ezelinur
Fri 29 January 2010, 04:51 pm GMT +0200
Cuma günü yolculuğa çıkmak, bütün mezheblere göre caiz değildir. Mezheblerin bu hükme ilişkin detaylı görüşleri aşağıda ayrı ayrı ele alınmıştır.
Hanefiler dediler ki: Cuma günü, Cumanın birinci ezanı okunduktan, Cuma namazı kılınıncaya kadar şehirden çıkmak, sahîh olan görüşe göre mekruh olur. Ama zevalden önce şehirden çıkmak mekruh değildir.
Malikiler dediler ki: Yoldayken Cuma namazına ulaşamayacak olan kişinin, Cuma günü fecir doğduktan sonra sefere çıkması mekruhtur. Ulaşabilecek olan kişinin, fecirden önce veya sonra yola çıkması caizdir. Zevalden sonra yola çıkmak, Cuma ezanından önce bile olsa haramdır. Ancak yol arkadaşım kaçırıp da, yalnız başına kaldığı takdirde canına veya malına zarar gelmesinden korkmak gibi bir zaruretten dolayı sefere çıkmak haram olmaz. Yolda Cuma namazına kavuşabileceğini bilen kişinin, her iki durumda da Cuma günü yolculuğa çıkması haram olmaz.
Şafiiler dediler ki: Cuma namazı kendisine vâcib olan kimsenin Cuma günü fecirden sonra sefere çıkması haramdır. Ancak yolda Cuma namazına kavuşabileceğini zanneden veya vakti daralıp da ulaşamamaktan korktuğu hac yolculuğu gibi vâcib bir sefere çıkan, ya da yalnız kalmaktan korkmak gibi bir zarureti olan kimsenin fecirden sonra yola çıkması haram olmaz. Ama yalnızca yol arkadaşlarından ayrılarak tek başına yolculuk etmeme isteği, fecirden sonra yola çıkmayı mubah kılmaz. Fecirden önce sefere çıkmak ise mekruh değildir.
Hanbeliler dediler ki: Kendisine Cuma namazı vâcib olan kimsenin Cuma günü zevalden sonra yolculuğa çıkması haramdır. Ancak mubah maksatlı bir yolculukta arkadaşlarından geri kalma durumu nedeniyle zarara mâruz kalacak olursa, zevalden sonra dahi yola çıkması mubah olur. Zevalden önce yola çıkmak ise mekruhtur. Mezkûr sefer, yolda Cuma namazı kılınamadığı takdirde mekruh veya haram olur. Kılınabildiği takdirde mubah olur.[55]
Cumayı Özürsüz Olarak Kaçıran Kişinin, Cuma Tamamlanmadan Önce Öğle Namazı Kılması
Cuma namazını kılmakla yükümlü olup da özürsüz olarak Cumaya gitmeyen kişinin, öğle namazını imamın selâm vererek Cuma namazını tamamlamasından önce kılması sahîh olmaz. Bu durumda kılınan öğle namazı, Şafiî ve Hanbelîlere göre geçerli olmaz. Hanefîlerle Mâlikîlerin buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır.
Hanefiler dediler ki: Cuma namazı kılmayı engelleyici herhangi bir özrü olmayan kimsenin, Cuma namazını kılmayıp da, imamın Cuma namazını tamamlamasından önce öğle namazı kılması, ancak birtakım şartlarla geçerli olur. Eğer o gün Cuma namazına hiç gitmeyip sadece öğle namazıyla yetinmişse, her ne kadar Cumayı terk etmesi haramsa da, namazı sahîh olur. Ama o gün Cuma namazını kılmaktan tümüyle vazgeçmemiş, meselâ Cuma namazına gitmek için biraz yürümüşse, imamın Cuma namazının selâmını vermesinden önce kıldığı öğle namazı, evinden çıkıp Cuma namazı kılınan yere doğru yürümüş olması nedeniyle batıl olur ve nafile yerine geçer. Bu durumda hemen, Cuma namazını kıldırmakta olan imama tâbi olması vâcib olur. Ulaşamadığı takdirde öğle namazını iade eder. Eğer imam, Cuma namazını tamamlamışsa, mescide doğru yürümek nedeniyle de olsa, öğle namazı batıl olmaz. Yine bunun gibi mescide doğru yürümesi, imamın selâm vermesi anma veya Cuma namazı için ikâmet edilmesinden önceye rastlarsa, kıldığı öğle namazı yine batıl olmaz.
Malikiler dediler ki: Cuma namazı kendisine vâcib olduğu halde Cumadan geri kalmayı mubah kılan bir mazereti olmayan kişi, öğle namazını kıldıktan sonra acele olarak Cumaya gittiği takdirde bir rek’atine kavuşacağını zannederse, kıldığı öğle namazı batıl olur. Sahîh olan görüş de budur. Bilâhare öğle namazını mutlaka iade etmesi gerekir. Ama acele olarak gittiği takdirde Cuma namazının bir rek’atine kavuşabileceğini zannetmezse, kıldığı öğle namazı sahîh olur. Cuma namazı kendisine vâcib olmayan kişi, acele ettiği takdirde Cuma namazının tümüne kavuşacağını bilse dahi, kıldığı öğle namazı sahîh olur.
Cuma namazı kendisine vâcib olmayan, hasta ve benzeri kimselere gelince, bunların imam henüz Cuma namazındayken de olsa öğle namazı kılmaları sahîh olur. Cuma namazı kılmasına engel olan özrünün ortadan kalkacağını uman kişinin öğle namazını biraz geciktirmesi mendub olur. Böyle bir umudu bulunmadığı takdirde, imamın selâm vererek Cuma namazını tamamlamasını beklemeksizin, öğle namazını vaktin başlangıcında kılmakta acele etmesi mendub olur. Hanefîler dışındaki üç mezheb, bu hususta görüş birliği etmişlerdir.
Hanefiler dediler ki: Mazeret sahibi olan kişinin, namazım, imamın Cuma namazını kıldırmasından sonraya ertelemesi sünnettir. Mazeretinin ortadan kalkmasını umsa da, ummasa da, öğle namazını bundan önce kılması tenzîhen mekruhtur.[56]
Cuma Namazını Kılmayan Kimsenin Öğle Namazını Kılması Caiz Olur mu?
Herhangi bir sebepten dolayı Cuma namazını kılamayan kimsenin öğle namazını kılması, mezheblerin ileri sürdükleri tafsilâta göre caiz olur.
Hanefiler dediler ki: Herhangi bir mazeretten dolayı Cuma namazını kılamayan kimsenin, Cuma günü cemaatle öğle namazını şehirde kılması mekruhtur. Cuma namazı kılmaları sahîh olmayan bâdiye (çöl) sakinlerinin, Cuma günü öğle namazını cemaatle kılmaları kerahetsiz olarak caiz olur. Zîrâ onlar için Cuma gününün diğer günlerden farkı yoktur.
Şafiiler dediler ki: Bir mazeretten dolayı Cuma namazını kılamayan kimselerin, Cuma günü öğle namazını cemaatle kılmaları sünnettir. Cumayı kılmama özrü, yolculuk gibi açık bir mazeretse, öğle namazını açıkça cemaatle kılmaları sünnet olur. Ama Cumayı kılmama özrü, şiddetli açlık gibi bir mazeretse, bu durumda öğle namazını gizlice cemaatle kılmaları sünnet olur. Özürsüz olarak Cuma namazını kılmayan kimsenin öğle namazını imamın Cuma namazını selâm vererek tamamlamasından hemen sonra kılması vâcib olur.
Hanbeliler dediler ki: Cuma namazı şartlarını üzerinde taşımayan veya özürsüz olarak Cuma namazını kılmayan kimselerin Cuma günü öğle namazını alenî olarak cemaatle kılmaları, fitneye sebep olmadığı takdirde, daha faziletli olur. Fitneye sebep olacağından korkulursa, öğle namazını gizlice cemaatle kılmaları istenir.
Malikiler dediler ki: Hastalık veya mahpusluk gibi, Cuma namazına gitmeye engel bir mazereti olan kimselerin, Cuma günü öğle namazını cemaatle kılmaları istenir. Cuma namazından yüz çevirmiş olmakla itham edilmemek için de cemaati gizlemeleri ve namazlarını Cuma namazından sonraya ertelemeleri mendub olur. Mazeretsiz olarak veya Cuma namazına gittiği takdirde malından korkmak gibi, aslında Cuma namazına gitmeye engel olmayan bir mazeretten dolayı da olsa, Cuma namazını kılmayan kimselerin Cuma günü öğle namazını cemaatle kılmaları mekruhtur.[57]
Cuma Namazına İkinci Rek’atte Veya Daha Sonra Yetişen Kimsenin Durumu
Cuma namazında, imama ikinci rek’atte yetişen kimse, Cumaya kavuşmuş olur. İmamın namazı tamamlamasından sonra kalkıp bir rek’at daha kılarak selâm verir. Bu hususta ittifak vardır. Son kâdede Cumaya kavuşan kimse, imamın namazı tamamlamasından sonra kalkıp öğle namazı olarak dört rek’at namaz kılması gerekir. Tabiî bu durumda, Mâlikîlerle Şâfiîlerin ittifakına göre Cuma namazına kavuşmuş olmaz. Hanefîlerle Hanbelîler buna muhalefet ederek aykırı görüş beyanında bulunmuşlardır.
Hanefiler dediler ki: Cuma namazının her hangi bir bölümünde, sehiv secdesi öncesindeki teşehhüdde bile İmama kavuşan kişi, Cuma namazına kavuşmuş olur. İmamın selâm vermesinden sonra kalkıp namazını Cuma namazı olarak tamamlar. Sahîh olan görüş bu doğrultudadır.
Hanbeliler dediler ki: İki secdesiyle birlikte Cuma namazının bir rek’atinde imama yetişen kimse, imamın selâmından sonra kalkar ve namazını Cuma namazı olarak tamamlar. Aksi takdirde, Cuma namazı öğle vaktinde kılınmaktaysa namazını öğle namazı olarak tamamlar. Bunu yaparken de niyet etmesi şarttır. Niyet etmediği takdirde, kıldığı namaz nafile sayılır ve öğle namazım kılması vâcib olur.[58]