hafiza aise
Thu 7 April 2011, 11:29 am GMT +0200
3. Dâvaları Hükme Bağlamak (Kazâ):
Kazanın iki yönü vardır:
a. Muhakeme sonunda ortaya çıkan duruma göre verilen hüküm bakımından kaza, fetva gibi bir tebliğ ve teşridir. Aynı durumlarda aynı hükmün verileceğini, ilâhî iradenin böyle olduğunu gösterir.
b. İspat delillerine göre adaletin tevziî bakımından kaza isabetli de, hatalı da olabilir, İsbat delilleri hakkın yerini bulmasını sağlamış ise hem hâkim isabet etmiş ve ecir almıştır, hem de hükme muhatap olanlar sorumluluktan kurtulmuşlardır.
Hak sahibi dâvasını isbat edememiş, karşı taraf is-batta daha başanlı olmuş, hüküm de buna göre verilmiş ise hâkim hata etmiş, fakat elinden geleni yaptığı için yine ecir almış, adaleti yanıltan taraf ise manevî sorumluluk ile başbaşa kalmıştır. Re-sûlullah (s.a.v) kazanın bu yönünü şöyle anlatıyor: "Bana dâvanızı getiriyorsunuz, ben ancak bir beşerim, (kimin haklı olduğu konusunda) bana bir vahiy gelmemiştir, vahiy gelmeyen konularda ben ancak reyimle hükmediyorum. Olur ki biriniz, diğerine nispetle delilini daha tesirli anlatır, daha iyi ortaya koyar, ben de onu haklı zannederek lehine hükmederim, her kime, kardeşine ait bir hakkı hükmeder, verirsem sakın onu almasın, ben ona bir parça ateş vermiş olurum.[74]
Hz. Peygamber'in kazâî hükümlerini diğerlerinden ayırmak oldukça kolaydır; çünkü bu hükümler genellikle açılan bir davayı takip etmekte, şahit ve delil istenmekte, hükmediyorum (akdî) vb. ifadeler kullanılmaktadır. Bu nevi hükümleri toplayan hususî kitaplar yanında hadis kitaplarının kaza bölümleri de birçok ömek ihtiva etmektedir.
[74] Buhân, Ahkâm 20, Hiyel 15; İmam Ahmed, Müsned, 4/320
Kazanın iki yönü vardır:
a. Muhakeme sonunda ortaya çıkan duruma göre verilen hüküm bakımından kaza, fetva gibi bir tebliğ ve teşridir. Aynı durumlarda aynı hükmün verileceğini, ilâhî iradenin böyle olduğunu gösterir.
b. İspat delillerine göre adaletin tevziî bakımından kaza isabetli de, hatalı da olabilir, İsbat delilleri hakkın yerini bulmasını sağlamış ise hem hâkim isabet etmiş ve ecir almıştır, hem de hükme muhatap olanlar sorumluluktan kurtulmuşlardır.
Hak sahibi dâvasını isbat edememiş, karşı taraf is-batta daha başanlı olmuş, hüküm de buna göre verilmiş ise hâkim hata etmiş, fakat elinden geleni yaptığı için yine ecir almış, adaleti yanıltan taraf ise manevî sorumluluk ile başbaşa kalmıştır. Re-sûlullah (s.a.v) kazanın bu yönünü şöyle anlatıyor: "Bana dâvanızı getiriyorsunuz, ben ancak bir beşerim, (kimin haklı olduğu konusunda) bana bir vahiy gelmemiştir, vahiy gelmeyen konularda ben ancak reyimle hükmediyorum. Olur ki biriniz, diğerine nispetle delilini daha tesirli anlatır, daha iyi ortaya koyar, ben de onu haklı zannederek lehine hükmederim, her kime, kardeşine ait bir hakkı hükmeder, verirsem sakın onu almasın, ben ona bir parça ateş vermiş olurum.[74]
Hz. Peygamber'in kazâî hükümlerini diğerlerinden ayırmak oldukça kolaydır; çünkü bu hükümler genellikle açılan bir davayı takip etmekte, şahit ve delil istenmekte, hükmediyorum (akdî) vb. ifadeler kullanılmaktadır. Bu nevi hükümleri toplayan hususî kitaplar yanında hadis kitaplarının kaza bölümleri de birçok ömek ihtiva etmektedir.
[74] Buhân, Ahkâm 20, Hiyel 15; İmam Ahmed, Müsned, 4/320