- Dinleme Sanatı

Adsense kodları


Dinleme Sanatı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
rabia
Wed 24 March 2010, 05:25 pm GMT +0200
Dinleme Sanatı

Mustafa Öz
Dinleme, hayatımızda çok önemli bir yer tutar. Bir konferans veya sohbette iken veya bir videokaseti seyrederken, sadece görmekle kalmaz, dinler ve tepkimizi ona göre gösteririz. Eğer dinlemesini bilmiyorsak, sürekli yanlış anlama ve hatalı değerlendirme ihtimali var demektir. Hayatımızda çok önemli bir yere sahip olan dinlemenin, dikkatlice ele alındığında bir san’at olduğu ve bir şey dinlerken bir san’at icra ediyormuş gibi davranmamız gerektiği ortaya çıkacaktır.

Dinleme, iki yönlü bir cadde gibidir. Konuşmacı, dinleyicilerin anlamasına yardımcı olmak için, anlamanın temel kaidelerine uymalı, dinleyiciler de konuşmacının mesajını anlamak için ipuçlarını yakalamayı bilmelidir. Bir konuşmacıya karşılık aynı anda birden fazla dinleyicinin olabileceğini unutmayın. Bu durumda, eğer bir iletişim için gerekli olan kaidelere uyulmazsa, dinleyicilerin aldıkları bilgi birbirleriyle aynı olabileceği gibi, çok kuvvetli bir ihtimalle, farklı da olabilir.

Herkes aynı dinleme kabiliyetinde yaratılmamıştır. Fakat herkes, dinlemeyi öğrenmek için çalışabilir. Dinleme, hayatımızda farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bazen bir arkadaşımızı, bazen bir konferansta konuşmacıyı veya TV’de bir programı seyrediyor olabiliriz. Şimdi iyi bir dinlemenin nasıl gerçekleştirilebileceğini görelim:

İkili diyaloglar: Günlük hayatımızda arkadaşlarımızla karşılıklı konuşmalarımız, toplumdaki insanlarla temaslarımız olur. Bu tür diyaloglarda genellikle samimiyet hâkimdir. Böyle samimi bir yerde muhatabımıza karşı takınacağımız tavır, onu teşvik etmesinin yanı sıra ona değer verdiğimiz de göstermelidir. Çoğu zaman mütebessim bir çehre, bu söylediklerimizi temin ettiği gibi, sağlam dostlukların kısa zamanda kurulmasını da sağlar. Ancak takınacağımız tavrı, konuştuğumuz mevzunun muhtevası ve muhatabımızın ruh haletine uygun olarak ayarlamalıyız. Size iflas ettiğini veya işten atıldığını söyleyen bir dostunuzu mütebessim bir çehre ile dinleyemeyeceğiniz de muhakkaktır.

Bazen de karşımızdakine yardımcı olmak için dinleriz. Zira insan sevdiği, değer verdiği kişilerin problemlerini çözmede yardımcı olmak ister.

Bir kimseye faydalı olabilmenin tek yolu, karşımızdakini dikkatle dinlemek ve onunla kalben ve kafaca beraber olmaktır. Bir kimseyi dikkatli bir şekilde, onun isteklerini duyarak, hissederek dinlemek, dostluklarda çok önemlidir. Böyle yapmakla her şeyden önce konuşana büyük bir huzur ve güven sağlarsınız. Zira siz, onu gerçekten anlamak için dinliyorsunuzdur. Ayrıca, kişinin iç dünyasına nüfuz edip, konuşma ve dinleme esnasında gizli kapaklı kalmış yanları daha sağlam temeller üzerine kurmuş oluruz.

Ayrıca ikili diyaloglar da konuşmacıya karşı, konuşmasını bitirmesine izin verecek toleransta olmalı, konuşmasını kesmekten mümkün olduğu kadar kaçınmalıyız. Karşımızdakinin konuşmasına dikkat etmeli ve hakikatin başka bir şekilde ifade edilebileceğini dikkate almalı, söyledikleri hakkında hemen reaksiyon göstermemeliyiz.

Sohbet Toplantıları ve Konferanslar: Konferans ve benzeri toplantılar, bilgi edinmek için oldukça elverişli fırsatlardır. Çünkü konuşmacılar genellikle sahalarında uzman kişiler arasından seçilirler ve derin tefekkür ve araştırma neticesinde elde ettikleri bilgi birikimlerini dinleyiciye aktarırlar. Bu tür konuşmaları dinlerken dikkat etmemiz gereken noktalar şunlardır:

a) Konferans veya sohbette anlatılacak mevzu hakkında fazla bilgimiz yoksa, daha önceden mevzuyla ilgili temel bazı konuları okumalıyız. Böylece konuşmacının vereceği bilgiler, belli bir temel üzerine inşa edilmiş olur.

b) Fiziki olarak dinlemeye hazır olmalıyız. Etrafımızda dinlemeyi zorlaştıran sıkışık oturma, dışarıdan gelen gürültü, aşırı soğuk veya sıcaklık gibi faktörleri mümkün olduğu kadar azaltmalıyız.

c) Mümkün olduğu kadar ön tarafta oturmalıyız. Böylece dikkatimizi konuşma üzerinde yoğunlaştırmak ve konuşmacıya yakın oturulduğunda onun “vücut dili” ile ifade ettiği şeyleri anlamak mümkün olacaktır. Yüz ifadeleri, mimikler ve el hareketleri konuşmacının anlatmak istediklerini (ve anlatmaktan kaçındığı şeyleri) anlamamızda bize en az kelimeler kadar yardımcı olurlar.

d) Konuşmacının söylediklerine konsantre olmalıyız. Mümkün olduğu kadar başka şeyler düşünmemeliyiz. Verilen bilgi üzerinde yoğunlaşmalıyız.

e) Söylenenlere gösterdiğimiz reaksiyonla kendi dikkatimizi dağıtmamalıyız.

f) Mesajı anlayamazsak, konuşmacıdan konuyu açmasını isteyebiliriz.

g) Bir konuşmayı dinlerken kendi düşüncelerimizi bastırmalıyız. Konuşma bittikten sonra soracaklarımızı düşünmeliyiz. Anlatılan fikirleri dinlemeli, sunuluşundaki olumsuzlukları değil, mesajın içindeki olumlu noktaları almalıyız.

MESAJI DOĞRULAMA

Dinlemek, insanı mutlaka anlamaya götürmez. Dinlediğini doğru bir şekilde anlamak, eğer varsa yanlış anlamaları düzeltmek, “geri iletim” tekniğini uygulamakla mümkün olur. Bir kimseyi dinlerken, onun demek istediği ile bizim anladığımızın aynı olup olmadığını denetlemeye “geri iletim” adı verilir. Geri iletim, sözlerle yapılabildiği gibi, yüz ifadeleri, bedenin duruşu ve ses tonundaki değişmelerle de yapılabilir. Anladığını geri iletim yoluyla ileten bir kişi, iyi bir dinleyicidir.

Dinlemede geri iletimin kullanılması, dinleme hadisesini aktif kılar. Aktif dinlemede dinleyen kişi, konuşanın söylediklerini açarak geri iletir. Böylelikle konuşan, dinleyenin neyi ne kadar anladığını öğrenir.

Bir dinleyici olarak ne anladığınızı konuşmacıya hissettirmek ve ona cevap vermek genellikle faydalıdır. Konuşmacıdan daha fazla bilgi almak için soru sorabilir veya zor bir meseleyi halletmesine yardımcı olabiliriz. Söylediklerini tekrarlayarak veya mimiklerle doğrulayıp anladığımızı tasdik edebilir; onu anlamada çektiğimiz zorluğu ve rahatlığı, vücut dilimizi kullanarak anlatabiliriz.

Ne zaman, ne, nerede, kim gibi sorularla daha fazla bilgi alabiliriz.

KÜLTÜR FARKLILIKLARI

Bir dinleme esnasında, konuşmacının kavramları ifade etmek için kullandığı kelimeler, sizin için başka mânâlar ifade ediyor olabilir. Bu gibi değişiklikler, kültür, çevre ve eğitim farklılıklarından doğar. Bu yüzden, konuşmacının yetiştiği çevreyi, aldığı eğitimi ve sahip olduğu kültürü anlamaya çalışırsak, anlatmak istedikleri bizim için daha açık hale gelir. Mesela, yabancı bir arkadaşınız sizin için “Elin uzun” derse sakın sinirlenmeyin. Çünkü bu deyim, Türkçe’de her ne kadar hırsızlar için kullanılıyorsa da, arkadaşınızın kültüründe cömert ve ikramı seven insanlar için kullanılıyor olabilir.

Konuşmacı, kullandığı bir ifade ile çok bilinen bir söz, hadise veya şiire atıfta bulunabilir. Mesela bir öğretmen, öğrencisi hakkında şöyle demektedir: “Bu öğrencinin aldığı notlardan sonra, kimse bana ‘balık kavağa tırmanmaz’ demesin.” Burada balığın kavağa tırmanması, mümkün görülmeyen şeylerin mümkün olabileceğini ifade etmek için kullanılmıştır.

Nasıl dinlediğiniz, büyük ölçüde neyi ve kimi dinlediğinize bağlıdır. Mevzunun ciddiyeti ve muhatabın makamına göre takınacağımız tavır da farklı olmalıdır. Birisinden bir fıkra dinlemek ile âlim bir zatın sohbetini dinlemek arasında oldukça fark vardır. Samimi bir atmosferde konuşmacıya karşı takınacağımız tavır, onu teşvik etmesinin yanı sıra, ona değer verdiğimizi de hissettirmelidir. Büyük zatların sohbetlerini nasıl dinlememiz gerektiği hususunda Sahabe-i Kiram, bize numune teşkil etmektedir. Sahabe, Peygamberimizin (sav) sohbetini dinlerken, edebe muhalif davranmaktan çekindikleri için soru sormaya, O’nun huzurunda konuşmaya çekiniyorlardı. Sohbet-i Nebevi esnasında, başlarında kuş varmış da uçacakmış gibi azami sükûtu tercih ederlerdi. Bundan da anlıyoruz ki büyük zatların sohbetlerinde, küçükler kendilerine söz verilmeden konuşmamalı, konuştukları zaman da kelimelerin yanı sıra, aklından geçen düşüncelere de bir tertip ve düzen vermelidir. Kim bilir, belki de dudakların gerisinde kalanları da duyabilen bir zatla muhatap oluyorlardır

İhsan Çomak