- Değerli bir dost beni yazmaya teşvik etti

Adsense kodları


Değerli bir dost beni yazmaya teşvik etti

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 15 February 2011, 02:02 pm GMT +0200
 

Değerli Bir Dost Beni Yazmaya Teşvik Etti:

 

Ben bir ileri bir geri böyle mütereddit bir halde iken Âşık diye bilinen en aziz kardeş, en değerli dost Muhammed (Sâhib) karşıma çıktı. O, bu ilmin yüceliğini ve faziletlerini kavramış, saadetin bu ilmin esas ve ayrıntılarını elde etmedikçe tamam olmayacağını görmüş, kendisinin bu sonuca ulaşabilmesi için mutlaka şek ve şüpheleri aşması, ihtilâf ve karşı koymaları göğüslemesi, kendisi­nin bu alana dalabilmesi için illâ da kendisinden önce kapıyı aralayacak bir yiğidin olması gerektiğini anlamıştı. Her yola çıkışında karşısına aşılmaz zorluklar çıkmıştı. Bunun üzerine dolaşabildiği kadar ülke dolaşmış ve kendisinde böyle bir yetenek olan birini aramış, iyisini kötüsünü yoklamış, zayıfını güçlüsünü denemiş, fa­kat bir türlü faydalı bir söz eden yahut elinde parlayan bir meşale tutan kimse bulamamıştı. Benim niyetimi öğrenince bana ısrarda bulundu, aşırı baskı yaptı, beni bırakmadı ve yanımdan ayrılmadı. Ben işi sürüncemede bırakıp bir bahane ileri sürdükçe bana “ateş­ten gem” hadisini [64] hatırlattı ve tutunabileceğim bir mazeret bı­rakmadı. Kaçacağım yol kalmadığını, bahanelerimin yersiz oldu­ğunu anladım ve bunun mutlaka yapılması gereken ve bana ilham edilen önemli bir iş olduğuna kesin kanaat getirdim.





Bu İş İçin İstihare:
 

Sonunda bu görevin benim kaderim olduğunu, her taraftan bana yönelmiş bir iş olduğunu ve üzerime taayyün ettiğini anla­dım. Bunun üzerine Allah’a yöneldim ve istiharede bulundum, O’na sığındım, O’ndan yardım istedim. Kendi benliğimden tama­men geçtim ve cenaze yıkayıcımın elindeki ölü gibi ilâhî irâdeye kendimi teslim ettim, beni çağırdığı şeye böyle başladım. Allah’a halimi arzettim ve gönlümü boş şeylerden çevirmesini, bana eşya­nın hakikatini olduğu gibi gösterrnesini, kalbimi doğrultmasını, di­limi açmasını, edeceğim sözlerde beni korumasını ve her halükâr­da beni doğru ifadeye muvaffak kılmasını, içimden geçirdiğim düşüncelerimi dışarıya vurmamda bana yardımcı olmasını, düşünce­mi olgunlaştırmasını O’ndan niyaz ettim. Şüphesiz O, yakındır, icabet edendir.

O dostuma şunları arzettim: Ben beyan meclisinin suskunu­yum, (fesahat) meydanında da topal bir atım var, (sermayem yok) kuru kemik kemiren biriyim, benim gibi kalbi lüzumsuz şeylerle meşgul birinin kağıtların arasına gömülüp araştırma yapması ola­cak bir şey değildir. Naklî ilimlerin ezberlenmesinde son noktaya ulaşabilecek ve böylece gelene gidene caka satacak imkânım mı var? Ben yalnız kendi başının derdinde, bir ayağının ucu kabirde bir adamım; gününü gün eden, bahtının çömezi olan, kalbine do­ğanların esiri, zahmetsiz kâr fırsatçısı biriyim. Kim buna kanaat etmekten hoşlanırsa, kanaat etsin. Kim de başkasını isterse irade­si kendi elindedir; ne dilerse onu yapsın.

Teklifin sırrına, her şeyin bir karşılığı olduğuna ve indirilmiş olan şeriatların hikmet ve sırlarına “Fe lillâh’i-huccetu’l-bâliğa” âyetiyle [65] işaret olunmaktadır. Bu naçiz eser de o sırlardan belir­gin bir parça, onların ufkunda parıldayan dolunaylar mesabesinde olduğundan ona “Hüccetullâhi’l-bâliğa” ismini vermem yerinde ve güzel olmuştur. Allah bize yeter ve O ne güzel vekildir. O’ndan başka sığınılacak güç, yardım istenilecek kudret yoktur.

 

Giriş
 
Şer’i Hükümler Kulların Genel Çıkarları İçindir:

 

Bazıları, şer’i hükümlerin herhangi bir maslahat içermediği­ni, amellerle bunlara karşılık olarak düzenlenen mükafaat ya da ceza arasında herhangi bir ilişki bulunmadığını düşünebilirler. Bunlar şer’î hükümlerle yükümlü kılmayı efendinin uşağını sına­ması gibi görürler. Meselâ adam uşağının kendisine bağlılığını de­nemek için hiçbir anlam ifade etmeyen emirler verir; şu taşı kal­dır, şu ağaca dokun... vb., der ve bununla onu sınamaktan başka bir şey amaçlamaz. Eğer verdiği emirlere itaat ederse ödüllendirir, isyan ederse cezalandırır. Teklif de işte böyle bir şeydir.

Bu düşünce yanlıştır; sünnet ve haklarında hayırla şehadette bulunulan ilk nesillerin icmâsı, bunun sakatlığını ortaya koymak­tadır.

Kim aşağıda sayacağımız Örneklerin hikmetlerini kavramak­tan aciz ise, onun ilim ve irfandan zerre kadar nasibi yoktur:

 

Ameller Niyete Göredir:

 

Ameller niyete, insanın içinde meydana gelen psikolojik hal­lere göre değer görür. Nitekim Rasûlullah (s.a.):

“Ameller niyetlere göredir.” [66] Buyurmuştur. Allah Teâlâ da:

“Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sa­dece sizin takvanız ulaşır.” [67] Buyurmaktadır.



[65] En'âm: 6/149. Manası şöyle: "Kesin ve apaçık delil, ancak Allah'ındır."

[66] Buhârî, Bed'il-vahy, 1; îmân, 41; Müslim, İmâre, 155; Ebû Dâvûd, Talâk, 11.

[67] Hacc: 22/37.