sumeyye
Tue 19 January 2010, 03:22 pm GMT +0200
Dâvûd Aleyhisselâmın Câlût´la Karşılaşıp Onu Öldürüşü:
Dâvûd Aleyhisselâm, gelince, Tâlût, Yağ Boynuzunu, onun başına koydu.
Boynuzdaki yağ, kaynamağa başladı.
Dâvûd Aleyhisselâm, yağdan, süründü.
Tennûr´u da, vücûdu, doldurdu. [22]
Buna, Şemûyel Aleyhisselâm da, Tâlût ta, İsrail oğulları da, sevindiler. [23]
Tâlût, Dâvûd Aleyhisselâma:
"Sen, Câlût´u, öldürürsen, kızımı, seninle evlendirsem ve ülkemde senin hük münü de, geçerli kılsam olmaz mı?" dedi.
Dâvûd Aleyhisselâm:
"Olur!" dedi.
Tâlût; atını, zırhını ve silahlarını, Dâvûd Aleyhisselâma verdi.
Dâvûd Aleyhisselâm, ata, bindi. Silahlan, kuşandı.
Biraz gittikten sonra, kalbinde, bir büyüklenme ve onurlanma his edince, ace le, Tâlût´un yanına döndü.
Tâlût´un çevresindeki kimseler:
"Delikanlı, korktu!" dediler.
Dâvûd Aleyhisselâm, gelip Tâlût´un önünde durdu.
Tâlût:
"Sana, ne hal oldu?" diye sordu.
Dâvûd Aleyhisselâm:
"Bırak beni de, onunla, istediğim gibi, çarpışayım!" dedi.
Tâlût:
"İstediğini, yap!" deyince, at ve silahlarını, bıraktı. Sapanını, alıp [24] Câlût´a doğru ilerledi.
Câlût: insanların en güçlüsü ve en katı yüreklisi idi. [25]
Başına, ağır bir demir Tolga geçirmiş; irilikte ve güçlülükte benzeri bulunma yan alaca bir ata da, binmişti. [26]
Câlût, Dâvûd Aleyhisselâmı görünce, ALLAH, onun kalbine bir korku düşürdü. [27]
Dâvûd Aleyhisselâma:
"Sen mi, benimle çarpışmak için karşıma çıktın?" diye sordu.
Dâvûd Aleyhisselâm:
"Evet!" dedi.
Câlût:
"Hay oğulcuğum! Köpeğe taş atıldığı gibi, sen de, bana, Sapanla taş mı ata caksın?!" dedi.
Dâvûd Aleyhisselâm:
"Evet! Sen, köpekten de, kötüsün!" dedi. [28]
Câlût:
"Ey genç! Geri dön! Seni, öldürmeye acıyorum!" dedi.
Dâvûd Aleyhisselâm:
"Hayır! Belki, ben, seni öldüreceğim!" dedi. [29]
Câlût kızdı:
"Sen, artık, hakettin: Ben, senin etini, vahşi hayvanlarla gök kuşları arasında bölüştürecek, onlara, yem edeceğim!" dedi.
Dâvûd Aleyhisselâm:
"Bismillah! Belki, ALLAH, senin etini, vahşi hayvanlarla gök kuşları arasında bölüştürecek, yem edecektir!" dedi. [30]
Hemen, Torbasından bir taş çıkarıp sapanına koydu. Her taşı, çıkarıp Sapanına koyarken: "Bu, Atam İbrahimin ismiyle! Bu, Atam İshak´ın ismiyle!
Bu, Atam İsrail´in (Yâkub´un) ismiyle![31] diyordu. [32] Diğer rivayete göre:
Torbasından ilk taşı alırken: (Bismillâhi İlâh-i İbrahim = İbrahimin İlâhı olan Al-lâhın ismiyle!" dedi ve onu, Sapanına yerleştirdi.
İkinci taşı alırkan: (Bismillâhi İlâh-i İshak = İshak´ın İlâhı olan ALLAH´ın ismiyle!" dedi ve onu, Sapanına, yerleştirdi.
Üçüncü taşı alırken: Bismillâhi İlâh-i Yâkub = Yâkubun İlâhı olan ALLAH´ın ismiy le!" dedi ve onu, Sapanına yerleştirdi. [33]
Dâvûd Aleyhisselâm, elini, Sapanın içine soktuğu zaman,´[34], koymuş olduğu üç taşın, bir taş halıne geldiğini gördü.[35]
Yüce ALLAH, Meleklerine, Vahy edip:
"Kulum Davud´a, yardım ediniz!" buyurdu. [36]
Dâvûd Aleyhisselâm, Sapanına koyup attığı üçüzlü taşla, Câlût´u, iki gözünün arasından vurdu!
Taş, Câlût´un başını, delip arkasından çıktı. [37] Câlût´u, ölü olarak yere düşürdü. [38] Ve değdiği, herkesi de, öldürdü. Câlût´un ordusu, bozguna uğradı. [39]
Tâlût; düşmanına karşı, ALLAH´ın yardımıyla muzaffer olarak İsrail oğullarıyla birlikte savaş meydanından ayrıldı [40]
Tâlût, kızını, Dâvûd Aleyhisselâmla evlendirdi. [41] Servetinin yarısını da, ona, verdi [42]. Mülkünde Onun Mührünü de, geçerli kıldı. [43]
Başka rivayete göre: Tâlût, yönetimin üçte birini de, Dâvûd Aleyhisselâma bıraktı. [44]
[22] Taberî-Tarih c.1,s.245.
[23] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.22O.
[24] Sâlebî-arais s.271.
[25] Taberî-Tarih c.1,s.245, Sâlebî-Arais s.271.
[26] Sâlebî-Arais s.271.
[27] Taberî-Tarih d.s.245, Sâlebî-Arais s.271.
[28] Sâlebî-Arais s.271.
[29] Taberî-Tarih C.1.S.245.
[30] Sâlebî-Arais s.271.
[31] Davud Aleyhisselâm, Atalarına aid olan o taşları, onların adına, düşmana atacağını söylemek istemiştir.
[32] Taberî-Tarihc.1,s.245.
[33] Sâlebî-Arais s.271.
[34] İbn.Asâkir-Tarih c.5,s.191.
[35] Taberî-Tarih c.1 ,s.245, Mes´ûdî-Murucuzzeheb c.1 ,s.55, Sâlebî-Arais s.271, İbn.Asâkir-Tarih c.5,s.191, Ebülfidâ-Elbidaye vennihaye c.2,s.9.
[36] İbn.Asâkir-Tarih c.7,s.49.
[37] Taberî-Tarih c.1,s.245, Sâlebî-Arais s.271, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.22O
[38] Mes´ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.55, ibn.Asakir-Tarih c.7,s.49
[39] Taberî-Tarih c.1,s.245, Sâlebî-Arais s.271,272, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.22O
[40] İbn.Asakir-Tarih C.7.S.49
[41] Taberî-Tarih c.1,s.245, İbn.Asâkir-Tarih c.7,s.49, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.22O
[42] İbn.Asâkir-Tarih c.7,s.49
[43] Taberî-Tarih c.1,s.245, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.22O.
[44] Mes´ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.56.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/182-184.