- Defin sırasında cenazenin yanında oturmak

Adsense kodları


Defin sırasında cenazenin yanında oturmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Tue 1 March 2011, 03:53 pm GMT +0200
Defin sırasında cenazenin yanında oturmak


›-105- Hazır bulunanlara ölümü ve ölümden sonrasını hatırlatmak maksadıyla defin sırasında cenazenin yanında oturmak caizdir.
 

Çünkü el-Bera b. Azib şöyle demektedir: Ensardan bir adamın cenazesini götürürken Peygamber (s.a) ile birlikte çıktık. Kabre kadar vardık. Henüz daha lahdi açılmamıştı. Rasûlullah (s.a) [kıbleye yönelik olarak] oturdu, biz de onun etrafında oturduk. Adeta başlarımız üzerinde kuş varmış gibi idik. Elinde kendisiyle yere vurduğu bir değnek de vardı. Bir göğe, bir yere bakmaya koyuldu. Gözlerini -üç defa- kaldırıp indirdi.] İki ya da üç defa: Kabir azabından Allah'a sığınınız diye buyurdu. [Sonra şöyle buyurdu: Allah'ım şüphesiz ki ben sana kabir azabından sığınırım], [ve bu sözlerini üç defa tekrarladı.] Sonra şöyle buyurdu: - Mü'min kulun dünya ile alakası kesilip, ahirete yönelmeye başladı mı semadan yüzleri güneşi andıran beyaz yüzlü melekler iner. Beraberlerinde cennet kefenlerinden bir kefen ve cennet hanutundan (kokularından) bir hanut  (16)   bulunur. Nihayet ondan gözün görebildiği kadar uzak bir mesafede otururlar. Sonra ölüm meleği –selam ona–  (17)     gelir ve başının yanında oturup, şöyle der: Ey hoş (bir rivayette mutmain) olan nefis! Allah'tan bir mağfirete ve bir hoşnutluğa (gitmek üzere) çık. (Peygamber) buyurdu ki: Onun canı su kabından damlanın akması gibi akarak çıkar, o da o canı alır. (Bir rivayette: Nihayet canı çıktı mı sema ile yer arasındaki bütün melekler ile semadaki bütün melekler ona dua eder. Semanın kapıları ona açılır. Bütün kapılarda bulunanlar yüce Allah'a ruhuyla kendi bulundukları yerden yükselmesi için dua ederler.) Ölüm meleği onun canını aldı mı bir göz açıp kırpacak bir süre kadar dahi onu elinde bırakmazlar. Hemen kendileri onu alır ve canını o kefene ve o hanuta koyarlar.

 

 

(15)  İbnu'l-Kayyim, Zadu'l-Mead (I, 206)'de de böyle demiştir. et-Talikatu'l-Ciyad'da belirttiğim üzere Nevevi ve başkaları zayıf olduğunu belirtmektedir. Sonra bu hususta Silsiletu'l-Ahadiysu'd- Daife (559)'de bu husustaki görüşü tahkik ettim. es-San'ani, Subulu's-Selam (II, 161)'de şunları söylemektedir: "Tahkik imamlarının ifadelerinden çıkan netice hadisin zayıf olduğu, gereğince amel etmenin bid'at olduğudur. Bu işi yapanların çokluğuna aldanmamak gerekir." Onun bu ifadelerinden: "Gereğince amel etmek bid'attir" sözü gerçekten hoşuma gidiyor. Bu çoğu ilim adamlarının gözden kaçırdığı bir husus olmakla birlikte bir hakikattir. Onlar bu gibi hadislere çoğu hususlarda güveniyorlar ve bunları benimsiyorlar. Bunu yaparken de "Fezail-i A'mal'de zayıf hadis ile amel edilir" kaidesine dayanıyorlar. Halbuki bu kaidenin uygulanacağı yer kitab ve sünnet ile meşruiyeti sabit olan hususlardır. Yoksa mücerred zayıf hadis ile bu kaideyle amel edilmez. Buna daha önceki bir dipnotta bir örnek daha verilmiş, sonra bu önemli meselede Sahihu't-Terğib adlı çalışmamın mukaddimesinde ileri gelen ilim adamlarından bir kesimin sözlerini naklederek etraflı açıklamalarda bulunmuştum. Bk. I, 21-34

 

(16)   Ölülerin kefenlerine özellikle de bedenlerine konulan hoş kokuların bir karışımıdır.

 

(17)     Derim ki kitab ve sünnette adı budur. Meleku'l-Mevt: Ölüm meleği. Ona Azrail adı verilmesinin ise -insanlar arasında meşhur olan ismin aksine- asılsız bir israiliyattan olma ihtimali vardır. elçilerimiz onun ruhunu alırlar. Onlar eksik de yapmazlar." (el-En'am, 6/61) buyruğu bunu anlatmaktadır ve o oradan (yerden) yeryüzünde bulunan en güzel misk kokusundan daha hoş olarak çıkar. (Peygamber devamla) buyurdu ki: Onun ruhunu alıp yükselirler. Meleklerden bir topluluğun yanından onunla geçtiler mi mutlaka melekler:

 

Bu hoş ve temiz ruh ne oluyor derler. Onlara bu filan oğlu filandır diyerek dünya hayatında iken ona verilen isimlerin en güzelini söylerler. Nihayet bu ruh ile dünya semasına ulaşırlar. Onun için kapının açılmasını isterler. Onlara kapı açılır. Herbir semadan o semanın mukarreb olan melekleri bir sonraki semaya uğurlarlar. Nihayet onu yedinci semaya ulaştırırlar. Yüce Allah şöyle buyurur: Kulumun kitabını illiyyinde yazınız."İlliyyinin ne olduğunu sana ne bildirdi? O yazılmış bir kitabtır. Mukarreb olanlar onu müşahede ederler." (el-Mutaffifin, 83/19-21) Onun kitabı illiyyin arasında yazılır, sonra şöyle buyurulur.[: Onu tekrar yere geri götürünüz. Çünkü ben] onlara şunu vadettim. Ben [onları ordan yarattım, onları oraya iade ederim. İkinci bir defa daha onları oradan çıkartacağım. (Peygamber devamla) buyurdu ki: Bunun üzerine [yere geri döndürülür ve] tekrar ruhu onun cesedine geri verilir.

 

[Peygamber] buyurdu ki: O arkadaşlarının onu bırakıp gittikleri vakit ayak seslerini duyar. [Onlar geri dönmekte iken] Bu sefer ona [şiddetle bağırıp çağıran] iki melek gelir ve [ona şiddetle bağırırlar ve] onu oturtarak ona şöyle derler: Rabbin kim? O Rabbim Allah'tır der. Melekler ona dinin ne? diye sorarlar. O dinim İslamdır der. Melekler ona: Aranızdan gönderilen bu adam nedir? diye sorarlar. O: O, Allah'ın Rasûlüdür der. Melekler ona: Amelin ne? diye sorarlar. O: Allah'ın kitabını okudum, ona iman ettim, tasdik ettim der. Melek ona şiddetlice: Rabbin kim, dinin ne, peygamberin kim? diye sorar. İşte bu mü'minin karşı karşıya kalacağı son fitne olacaktır. Yüce Allah'ın: "Allah iman edenlere dünya hayatında da, ahirette de sağlam söz üzere sebat verir." (İbrahim, 14/27) buyruğunda anlatılan budur.

 

Kişi: Rabbim Allah'tır, dinim İslamdır, peygamberim Muhammed (s.a)'dır der. Bunun üzerine semadan bir münadi şöyle seslenir. Kulum doğru söyledi. Ona cennetten yaygılar yayınız, cennetten elbiseler giydiriniz, ona cennete açılan bir kapı açınız. (Peygamber) buyurdu ki: Ona cennetin esintisi ve hoş kokusu gelir. Kabri göz görebildiği kadar onun için

genişletilir. (Peygamber) buyurdu ki: Yüzü güzel, elbiseleri güzel, kokusu hoş bir adam ona gelir. [Bir rivayette: ona görünür] ve der ki: Seni sevindirecek şeyleri sana müjdeliyorum. [Allah'tan bir rıza ve içinde ebedi nimetlerin bulunduğu cennetlerin müjdesini getirdim.] İşte bu sana vaadolunan günündür. Mü'min ona şöyle der:

 

[Allah sana da hayırlı müjdeler versin] sen kimsin? Senin yüzün hayırlı şeylerle gelen kimsenin yüzüne benziyor. O kişi ona: Ben senin salih amelinim der. [Allah'a yemin ederim ki ben seni şöyle bildim. Allah'a itaat hususunda elin çabuk bir kimse idin. Allah'a masiyet

hususunda ağırdan alırdın. Bundan ötürü Allah seni hayırla mükafatlandırdı.] Sonra ona cennette bir kapı ve cehenneme açılan bir kapı açılır ve denir ki: Eğer Allah'a isyan etmiş olsaydın, gideceğin yer bu olacaktı. Allah onun yerine sana bunu verdi. O cennette olanları görünce şöyle der: Rabbim kıyametin kopmasını çabuklaştır ki ben aileme, malıma kavuşayım. [Ona: Sen (burada) kal denilir.] (Peygamber devamla) buyurdu ki:

 

Kâfir kul (bir rivayette facir) dünya ile alakası kesilip, ahirete yöneldi mi ona semadan [kaba ve güçlü kuvvetli] yüzleri siyah melekler semadan iner. Beraberlerinde [cehennem ateşinden] kaba elbiseler  (18) , gözün görebildiği kadar uzak bir yerde otururlar. Sonra ölüm meleği gelerek başının ucunda oturur ve ey murdar nefis der. Allah'tan bir gazab ve öfkeye doğru çık. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu: Ruhu cesedinde dağılır. [Dalları, budakları çok] demir çubuğun ıslak yünden çekilmesi gibi onu çekip alır. [Bu hal ile birlikte damarları, sinirleri paramparça olur], [gök ile yer arasındaki herbir melek ve semadaki bütün melekler ona lanet eder. Semanın kapıları kapanır. Allah'a ruhu kendi taraflarından çıkmaması için dua etmeyen hiçbir kapı ehli olmaz.]

 

 (18)  Bu bedeni ezmek maksadıyla nimetlerden yararlanmamak amacıyla, bedenin üzerine giyilen kıldan dokunmuş elbiselere denilir. alır, onu aldı mı diğer melekler göz açıp kırpacak kadar bir zaman kadar dahi olsa onu elinde bırakmazlar ve hemen o getirdikleri kaba elbiselere sararlar. Ondan yeryüzünde görülmüş en kötü kokan leşin kokusu gibi bir koku çıkar. Onu alıp yükselirler. Meleklerden bir topluluğun yanından geçtikleri her seferinde mutlaka melekler: Bu murdar ruh ne oluyor derler. Onu götürenler bu filan oğlu filandır diyerek –dünya hayatında ona verilen en kötü ismiyle onu anarlar.- Nihayet dünya semasına getirilir. Ona kapının açılması istenir. Ona kapı açılmaz.

 

Daha sonra Rasûlullah (s.a): "Ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı büyüklenenlere -hiç şüphesiz- gök kapıları açılmayacaktır. Onlar deve   (19)  iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler." (el-Araf, 7/40) Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah şöyle buyurur: "Onun kitabını siccinde yerin en alt tabakasında yazınız. [Sonra şöyle denilir: Kulumu tekrar yere geri iade ediniz. Çünkü ben onlara şunu vadetmiştim: Ben onları oradan yarattım, oraya iade edeceğim ve ikinci bir defa daha onları oradan çıkartacağım.] Bu sefer ruhu [semadan] atılıverir] nihayet gelip cesedine düşer. Sonra şu buyrukları okudu: "Kim Allah'a ortak koşarsa o sanki gökyüzünden düşüp, kuşların kaptığı yahut rüzgarın kendisini uzak bir yere attığı kimseye benzer." (el-Hac, 22/31) Nihayet ruhu cesedine iade edilir. [(Peygamber devamla) buyurdu ki: O arkadaşlarının kendisini bırakıp gittikleri vakit ayak seslerini duyar.]

 

Bu halde iken [şiddetle azarlayan ve onu şiddetle azarlayıcı] iki melek gelir ve onu oturtur. Ona şöyle derler: Rabbin kim? [O: hı, hı  (20)  bilmiyorum der. Melekler ona: Dinin ne? diye sorarlar. O: hı, hı bilmiyorum der.] Melekler: Bu aranızda (Peygamber olarak) gönderilen bu adam hakkında ne dersin? diye sorarlar. Onun ismini hatırlayamaz. Bu sefer Muhammed denilir. O: hı, hı bilemiyorum der. [İnsanların o sözü söylediklerini duydum. Bu sefer ona: Hay bilmez olasın], [ve hiçbir şey söyleyemez olasın]. Semadan bir münadi: O yalan söylemiştir diye nida eder. Ona cehennem ateşinden yaygılar yayınız, ona cehennem ateşine giden bir kapı açınız. Cehennemin sıcağından ve deri gözeneklerinden işleyen sıcak havasından ona ulaşır. Kabri üzerine o kadar daraltılır ki kaburgaları birbirine geçer ve ona yüzü çirkin, elbiseleri çirkin, kötü kokan bir adam gelir (bir rivayette: ona gösterilir) ona şöyle der: Ben sana hoşuna gitmeyecek şeyleri bildiriyorum. İşte bu sana daha önce vaadolunan günündür. Şöyle der: [Sana da Allah hayır sözü işittirmesin.] Sen kimsin yüzün kötü şeylerle gelen kimsenin yüzüne benziyor.

 

O şu cevabı verir: Ben senin kötü amelinim. [Allah'a yemin ederim. Ben seni Allah'a itaatte işi ağırdan alan, Allah'a isyana hızlıca koşan bir kişi olarak bildim sadece], [Allah sana kötülüğünün karşılığını versin. Sonra ona gözleri görmeyen, kulakları duymayan, konuşmayan, elinde bir balyoz bulunan bir kişi görünür. Bu balyozu bir dağın üzerine indirecek olsa toprak olur. Ona bu balyozla öyle bir darbe indirir ki bu darbe ile toprağa döner. Daha sonra Allah onu tekrar olduğu gibi iade eder, yine ona bir darbe daha indirir. Öyle bir feryadı basar ki insanlar ve cinler dışında herşey onun feryadını duyar. Sonra ona cehennem ateşine giden bir kapı açılır, cehennemden ona yaygılar yayılır.] Rabbim kıyamet kopmasın der."[26]

 

 

 

(19)  İğne deliği kastedilmektedir. Deve (cemel) ise bilinen hayvan olup, dokuz yaşında ise bu ismi alır.

 

(20)  Bu kelime gülmek ve tehdit halinde söylenir. Bazen acı ve ıstırab dolayısıyla da söylenir. Hadisin manasına daha uygun olan anlamı budur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. et-Terğib'de de böyle denilmektedir.

 

"Hadis Buhari ve Müslim'in şartına göre sahihtir." Zehebi de bunu böylece kabul etmiştir. Hadisin durumu dedikleri gibidir. İbnu'l-Kayyim de İ'lamu'l-Muvakkıin (I, 214)'de ve Tehzibu's-Sünen (IV, 337)'de sahih olduğunu belirtmiş ve ayrıca orada hadisin Ebu Nuaym ve başkaları tarafından sahih kabul edildiğini de zikretmiştir. (21) 

 

[26] Hadisi Ebu Davud (II, 281), Hakim (I, 37-40), Tayalisi (no: 753), Ahmed (IV, 287-288, 295-296)'da rivayet etmiş olup, anlatım Ahmed'e ve el-Acurri'nin eş-Şeria (367-370) adlı eserindeki şekildedir. Nesai (I, 282), İbn Mace (I, 469-470) (el-Bera b. Azib'in): "Başlarımızın üzerinde kuş varmış gibi..." ifadesine kadar olan birinci kısmını rivayet etmişlerdir. Bu aynı zamanda bundan daha da kısa olmak üzere Ebu Davud'un (II, 70) da rivayetidir. Ahmed de aynı şekilde (IV, 297) rivayet etmiştir. Hakim şöyle demektedir: