mevlüdekalınsaz
Wed 18 February 2015, 06:39 pm GMT +0200
Devir ve ıskatın dinimizde yeri var mıdır?
Iskat, kişinin sağlığında çeşitli sebeplerle eda edemediği namaz, oruç, kurban, adak, keffaret... gibi dini mükellefiyetlerinin, ölümünden sonra fidye ödenerek düşürülmesi, böylece o kişinin bu tür borçlarından kurtulması anlamını taşır. Kur’an-ı Kerim’de: “Oruca dayanamayanlar bir yoksul doyumu fidye öder.” (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır. Bu ayetin hükmüne göre, oruca dayanamayan veya mazeretleri sebebiyle Ramazanda ve diğer zamanlarda oruç tutmaktan aciz kimselerin, her bir oruç günü için fidye ödemeleri gerekir. İslam fakihlerinin çoğunluğu, bu ayet-i celiledeki oruç yerine fidye ödenmesi hükmüne illet olan vasfın “acz” olduğuna hükmederek, mazeretli veya mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden vefat etmiş olan kimselerin oruç borçları için de fidye ödeneceğini, hatta bu kimselerin bu konuda vasiyette bulunmaları gerektiğini ifade etmişlerdir. Çünkü ölen kimse de artık oruç tutmaktan acizdir. O halde bunların durumu, tutamadıkları oruca karşı fidye vermeleri nassla sabit olan kişilerin durumuna kıyas edilebilir. Ölenin bu konuda vasiyeti varsa, bu kıyas hükmü daha da kuvvet kazanmış olur.
Vasiyet yoksa, mirasçılar bunu yapmaya mecbur değildir. Ölen kişi miras bırakmamışsa veya bıraktığı mal yetmezse kendi mallarından teberru olarak da verebilirler. Oruç için bu şekilde yapılacak ıskat, dini hükümlere uygundur.
Namazların ıskatına gelince; bir kişinin namaz borçlarının fidye ile ödenebileceğine dair Kur’an ve sünnette ne bir delil ne bir işaret vardır. Bu itibarla fidye ile namaz borçlarının düşeceği söylenemez. Ancak, yoksulların sevindirilmesi sonucu Allah’ın affının tecellisi umulur. Hiç olmazsa sadaka sevabı verilir, günahların bağışlanmasına vesile olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Şüphesiz, iyilikler kötülükleri giderir” (Hud 11/114) buyurulmuştur.
Ancak, belli bir miktar paranın fakire verilmesi ve onun da güya hamiyetli davranarak; aldığı parayı veren kişiye hibe etmesi ve ödenmesi gereken meblağ tamamlanıncaya kadar bu kabul ve hibe işinin devamı demek olan “devir” uygulamasının akli ve nakli hiçbir mesnedi yoktur.
Sonuç olarak, imkanlar dahilinde fakirlere sadaka vermek, hayır işleri yaptırmak, hayır kurumlarına yardımda bulunmak geride kalanların ölüler için yapabilecekleri en uygun davranıştır. Fakat bunu yaparken ölenin varisleri arasında fakirler, yetimler, ihtiyaç sahipleri, eş ve çocukların bulunması halinde (ölenin vasiyeti dışında) bunların mallarından ıskat, tasadduk ve devir yapılarak mağdur edilmeleri asla caiz değildir (İbn Nüceym, el-Bahru’r-raik, IV, 117; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, II, 72).
Şafii mezhebinde ağırlıklı görüş, namaz veya adanmış itikaf borcuyla ölen kimsenin yakınlarının ölen adına bu ibadetleri ifa etmesinin de fidye vererek bu borçları düşürmesinin de caiz olmadığı yönündedir Bununla birlikte sonraki Şafii kaynaklarında İmam Şafii’nin itikaf borcuyla ilgili görüşünden yola çıkılarak yakınlarının ölen adına bu iki ibadeti ifa edebileceği; yine, ölenin namaz ve itikaf borcu için fidye verilebileceği belirtilmiştir (Nevevi, el-Mecmu, VI, 372). Ancak Sübki gibi bazı Şafii fakihleri, mezhepte tercih edilen görüşün bu olmadığını vurgulamışlardır (Bacuri, I, 311).
Allah(c.c) bize vesile olan hocamıza rahmet eylesin
Kaynak: Dini Soruları Cevaplandırma Platformu
Iskat, kişinin sağlığında çeşitli sebeplerle eda edemediği namaz, oruç, kurban, adak, keffaret... gibi dini mükellefiyetlerinin, ölümünden sonra fidye ödenerek düşürülmesi, böylece o kişinin bu tür borçlarından kurtulması anlamını taşır. Kur’an-ı Kerim’de: “Oruca dayanamayanlar bir yoksul doyumu fidye öder.” (Bakara, 2/184) buyurulmaktadır. Bu ayetin hükmüne göre, oruca dayanamayan veya mazeretleri sebebiyle Ramazanda ve diğer zamanlarda oruç tutmaktan aciz kimselerin, her bir oruç günü için fidye ödemeleri gerekir. İslam fakihlerinin çoğunluğu, bu ayet-i celiledeki oruç yerine fidye ödenmesi hükmüne illet olan vasfın “acz” olduğuna hükmederek, mazeretli veya mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden vefat etmiş olan kimselerin oruç borçları için de fidye ödeneceğini, hatta bu kimselerin bu konuda vasiyette bulunmaları gerektiğini ifade etmişlerdir. Çünkü ölen kimse de artık oruç tutmaktan acizdir. O halde bunların durumu, tutamadıkları oruca karşı fidye vermeleri nassla sabit olan kişilerin durumuna kıyas edilebilir. Ölenin bu konuda vasiyeti varsa, bu kıyas hükmü daha da kuvvet kazanmış olur.
Vasiyet yoksa, mirasçılar bunu yapmaya mecbur değildir. Ölen kişi miras bırakmamışsa veya bıraktığı mal yetmezse kendi mallarından teberru olarak da verebilirler. Oruç için bu şekilde yapılacak ıskat, dini hükümlere uygundur.
Namazların ıskatına gelince; bir kişinin namaz borçlarının fidye ile ödenebileceğine dair Kur’an ve sünnette ne bir delil ne bir işaret vardır. Bu itibarla fidye ile namaz borçlarının düşeceği söylenemez. Ancak, yoksulların sevindirilmesi sonucu Allah’ın affının tecellisi umulur. Hiç olmazsa sadaka sevabı verilir, günahların bağışlanmasına vesile olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Şüphesiz, iyilikler kötülükleri giderir” (Hud 11/114) buyurulmuştur.
Ancak, belli bir miktar paranın fakire verilmesi ve onun da güya hamiyetli davranarak; aldığı parayı veren kişiye hibe etmesi ve ödenmesi gereken meblağ tamamlanıncaya kadar bu kabul ve hibe işinin devamı demek olan “devir” uygulamasının akli ve nakli hiçbir mesnedi yoktur.
Sonuç olarak, imkanlar dahilinde fakirlere sadaka vermek, hayır işleri yaptırmak, hayır kurumlarına yardımda bulunmak geride kalanların ölüler için yapabilecekleri en uygun davranıştır. Fakat bunu yaparken ölenin varisleri arasında fakirler, yetimler, ihtiyaç sahipleri, eş ve çocukların bulunması halinde (ölenin vasiyeti dışında) bunların mallarından ıskat, tasadduk ve devir yapılarak mağdur edilmeleri asla caiz değildir (İbn Nüceym, el-Bahru’r-raik, IV, 117; İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, II, 72).
Şafii mezhebinde ağırlıklı görüş, namaz veya adanmış itikaf borcuyla ölen kimsenin yakınlarının ölen adına bu ibadetleri ifa etmesinin de fidye vererek bu borçları düşürmesinin de caiz olmadığı yönündedir Bununla birlikte sonraki Şafii kaynaklarında İmam Şafii’nin itikaf borcuyla ilgili görüşünden yola çıkılarak yakınlarının ölen adına bu iki ibadeti ifa edebileceği; yine, ölenin namaz ve itikaf borcu için fidye verilebileceği belirtilmiştir (Nevevi, el-Mecmu, VI, 372). Ancak Sübki gibi bazı Şafii fakihleri, mezhepte tercih edilen görüşün bu olmadığını vurgulamışlardır (Bacuri, I, 311).
Allah(c.c) bize vesile olan hocamıza rahmet eylesin
Kaynak: Dini Soruları Cevaplandırma Platformu