- Dil, üniversite ve itaat kültürü

Adsense kodları


Dil, üniversite ve itaat kültürü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 11 July 2012, 06:40 pm GMT +0200
Dil, üniversite ve itaat kültürü
Alper Çeker • 72. Sayı / DİĞER YAZILAR


Emile Benveniste, hayvan toplulukları üzerinde, bir dilin varlığını kanıtlamak üzere yapılan tüm çalışmaların başarısız olduğunu ifade eder. Bir dans ile besin kaynağının yuvaya yaklaşık uzaklığını diğerlerine bildiren arılar üzerinde yapılan deneyler; bu bildirişimin, içeriğin ve bildirinin değişmezliği, bir tek duruma ilişkin olması, sözcenin ayrıştırılamama niteliği ve tek yönlü aktarım gerekçeleriyle dil olarak tanımlanamayacağını ortaya koymuştur.1

Peter Winch, hayvanların öğrenmek yerine alışkanlık edindiklerini yazar. N’nin köpeğinin, sahibinin emirlerine itaat etmesi; onun alışkanlık kazanmış olduğunu gösterir. Köpek, belirli emirlere belirli biçimlerde tepki vermeye şartlanır. İnsanlar ise dil aracılığıyla, alışkanlık edinmek yerine kural öğrenirler. Bir öğrenci, 3-6-9-12 sayılarının art arda sıralanışının nedenselliğini öğrenir ve kendisine gösterilmediği halde bu diziyi 15-18-21… olarak devam ettirebilir. Bir hayvan ve bir insan bir sayı dizisini arka arkaya sıraladıklarında aralarındaki fark; hayvanın geçmişteki şartlanma deneyiminden dolayı, insanın ise kural öğrenme deneyiminden dolayı bunu yapıyor olmasıdır.2 Demek ki “öğrenmek”, bir kural ya da yöntem öğrenmektir. Bu sayede bir öğrenci, derste görmediği bir şiiri yorumlayabilir ya da derste görmediği bir problemi çözebilir.

Peki Türkiye’deki üniversitelerde uygulanan sistem; eğitim yani şartlandırma, alışkanlık edindirme mi yoksa öğrenim mi? Bu sorunun yanıtını ilgi çekici bir deney ile verebiliriz: Niğde’de yerel bir televizyon kanalında muhabirlik yapan Yakup Sağlam’ın 12 Eylül 2010 referandumundan hemen önce üniversite öğrencileri ile gerçekleştirdiği bir sokak röportajında sorduğu "İsmet İnönü referandumda evet diyeceğini açıkladığı için Kemal Kılıçdaroğlu tarafından CHP' den ihraç ediliyor, sizce bu demokratik bir hareket mi?" sorusuna muhatap olan 12 kişiden yalnızca biri “İsmet İnönü mezarından mı çıktı?” karşılığını verdi. Kalanlar, bunun demokratik bir davranış olmadığını söylediler.

Öğrencilerin, İsmet İnönü’nün Kemal Kılıçdaroğlu tarafından partiden ihraç edilmesini demokratik bulmamaları bir öğretimin değil, bir şartlanmanın, alışkanlık edinmenin sonucudur. Yani ülkemizde öğrenciler öğretimden geçmiyor ama belli durumlarda belli tepkileri vermek üzere eğitiliyorlar. Bu veriler ışığında ülkemizdeki öğrenci hareketleri konusunda bazı yorumlarda bulunabiliriz.

1968 yılı Mayıs ayında Paris’te, grevdeki Fransız işçileri desteklemek amacıyla hükümete karşı ayaklanan öğrenciler, o sırada iktidarda olan Charles de Gaulle’e siyasi kariyerinin en büyük zaferini kazandırdılar. Devlet başkanı de Gaulle, hemen seçime gitti ve Fransa meclisindeki 487 koltuktan 358’ini kazandı. Halk desteği alamayan öğrenciler siyasi açıdan başarısız oldular ama dünya genelinde birtakım öğrenci eylemlerini tetiklemeyi başardılar.1968 Mayısını takip eden süreçte Türkiye’de sınırlı sayıda üniversite öğrencisi Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail karşıtı eylemler gerçekleştirdi. Her ne kadar bu eylemler şiddet içermiş ve bazı ölümler hatta idamlarla sonuçlanmış olsa da günümüzdeki öğrenci hareketlerinin aksine birer fikrin sonucuydular. Yine de amaçlanan siyasi hedeflere ulaşamadılar.

Buna karşılık Türkiye’de 1950’lerden beri tuhaf bir biçimde her ortaya çıkışında amacına ulaşan ikinci bir öğrenci hareketi vardır: Cuntacılık. Üniversite öğrencilerinin orduya müdahale çağrısı yapan gösterileri adeta yaklaşmakta olan darbenin habercisi niteliğindedir; çünkü her ortaya çıkışları ordunun yönetime el koyması ile sonuçlanmıştır. Üniversite yönetimleri bu öğrenci hareketlerini desteklemiş, rektörler öğrencilerin “ordu göreve” pankartlarının altında yürümüşlerdir.

Askerî darbeler, öğrenci hareketlerinin sonucu değil; tersine öğrenci hareketleri askerî darbe hazırlıklarının sonucudur ve hukukun askıya alınmasına zemin hazırlamak, gerekçe kazandırmak için örgütlenmişlerdir.

Üniversitede kıyafet yasağı, cunta gibi isteklerin ve itaat kültürünün giderek yaygınlaşmasının kaynağı, öğrencilerin öğretim yerine eğitim görmeleridir. Böylece dilin gereği kalmaz, anlam ortadan kalkar ve şartlanmış insan kitleleri toplum olmaktan çıkıp sürüye dönüşür. İnsana özgü “davranış”, yerini hayvana özgü “tepki”ye bırakır. Hayvanlar şartlı tepkiyi söze değil sese (bunun insan sesi olması gerekmez, bir zil sesi de olabilir), tonlamaya verir; şartlı tepkinin olduğu yerde dil yoktur.

Dipnotlar
1- Emile Benveniste, Genel Dilbilim Sorunları (çev. Erdim Öztokar), s. 81-86.
2- Peter Winch, Sosyal Bilim Düşüncesi ve Felsefe (çev. Ömer Demir), s. 60-65.