sumeyye
Sat 27 March 2010, 11:38 am GMT +0200
Cömertlik ve Peygamber Aleyhisselam İnsanların En Cömerdi Oluşu
Cûd, kerem, sehâ ve semahat kelimeleri genellikle cömertlik mânâsına gelirlerse de, bazıları bun ların arasında mânâ farkı bulmuşlardır.
Üstün değerli, yararlı şeyleri gönülden koparak, hiç çekinmeden harcamaya kerem ismini ver-mişlerdir. [101]
Bazılarına göre de, cömertliğin üç derecesi vardır:
1. Sehâ,
2. Cûd,
3. îsâr.
Malından bir kısmını verip bir kısmını bırakan kişi, sehâvet sahibidir.
Malından çok kısmını dağıtan ve kendisi için birazını bırakan kişi, cûd sahibidir.
Malından geçinecek kadarını alıkoyup üst tarafını dağıtan kişi de, îsâr sahibidir.
Sehâ; fıtrî bir haslettir. Sehânın zıddı şuhh´tur. [102]
Şuhh; buhlün (cimriliğin) hırsla birlikte âdet haline gelmiş bulunmasıdır. [103]
Buhl de; tutup biriktirmek lâyık olmayan şeyi tutmaktır. [104]
Sehâ; cûddan üstündür.
Her sahî cûd sahibidir, fakat her cûd sahibi sahî değildir.
Cûd; lâyık olan şeyi lâyık olana vermektir.
Bunun zıddı olan buhl de, lâyık olan şeyi lâyık olandan esirgemektir. [105]
Sehâvet; lâyık ve vacib olan miktarda malı, mahal ve münasip olan yerlere harcamak, ulaştırmak güç gelmeyip kolay gelmektir. [106]
Meleke halinde bulunmayan, kolayca yapılamayan harcamaya cömertlik denmez.
Kendisini zorlaya zorlaya cömertliği âdet edinmiş olan kimse, cömert ahlâklı sayılmaz.
Fakat imkân ve fırsat bulamadığı için cömertlik yapamayan ve imkân bulunca yapacak olan kişi ise, ahlâkça cömert sayılır. [107]
Cömertlikte sekiz türlü fazilet vardır: kerem, îsâr, afv, mürüvvet, neyi, müvâsât, semahat, müsâma-hat.
Kerem; yaran herkese şâmil olan hususlarda gerektiği zaman çok mal harcamak nefse kolay gelmektir.
îsâr; kendisinin muhtaç bulunduğu bir mal ile başkasının ihtiyacını karşılamaktır.
Afv; öç almaya güç yeterken bundan vazgeçmektir.
Mürüvvet; başkalarına bol bol iyilikte ve insaniyette bulunmayı âdet ve huy edinmektir.
Muvâsât; dost ve arkadaşlara lütufkârlıkta bulunmak, kendilerini hoş tutup idare etmek ve nimetten yararlandırmaktır.
Semahat; vermekle mükellef bulunulmayan şeyleri, başkalarının yararı ve hoşnutluğu için, gönülden koparak ve isteyerek bırakmaktır. [108]
Bu üstün ve şerefli ahlâkta da, Peygamberimiz Aleyhisselamın dengine erişebilecek yoktu.
Peygamberimiz Aleyhisselamı yakından tanıyanlar, kendisini böyle vasıflamışlardır. [109]
Hz. Ali:
"Resûlullah Aleyhisselam, eli açıklıkta, insanların en cömerdi idi." [110]
Hz. Âişe:
"Resûlullah Aleyhisselam, hayırda esen rüzgârdan daha cömertti." [111]
Abdullah b. Ömer:
"Resûlullah Aleyhisselamdan daha cömert bir kimse görmedim." [112]
Abdullah b. Abbas:
"Resûlullah Aleyhisselam insanların en cömerdi idi" demiştir. [113]
Peygamberimiz Aleyhisselamda cömertliğin her türlüsü, Allah yolunda Allah´ın dinini açıklamak, Allah´ın kullarını doğru yola kılavuzlamak, açları doyurmak, cahilleri öğütlemek, haceti görüleceklerin hacetlerini görmek, yararlanacakları her yolla yararlandırmak ve ağırlıklarına tahammül etmek... gibi ilim, mal ve nefis cömertliğinin hepsi mevcuttu. [114]
Peygamberimiz Aleyhisselam:
"Ben ancak bölüştürücüyüm! Veren ise Allah´tır!" [115]
"Bize mirasçı olunmaz! Bizim bıraktığımız sadakadır! Ancak, Muhammed´in ailesi ondan yer!" buyurmuştur. [116]
Ebu Zerri´l-Gıfârî der ki:
"Resûlullah Aleyhisselam, bana:
´Ey Ebu Zer! Şu hangi dağdır?´ diye sordu.
´Yâ Rasûlallah! Uhud dağıdır!´ dedim.
Resûlullah Aleyhisselam:
´Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah´a yemin ederim ki; onun benim için altına çevrilmesi, beni asla sevindirmez!
Onu bir kırat bile bırakmaksızın Allah yolunda harcarım!´ buyurdu.
´Yâ Rasûlallah! Bir kantar da mı bırakmazsın?´ diye sordum.
Resûlullah Aleyhisselam, üç kere:
´Bir kırat bile bırakmaksızın!
Bir kırat bile bıratmaksızın!
Bir kırat bile bırakmaksızın!1 buyurdu.
Sonra da:
´Ey Ebu Zer! Ben ancak az olana az derim, çok olana çok derim!´ buyurdu.´[117]
Akşama doğru Medine´nin Harre mevkiinde Peygamber Aleyhisselamla birlikte yürüyordum ve Uhud dağına bakıyorduk.
Peygamber Aleyhisselam:
´Ey Ebu Zer!´ buyurdu.
´Buyuryâ Rasûlallah! Emrine amadeyim!1 dedim. [118]
Resûlullah Aleyhisselam, Uhud´a bakarak:
´Şu Uhud´un benim için altına çevrilmesini, [119] ondan bir tek dinarın üç günden fazla yanımda akşamlamasını, beklemesini arzu etmem! O bir tek dinarı da ben sadece borç için yanımda bulun-durur, [120] hepsini Allah´ın kullarına (eliyle sağına, önüne ve soluna işaret ederek) ´Alınız! Alınız!´ derim´ buyurdu.
Sonra yürümeye devam ettik.
´Ey Ebu Zer! [121] Çok mal sahipleri vardır ki, [122] Kıyamet gününde[123] onlar sevapça pek azdırlar!
Ancak (yine eliyle sağına, önüne ve soluna işaret ederek) mallarını şöyle şöyle harcayanlar müstes nadır! [124]
Böyleleri de pek azdır!´ buyurdu." [125]
[101] Kadı I yaz, Şifâ.c.1, s. 82-83.
[102] Kastalânf, M evâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 397.
[103] Râgıb, Müfredat, s. 256.
[104] Râgıb, s. 38.
[105] Kastalânf, c.1, s. 397.
[106] Aiâüddin Ali, Ahlâk-i Alâf.c.1, s. 60.
[107] Aâüddin Ali, t 1.S.53.
[108] Alâüddin Ali, c. 1, s. 60-61.
[109] Kadı lyaz, Şifâ, c. 1, s. 83.
[110] İtan İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 2, s. 43.
[111] İbnSa´d,Tabakât,c.1, s. 367.
[112] İbn Sa´d,c.1,s.373.
[113] İbn Sa´d, c. 1, s. 368-369, Ahmed.d , s. 288, Buhârî, c.6, s. 101, Müslim, c. 4, s. 1803, Tirmizî, Şemail, s. 60.
[114] Kastalânf, Mevâhib, c. 1 , s. 398.
[115] Ahmed, c. 2, s. 234, Buhârî, c. 1 , s. 26, Müslim, c. 2, s. 719.
[116] Ahmed, c. 1 , s. 4, Buhârî, c. 4, s. 210, Müslim, c. 3, s. 1380, Ebu Dâvud, c. 3, s. 143.
[117] Ahmed, Müsned, c. 5, s. 1 49.
[118] Ahmed, c. 5, s. 152.
[119] Buharı, c. 3, s. 82.
[120] Ahmed, c. 5, s. 15, Buhârî, c. 3, s. 82.
[121] Ahmed, c. 5, s. 152.
[122] Ahmed, c. 5, s. 152, Buhârî, c. 3, s. 82.
[123] Ahmed, c. 5, s. 152.
[124] Ahmed, c. 5, s. 152, Buhârî, c. 3, s. 82.
[125] Buhârî. c. 3. s. 82.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/430-434.