- Cuma gününün üstünlüğü

Adsense kodları


Cuma gününün üstünlüğü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sun 7 August 2011, 02:40 pm GMT +0200
İ) HZ. PEYGAMBERİN (S.A.) CUMA KONUSUNDAKİ TUTUMLARI

1— Cuma Gününün Üstünlüğü:

 

Buharı ve Müslim'in Sahihlerinde, Hz. Peygamber'in (s.a.) şöyle bu­yurdukları naklolunmaktadır: "Bizler (diğer semavi din mensublarına gö­re) en sonra gelenleriz; kıyamet günü ise en başa geçecek ilkleriz. Şöyle ki, bizden öncekilere kitap gönderildi. Ardından onlar, Allah'ın kendileri­ne/arz kıldığı gün, bu (cuma günü) iken, bu konuda görüş ayrılığına düş­tüler (de başka günleri takdis ettiler). Allah bugünü tayin edip bizi doğruya ulaştırdı. Artık bu meselede insanlar bize uymuştur. Yahudilerin (ibadet günü) yarın, hıristiyanlarınki ise öbür gündür. "[874]

Müslim Sahih'mâe Ebu Hureyre (r.a.) ve Huzeyfe'den (r.a.) rivayet eder ki, Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuşlardır: "Allah, bizden önce­kileri cumadan şaşırttı. Yahudilerin özel günü cumartesi, hıristiyanlarınki ise pazar oldu. Derken Allah, bizi dünyaya getirdi ve bize cuma gününü gösterdi. Böylece cuma, cumartesi, pazar günlerini (ibadet günü) kılmış oldu. İşte bu şekilde onlar kıyamet günü yine bizim peşimizden gelecekler­dir. Bizler en son gelen dünyalılarız. Kıyamet günü en başta gelen bizler olacağız. Herkesten önce lehine hüküm verilenler bizler olacağız. "[875]

Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde ve Sünen kitaplarında Evs b. Evs yoluyla Hz. Peygamber'den (s.a.) şu hadis naklolunmaktadır: "Günlerini­zin en faziletli olanlarından biri de cuma günüdür. Allah Âdem'i o gün yarattı. Âdem'in ruhu o gün alındı. Sûr'a o gün üflenecek ve o gün kıya­met kopacaktır. Bu sebeple o gün bana çok salât ü selâm gönderiniz. Çün­kü salât ü selâmlarınız bana arzolunur." Sordular:

—Ey Allah'ın Rasûlü! Sen çürümüşken bizim salât ü selâmlarımız sa­na nasıl arzolunur?

Şu cevabı verdi:

"Şüphesiz Allah, yere, peygamberlerin cesedlerini yemeyi haram et­miştir." Ayrıca bu hadisi Hâkim Müstedrek\t, İbn Hibbân da Sahihimde rivayet etmiştir[876]

Tirmizî Sünen'inde Ebu Hureyre'den Hz. Peygamber'in (s.a.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: "Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı cuma günüdür. O gün Allah, Âdem'i yaratmıştır. Âdem o gün cennete konulmuş ve yine o gün çıkarılmıştır. Kıyamet de cumadan başka bir gün­de kopmayacaktır." Tirmizî "Bu hadis hasen-sahîhtir" demiş, Hâkim ise sahih hükmünü vermiştir.[877]

Yine Müstedrek'te, Ebu Hureyre'den merfû yolla (Hz. Peygamber'e (s.a.) nisbet edilerek) şu hadis nakledilmektedir: "Günlerin efendisi, cuma günüdür. Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete konulmuş ve o gün cen­netten çıkarılmıştır. Kıyamet de cumadan başka bir günde kopmayacaktır.[878]

İmam Mâlik, Muvatta adlı eserinde Ebu Hureyre'den aktardığı şu ha­disi kaydeder: "Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı cuma günüdür. Âdem o gün yaratılmış, o gün (yeryüzüne) indirilmiş, o gün tevbesi kabul edilmiş ve o gün vefat etmiştir. Kıyamet o gün kopacaktır. Cinler ve insanlar dışında bütün yaratıklar cuma günü mutlaka tanyeri ağardıktan gün doğuncaya kadar, kıyamet belki bugün kopar korkusuyla kulak kabartır­lar. O gün içinde öyle bir saat vardır ki, müslüman bir kul namaz kıldığı halde o saate rastlar da Allah'tan bir şey dilerse muhakkak Allah, onun dileğini yerine getirir." Ebu Hureyre sözlerine devamla şu olayı anlatıyor: Kâ'b (el-Ahbâr): "Bu, her senede bir gündür" dedi. Ben: "Hayır, her cumadır" dedim. Bunun üzerine Kâ'b gitti Tevrat'ı okudu ve: "Allah Ra­sûlü (s.a.) doğru söylemiş" dedi. Bu olaydan sonra Abdullah b. Selâm'Ia karşılaştım. Ona, Kâ'b'la görüşmemi anlattım. îbn Selâm: "O saatin han­gi saat olduğunu biliyorum." dedi. "Öyleyse bana söyle" dedim. "Cuma günü içindeki en son saattir" dedi. "Nasıl olur? Hz. Peygamber (s.a.): Müslüman bir kul namaz kıldığı halde ona rastlarsa... buyurdular; bu (en son) saatte ise namaz kılınmaz" diye itiraz ettim, tbn Selâm: "Hz. Pey­gamber (s.a.): Namaz kılmak için bir yere oturup bekleyen kişi, namaz kılıncaya kadar namazdadır, buyurmadılar mı?" diye karşılık verdi.[879]

İbn Hibbân da Sahihinde merfû olarak şu hadis-i şerifi naklediyor: "Güneş, cuma gününden daha hayırlı bir gün üzerine doğmamıştır. "[880]

İmam Şafiî'nin Müsned'inde Enes b. Mâlik'den (r.a.) rivayet edilen şu hadis yer almaktadır: Enes diyor ki: Cibril (a.s.), Hz. Peygamber'e (s.a.) geldi. Elinde beyaz bir ayna ve aynada (siyah) bir nokta vardı. Hz. Pey­gamber (s.a.) sordu:

—Bu nedir? Cibril cevap verdi:

—Bu, cuma günüdür. Sen ve ümmetin bu günle taltif olundunuz. İn­sanlar, yahudi ve hıristiyanlar bu günde size uymuşlardır. Bu günde sizin için hayır vardır. Bu günde bir ân vardır ki, inançlı bir kul o anda" Allah'a dua edip hayır dilerse, muhakkak duası kabul olunur. Biz bugüne "Mezîd  =  Bereketli gün" diyoruz.

Hz. Peygamber (s.a.):

—Ey Cibril! Mezîd günü, ne demektir? diye sordu.

—Rabbin, Firdevs cennetinde, içinde miskten tepecikler bulunan çok geniş bir vadi yarattı. Cuma günü olunca Allah (c.c.) meleklerinden diledi­ği kadar indirir. (Vadinin) etrafında, üzerlerinde peygamberlerin oturakları bulunan nurdan minberler vardır. Allah bu minberleri yakut ve zeberced-lerle süslü altın minberlerle kuşatmıştır; bunların üzerlerinde de şehitler ve siddıklar bulunmaktadır. Peygamberlerin arkasından şehidler ve sıddik-lar o tepeciklere otururlar. Allah (c.c), onlara hitaben buyurur ki: "Ben, sizin Rabbinizim. Ben size olan va'dimi tuttum. Şimdi benden isteyin iste-yebildiğinizi, vereyim." Onlar da cevaben: "Rabbimiz! Biz, Senin rızanı istiyoruz." derler. Bunun üzerine Allah (c.c): "Ben, sizden razıyım. İste­diğiniz her şey sizindir. Benim katımda dahası var." buyurur. Onlar da cuma gününü, bu günde Rableri kendilerine hayırlar ihsan ettiği için sever­ler... İşte bu gün, yüceler yücesi Rabbinin (c.c), Arş üzerine istiva ettiği gündür. O gün Âdem'i yarattı. Kıyamet de o gün kopacaktır.[881]

İmam Şafiî, bu hadisi şu senedle rivayet etmiştir: İbrahim b. Muham-med - Musa b. Ubeyde - Ebu'l-Ezher Muâviye b. İshak b. Talha - Abdul­lah b. Ubeyd - Umeyr b. Enes.

Sonra Şafiî diyor ki: İbrahim, Ebu İmrân İbrahim b. el-Ca'd'dan, o da Enes'ten buna benzer bir hadis nakletmektedir.'[882]

İmam Şafiî, bu üstadı İbrahim hakkında iyi düşünürdü. Fakat İmam Ahmed b. Hanbel (r.h.) onun hakkında: Mutezilîdir, cehmîdir, kaderidir... Onda her belâ vardır" demiştir.

Bu hadisi ayrıca Ebu'l-Yemân el-Hakem b. Nâfi, Safvân'dan, o da Enes'ten, Enes de: Hz. Peygamber (s.a.) buyurdular ki: "Cibril, bana gel­di..." şeklinde hadisi nakletmektedir.

Muhammed b. Şuayb da, Gufra'nm âzâdü kölesi Ömer yoluyla Enes'­ten nakletmektedir.

Ebu Zahye de Osman b. Umeyr yoluyla Enes'ten rivayet etmektedir.

Ebu Bekir b. Ebî Davud, bu hadisin bütün rivayet yollarım bir araya top­lamıştır.

Ahmed b. Hanbel, Müsned'inde Ali b. Ebî Talha yoluyla Ebu Hurey-re'den şu hadisi rivayet ediyor: Hz. Peygamber'e (s.a.) birisi sordu: "Niçin bu güne cuma adı verildi?" Efendimiz (s.a.) buyurdular: "Çünkü o günde baban Âdem'in çamuruna şekil verildi. Bütün canlılar o gün ölecektir. Ye­niden diriliş o gündür. Allah'ın yakalaması o gündür. O günün sonunda üç saat vardır ki, bunlardan birinde Allah'a dua edenin duası kabul olu-

nur.[883]

Hasan b. Süfyân en-Nesevî[884] Müsned'mûe, Ebu Mervân Hişâm b. Hâlid el-Ezrak-Hasan b. Yahya el-Huşenî-Gufra'nın âzâdlı kölesi Ömer b. Abdillah-Enes b. Mâlik zinciriyle rivayet eder ki Enes, Hz. Peygamber'-in (s.a.) şöyle buyurduğunu işitmiş: "Elinde, ortasında siyah bir benek bulunan beyaz ayna şeklinde bir şeyle Cibril, bana geldi. Sordum:

—Ey Cibril! Bu nedir?

Cevap verdi:

—Bu, Cumadır. Senin için ve senden sonra da ümmetin için bayram olsun diye bunu sana getirmekle görevlendirildim.

—Ey Cibril! O günde bizim için ne var?

—O gün sizin için pekçok hayır vardır. Sizler, en sonra gelenlersiniz. Kıyamet günü ise siz başa geçeceksiniz. O günde bir saat vardır ki, müslü-man bir kul o saatte namaz kılar, Allah'tan herhangi bir şey dilerse, mut­laka Allah ona dilediğini verir.

—Ey Cibril! Öyleyse bu siyah nokta nedir?

—Bu, cuma günündeki bir saattir. Cuma, günlerin efendisidir. Biz, ona "Mezîd Günü" deriz.

—Ey Cibril! Mezîd Günü ne demektir?

—Rabbın, Cennette beyaz miskten, çok geniş bir vadi yarattı. Âhiret günlerinden cuma günü olunca Rab (c.c). Arş'ından, Kürsî'sine iner.[885]

Kürsî nurdan minberlerle kuşatılır. Bu minberlere peygamberler oturur. Min­berler, altın kürsîlerle kuşatılır. Onlara 4a sıddıklar ve şehidler oturur. Köşk sahipleri köşklerinden iner misk tepeciklerine otururlar. Minber ve küm­lerde oturanların meclisteki üstünlüklerini görmezler. Sonra ceiâl ve ikram sahibi yüceler yücesi Mevlâ zuhur eder ve şöyle der: "İsteyin Benden isteyebildiğinizi" Hep birden derler: "Ey Rab! Senden hoşnutluk dileriz.11 Allah, onlardan hoşnut olduğunu söyler, ardından ekler: "İsteyin Benden isteyebildiğinizi" Herkes dileklerini bildirir. Nihayet onlardan herbir kulun ihtiyacı sona erer.

(Cibril devamla) der ki: Sonra onlara hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir insanın hatırına bile gelmeyen şeyler verilir. Son­ra da Cebbar olan Allah, Kürsî'sinden Arşına, köşk sahipleri de köşklerine yükselir.,

Onlar ya beyaz inciden, ya kırmızı yakuttan ya da yeşil zümrütten birer odadır. Onlarda ne bir yarık, ne bir çatlak vardır. İçleri apaydınlık­tır. Nehirleri içlerindedir. Yahut da (Cibril) şöyle dedi: Hepsi bir ayarda­dır, birbirine yakındır. Meyveleri içlerindedir. İçlerinde hanımlar, hizmet­çiler ve meskenler vardır. (Cibril) dedi ki: Tıpkı dünya halkının dünyada birbirlerine yağmuru müjdeledikleri gibi cennet halkı da cennette birbirleri­ne cuma gününü müjdelerler. "[886]

İbn Ebî'd-Dünyâ Sıfatu'l-Cenne adlı kitabında Ezher b. Mervân er-Rakkâşî-Abdullah b. Arafe es-Şeybânî-Kâsim b. Mutayyib-el-A'meş-Ebu Vâil-Huzeyfe zinciriyle Hz. Peygamber'den (s.a.) şu hadisi nakletmektedir: Cibril, elinde en güzel, en parlak görünüşlü bir ayna ile yanıma geldi. Fa­kat ne görelim, aynanın ortasında siyah bir parıltı yok mu! Sordum:

—Aynada gördüğüm bu parıltı nedir?

—Cumadır.

—Cuma ne demek?

—Rabbinin günlerinden büyük bir gündür. Şimdi sana onun dünyada­ki şeref ve faziletini, dünyadakiler için o günden beklenen faydalan ve bugünün âhirette hangi isimle anıldığını haber vereceğim. Dünyadaki şeref ve faziletine gelince; Çünkü Allah (c.c.) halkın işini o günde bir araya getirmiştir. Dünyadakiler için o günden beklenen fayda da şudur: Bu gün­de öyle bir an vardır ki, o anda, kadın olsun erkek olsun müslüman bir kul Allah'tan (c.c.) bir hayır dilerlerse mutlaka Allah, onların dileklerini yerine getirir, Âhiretteki şerefine, faziletine ve ismine gelince; Allah (c.c), cennetlikleri cennete, cehennemlikleri de cehenneme yollayınca üzerlerin­den bu günler ve geceler geçmeye başlar. O gece ve gündüzlerin içindeki her gece ve gündüzün miktarını ve anlarım ancak Allah (c.c.) bilir. Cuma günü olup cennet halkı cumalarına çıkınca bir tellal cennet halkına: "Ey cennet halkı! Mezîd vadisine çıkın!" diye bağırır. Mezîd vadisinin uzunluk ve genişliğini Allah'tan başka hiç kimse bilemez. Bu vadide dorukları gök­te misk tepecikleri vardır.

Peygamberlerin hizmetçileri nurdan minberler, mü'minlerin hizmetçi­leri de yakut kürsîler çıkarırlar. Bu minber ve kürsîler yerlerine konup her­kes yerini alınca Allah, onların (Peygamberler ve mü'minlerin) üzerlerine Müsîre denilen bir rüzgâr gönderir. Bu rüzgâr misk yayar. Miski, peygam­berler ve mü'minlerin elbiseleri altından girdirir, yüzlerinde ve saçlarında (ortaya) çıkartır.

O miskle ne yapılacağını -kendisine yeryüzündeki bütün güzel kokular verilse herhangi biriniz karısı ne yapabilirse- işte bu rüzgâr o kadından daha iyi bilir.

Sonra Allah (c.c.) Arş'ı taşıyan meleklere: "Onu, oradakilerin araları­na bırakın" diye vahyeder. Allah'tan işittikleri ilk söz şu olur: "Beni gör­meden Bana baş eğen, peygamberlerimi tasdik eden, emrime uyan kulla­rım! Yaklaşın Bana. İsteyin isteyebildiğinizi. Bu gün, Mezîd günüdür." Hep bir ağızdan: "Rabbimiz! Yüzünü görmek isteriz" derler. Allah (c.c.) perdeleri aralar, onlara tecellî eder. Onları O'nun nurundan bir tek parça öyle bir bürür ki, şayet yanmamalanna hükmetmiş olmasa onları bürüyen o nurdan yanar kavrulurlardı. Sonra onlara: "Yerlerinize dönün" komutu verilir. Allah herbirine daha önceki derecesinden bir kat daha fazlasını ve­rir. Herkes yerine döner. Fakat onları bürüyen Allah'ın nurundan dolayı birbirlerini göremezler. Artık hanımlarının yanlarına varınca nur onlardan ayrılır, böylece ilk suretlerine dönerler. Hanımları: "Yanımızdan çıktığı­nızda çehreniz başkaydı, şimdi bir başka!" diye şaşkınlıklarını belirtirler. Onlar da: "Çünkü Allah (c.c.) bize tecellî etti. O'ndan görebildiğimizi gördük". derler.

Vallahi, hiçbir yaratık Allah'ı ihata edemez. Ancak Allah, onlara dilediği kadarıyla celâl ve azametini gösterir. İşte onların "O'ndan görebildiği­mizi gördük" demeleri de bundandır.

Onlar (peygamberler ve mü'minler) cennetin misk kokuları ve nimetle­ri içinde her hafta bir öncekine göre bir kat daha derece itibariyle yükseltil­miş olarak rahat bir hayat sürerler.                                                     

Hz. Peygamber (s.a.) buyurdular ki: "İşte bu âyet bunu gösterir: Yap­tıklarına karşılık onlar için saklanan, gözleri ışıl ışıl edecek nimetleri hiç kimse bilemez. [887]Ayrıca bu hadisi, buna benzer ifadelerle Ebu Nuaym, Sıfatu'l-Cenne adlı eserinde isme b. Muhammed - Musa b. Ukbe - Ebu Salih-Enes senediyle rivayet etmiştir.

Ebu Nuaym yine Sıfatu'l-Cenne adlı eserinde el-Mes'ûdî-el Minhâl-Ebu Ubeyde yoluyla Abdullah (b.Mes'ûd)'un şöyle dediğini nakleder: Dün­yadayken cumaya koşuşun. Çünkü Allah (c.c), her cuma beyaz kâfurdan bir tepe üzerinde cennet halkına gözükür. Allah'a yakınlıkları, cumaya acele etmeleri ölçüsündedir. Allah, onlara daha önce görmedikleri yeni ihsanlar­da bulunur. Ailelerinin yanına kendilerine sunulan yeni yeni ihsanları al­mış olarak dönerler.[888]


[874] Buharı,  11/1,  12; Müslim, 855; Nesâî, 3/85, 86; tbn Mâce,  1083.

[875] Müslim, 856; Nesâî, 3/87; tbn Mâce,  1083.

[876] Ahmed, Müsned, 4/8; Ebu Davud, 1047; Nesâî, 3/91, 92; îbn Mâce, 1085. Hadisin isnadı sahihtir. İbn Huzeyme(1733), Ibn Hibbân (550) ve Hâkim (1/278) hadisi sahih saymışlar, Zehebî de buna muvafakat etmiştir. Münzirî ve ibn Hacer ise hasen olduğunu söylemişlerdir. Nevevî de el-Ezkâr adlı eserinde sahihliğini belirtmiştir.Ibn Mâce'nin (1637) Ebu'd-Derdâ'dan, Beyhakî'nin Ebu Ümâme'den aktardıkları bu hadise destek sağlayacak hadisler de vardır.

[877] Müslim, 854; Tirmizî, 488; Nesâî, 3/89, 90; Hâkim, Müstedrek, 1/278. Zehebî, Hâkim'İn verdiği sahih hükmüne muvafakat etmiştir.

[878] Hâkim (1/277) hadisin sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.

[879] Mâlik, Muvatta,  1/108, 110; Tirmizî, 491; Ebu Davud, 1046; Nesâî, 3/113, 115; Ahmed, 2/486. İsnadı sahihtir. Hâkim (İ/278, 279) hadisi sahih saymış, Tirmizî İse hasen-sahih olduğunu söylemiştir.

[880] İbn Hibbân, 551. Hadisin tam metin tercümesi şöyledir: "Cuma gününden daha faziletli bir gün üzerine güneş ne doğdu, ne battı. Şu iki topluluk -cinler ve insanlar-dişında bütün yaratıklar cuma günü mutlaka dehşete kapılırlar." Hadisin senedi güçlüdür.

[881] Şafiî,  1/148. Hadis zayıftır.

[882] Şafiî, aynı yer. İmam Şafiî'nin adlarını verdiği râviler zayıf olduğundan hadis de zayıftır.

[883] Ahmed, Müsned, 2/311. Hadis zayıftır.

[884] Bu zat, Horasan şeyhi Hafız Ebu'l-Abbas eş-Şeybânî en-Nesevî'dir. el-Müsnedü'l-Kebîr ve el-Erbaîn adlı eserleri vardır. 303/915 tarihinde vefat etmiştir.

[885] "Allah'ın inmesi, oturması" gibi sözler fnüteşâbihat'tandır. Dolayısıyla bunları sözlük anlamlarına almak doğru değildir. Müteşâbih âyet ve hadislerin yorumlanıp yo-rumlanamayacağı konusu ise âlimler arasında büyük görüş ayrılıklarına neden ol­muştur. Tefsir usûlü, fıkıh usûlü ve kelâm kitaplarında bu konuda geniş bilgi sunul­maktadır..

[886] Hadis zayıftır

[887] Secde, 32/17. İbn Ebi'd-Dünyâ'mn rivayet ettiği bu hadis de zayıftır.

[888] Rivayetin senedi zayıftır.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/339-346.