- Diplomasi ve Mektuplar

Adsense kodları


Diplomasi ve Mektuplar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sat 19 December 2009, 10:06 pm GMT +0200
Diplomasi ve Mektuplar

DİPLOMASI VE MEKTUPLAR..
Peygamber Efendimizin Hükümdarlara Mektup Gönderişi






Siyer alimleriyle sahih hadis kitaplarının ortak görüşüne gö re hükümdarlara ve emirlere mektup gönderilmesi Hudeybi-ye´den sonra ve Mekke´nin fethinden önce olmuştur. Ancak bu alimler, Hudeybiye sulhunun yapılmasından sonra mı, yoksa Umretul Kazadan veya Mu´te savaşından sonra mı bu mektup ların gönderilmiş olduğu konusunda görüş ayrılığına düşmüş lerdir. Bizim tercih ettiğimiz görüşe göre Umretul Kazadan sonra ve Mu´te savaşından önce hükümdarlarla emirlere Pey gamber efendimiz tarafından mektuplar gönderilmiştir. Zira Amr bin As Habeşistan´a hicret maksadıyla Umretul Kazadan sonra Mekke-i Mükerreme´den çıkıp yola koyulmuş, Habeşis tan´da, Resullah (s.a.v.) efendimizin Necaşi´ye gönderdiği elçi ile karşılaşmıştı. Nitekim Medine-i Münevvere´ye gidişi esna sında da Halid bin Velid´le karşılaşmıştı. Halid bin Velid Mekke-i Mükerreme´ye gitmek ve Peygamber efendimize Umretül Kaza´dan hemen sonra tabi olmak, onun davet yolundaki sözle rine uymak istiyordu. Tarihi kronolojiden de kesinlikle anlaşıl dığına göre Peygamber efendimiz Mu´te savaşından Önce Bi zans imparatoruna ve Şam´daki Gassan emirine mektup gön­dermiştir. Çünkü Mu´te savaşı, Şam´da müslüman olan bazı kimselerin Şam valisi tarafından öldürülmesi sebebiyle vuku bulmuştu. Ayrıca Peygamber efendimizin Gassan emirine gön derdiği elçinin Öldürülmesi de bu savaşın sebeplerinden biri idi. Sebep, müsebbepten önce geldiğine göre mektubun gönderilme si, elbetteki müsebbebinden, yani Mu´te savaşından Önce olma sı gerekiyordu ki, bunun böyle olduğunda da kuşku yoktur.

Bütün bunların ötesinde sahih sünnetten de açıkça anlaşıl dığına göre hükümdarlara mektup gönderilmesi Mu´te savaşın dan önce vuku bulan bir olaydır. Müslim, Enes bin Malik´ten rivayet eder ki; Resullah (s.a.v.), Mu´te savaşından Önce Bizans imparatoruna ve Acem hükümdarına, ayrıca Necaşi ile diğer bütün zorba hükümdarlara mektup göndererek onları İslama davet etmiştir.



Peygamber Efendimizin Heraklius´a Mektubu Göndermesi ve Bunun Sunucu


Resulullah (s.a.v.) efendimiz şu içerikteki bir mektubu Dıhye bin Halife vasıtasıyla Heraklius´a göndermişti: "Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla, Allah´ın kulunun oğlu ve elçisi Muhammed´den Bizans´ın büyüğü Heraklius´a.... Hidayete tabi olanlara selam olsun.

İmdi ben seni islam daveti ile çağırıyorum. Müslüman ol se lamete kavuş. Allah sevabını da iki kez versin. Eğer yüz çevirir sen tebaanın vebalı senin boynuna olur. "Ey kitap ehli, bizim ve sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin: Yalnız Allah´a tapa lım ona hiç bir şeyi ortak koşmayalım. Biriniz diğerine Al lah´tan başka tanrı edinmesin." Eğer yüz çevirirlerse: "Şahit olun biz müslümanlarız!" deyin." (ali imran: 64)

Bu mektubun. Bizans´ta, Şam halkı arasında ve Kureyş müş rikleri nezdinde büyük bir etkisi oldu. Heraklius bu mektubu hükümdarlığının başına bela getirecek birinden değil de, sanki kendisine işiyle ilgili bir haberi getiren kimseden alan bir alim ve bilgin kişi edasıyla teslim aldı. Savaşlardan, kahramanlık lardan, Peygamberlerin haberlerinden ve astronomiden anla yan bir kimseydi. Etrafındaki ümera ve patrikler olmasaydı, o hakikati Hıristiyanlığın vasıtasıyla yaymak isteyen Hıristiyan bilginlerinden biri idi. Bu mektup kendisine ulaşınca Şam´da Peygamber efendimizin kavmi hakkında araştırmalar yaptırdı. Mekke-i mükerremeden gelen bir ticaret heyetinin, yanına ça-ğırılmasını emretti. Yanına getirilen ticaret heyetinin başında Ebu Süfyan bulunuyordu. Bu heyeti kendi meclisine davet etti. Heraklius´un çevresinde Bizans büyükleri bulunmaktaydılar. Sonra Ebu Süfyan´la beraberindeki Kureyşlileri yanına çağırttı. Bir tercüman da getirtti. Şimdi bu olayı Buhari de nakledildiği şekilde anlatalım:

Heraklius: "Peygamber olduğunu iddia eden şu adam (Hz. MuhammedYe neseb bakımından en- yakın olanınız kimdir?" diye sordu.

Ebiı Süfyan: "Ona en yakın olan benim." dedi. Heraklius: "Şu adamı bana yaklaştırın" dedi. Ve adamları da Ebu Süf-yan´ı Heraklius´un yanı başına getirdiler. Sonra Heraklius ter cümanına şöyle dedi: "Ben bu adama peygamber olduğnu iddia eden o kişi hakkında soru soracağım. Eğer bana yalan cevap verirse siz yalan söylediğini bana bildirin".

Ebu Süfyan da: "Allah´a andolsunki o Araplar arasında Ebu Süfyan´ın yalan soyediğine dair bir haber yayılmayacak olsay dı, mutlaka Muhammed hakkında yalan söylerdim." dedi. Ebu Süfyan diyorki, Heraklius´un bana sorduğu ilk soru şuydu:

- Onun (Muhammed´in) aranızdaki soyu nasıldır?

- Yüksek bir soydandır.

- Onun bu söylediklerini sizden önce herhangi bir kimse söy lemiş midir?

- Hayır.

- Babaları ve dedeleri arasında hükümdar olan kimse var mıydı?

- Hayır.

- insanların şereflileri mi, yoksa zayıf ve güçsüz olanları mı ona uydular?

- Hayır. Sadece zayıf ve güçsüz olan kimseler ona uydular.

- Ona uyanların sayısı artıyor mu, yoksa azalıyor mu?

- Hayır, aksine artıyorlar.

- Ona uyduktan sonra dininden kızarak irtidat eden herhan gi bir kimse görüldü mü?

- Hayır.

- Bu sözleri (islamiyetle ilgili şeyleri) söylemesinden Önce onu yalancılıkla itham ettiğiniz vaki olmuş mudur?

- Hayır.

- O hiç hıyanet eder mi?

- Hayır. Uzun zamandan beridir, bir arada yaşadığımız hal de onun hıyanet yaptığını bilmiyoruz. Onun hakkında bu ceva bı vermekten başka söyleyecek bir şey bulamıyorum.

- Onunla hiç savaştınız mı?

- Evet.

- Onunla nasıl savaştınız?

- Savaş halidir bu, bazen o bizi yendi. Bazen de biz onu yen dik.

- Size neyi emrediyor?

- Allah´a kulluk etmemizi, ona ortak koşmamamızı, iffetli ol mamızı, akrabalık bağlarını muhafaza etmemizi bize emredi yor.

Bundan sonra Heraklius tercümanına şöyle dedi: "Ona (Ebu Süfyan´a) de ki, ben senden onun soyunu sordum, iyi soylu ol duğunu söyledin. Peygamberler ise daima iyi soylu kimselerden çıkar. Atalarından herhangi birinin böyle bir davada bulunup bulunmadığını sordum. Hayır dedin. Çünkü atalarından biri bu davada bulunsaydı, o da o çığırı izlemiş olabilirdi. Atala rından herhangi birinin hükümdarlık yapıp yapmadığını sor dum, hayır dedin. Halbuki eğer atalarından biri hükümdarlık yapmış olsaydı bu da onun varisi olmak peşindedir, diyecek tim. Hiç yalan söylediğini gördünüz mü diye sordum, hayır de din. Ben şuna kaniyim ki eğer bir kimsû insanlara iftira ede mezse Allah´a hiç iftira edemez. Sana eşraf ve ileri gelenleri mi, yoksa zayıf güçsüz avam tabakası mı ona tabi oluyor, diye sor dum. Avam tabakası, zayıf ve güçsüz kimseler ona tabii oluyor lar, dedin, peygamberlerin tabileri de daima böyleleri oluyor. Kendisine tabi olanların sayısı artıyor mu, azalıyor mu, diye sordum. Artıyor dedin. îman işi ise tamamlanıncaya kadar hep böyledir. Dinine girdikten sonra ve dinini beğenmemezlikten

Ötürü tekrar irtidat edip dininden donen oluyor mu, dedim. Hayır dedin, iman da öyledir. Aydınlığı ve coşkusu bir kalbe girdi mi, artık çıkmaz. Sana sözüne vefa etmez ve hiyanet eder mi diye sordum. Hayır dedin. Peygamberler de daima ahde ve fa eden doğru sözlü kimselerdirler. Hıyanet etmezler. Size nele ri tavsiye ve emrediyor diye sordum, Allah´a ibadet etmeyi ve ona ortak koşmamayı, putlara tapmamayı, namaz kılmayı, doğru sözlü olmayı, iffetli davranmayı emredip tavsiye buyur duğunu söyledin. Eğer bu dediklerinin hepsi doğru ise hiç şüp hen olmasın ki yakında şu iki ayağımın bastığı yerleri dahi o alacaktır. Esasen onun çıkacağını biliyordum. Fakat sizden olacağını zannetmiyordum, Eğer ona herhangi bir engelle kar şılaşmadan ulaşacağımı bilseydim. Onunla görüşmek için bü tün zorluklara katlanıp yanma giderdim. Eğer yanında olsay dım onun ayaklarına su dökerdim."

Heraklius´un bu sözleri, Peygamber efendimizin müşrik düş manı Ebu Süfyan´m kalbine de tesir etmiş ve şöyle demişti:

"Ebu Kebşe´nin oğlu (Muhammed´in) davası, önüne geçileme yecek kadar duyulup kuvvetlenmiştir.[1] Baksanıza Beni Asfer (yani Bizans) hükümdarı bile ondan korkuyor, dedim ve o gün den sonra ben müslüman oluncaya kadar bu davetin gerçekle şeceğine inandım."

Peygamber efendimizin bu mektubu Heraklius´u etkilemişti. Görüyoruz ki o bu mektuptaki bütün hakikatleri doğrulamış ve İslama yönelmiştir. Peygamber efendimizin getirdiği dini kabu le eğilimli olmuştur. Ancak hakka teslim olup islamiyeti bir din olarak kabul etmiş midir?! İfadelerinden anlaşıldığına göre o bu yolda bir çaba sarfetmişse de kavmi bunu kabul etmemiştir, îslamiyeti kabul edip hükümdarlık tahtından inmekle bu taht ta kalarak islamiyeti kabul etmemek arasında bir seçim yap mış ve neticede islamiyeti kabul etmeksizin hükümdarlık tah tında kalmayı seçmiştir. Böylece hidayet karşılığında sapıklığı satın almış ve ticareti Allah katında ziyan etmiştir.

Hadiseyi, olması gerektiği gibi değil de olduğu gibi naklede lim. Çünkü bu bir ibtila idi: Önceki sayfalarda da ifade ettiği miz gibi Heraklius bilgin bir kimseydi. Astronomiden, savaşlardan anlardı. Kudüs´den geldiğinde Ebu Süfyan ve beraberinde ki Kureyşli tüccarlar heyetiyle buluştu. Bazı patrikleri, yüzüne bakıp durumunu beğenmeyince sebebini sordular. O da:" Yıl dızlara bakarken sünnetlilerin hükümdarının zuhur ettiğini gördüm" dedi. Yapılan araştırma neticesinde Arapların sünnet olduklarını kendisine bildirmişlerdi. Heraklius bunun üzerine: "îşte Arapların hükümdarı (Hz. Peygamber) zuhur etmiştir." dedi. Bunu Öğrenmek için Bizans´ta kendisi gibi bilgin bir vali sine mektup yazmış ve durumu öğrenmesini istemişti. Sonra Humus´a doğru hareket etmiş, henüz oraya tam yerleşmemiş ken Peygamber efendimizin mektubu gelip kendisine teslim edilmişti.

Bütün bunlardan anlıyoruz ki Heraklius´un kafasında Pey gamber efendimizin zuhur ettiğine dair işaretler belirmişti. Fa kat o, Peygamber efendimizi bir hükümdar olarak görmüştü. Ancak Cenab-ı Allah ona bundan daha büyük bir makamı bah setmişti. Bu makam, dünya ve ahiretin hayırlarını getiren nü büvvet makamı idi.

Heraklius´un sahip olduğu bu bilgi kişisel çabasıyla meyda na gelen bir birikim veya kendisine dair başkası tarafından ile tilmiş bir haber yoluyla da olmuş olsa Pegamber efendimizin mektubu ona tesir etmişti. Mektup kendisine geldiği esnada hakkı kabul etmeye meyletmişti. Peygamber efendimizin mek tubundaki ifadelerin hak olduğuna kanaat getirmişti. Kavmi nin önde gelen adamlarını yanına çağırarak islamiyeti onlara arzetmek istemişti. Humus´taki köşküne Bizans ekabirini ça ğırdı. Toplantı için gelen büyükler, meclisteki yerlerini aldıktan sonra kapıların kapatılmasını emreden Heraklius, onlara hita ben şöyle dedi: "Ey Rum topluluğu! kurtuluşu ve doğru yolu bulmak ister misiniz? Hükümdarınızın başınızda kalmasını arzu eder misiniz? Eğer böyle bir arzunuz varsa, şu Peygambe re tabi olun!". Onun bu sözleri üzerine etrafındaki yönetici ve kumandanlar vahşi eşekler gibi kapılara seğirttiler. Ancak ka pıların kilitli olduğunu gördüler. Heraklius, onların islamdan ve Hz. Peygamberden nefret ettiklerini görünce imanlarından ümit kesti ve onlara "yanıma gelin" dedi. Kendi niyetini gizle yerek onlara bu defa şöyle dedi: uBen deminki sözlerimi, sizleri denemek ve dininize ne kadar bağlı olduğunuzu anlamak için söyledim. Gördüm ki hepiniz dininize bağlı kimselersiniz." Böy le dedikten sonra etrafındakiler bu defa ona secde ettiler ve onun hükümdarlığına razı oldular.

îşte böyle... şekavet hidayete galip geldi. Hakkın nuru Heraklius´un gözleri önünde parlayıp ışık saçmış, onun doğru yola girmesine vesile olmuş iken hükümdarlık ve saltanat buna en gel olmuştu. Nuru gördükten sonra karanlıklara sapmıştı. Hi dayeti bulduktan sonra dalalet yoluna girmişti. Şam´daki müs-lümanların öldürülmesini; Mute, Tebuk ve bunlardan sonra Yermuk´te müslümanlara karşı savaşa girişmek içinde ordu ha zırlanmasını emretmişti. Mektubun Heraklius ve kavminin ile ri gelenleri üzerinde tesiri ne olursa olsun, islamiyetin Bizans içinde ve Şam´da tanınmaya başlandığı ve insanların sohbet ko nusu haline geldiği kesindi. Heraklius´un kendi milletinin bü yüklerine tanıttığı islam nuru, karşısındaki engeller ne kadar yoğun olursa olsun, her zaman karanlıkları yırtıp açığa çıka caktı. Her ne kadar hemen iman etmedilerse de bu Peygamber mektubu ürün vermeye başlamıştı. Semereleri hemen o anda değilse de ileride görülecekti. îleri dediğimiz şey de dünyanın Ömrüne göre pek yakındır. Her ne kadar başkaları bilmese dahi Bizanslıların bir kısmı iman etmişlerdi. Rivayete göre Herakli-us´a Peygamber efendimizin mektubu geldiğinde o mektubu, yanında bulunan baş piskoposa vermişti. Baş piskopos mektu bu okuduktan sonra şöyle dedi: "Allah´a andolsunki bu, Musa ve İsa´nın bize müjdeledikleri ve bizim beklemekte olduğumuz Peygamberdir." Heraklius: "O halde bana ne tavsiye edersin ey peder?" diye sorunca baş Piskopos: "Ben kendim o peygamberi tasdik edip kendisine uyacağım" dedi. Heraklius: "Evet o pey gamberdir. Ancak onu tasdik etmeye ve ona tabi olmaya mukte dir değilim. Evet, Peygamber olarak tanırsam hükümdarlığım elimden gider ve Bizanslılar da beni Öldürürler" dedi.

Şu halde Peygamber efendimizin mektubu bir vadideki cılız bir çağlıktan ibaret kaldı, diyemeyiz. Aksine o mektubun yan kıları görüldü ve bu yankılar sonraları zuhur ettiler.