular duyuyorsun.
•Gam nesenin gölgesidir. Gam neseyi kovalar. Onun arkasından kosar durur. Aklını basına al da kahkahalarla gülmeyi,
fazla neseli olmayı bırak! çünkü nese ile gam birbirinden hiç aynlmazlar.
"Fazla güldügünüz zaman gözyaslarının dökülmesinin sebebi, gam ile nesenin daima beraber olduklarını anlatmak
içindir. Peygamber kahkaha atmazdı, ama daima tebessüm ederdi.
Bir Rranlı sair:
"Bu dünyada bizim nesemiz nedir? Neye benzer? Kasap dükkanında kuzunun oynamasına!"
•Gam nesenin arkasında kostugu gibi, gece de gündüzün pesinde kosar. Gündüzü görünce bil ki karanlık geceden
kurtulmaya imkan yoktur.
• Sen gamın pesinde kostukça, nese de senin pesinde kosar, fakat sen nesenin arkasında kosarsan yol kavsagında
gam önüne çıkar, yolunu keser.
• Rnsanda anlayıs da kalmasın vehim de! Güzel de yok olsun, çirkin de! Kuru da kalmasın yas da! Rste bu yüzden bizi
çekip sömüren "zaman timsahını" d üsün, ona göre davran!
502. Hayalinin sevdasına kapıldık da hayale döndük.
Sevgilim ya seninle bulusursak ne hale geliriz?
Fa´ulün, Fa´ilatün, Fa´ulün, Fa´ilatün
(c. 11, 1034)
• Sevgilim yapma, sevgilim etme! Ey pek kurnaz ay yüzlüm gitme! Ne olur bir kerecik olsun görünce insanın içi açılan
ugurlu yüzünü örtme!
• Sen Allah´ın bir deryasısın. Bütün halk, bütün yarattıkların balıklar gibi o deryanın içindeler. Onları kendinden
mahrum edersen, onları karaya atarsan hepsi birden ölür giderler.
• Senin askından deli olmus gönüle; "Yarın görüsürüz!" diye vaadde bulunma! Senin yarın deyisinden ötürü çıkan
feryadlar gökleri astı.
• Senin elinde olunca kendimizden geçeriz de basımızı ayagımızdan ayırdedemeyiz. Senin mestin olunca da, bas da
düser, sarık da!
• Senin lutufların, ihsanların pesindir, sikayet edilemez, ama agyarın, sevgimizi çekemeyenlerin gönüllerini hos etmek
için sikayet etmis gibi görünürüz.
• Ask bana; "Ey hoca ne istiyorsun?" diye sordu. Ona; "Mahmurun bası meyhanenin kapısından baska nereyi ister?"
dedim.
• Ey ask benim bütün ayıplarımı, kusurlarımı gördügün halde yine beni satın aldın. Bu ne kusurlu, ayıplı meta, bu ne
kusur görmeyen lütuf sahibi bir alıcı?
• Padisahların hepsi de altın bagıslarlar. Halbuki sen öyle bir padisahlar padisahısın ki, "can" bagıslarsın. Senelerce
önce ölmüs, çürümüs ölü bile senin yüzünden dirilir, mezardan bas çıkarır.
• Sevgilinin askı gönlümde ne elem bırakır, ne de keder! Kıskansa da can yolumu kesse, ben candan bile bıkarım.
• Sevgilinin bulutundan yagmur yagınca kumlarda bile yaseminler biter. Günesi parlayınca her yer güllük gülistanlık
kesilir.
• Sevgilim biz senin hayalinin sevdasına kapıldık da hayale döndük. Ya seninle bulusursak ne hale geliriz, kim bilir ne
oluruz?
• Hepimiz de meyhanede siseleri kırdık, ayaklarımız paralandı, tabanlarımız kesildi, bütün arkadaslar mest, hepimiz
mestiz. Sen düz yoldan baska bir yola sapma!
503. Arif kisi dünya nimetlerine doymustur da,
gökyüzü nimetine gönül vermistir.
Mef´ulü, Mefa´îlü, Mefa´îlü, Fe´ulün
(c. II, 1035)
• Ey altın sevdasına kapılan! Ey dünya nimetlerine asık olarak aglayıp inleyen zavallı! Ölüm gelmeyecek, kapıyı
çalmayacak mı sanıyorsun?
• Düsün ki sen sayı ile verilen nefeslerini bitirmek üzeresin. Esin ise bir baska koca düsüncesinde...
• Aklını basına al da ecel gelip kapıyı çalmadan önce, Hakk´ın emirlerine uy! Dînî ve insanî vazifelerini yerine getir!
• Adam olmaktan maksat, bakıs ve görüs sahibi olmaktır. Ey anlayısa, görüse, bakısa durmadan yagıp duran ilahî
rahmet!
• Ey nuru günese de, aya da bol bol vuran essiz varlık! Sen bizim gözümüze, görüsümüze güneste de, ayda da
bulunmayan baska bir nur ver!
• Arif kisinin hatırı dünya nimetlerine doymustur da baska bir nimete, gökyüzü nimetine gönül vermistir. 0 baska bir
seye asık olmustur.
*Arif kisi sunu anlamıstır ki, sen olmadıktan sonra, dünyanın suyunu içse, onun susuzlugu gitmez.
*Sen dünyaya asık olmussun, onun nimetlerine kapılmıssın. Bu yüzden de bütün gece uyumaktasın, aglayıp
inliyorsun. Hiç olmazsa seher vakti uyan da Allah´ı zikret!
• Geceleyin de, seher vakti de uyuyup kalmayanlar, günün birinde ansızın o hakîkat hazinesine kavusmuslardır.
• Hz. Musa bütün geceleri nur aradı da sonunda agacın tepesinde hiç görülmemis acayip bir nur gördü.
• Hz. Yakup canla, gönülle gecenin karanlık saçlarını yurt edindi de sonunda oglunun yanagını, saçını öptü.
• Fakat maksat Hakk idi. Ogul bahane idi. Hiç bir peygamberin canı bir insana asık olmaz.
• 0 Hz. Halil´in soyundandır. Batıla meyletmez. Fanî olan, batmaya mahkum olan sey onun gözüne diken kesilir.
• Ey can putu halini alan sevgili, güzel varlık! Sen bir resimden, bir kerpiçten ibaretsin. Senin Hakk´ı inkar etmen
tastan yontulmus puta tapanların yolundan baska nedir?
• Ey güzel gözleri nergisi çirkin bulan dilber! Bir an için olsun bana kulak ver, sana bir sey söyleyecegim.
• Ey gözü; "Bana neden oldu, keske olmasaydı!" gibi düsüncelere, kaygılara kapılmıs kisi! Ey dost! Sen su ana bak,
gelecegi bırak! Senin dostun sana pesin verilendir.
• Ben dudaklarımı kapadım. Sana söylecegimi göz yolu ile söylüyorum. Sarhoslugu fanî olan, gelip giden hersey, basa
yüktür, yük!
• Hayır, hayır! Söyleyemeyecegim. 0 görüs kusudur, acayip bir kustur. 0 hayırlara konmaz.
504. Hakk´ın sevdigi kuluna hitabı: "Ben senin yanındayım, beni uzakta sanma!"
Mef´ulü, Fa´ilatü, Mefa´îlü, Fa´ilat
(c. II, 1053)
• Senin yanındayım, beni uzak görme! Benim yanımdasın, benden ayrılma!
• Mimardan, yani kendini yaratandan uzak düsen kisinin isi yolunda, uygun olur mu?
• Benim gözümle neselenen göz parlar, keskinlesir, öteleri, gaybı görür. Duydugu manevî zevkden ötürü mahmurlasır.
• Rçinde benim rüzgarımın estigi, sevgimin dolastıgı gönülde, manevî güller açar, nurlarla dolu gül bahçesi olur.
• Bensiz sana bir parmak bal verseler, o bir parmak baldır ama yüzlerce arısı vardır.
• Bensiz seni bir ise, bir yere amir tayin etseler, binlerce memurdan beter hale gelirsin. Bir emir kulu olursun.
• Halk, insanlar karınca gibidirler. Biz ise Süleyman´ız. Sus, sırlı ol, gizlen.
505. Seninle beraber bulunmayınca, ben cenneti bile istemem.
Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilatün, Fa´ilat
(c. II, 1062)
• Senin yüzünü görmedikten sonra, yüzlerce dünya güzeli görmüsüm ne önemi var? Senin sözün olmadıktan, senden
bahsedilmedikten sonra yasayısın sırrının sırrını duysam ne isime yarar?
*Seni ne Hz. Adem rüyasında gördü, ne de onun neslinden gelenler, onun «sovu sopu! Ben senin güzelligini kimlere
sorayım? Bütün insanlara teker teker sorsam bile bir anlatan çıkmaz.
• Ey güzelliklerden bile gizli olan aziz varlık! Seninle beraber bulunmadıktan sonra, ben cennette sonsuza kadar
hürilerle dost olmusum. Devlet bana yar olmus, ben bunlardan hiç bir sey anlamam. Ben senden baska hiç bir sey
istemem.
Yunus Emre Hz.leri de
"Cennet cennet dedikleri
Bir kaç köskle bir kaç hüri
Rsteyene ver onları,
Bana seni gerek seni!" diye niyazda bulunmadı mı?
• Ben her an senin sekerler gibi tatlı öfkeni görmedikten, ballar gibi hos nazını çekmedikten sonra, ben mana
padi