sidretül münteha
Tue 1 February 2011, 04:50 pm GMT +0200
68. AKDÎYE (Davalar ve Mahkeme) KİTABI
Bu bahsin ana mes'eleleri altı babta toplanmakta olup, birinci bab, kimin hakimlik yapabildiği, ikinci bab, hangi davalarda hüküm verilebildiği, üçüncü bab, hangi şeylere dayanılarak hüküm'verildiği, dördüncü bab, kimin lehine ve kimin aleyhine hüküm vermenin gerektiği, beşinci bab, muhakemenin nasıl ve ne şekilde yürütülmesi lazım geldiği, altıncı bab da ne zaman hüküm verilebildiği konulan hakkındadır. [1]
196. Hakimin Nitelikleri
Bu baba dair konuşmamız, kimin hakimlik yapması caizdir ve hakim nasıl olursa iyidir konulan ile ilgilidir.
Kişinin hakimlik edebilmesi için kendisinde bulunması şart olan vasıflar; hür olması, müslüman olması, ergenlik çağına ermesi, erkek olması, deli olmaması ve âdil olmasıdır. Kimisi «Mâliki mezhebinde fısk, hakimin görevden çıkarılmasını gerektiriyorsa da, fasık olan hakimin verdiği kararlar geçerlidir» demiştir.
Ulema, hakimin ictihad yeteneğine sahip olması da şart mıdır değil midir diye ihtilâf etmişlerdir, İmam Şafii «Şarttır» demiştir. Abdülvehhab, îmam Mâlik'ten de bunu söylediğini rivayet etmiştir. İmam Ebû Hanife ise, «Müctehid olmayan kimsenin de hakimlik etmesi caizdir» demiştir.
(Kadı -îbn Rüşd- diyor ki): Büyük babam -Allah rahmet eylesin- el-Mu-kaddimât adlı kitabında Mâliki mezhebinin bu konudaki görüşünü naklederken, sözünün zahirinden hakimin ictihad yeteneğine sahip olmasının şart olmadığı anlaşılmaktadır. Zira bu vasfın halcimde bulunmasının müstehab vasıflardan olduğunu nakletmektedir.
Ulema, hakim erkeklik vasfının şart olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. Cumhur, her ne kadar «Şarttır» demiş ise de, İmam Ebû Hanife, hukuk davalarında kadının da hakimlik edebildiğini söylemiştir. Taberî ise «Kadın bütün davalarda hakimlik edebilir» demiştir.
Abdülvehhab, «Kölenin hakim olamayacağı hususunda herhangi bir kimsenin muhalefet ettiğini bilemiyorum» demiştir.
Kadının hakimlik edemediğini söyleyenler, hakimliği devlet başkanlığına, kadını da köleye kıyas etmişlerdir. Zira kadın da -köle gibi- erkeğe nis-betle toplumdan az saygı görmektedir. Kadının hukuk davalarında hakimlik edebildiğini söyleyenler de -hukuk davalarında kadın şahidlik edebildiği için- hakimliği de şahidliğe kıyas etmişlerdir. Kadının bütün davalarda hakimlik edebildiğini söyleyenler de, «Çünkü asıl şudur ki: Kim anlaşmazlıkları halledebiliyorsa, hakimlik edebilir ve -şeriatın istisna ettiği devlet başkanlığı dışında- bütün adlî ve idarî görevleri yapabilir» demişlerdir.
Mâliki mezhebinde hakimin hakim kalabilmesi için sağır, kör ve dilsiz olmamasının şart olduğunda ihtilâf yoktur. Zira Mâliki mezhebine göre hakimliğin şardanndan bazılan, hakimlik edebilmenin şartlan olup, bu şartlar hakimde bulunmadığı zaman, hakimlik görevine son verildiği gibi, onun verdiği kararlar da geçersiz sayılır. Bazılan da hakim kalabilmenin şartlan olup, hakimde bulunmadıktan zaman, sadece görevine son verilir. Onun verdiği kararlar geçerlidir. îşte bu üç vasıf o şartlardandırlar.
İmam Mâlik'e göre hakimin şartlarından biri de bir şehire birden çok hakimin tayin edilmemesidir. îmam Şafii ise «Eğer herbirinin hangi davalara bakması smırîandınlırsa, bir yere iki hakim tayin edilebilir. Fakat her ikisinin de aynı davalara bakıp ittifakla karar vermeleri şartı ile tayinleri caiz değildir» demiştir. İki hakimden herbirinin davaya bakıp tek başına karar verebilmesi şartı ile tayinlerinin caiz olup olmadığı hakkında ise, İmam Şafii'den iki rivayet gelmiştir, İmam Şafii, «Taraflardan her biri bir hakimi istedikleri zaman hakimler arasında kura çekilmesi gerekir» demiştir.
Ulema, okur-yazar olmayan kimsenin hakim olabildiğinde de ihtilâf etmişlerdir. Peygamber (s.a.s) Efendimiz de okur-yazar olmadığı için, en zahir olanı okur-yazar olmayan kimsenin hakim olabilmesi ise de, kimisi «Okuryazar olmayan kimse hakim olamaz» demiştir. İmam Şafii'den her iki görüş de rivayet olunmuştur. Zira Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in okur yazar olmayışı mu'cize olabilir.
Bütün ulema, bizzat devlet başkanının da hakimlik edebildiğinde ve herhangi bir kimsenin hakimlik edebilmesi için devlet başkanı tarafından tayin edilmiş olmasının şart olduğunda -kanaatimce- müttefiktirler.
Taraflann, aralanndaki anlaşmazlığı halletmek için birini kendilerine hakem tayin etmelerinin cevazı hakkındaki ulemanın ihtilâfı da bu babtan-dır. îmam Mâlik «Caizdir», îmam Şafii iki kavlinden birinde «caiz değildir», imam Ebû Hanife de «Bu kimsenin karan, şehirde resmen hakim bulunan kimsenin karanna uygun olduğu zaman caizdir» demiştir. [2]
[1] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/351.
[2] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 4/353-354.