zera
Tue 20 October 2009, 10:29 pm GMT +0200
Hayatta olanlar, eğer ahirete intikal eden yakınlarını seviyorlarsa, haram, günah işlemekten çok sakınmalıdır. Zira hayatta olanların yaHayatta olanlar, eğer ahirete intikal eden yakınlarını seviyorlarsa, haram, günah işlemekten çok sakınmalıdır. Zira hayatta olanların yaptıkları, ahirete intikal edenlere gösterilmektedir. Eğer iyi amelleri varsa, seviniyorlar, amelleri, yaşayışları uygun değilse üzülüyorlar. Hadis-i şerifte; (İnsanların yaptıkları işler, Pazartesi ve Perşembe günleri, ü teâlâya arzolunur. Enbiyaya, evliyaya ve ana-babaya Cuma günleri gösterilir. İyi işleri görünce sevinirler. Yüzlerinin parlaklığı artır. Kötü işlerinizi görünce üzülürler. ’tan korkun, ölülerinizi incitmeyin!) buyurulmuştur.
Cemaleddin-i Aksarayi hazretleri anlatır:
"Tabiinden Hasan-ı Basri hazretleri bir gün dergahta otururken ihtiyar bir kadın gelir ve;
-Efendi hazretleri, benim bir kızım vardı öldü. Hasretine dayanamıyorum. Bana bir dua öğret de rüyamda görüp hasretimi gidereyim der. Hasan-ı Basri hazretleri gerekeni yaptıktan sonra kadın gider. Fakat kadın, ertesi gün gözleri kan çanağı gibi olduğu halde ağlayarak tekrar dergaha gelir. Hasan-ı Basri hazretleri kadına;
-Niçin ağlıyorsun? diye sorunca kadın;
-Kızımı rüyada gördüm, ama üzerine katrandan bir elbise giydirmişler cayır cayır yanıyor cevabını verir. Hasan-ı Basri hazretleri ve yanında bulunanlar kendi sonlarının nasıl olacağını düşünerek ağlaşmaya başlarlar.
Aradan bir müddet geçtikten sonra Hasan-ı Basri hazretleri, rüyasında kendinin vefat ettiğini ve Cennete girdiğini görür. Cennette gezerken muhteşem bir köşk ve önünde bir kadın görür. O kadına;
-Yavrum sen hangi Peygamberin hanımı veya kızısın? diye sorar. Kadın;
-Efendim ben, bir Peygamberin hanımı veya kızı değilim. Geçen gün size gelip de sizden rüyasında kızını görmek isteyen kadının kızıyım cevabını verir. Hasan-ı Basri hazretleri;
-Kızım annen senin Cehennemde yandığını söylemişti. Halbuki sen yüksek makamlardasın. Bu makama nasıl ulaştın? diye sorar. Kadın;
-Efendim biz kabir hayatında beş yüz elli kişi azap görüyorduk. Bir mümin kabristana gelip on bir İhlas, on bir Felak, on bir Nas suresini okudu. Kabristanda yatan müminlerin ruhlarına bağışladı. ü teâlâ bize azap eden meleğe; "Benim âyetlerim ve adım hürmetine burada bulunan ve azap görenleri affettim. Onlara azap etmeyin ve birer makam verin" buyurdu. Onun için bu makama geldim cevabını verir.”
Vaktiyle bir kimse, ölen yakınının azapta olduğunu rüyada görür ve Mazhar-ı Can-ı Canan hazretlerine gelerek, azapta olan yakınının mağfiret olunması için dua etmesini istirham eder. Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri de, o kimsenin kurtulması için dua eder. Daha sonra o kimse, rüyada, ölen yakınının azaptan kurtulduğunu görür ve sebebini sorar. O da; “Mazhar-ı Can-ı Canan hazretlerinin duası bereketi ile, azaptan kurtuldum” cevabını verir.
İslam âlimlerinden İmam-ı Yafi'i hazretleri buyuruyor ki:
“Ölenleri iyi veya kötü halde görmek, Cenab-ı Hakkın bazı kullarına ihsan ettiği bir keşiftir. Dirilere nasihat vermek ve ölülere hayırlı bir iş yapılmasına vesile olmak içindir. Ölüleri görmek daha çok rüyada olmaktadır. Uyanık iken gören evliya da vardır.”
Ebu Bekr-i Ebheri hazretleri, bir gün bir cenazede bulunur ve ölenin yakınlarının çok ağladıklarına şahit olur. Bunun üzerine şu meale gelen bir şiiri okur; "Kendini unutmuş bir halde, ağlıyor ölünün haline. Halbuki o kimse, akıl ve fikir sahibi olsaydı, ölene değil, kendi bulunduğu hâle ağlardı."
Muhyiddin-i Arabi hazretleri, Ebu'l-Abbas Kastalani hazretlerinin naklettiği bir hadiseyi şöyle anlatmaktadır:
“Şeyh Ebü'-Rebi' hazretleri, yetmiş bin kelime-i tevhid okumuştu. Bir kimse adına veya bir kimseye bağışlamaya da niyet etmemişti. Bir gün bir cemaatle birlikte bir sofrada yemek yiyordu. Aralarında kalb gözü açık bir çocuk da vardı. Çocuk yemeğe elini uzatıp yiyeceği sırada aniden feryat etmeye başladı. Yemekten elini çekti. Ona,
-Niçin ağlıyorsun? dediklerinde;
-Şu anda Cehennemi ve annemin de Cehennemde azapta olduğunu görüyorum! Bu sebepten ağlıyorum! dedi. Şeyh Ebü'r-Rebi' hazretleri buyurdu ki:
-Bu sözleri duyunca içimden; "Ya Rabbi sen biliyorsun ki ben yetmiş bin defa "La ilahe ill" demiştim. O yetmiş bin kelime-i tevhidin sevabını bu çocuğun annesinin Cehennem azabından kurtulması için ona bağışladım diye niyet ettim. Ben içimden böyle niyet edince çocuk tebessüm etti, yüzü güldü ve;
-Annemi görüyorum. Cehennem ateşinden kurtuldu. Elhamdülillah! dedi. Sonra yemek yemeye başladı.”
Netice olarak, ölen yakınlarımızı seviyorsak, onları üzecek kötü amellerden sakınmamız ve onlara dua etmemiz, sadaka vererek, hayır, hasenat yaparak imdatlarına koşmamız lazımdır.ptıkları, ahirete intikal edenlere gösterilmektedir. Eğer iyi amelleri varsa, seviniyorlar, amelleri, yaşayışları uygun değilse üzülüyorlar. Hadis-i şerifte; (İnsanların yaptıkları işler, Pazartesi ve Perşembe günleri,Allah ü teâlâya arzolunur. Enbiyaya, evliyaya ve ana-babaya Cuma günleri gösterilir. İyi işleri görünce sevinirler. Yüzlerinin parlaklığı artır. Kötü işlerinizi görünce üzülürler.Allah ’tan korkun, ölülerinizi incitmeyin!) buyurulmuştur.
Cemaleddin-i Aksarayi hazretleri anlatır:
"Tabiinden Hasan-ı Basri hazretleri bir gün dergahta otururken ihtiyar bir kadın gelir ve;
-Efendi hazretleri, benim bir kızım vardı öldü. Hasretine dayanamıyorum. Bana bir dua öğret de rüyamda görüp hasretimi gidereyim der. Hasan-ı Basri hazretleri gerekeni yaptıktan sonra kadın gider. Fakat kadın, ertesi gün gözleri kan çanağı gibi olduğu halde ağlayarak tekrar dergaha gelir. Hasan-ı Basri hazretleri kadına;
-Niçin ağlıyorsun? diye sorunca kadın;
-Kızımı rüyada gördüm, ama üzerine katrandan bir elbise giydirmişler cayır cayır yanıyor cevabını verir. Hasan-ı Basri hazretleri ve yanında bulunanlar kendi sonlarının nasıl olacağını düşünerek ağlaşmaya başlarlar.
Aradan bir müddet geçtikten sonra Hasan-ı Basri hazretleri, rüyasında kendinin vefat ettiğini ve Cennete girdiğini görür. Cennette gezerken muhteşem bir köşk ve önünde bir kadın görür. O kadına;
-Yavrum sen hangi Peygamberin hanımı veya kızısın? diye sorar. Kadın;
-Efendim ben, bir Peygamberin hanımı veya kızı değilim. Geçen gün size gelip de sizden rüyasında kızını görmek isteyen kadının kızıyım cevabını verir. Hasan-ı Basri hazretleri;
-Kızım annen senin Cehennemde yandığını söylemişti. Halbuki sen yüksek makamlardasın. Bu makama nasıl ulaştın? diye sorar. Kadın;
-Efendim biz kabir hayatında beş yüz elli kişi azap görüyorduk. Bir mümin kabristana gelip on bir İhlas, on bir Felak, on bir Nas suresini okudu. Kabristanda yatan müminlerin ruhlarına bağışladı. ü teâlâ bize azap eden meleğe; "Benim âyetlerim ve adım hürmetine burada bulunan ve azap görenleri affettim. Onlara azap etmeyin ve birer makam verin" buyurdu. Onun için bu makama geldim cevabını verir.”
Vaktiyle bir kimse, ölen yakınının azapta olduğunu rüyada görür ve Mazhar-ı Can-ı Canan hazretlerine gelerek, azapta olan yakınının mağfiret olunması için dua etmesini istirham eder. Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri de, o kimsenin kurtulması için dua eder. Daha sonra o kimse, rüyada, ölen yakınının azaptan kurtulduğunu görür ve sebebini sorar. O da; “Mazhar-ı Can-ı Canan hazretlerinin duası bereketi ile, azaptan kurtuldum” cevabını verir.
İslam âlimlerinden İmam-ı Yafi'i hazretleri buyuruyor ki:
“Ölenleri iyi veya kötü halde görmek, Cenab-ı Hakkın bazı kullarına ihsan ettiği bir keşiftir. Dirilere nasihat vermek ve ölülere hayırlı bir iş yapılmasına vesile olmak içindir. Ölüleri görmek daha çok rüyada olmaktadır. Uyanık iken gören evliya da vardır.”
Ebu Bekr-i Ebheri hazretleri, bir gün bir cenazede bulunur ve ölenin yakınlarının çok ağladıklarına şahit olur. Bunun üzerine şu meale gelen bir şiiri okur; "Kendini unutmuş bir halde, ağlıyor ölünün haline. Halbuki o kimse, akıl ve fikir sahibi olsaydı, ölene değil, kendi bulunduğu hâle ağlardı."
Muhyiddin-i Arabi hazretleri, Ebu'l-Abbas Kastalani hazretlerinin naklettiği bir hadiseyi şöyle anlatmaktadır:
“Şeyh Ebü'-Rebi' hazretleri, yetmiş bin kelime-i tevhid okumuştu. Bir kimse adına veya bir kimseye bağışlamaya da niyet etmemişti. Bir gün bir cemaatle birlikte bir sofrada yemek yiyordu. Aralarında kalb gözü açık bir çocuk da vardı. Çocuk yemeğe elini uzatıp yiyeceği sırada aniden feryat etmeye başladı. Yemekten elini çekti. Ona,
-Niçin ağlıyorsun? dediklerinde;
-Şu anda Cehennemi ve annemin de Cehennemde azapta olduğunu görüyorum! Bu sebepten ağlıyorum! dedi. Şeyh Ebü'r-Rebi' hazretleri buyurdu ki:
-Bu sözleri duyunca içimden; "Ya Rabbi sen biliyorsun ki ben yetmiş bin defa "La ilahe ill" demiştim. O yetmiş bin kelime-i tevhidin sevabını bu çocuğun annesinin Cehennem azabından kurtulması için ona bağışladım diye niyet ettim. Ben içimden böyle niyet edince çocuk tebessüm etti, yüzü güldü ve;
-Annemi görüyorum. Cehennem ateşinden kurtuldu. Elhamdülillah! dedi. Sonra yemek yemeye başladı.”
Netice olarak, ölen yakınlarımızı seviyorsak, onları üzecek kötü amellerden sakınmamız ve onlara dua etmemiz, sadaka vererek, hayır, hasenat yaparak imdatlarına koşmamız lazımdır.ptıkları, ahirete intikal edenlere gösterilmektedir. Eğer iyi amelleri varsa, seviniyorlar, amelleri, yaşayışları uygun değilse üzülüyorlar. Hadis-i şerifte; (İnsanların yaptıkları işler, Pazartesi ve Perşembe günleri,Allah ü teâlâya arzolunur. Enbiyaya, evliyaya ve ana-babaya Cuma günleri gösterilir. İyi işleri görünce sevinirler. Yüzlerinin parlaklığı artır. Kötü işlerinizi görünce üzülürler.Allah ’tan korkun, ölülerinizi incitmeyin!) buyurulmuştur.