hafiza aise
Fri 17 June 2011, 12:26 pm GMT +0200
12— Devslilerin Gelişi ve Tufeyl b. Amr:
İbn İshak der ki: Tufeyl b. Amr ed-Devsî, Rasûlullah (s.a.) Mekke'de" iken oraya gelişini anlatıyor. Bir grup Kureyşli Tufeyl'in yanına gitti. Tufeyl, şair, akıllı ve şerefli bir insandı. Ona dediler ki: "Sen bizim beldemize geldin. -Aramızda bulunan- şu adam bizim topluluğumuzu dağıttı, işimizi bozdu. Sözü sanki sihir gibi. Baba ile oğulu, kardeşi kardeşten kan ile kocayı birbirinden ayırıyor. Bizim başımıza gelen felâketin senin ve kavminin de başına gelmesinden korkuyoruz. O adamla sakın konuşma ve O'nu hiç dinleme!" Tufeyl diyor ki: Bu telkinlerine ısrarla devam ettiler, tâ ki ben O adamdan hiçbir şey duymamaya ve O'nunla konuşmamaya karar verdim. Hatta mescide giderken sesi kulağıma gelmesin diye kulağıma pamuk bile tıkamıştım. Bir gün mescide gittim. Rasûlullah (s.a.) Kabe'nin yanında namaz kılıyordu. Biraz yakınına vardım Allah bana, O'nun bazı sözlerini duyurdu. Çok güzel bir söz duymuştum. Kendi kendime dedim ki: Anan öle! Allah'a yemin olsun ki ben, akıllı ve şair bir adamım. Sözünü iyisini de kötüsünü de anlarım. O halde bu adamın söylediklerini dinlememe mâni olacak sebep nedir? Güzel şeyler söylerse kabul ederim; yok, söylediği şeyler çirkinse terkederim. RısûluIIah (s.a.) evine dönünceye kadar orada bekledim. Evine giderken O'nu takip ettim ve eve girerken ben de beraber girdim. Dedim ki: "Ya Muham-med! Kavmin bana şöyle şöyle dediler. Hatta beni Öyle korkuttular ki, senden hiçbir söz kulağıma gelmesin diye şu pamukları kulaklarıma tıkamıştım. Fakat Allah, sözlerini bana dinletti ve çok güzel bir söz duydum. Davetini bana takdim et." Rasûlullah (s.a.) bana, İslâm'ı arzetti ve Kur'an okudu. Vallahi daha Önce bundan güzel hiçbir söz duymamış, bundan daha âdil hiçbir durumla karşılaşmamıştım. Hemen müslüman oldum ve şehadet getirdim. Dedim ki: "Ey Allah'ın Peygamberi! Ben kavmi içinde kendisine itaat edilen bir insanım. Şimdi onların yanına gidiyorum ve onları İslâm'a davet edece:ğim. Allah'a dua et de, bu işimde bana destek olacak bir alâmet, bir işaret versin." Rasûluîlah (s.a.): "Allah'ım! Sen ona bir alâmet ver." diye dua etti. Kavmimin yanma gitmek üzere yola çıktım. Beni görebilecekleri bir tepenin üzerine geldiğimde gözlerimin önünde kandil gibi bir nur peyda oldu. Dedim ki: "Ya Rabbi! Bu nuru yüzümden başka bir yere naklet, çünkü bunu görenlerin, dinlerini terkettiğim için çarpıldığımı düşünmelerinden korkarım." Bunun üzerine o nur bir kandil gibi kırbacımın ucuna intikal etti. Ben de o sırada tepeden iniyor, yanlarına geliyordum. Nihayet geldim ve bineğimden inince, yaşlı bir insan olan babam geldi. "Benden uzak dur babacığım! Ne ben sendenim, ne de sen bendensin." dedim. "Niçin evladım?" dedi. "Müslüman oldum, Muhammed'in dinini kabul ettim." dedim. O da "Senin dinin, benim de dinimdir." deyince, "O halde git, guslet, elbiseni temizle. Sonra gel de sana Öğrendiklerimi öğreteyim." dedim. Bunun üzerine gitti, gusletti, elbisesini temizledi, sonra geldi. Ben de kendisine İslâm'ı ar-zettim ve müslüman oldu. Sonra eşim geldi. Ona dedim ki: "Benden uzak dur! Ne ben sendenim, ne de sen bendensin!" Dedi ki: "Babam, anam sana feda olsun, bu niçin?" Ben de: "İslâm aramızı ayırdı; müslüman oldum ve Muhammed'in dinine girdim." dedim. O da: "Senin dinin, benim de dinimdir." dedi. "O halde git, guslet." dedim. Dediğimi yaptı ve geldi. Ben de ona islâm'ı arzettim, müslüman oldu. Sonra Devs kabilesini İslâm'a davet ettim,! fakat İslâm'a girmekte ağır davrandılar. Rasûlullah'a (s.a.) geldim ve dedim ki: "Ya Rasûlallah! Devs'in zinaya olan düşkünlüğü karşısında yenik düştüm. Onlara beddua et." Rasûlullah: "Allah'ım, Devs'i hidâyete erdir!" diye dua etti. Sonra bana: "Kavmine git, onları İslâm'a davet et ve onlara yumuşak davran." dedi. Ben de döndüm ve Devs'i İslâm'a çağırmaya devam ettim. Sonra Rasûlullah (s.a.) Hayber'de iken O'na geldim. Akabinde yetmiş veya seksen hâne ile beraber Medine'ye indim. Sonra Rasûlullah'a (s.a.) kavuştuk. Bize de diğer müslümanlarla beraber ganimetten pay verdi.[259]
îbn İshak der ki: Rasûlullah (s.a.) vefat edince, bazı Araplar irtidat etti., Tufeyl (r.a.), bir grup müslümanla çıkıp yalancı peygamberlerden Tuleyha'^ nın işini bitirdi. Sonra Yemâme'ye yürüdü. Yanında oğlu Amr b. Tufeyl vardı. Tufeyl, bir gün arkadaşlarına dedi ki: "Bir rüya gördüm, tâbir ediniz bakayım. Başımın tıraş edildiğini, ağzımdan bir kuş çıktığım ve benimle karşılaşan bir kadının beni fercine soktuğunu gördüm. Oğlum her yerde beni arıyordu, ama bana kavuşamadı." Dinleyenler: "Hayır gördün inşaallah!" dediler. Tufeyl: "Vallahi ben tabir ettim bile." dedi. "Nasıl tabir ettin?" dediler. "Başımın tıraş edilmesi, kopması demektir. Ağzımdan çıkan kuşa gelimce, ruhumdur. Beni fercine sokan kadın ise kazılacak topraktır. Ben defnedilip orada kaybolacağım. Oğlumun beni arayıp bulamaması, kanaatıma göre benim şehid olduğum gibi, o da şehid olmak için çabalayacak." dedi. Tu-feyl, gerçekten Yemâme'de şehid düştü. Oğlu Amr ise çok ağır şekilde yaralandı. Daha sonra Hz. Ömer (r.a.) zamanında Yermük savaşında şehid oldu.
Bu olaydan çıkarılan fıkhî hükümler:
1— Müslümanların âdeti, İslâm'a girmeden önce gusletmekti. Rasülul-lah'ın (s.a.) bu konudaki emri sahihtir.[260]Bu husustaki görüşlerin en sahihi ise: Küfür halindeyken cünüp olan ve olmayan herkese gusletmenin vacip olduğudur.
2— Akıllı bir kimsenin övgü ve yergi hususunda başkalarını taklid et-mesi, özellikle nefsânî duygularla öven ve yeren kimseyi taklid etmesi hoş değildir. Bu kör taklid nice kimselerin hidayetine engel olmuştur. Bundan ise ancak, Allah'ın haklarında hayır takdir ettiği kimseler kurtulmuşlardır.
3— Harp bitmeden önce destek kuvvetler gelirse, onlar da ganimetten paylarını alırlar.
4— Evliyâullahın kerametleri haktır. Bu kerametler ya dinî bir ihtiyaç veya İslâm'ı ve müslümanlan ilgilendiren bir menfaat dolayısıyla vukubulur-lar. Rahmânî haller işte bunlardır. Sebebi, RasûluUah'm (s.a.) yolundan gitmek; neticesi ise hakkı açığa çıkarıp bâtılı kahreylemektir. Şeytânı haller sebep ve netice olarak bunun zıddıdır.
5— Allah'ın dinine davette bulunurken sabır ve teenni ile hareket etmek, karşı duranlara bedduada bulunmakta aceleci davranmamak esastır.
Tufeyl'in; "başının tıraş edilmesini" kafasının kopması ile tâbir etmesine gelince, tıraştan sonra saç yere dökülür ve yalnızca tıraş olmak bu mânaya yorumlanamaz. Çünkü tıraş olmak kederden, hastalıktan veya duruma göre sıkıntıdan kurtulmaya, fakirlik ve zarurete düşmeye ve yine duruma göre birinin makam ve mevkisini kaybedeceğine yorumlanabilir. Fakat Tufeyl'in rüyasında başının kopacağına dair karineler vardı. Bunlar: Cihad içinde olması ve güçlü bir düşmanla savaş halinde bulunmasıdır.
Rüyasında gördüğü» "kadının karnına girmesi"ne gelince; bu anası ye rinde olan "toprak" ile yorumlanabilir. Aynı zamanda çıktığı yerden gir$ ğini görmüştür. Bu da toprağa geri verileceğini gösterir. Allah Teâlâ: "Sis ondan (topraktan) yarattık; yine oraya döneceksiniz ve bir kez daha onda çıkaracağız." buyurmuştur.[261] "Kadm"ı yeryüzü olarak yorumladı, çünlşf hem yeryüzü hem de kadın vat'[262] mahallidir. "Fercine girmeyi", kendisinden yaratıldığı toprağa dönüş olarak yorumlamıştır. "Ağzından çıkan kuşu" ise ruh olarak tâbir etmiştir. Zira ruh bedende hapsedilmiş bir kuş gibidir. Çıktığı zaman hapisten kurtulmuş kuş gibi olur ve dilediği yere gider. Bu yüzden Rasûlullah (s.a.): "Mü'minin ruhu cennet ağaçları arasında yemlenir."[263] diye haber vermiştir. İşte İbn Abbas'm kabrinde defnolunurken görülen kuş budur. Şu âyetleri okuduğu duyulmuştur: "Ey tatmine kavuşmuş ruh! Hoşnut etmiş ve hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön."[264] Ruh bu kuşun beyazlığı, siyahlığı, güzeliği ve çirkinliği üzere olur. Bunun için Firavun ailesinin ruhları, siyah kuşlar şeklinde sabah-akşam cehenneme geliyorlar. "Oğlunun kendisim aramasını", onun da kendisi gibi şehit olmak için çırpınması olarak yorumladı. "Babasını bulamaması" ise Yemâme ile Yermük savaşları rasındaki hayatıdır. Allah en iyisini bilir. [265]
[259] Bk. Şerhu'l-Mevâhib-i Ledüniyye, 4/37-41; Buharî, 64/77; İbn Sa'd, 1/353.
[260] Ebu Davud, 355; Nesâî, 1/109; Ahmed, Müsned, 5161. Kays b. Âsım'dan şöyle dediği nakledilmiştir: "Müslüman olmak arzusuyla Hz. Peygamber'e (s.a.) geldim. Bana su ve (Arabistan kirazı denilen bir çeşit ağaçtan elde edilen) temizlik maddesi ile yıkanmamı emretti." Hadisin isnadı sahihtir. İbn Huzeyme (254) ve İbn Hibbân (234) hadisin sahih olduğunu söylemişlerdir.
[261] Tâhâ, 20/55.
[262] Vat' kelimesi kadın için kullanıldığında cİmâ mânasına, yeryüzü için kullanıldığında ayakla basma mânasına gelir. Böylelikle burada tevriye sanatı gerçekleşmiştir.
[263] Ahmed, Müsned, 3/455, 456, 460; Nesâî, 4/108; Muvatta, 1/240. Kâ'b b. Mâlik'ten. İsnadı sahihtir.
[264] Fecr, 89/27-28.
[265] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/174-177.
İbn İshak der ki: Tufeyl b. Amr ed-Devsî, Rasûlullah (s.a.) Mekke'de" iken oraya gelişini anlatıyor. Bir grup Kureyşli Tufeyl'in yanına gitti. Tufeyl, şair, akıllı ve şerefli bir insandı. Ona dediler ki: "Sen bizim beldemize geldin. -Aramızda bulunan- şu adam bizim topluluğumuzu dağıttı, işimizi bozdu. Sözü sanki sihir gibi. Baba ile oğulu, kardeşi kardeşten kan ile kocayı birbirinden ayırıyor. Bizim başımıza gelen felâketin senin ve kavminin de başına gelmesinden korkuyoruz. O adamla sakın konuşma ve O'nu hiç dinleme!" Tufeyl diyor ki: Bu telkinlerine ısrarla devam ettiler, tâ ki ben O adamdan hiçbir şey duymamaya ve O'nunla konuşmamaya karar verdim. Hatta mescide giderken sesi kulağıma gelmesin diye kulağıma pamuk bile tıkamıştım. Bir gün mescide gittim. Rasûlullah (s.a.) Kabe'nin yanında namaz kılıyordu. Biraz yakınına vardım Allah bana, O'nun bazı sözlerini duyurdu. Çok güzel bir söz duymuştum. Kendi kendime dedim ki: Anan öle! Allah'a yemin olsun ki ben, akıllı ve şair bir adamım. Sözünü iyisini de kötüsünü de anlarım. O halde bu adamın söylediklerini dinlememe mâni olacak sebep nedir? Güzel şeyler söylerse kabul ederim; yok, söylediği şeyler çirkinse terkederim. RısûluIIah (s.a.) evine dönünceye kadar orada bekledim. Evine giderken O'nu takip ettim ve eve girerken ben de beraber girdim. Dedim ki: "Ya Muham-med! Kavmin bana şöyle şöyle dediler. Hatta beni Öyle korkuttular ki, senden hiçbir söz kulağıma gelmesin diye şu pamukları kulaklarıma tıkamıştım. Fakat Allah, sözlerini bana dinletti ve çok güzel bir söz duydum. Davetini bana takdim et." Rasûlullah (s.a.) bana, İslâm'ı arzetti ve Kur'an okudu. Vallahi daha Önce bundan güzel hiçbir söz duymamış, bundan daha âdil hiçbir durumla karşılaşmamıştım. Hemen müslüman oldum ve şehadet getirdim. Dedim ki: "Ey Allah'ın Peygamberi! Ben kavmi içinde kendisine itaat edilen bir insanım. Şimdi onların yanına gidiyorum ve onları İslâm'a davet edece:ğim. Allah'a dua et de, bu işimde bana destek olacak bir alâmet, bir işaret versin." Rasûluîlah (s.a.): "Allah'ım! Sen ona bir alâmet ver." diye dua etti. Kavmimin yanma gitmek üzere yola çıktım. Beni görebilecekleri bir tepenin üzerine geldiğimde gözlerimin önünde kandil gibi bir nur peyda oldu. Dedim ki: "Ya Rabbi! Bu nuru yüzümden başka bir yere naklet, çünkü bunu görenlerin, dinlerini terkettiğim için çarpıldığımı düşünmelerinden korkarım." Bunun üzerine o nur bir kandil gibi kırbacımın ucuna intikal etti. Ben de o sırada tepeden iniyor, yanlarına geliyordum. Nihayet geldim ve bineğimden inince, yaşlı bir insan olan babam geldi. "Benden uzak dur babacığım! Ne ben sendenim, ne de sen bendensin." dedim. "Niçin evladım?" dedi. "Müslüman oldum, Muhammed'in dinini kabul ettim." dedim. O da "Senin dinin, benim de dinimdir." deyince, "O halde git, guslet, elbiseni temizle. Sonra gel de sana Öğrendiklerimi öğreteyim." dedim. Bunun üzerine gitti, gusletti, elbisesini temizledi, sonra geldi. Ben de kendisine İslâm'ı ar-zettim ve müslüman oldu. Sonra eşim geldi. Ona dedim ki: "Benden uzak dur! Ne ben sendenim, ne de sen bendensin!" Dedi ki: "Babam, anam sana feda olsun, bu niçin?" Ben de: "İslâm aramızı ayırdı; müslüman oldum ve Muhammed'in dinine girdim." dedim. O da: "Senin dinin, benim de dinimdir." dedi. "O halde git, guslet." dedim. Dediğimi yaptı ve geldi. Ben de ona islâm'ı arzettim, müslüman oldu. Sonra Devs kabilesini İslâm'a davet ettim,! fakat İslâm'a girmekte ağır davrandılar. Rasûlullah'a (s.a.) geldim ve dedim ki: "Ya Rasûlallah! Devs'in zinaya olan düşkünlüğü karşısında yenik düştüm. Onlara beddua et." Rasûlullah: "Allah'ım, Devs'i hidâyete erdir!" diye dua etti. Sonra bana: "Kavmine git, onları İslâm'a davet et ve onlara yumuşak davran." dedi. Ben de döndüm ve Devs'i İslâm'a çağırmaya devam ettim. Sonra Rasûlullah (s.a.) Hayber'de iken O'na geldim. Akabinde yetmiş veya seksen hâne ile beraber Medine'ye indim. Sonra Rasûlullah'a (s.a.) kavuştuk. Bize de diğer müslümanlarla beraber ganimetten pay verdi.[259]
îbn İshak der ki: Rasûlullah (s.a.) vefat edince, bazı Araplar irtidat etti., Tufeyl (r.a.), bir grup müslümanla çıkıp yalancı peygamberlerden Tuleyha'^ nın işini bitirdi. Sonra Yemâme'ye yürüdü. Yanında oğlu Amr b. Tufeyl vardı. Tufeyl, bir gün arkadaşlarına dedi ki: "Bir rüya gördüm, tâbir ediniz bakayım. Başımın tıraş edildiğini, ağzımdan bir kuş çıktığım ve benimle karşılaşan bir kadının beni fercine soktuğunu gördüm. Oğlum her yerde beni arıyordu, ama bana kavuşamadı." Dinleyenler: "Hayır gördün inşaallah!" dediler. Tufeyl: "Vallahi ben tabir ettim bile." dedi. "Nasıl tabir ettin?" dediler. "Başımın tıraş edilmesi, kopması demektir. Ağzımdan çıkan kuşa gelimce, ruhumdur. Beni fercine sokan kadın ise kazılacak topraktır. Ben defnedilip orada kaybolacağım. Oğlumun beni arayıp bulamaması, kanaatıma göre benim şehid olduğum gibi, o da şehid olmak için çabalayacak." dedi. Tu-feyl, gerçekten Yemâme'de şehid düştü. Oğlu Amr ise çok ağır şekilde yaralandı. Daha sonra Hz. Ömer (r.a.) zamanında Yermük savaşında şehid oldu.
Bu olaydan çıkarılan fıkhî hükümler:
1— Müslümanların âdeti, İslâm'a girmeden önce gusletmekti. Rasülul-lah'ın (s.a.) bu konudaki emri sahihtir.[260]Bu husustaki görüşlerin en sahihi ise: Küfür halindeyken cünüp olan ve olmayan herkese gusletmenin vacip olduğudur.
2— Akıllı bir kimsenin övgü ve yergi hususunda başkalarını taklid et-mesi, özellikle nefsânî duygularla öven ve yeren kimseyi taklid etmesi hoş değildir. Bu kör taklid nice kimselerin hidayetine engel olmuştur. Bundan ise ancak, Allah'ın haklarında hayır takdir ettiği kimseler kurtulmuşlardır.
3— Harp bitmeden önce destek kuvvetler gelirse, onlar da ganimetten paylarını alırlar.
4— Evliyâullahın kerametleri haktır. Bu kerametler ya dinî bir ihtiyaç veya İslâm'ı ve müslümanlan ilgilendiren bir menfaat dolayısıyla vukubulur-lar. Rahmânî haller işte bunlardır. Sebebi, RasûluUah'm (s.a.) yolundan gitmek; neticesi ise hakkı açığa çıkarıp bâtılı kahreylemektir. Şeytânı haller sebep ve netice olarak bunun zıddıdır.
5— Allah'ın dinine davette bulunurken sabır ve teenni ile hareket etmek, karşı duranlara bedduada bulunmakta aceleci davranmamak esastır.
Tufeyl'in; "başının tıraş edilmesini" kafasının kopması ile tâbir etmesine gelince, tıraştan sonra saç yere dökülür ve yalnızca tıraş olmak bu mânaya yorumlanamaz. Çünkü tıraş olmak kederden, hastalıktan veya duruma göre sıkıntıdan kurtulmaya, fakirlik ve zarurete düşmeye ve yine duruma göre birinin makam ve mevkisini kaybedeceğine yorumlanabilir. Fakat Tufeyl'in rüyasında başının kopacağına dair karineler vardı. Bunlar: Cihad içinde olması ve güçlü bir düşmanla savaş halinde bulunmasıdır.
Rüyasında gördüğü» "kadının karnına girmesi"ne gelince; bu anası ye rinde olan "toprak" ile yorumlanabilir. Aynı zamanda çıktığı yerden gir$ ğini görmüştür. Bu da toprağa geri verileceğini gösterir. Allah Teâlâ: "Sis ondan (topraktan) yarattık; yine oraya döneceksiniz ve bir kez daha onda çıkaracağız." buyurmuştur.[261] "Kadm"ı yeryüzü olarak yorumladı, çünlşf hem yeryüzü hem de kadın vat'[262] mahallidir. "Fercine girmeyi", kendisinden yaratıldığı toprağa dönüş olarak yorumlamıştır. "Ağzından çıkan kuşu" ise ruh olarak tâbir etmiştir. Zira ruh bedende hapsedilmiş bir kuş gibidir. Çıktığı zaman hapisten kurtulmuş kuş gibi olur ve dilediği yere gider. Bu yüzden Rasûlullah (s.a.): "Mü'minin ruhu cennet ağaçları arasında yemlenir."[263] diye haber vermiştir. İşte İbn Abbas'm kabrinde defnolunurken görülen kuş budur. Şu âyetleri okuduğu duyulmuştur: "Ey tatmine kavuşmuş ruh! Hoşnut etmiş ve hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön."[264] Ruh bu kuşun beyazlığı, siyahlığı, güzeliği ve çirkinliği üzere olur. Bunun için Firavun ailesinin ruhları, siyah kuşlar şeklinde sabah-akşam cehenneme geliyorlar. "Oğlunun kendisim aramasını", onun da kendisi gibi şehit olmak için çırpınması olarak yorumladı. "Babasını bulamaması" ise Yemâme ile Yermük savaşları rasındaki hayatıdır. Allah en iyisini bilir. [265]
[259] Bk. Şerhu'l-Mevâhib-i Ledüniyye, 4/37-41; Buharî, 64/77; İbn Sa'd, 1/353.
[260] Ebu Davud, 355; Nesâî, 1/109; Ahmed, Müsned, 5161. Kays b. Âsım'dan şöyle dediği nakledilmiştir: "Müslüman olmak arzusuyla Hz. Peygamber'e (s.a.) geldim. Bana su ve (Arabistan kirazı denilen bir çeşit ağaçtan elde edilen) temizlik maddesi ile yıkanmamı emretti." Hadisin isnadı sahihtir. İbn Huzeyme (254) ve İbn Hibbân (234) hadisin sahih olduğunu söylemişlerdir.
[261] Tâhâ, 20/55.
[262] Vat' kelimesi kadın için kullanıldığında cİmâ mânasına, yeryüzü için kullanıldığında ayakla basma mânasına gelir. Böylelikle burada tevriye sanatı gerçekleşmiştir.
[263] Ahmed, Müsned, 3/455, 456, 460; Nesâî, 4/108; Muvatta, 1/240. Kâ'b b. Mâlik'ten. İsnadı sahihtir.
[264] Fecr, 89/27-28.
[265] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/174-177.