ehlidunya
Wed 2 May 2012, 04:00 pm GMT +0200
Dinliyormuş gibi yapmak
Sosyal hayatın çeşitli sahnelerinde farklı kimlikler ve farklı oyunlar sergilenir. Meselâ bulunduğunuz ortamda yaşanılanları incelediğinizde çok ilginç manzaralara şahit olur, tuhaf diyaloglara kulak misafirliği yapar, durum tahlillerinde bulunabilirsiniz. Ve ne kadar çok hikâyeye ortak olursanız o kadar çoğalırsınız. Öyle ki duyduğunuz her hikâyenin devamını siz tamamlayacak kertede bir hayat erbabı olmuşsunuzdur da haberiniz yoktur.
En zengin, renkli, enteresan senaryolara kuaförlerde, toplu taşıma araçlarında ve bankada sıra beklerken rastlayabilirsiniz. Bazen dayanamaz, söze karışır, bir iki kelâm ile düşüncelerinizi paylaşırsınız.
Eğer karşınızdaki, muhabbete aç biriyse bir çırpıda hayatını, başından geçen onca talihsiz serüveni, çektiği sıkıntıları size aktarıverir. Anlatılanlar gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçedursun, arada bir iki teselli babından söz söyleyecek olsanız da işe yaramaz. İçinde biriktirdiği her ne varsa birine ulaştırmak ister. Zira muhatabınız “anlatmaya” açtır ve “dinlenilmek” için yanıp tutuşmaktadır.
Dinlemek eylemi pek çok hayatî maksatlar taşır özünde. Önemsemek, ciddiye almak, umursamak, ilgilenmek… Bu amaçlar çift yönlü olarak muhatabımıza ne kadar değer verdiğimizi ve duyduğumuz ilginin kalitesini gösterir.
Bugün, sıkça yaşadığımız iletişim kopukluğunun temelinde “birbirini dinlememek” yatıyor.
Anne çocuğunu, erkek karısını, öğrenci öğretmenini, arkadaşlar birbirini dinlemiyor.
Herkes dinliyormuş gibi yapıyor.
Rol icabı oynanan fiil haliyle oluyor yapmacık. Çok çabuk kokusu çıkar. Çirkef koku yayıldıkça, ruhlara dokundukça huzursuzluk dalgası insanoğlunu sarıp sarmalar.
Bundandır, kalabalıklar içinde yalnızlıktan boğulan insanların canhıraş çığlıklarını işitişimiz.
Ve göz göre göre kulağımızı, gözümüzü, gönlümüzü kapatışımız bireyselleştiğimizin en acı delilidir.
Psikolog randevuları, çuvalla paralar harcayarak anlatma ihtiyacımızı giderme servisidir.
Şimdi durup bir düşünün. En son kimi can kulağıyla dinlediniz?
Saliha FERŞADOĞLU
Sosyal hayatın çeşitli sahnelerinde farklı kimlikler ve farklı oyunlar sergilenir. Meselâ bulunduğunuz ortamda yaşanılanları incelediğinizde çok ilginç manzaralara şahit olur, tuhaf diyaloglara kulak misafirliği yapar, durum tahlillerinde bulunabilirsiniz. Ve ne kadar çok hikâyeye ortak olursanız o kadar çoğalırsınız. Öyle ki duyduğunuz her hikâyenin devamını siz tamamlayacak kertede bir hayat erbabı olmuşsunuzdur da haberiniz yoktur.
En zengin, renkli, enteresan senaryolara kuaförlerde, toplu taşıma araçlarında ve bankada sıra beklerken rastlayabilirsiniz. Bazen dayanamaz, söze karışır, bir iki kelâm ile düşüncelerinizi paylaşırsınız.
Eğer karşınızdaki, muhabbete aç biriyse bir çırpıda hayatını, başından geçen onca talihsiz serüveni, çektiği sıkıntıları size aktarıverir. Anlatılanlar gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçedursun, arada bir iki teselli babından söz söyleyecek olsanız da işe yaramaz. İçinde biriktirdiği her ne varsa birine ulaştırmak ister. Zira muhatabınız “anlatmaya” açtır ve “dinlenilmek” için yanıp tutuşmaktadır.
Dinlemek eylemi pek çok hayatî maksatlar taşır özünde. Önemsemek, ciddiye almak, umursamak, ilgilenmek… Bu amaçlar çift yönlü olarak muhatabımıza ne kadar değer verdiğimizi ve duyduğumuz ilginin kalitesini gösterir.
Bugün, sıkça yaşadığımız iletişim kopukluğunun temelinde “birbirini dinlememek” yatıyor.
Anne çocuğunu, erkek karısını, öğrenci öğretmenini, arkadaşlar birbirini dinlemiyor.
Herkes dinliyormuş gibi yapıyor.
Rol icabı oynanan fiil haliyle oluyor yapmacık. Çok çabuk kokusu çıkar. Çirkef koku yayıldıkça, ruhlara dokundukça huzursuzluk dalgası insanoğlunu sarıp sarmalar.
Bundandır, kalabalıklar içinde yalnızlıktan boğulan insanların canhıraş çığlıklarını işitişimiz.
Ve göz göre göre kulağımızı, gözümüzü, gönlümüzü kapatışımız bireyselleştiğimizin en acı delilidir.
Psikolog randevuları, çuvalla paralar harcayarak anlatma ihtiyacımızı giderme servisidir.
Şimdi durup bir düşünün. En son kimi can kulağıyla dinlediniz?
Saliha FERŞADOĞLU