seymanur K
Sat 20 August 2011, 11:43 am GMT +0200
[Davalının Hakkı Doğuran Sebep Veya Hakkın Kendisi Konusunda Yemin Etmesi]
Bir kimse aleyhine; satım, kira, nikah, kısas-had-taziri gerektiren bir suç gibi bir sebebe bağlı hak iddiasında bulunulursa davalı bu hakkı veya hakkı doğuran sebebi reddederse onun sözü kabul edilir. Hakim davalıyı hakkı doğuran sebebi reddetmeye zorlayamaz. Çünkü hakkı doğuran sebepler gerçekleştiği halde bu sebeplere bağlı haklar, sebebin gerekli kıldığı şeyler gerçekleşmeyebilir.
Hakim davalıyı "yemin ederim ki o malı satmadım" şeklinde yemin etmeye zorlayamaz. Çünkü satım akdi gerçekleştiği halde sonradan akit karşılıklı rıza ile bozulmuş (ikâle) veya feshedilmiş olabilir veya satıcı alıcıyı bedelden ibra etmiş olabilir. Bu ihtimaller ortada iken satım olmadığı konusunda yemin etmek zorunlu kılınırsa davalı bundan zarar görür. Şöyle ki: Davalı doğru söylerse satım akdinin gereklerini yapmakla yükümlü tutulur. Yalan söyleyip satım olmadığına dair yemin etse, bir zorunluluk olmadığı halde yalan yere Allah adına yemin etmiş olur. Zorunluluk yoktur çünkü karşı tarafın elde etmeyi istediği hakkı ortadan kaldıran bir alternatifi bulunmaktadır.
Kira akdinde de akitten sonra hakkın doğmasını engelleyen; fesih, ibra ve ikale gibi bir durum gerçekleşmiş olabilir. Nikah akdi de bain talak ve fesih ile ortadan kalkmış olabilir. Kişi akdi itiraf ettiğinde akdin hükmünü ve gereklerini yerine getirmekle yükümlü tutulur. Bu ise ona zarar verir. Had, kısas ve taziri gerektiren durumlarda da sonradan velinin affı veya karşılıklı sulh gibi, bu suçların gerektirdiği cezaları ortadan kaldıran bir durum gerçekleşmiş olabilir.
Davalı karşı tarafın kendisinde hakkı olduğunu reddettiğinde davadan amaçlanan hakkı reddetmiş olur ve yukarıda belirttiğimiz sakıncalardan da kurtulmuş olur. Hakkı doğuran sebebin gerçekleştiğini bile bile sebebi reddetme konusunda davalıyı yemin ermeye zorlarsak, bir zorunluluk olmadığı halde yalan yere yemin etmesine sebep oluruz. Yalan söylemekten korkarak hak doğuran sebebi ikrar ederse, ortadan kalkan bir hak ile yükümlü tutulmaktan dolayı zarar görür. Her iki tarafın hakkını alması, davalının hakkı reddederek cevap vermesi ile olur. Böylece iki taraftan herhangi biri dini veya hakkı konusunda zarara maruz bırakılmaksızm haklan verilmiş olur. Bu çözüm, benzer durumlarda hükmün üzerine dayandırılacağı açık bir insaf ve adaleti içermektedir.