- Çocuklarımızla Kurân Tefekkürü

Adsense kodları


Çocuklarımızla Kurân Tefekkürü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Thu 28 October 2010, 12:23 pm GMT +0200
Çocuklarımızla Kur’ân Tefekkürü “Ben (Biz) Dili” Yöntemi

Dr. Veysel Akkaya


Şehirdeki handa inci-boncuk satan fakir bir adam varmış. Yedi çocuğunu kıt kanaat geçindiriyormuş. Derken çocuklar büyümüş, babaları da ölmüş. Gençler babalarının mesleği ile geçinemeyeceklerini düşünerek, yeni bir iş kurma derdine düşmüşler. İlk önce dükkanı yenilemeye karar vermişler. Tabanını sökerken yedi küp altın bulmuşlar. Hepsinin yüzleri gülmüş, Allah’a hamdetmişler. Ama babalarının, yıllarca dükkanındaki hazineden habersiz oluşuna ve bu zamana kadar fakir bir hayat sürmelerine üzülmüşler.

Şeyh Sâdî’nin anlattığı bu hikâye Kur’an ve Hadis ile tezekkür, öğüt alma açısından bakıldığında çok şeyler düşündürüyor. Çocuklarımıza gönül dükkanlarının tabanında bir hazîne olduğunu hatırlatalım.  Onlar küçük yaştan itibaren yaptıkları ezberlerle az veya çok Kur’an hazînesine sahipler. Efendimiz Kur’an için: “Kur’ân bir zenginliktir ki ondan sonra fakirlik olmaz (yâni ona sâhip olan en muazzam bir hazîneye sâhip olmuştur) ve ondan başka zenginlik de yoktur (yâni o ilâhî hazîne hiçbir maddî zenginlikle kıyas edilemez).”1 buyuruyor. O o halde izim yapacağımız çocuklarımızın Kur’an hazinesini nasıl ortaya çıkaracakları ve ne şekilde kullanacaklarıdır. Servete kavuşmak isteyen defîneci, bulduğu bütün işâretleri değerlendirir. Çeşitli âletlerle hazînenin yerini keşfetmeye çalışır. Sonunda emin olduğu yerde kazı yapar.

Kur’an tefekkürü de aslında ilâhî hazînelere kavuşmak için yapılan bir kazıdır. Hazîneyi çıkarmak için nasıl ki âletler gerekiyorsa, çocuklarımızın Kur’an hazînelerini çıkarması için de âletler vermeliyiz. Bir başka deyişle mânevî balıkları tutmalarını istiyorsak, oltalar gerekiyor. Bu âletlerden birisi “ben (biz) dili” ile âyetlerden öğüt ve prensipler çıkarmaktır.  Cenâb-ı Hak âyetlerini göndermekten maksadını şöyle açıklamaktadır: “Sana bu mübarek Kitab’ı, âyetlerini tedebbür etsinler, (inceden inceye düşünsünler)ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.”2 O halde bize düşen ilk vazife ondan öğütler çıkarmak. “Efendim Kur’an’ın anlaşılması zor, bizim ne haddimize” diyenlere öğüt alınsın diye Kur’an’ın kolaylaştırıldığı bildirilmektedir.3

Kur’ân’ı tefekkürle ilgili Efendimiz (s.a.v.) “Gözlerinize ibâdetten nasîbini veriniz.” buyurunca sahabiler sordu: Gözlerimizin nasîbi nedir yâ Resûlellah?

- Mushafa bakmak, Onun içindekileri düşünmek, İnceliklerinden ibret almak.”4

Meşhur müfessir sahabi İbn Abbas (r.a.) tefekküre dayalı okuyuşa şöyle dikkat çekiyor: “Ağır, ağır (manasını düşünerek) yalnız bir sûre okumayı, Kur’ân’ın tamâmını okumaktan daha çok seviyorum”5

Çocuklarımızın tefekkür etmesini sağlayacak birinci yöntemimiz “Ben (biz) dili” ile öğüt çıkarmaktır.6 “Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklamadır...”7  âyetinde Kur’ân’ın tamamıyla her bir insana hitab ettiği ifâde edilmektedir. O halde Kur’an’ın her âyeti bir şekilde beni ilgilendirmektedir. “Ben (biz) dili” yöntemi amel ağacının çekirdeği olup, Cenâb-ı Hakk’ın bize öğrettiği yöntemlerden birisidir.  Kur’ân-ı Kerîm’de birçok âyet ve sûrede “Ben (biz) dili”nin kullanıldığını görmekteyiz. Allah Teâlâ bazen emir vermek yerine “ben (biz) dilini” tercih etmektedir.  Meselâ en bilindik olarak Fâtîhâ sûresi bakalım. “Ben âlemlerin Rabbine hamdederim” diye başlıyor. “Âlemlerin Rabbi olan bana hamdedin” demiyor. Ben (biz) dili kullanıyor. Yine ileride “Bizi doğru yola ilet..” şeklinde devam ediyor. Felak ve Nas sûrelerinde de “Ben (biz) dili” kullanıyor. “Deki: “Ben ağaran sabahın Rabbine sığınırım…” (Felak suresi) “Ben insanların Rabbine, Melikine, İlahına sığınırım…” (Nas suresi)

Görüldüğü üzere Ben (biz) dili kullanılmış. “Ben (biz) dili” kişinin bir fikri kabullenmesini, özümsemesini ve onu içselleştirmesini sağlaması açısından önemli. “Ben (biz) dili” ile çocuklarımız duygu ve düşüncelerin samîmî bir şekilde ifade etme fırsatı buluyorlar. “Ben (biz) dili” davranışı Allah ve Resûlü’nün istediği yönde değiştirme sorumluluğunu, onu kullananın kendisine verir. “Ben (biz) dili” kullanmadan âyet veya hadis üzerinde tefekkür, çocuğumuzu doğrudan doğruya âyetle yüz yüze getirmez. Âyetlerde bahsedilenlerin başkaları olduğunu düşünür ve kendisini âyete muhatab olarak görmez.

“Ben (biz) dili” kullanarak âyetler üzerinde çocuklara, gençlere yaptırdığımız çalışmalardan, mükemmel verimler aldık. Çocuklar “Kur’an’ın kendilerine rehber kitap olduğunu bu yöntemle daha iyi anladıklarını ve âyetlerin yollarını aydınlattığını” ifâde ettiler.

Ebeveyn veya öğretim faaliyeti yürütenler, çocuklara âyetler üzerinde  “Ben (biz) dili” ile tefekkür ettirdiklerinde, zevkli bir sohbet ortamı oluşur. Daha önce de söylediğimiz gibi, öncelikle onlara vereceğimiz, sûre veya âyetler hususunda kaynak kitaplardan bizim bilgimiz olmalı. Gerekirse sûre ve âyetleri kısaca açıklamalıyız. Ardından verdiğimizi istememiz yerinde olur. Açıklama yapmadığımız veya çocukların kaynaklardan açıklamasına bakmadığı sûre ve âyetler, sâdece herkesin anlayabileceği netlikte olan, anlaşılması zor olmayan, tefekküre dayalı âyetler olmalıdır. Yine bu işe kolay anlayabilecekleri, kısa sûrelerden ve Fatır, Lokman, Nahl, Mülk, Nahl gibi surelerden başlamalıdır.

Sınıf çalışması yapıyorsak, belirlediğimiz sûre veya âyetleri kısaca açıklamalı, “Ben (biz) dili” ile uygulamalar yapmalıyız. Sonra öğrencilere uygulamalar yaptırmalıyız. Ardından bu minval üzere ödev yapmaları için sûre veya âyetleri vermeliyiz. Bu uygulamayı âile içerisinde de karşılıklı sohbet havasında yapabiliriz.

Ben (biz) dili ile öğüt çıkarmayı âyetlere uygularken bu baştan başa bütün Kur’ân’a uygulamak zordur. Muhkem ve müteşâbih âyetler var. Bâzı sûreler gençlerin henüz gündemine girmesi için erken olabilir. Bunu yerine tefekküre, ahlaka, ibâdete yönelik âyet ve sûreler üzerinde yoğunlaşmalıyız. “Ben (biz) dili” uygulamasında altın kuralımız “Her âyetin bir insan olarak mutlaka bir şekilde bize  hitab ettiğidir.”

Bir örnek olması açısından Nahl Suresi 17. âyete bakalım. Âyetin ilk kısmı şöyle:

“O halde, yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu?...” Muhatabın buradan çıkaracağı bir mânâ şu olabilir: Allah’ım yaratan ile yaratmayan bir değildir. Hatta karşılaştırılamaz bile.

Nahl Sûresi 42. Âyet: (Onlar) sadece Rablerine tevekkül ederek sabredenlerdir.

Çocukların “Ben (biz) dili” ile çıkardığı öğütlerden örnekler:

1- Ben Allah’ın gücüne güvenmeli, başıma gelenlere sabretmeliyim, ancak tedbir almayı elden bırakmamalıyım.

2- Ben sadece Allah’a güvenmeliyim.

3- Ben yalnız Rabbine tevekkül eden ve sabredenlerden olmalıyım.

Âl-i İmrân suresi 191. âyet “Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler...”

“Ben ayakta, oturarak, yan üzeri yattığım zaman bile Allah’ı zikretmeliyim. Göklerin ve yerin yaratılışını derin derin düşünmeliyim.”

Çocuklarımızla âyetlerle bu şekilde buluşturduğumuzda onların gönül dünyasında Kur’an bambaşka bir anlam kazanmış olur inşaallah.

Dipnotlar
1 Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, VII, 158 2 (Sa’d, 29) 3 (Kamer, 17, 22, 32, 40) 4 Suyûtî, I, 39 5 Bkz. Et-Tibyân, 49’dan naklen, İsmail Karaçam, Kur’ân-ı Kerim’in Fazîletleri, 139 6 İmam Gazali bu yöntemle ilgili olarak Kur’an okunurken uyulması gereken kurallardan birinin de “Tahsîs (Âyetlerden kendine hitab edildiğini bilmek) şeklinde açıklar. Bkz. İhyâ, Âdâbu Tilâveti’l-Kur’an

7 Âli İmrân, 138