hafiza aise
Mon 26 December 2011, 03:26 pm GMT +0200
ÇOCUK
Ocak 2008 28.SAYI
Hz. Musa ve küçük beşiği
Merhaba arkadaşlar! Ben Nil Nehri’nin engin sularında yüzen küçük bir beşiğim. Bundan çok zaman önce küçücük bir ağaçtım. Her doğan gibi ben de büyüdüm, koskocaman bir ağaç oldum. Derken insanoğlu bir gün ormanımıza geldi ve beni kesip küçük bir beşik yaptı. Sonra bir eve götürdü.
O evde bir anne iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Biricik bebeğini alıp benim kucağıma koydu. Sabah olur olmaz minik yavru kucağımdayken Nil Nehri’ne bıraktılar. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Bebeğin annesi arkamızdan “Rabbim! Yavrumu sana emanet ediyorum” diyordu. Bütün bu olanların sebebini anlamaya çalışırken Nil’de yüzen balıklarından biriyle arkadaş oldum ve ondan ilginç bilgiler öğrendim. Bir gün kahinlerden biri Mısır’ın sultanı Firavun’a “Senin saltanatını biri yıkacak. O çocuk bu yıl içinde yeni doğmuş olmalı” demiş. Firavun saltanat korkusundan bütün yeni doğan bebeklerin öldürülmesini emretmiş. O zaman anladım ki kucağımda taşıdığım bebeğin annesi de oğlunu kurtarmak için böyle bir yol bulmuş.
Gide gide bir sarayın önüne geldim ve çalılıklara takıldım. O sırada biri beni gördü. Hemen sarayın hanım efendisine haber verdi. İsmi “Asiye” imiş. Asiye, benim kucağımdaki bebeği görünce çok sevindi. Çünkü onun hiç çocuğu olmamış ve çocukları çok severmiş. Sarayın tahtında oturan Firavun bebeği görünce istemedi. Ama Asiye ısrar edince kabul etti. O Bebeğin ismini “Musa” koydular. Yıllar sonra Musa büyüyüp kucağıma sığmayınca bir başka bebeğin beşiği oldum.
Derken aradan uzun zaman geçti. Bir sabah kuş sesleriyle uyandım. Diyorlardı ki, “Firavun’un büyüttüğü Musa peygamberliğini ilan etmiş. Firavun’u Allah’a inanmaya davet etmiş ama o kabul etmemiş. Sonra da onun öldürülmesi için emir vermiş.” Musa deyince birden içim ürperdi. Çünkü O benim kucağımda büyümüştü.
O günden sonra kulaklarımı dört açtım. Onun hakkında birçok bilgi öğrendim. Hz. Musa (a.s) sarayda birçok mucize göstermiş. Bütün sihirbazlar onun mucizelerini görünce iman etmişler. Ona sarayda annelik yapan Asiye de iman etmiş. Ama Firavun bir türlü inanmıyormuş üstüne üstlük inanlara da zulüm ediyormuş. Onun zulmü karşısında Hz. Musa da inananları alıp Mısır’dan ayrılmak için yola koyulmuş. Firavun bu haberi duyunca deliye dönmüş. Kızıl Deniz’in kıyısına varınca Firavun’un askerleri görünmüş. Hz. Musa (a.s) denize bırakmış asasını. Deniz ortadan ikiye bölünüp upuzun bir yol olmuş ve Hz. Musa ile arkadaşları o yoldan karşıya geçmişler. Onları gören Firavun ve askerleri de o yoldan gitmişler. Fakat deniz kocaman dalgalarını göndererek onları yutmuş. Böylece Firavun ve askerlerinin tümü ölmüş.
Allahım
Allahım! Kimse üzülmesin. Hiç kimse aç kalmasın… Allah’ım ben seni çok
seviyorum. Biliyorum sen de bizi seviyorsun. Allah’ım bütün dualarımı
kabul et, ne olur… Amin.
Ayşegül Mermer / Ankara
Bilmeceler
1- İçini boşaltınca büyüyen şey nedir?
2- Kolu var, eli yok, karnı yarık, karnı yok
3- Ayakta yetişen bitki nedir?
4- Tavuklar en çok hangi ülkeyi sever?
5- Uzun yoldan kuş gelir, ne söylerse hoş gelir.
Cevaplar; 1- Çukur, 2- Ceket, 3- Mantar, 4- Mısır, 5- Mektup
Yaramaz kaplumbağa
Bir gün dört kaplumbağa pikniğe çıkmaya karar verirler. Erzakları hazırlayıp yola koyulurlar. Bir, iki, beş derken otuz yıl sonra piknik yerine varırlar. Hemen erzakları çıkarıp sofrayı kurarlar. Fakat gazozlardan biri şişedir ve açacakları yoktur. Tek çözüm birinin eve gidip açacağı alıp gelmesidir. Doğal olarak en genç kaplumbağayı seçerler bu iş için. O da “Giderim, ama bir şartım var. Buradaki yiyeceklerin hiçbirine ben gelinceye kadar dokunulmayacak” der. Diğerleri de bunu kabul eder. Kaplumbağa yola çıkar. Aradan bir, iki derken yirmi yıl geçer. Bu arada yaşlı kaplumbağa fenalaşır, ölmek üzeredir. Arkadaşları kaplumbağaya son dileğini sorarlar. O da “Genç kaplumbağaya söz verdik ama şuradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu?” der. Onlar da kıramaz “Evet” derler. Tam ağzına atacağı sırada genç kaplumbağa çalıların arasından fırlar ve “Böyle yaparsanız gitmiyorum işte, gitmiyorum…” diye bağırır.
Öğretmenim
Öğretmenim,
sevgiyi saygıyı sen öğrettin.
Sanki sen bizim annemiz, babamız gibisin.
Her işimizle sevgiyle yaklaşırsın.
Anlamadığımız zaman bize yardım eden sensin.
Canım öğretmenim.
Düştüğümüz zaman yardım eden sensin.
İlaca pamuğa gerek yok,
Senin sevgin bile bize
ilaç gibi gelir.
Canım öğretmenim.
Biz sana saygı
göstereceğimiz yere,
Sen bize saygı gösterdin.
Her istediğimizi yerine getirmek
istersin, biliyorum.
Bir de bizleri üzmemeye çalışırsın
Canım öğretmenim.
Beyza Nur ALTAY
Kadriye BAYRAKTAR