saniyenur
Tue 5 June 2012, 09:33 pm GMT +0200
Cinsiyet İlişkilerinin Evrenselliği
İnsandaki cinsiyet içgüdüsü, açlık ve susuzluk gibi, çok kuvvetli ve etkindir. Kişinin insanî ve hayvanı ilişkileri arasında bir denge kurmak için, onun hafifletilmesi gereklidir ve arzu edilir. İnsanlık tarihi, bu ilişkideki hafif bir rahatsızlığın, kültürel ve sosyal düzende büyük tahribatlar yapabileceğini gösterir. Bu içgüdü, sadece kuvvetli değil, aynı zamanda tatlı ve hoştur ve ona serbestlik verilirse, çok tehlikeli bir hale gelir. Bu güdü, insanlık tarihi boyunca birçok erkek ve kadın tarafından çeşitli isimler altında istismar edilmiştir: Bazısı ona 'sanat' demiş, bir başkası 'güzel sanat' olarak İsimlendirmiştir. Halâ ondan 'romantik edebiyat' veya 'estetik' olarak sözedenler vardır ve onlar bunu, hayatın değerlendirilmesi ve insanın ince duygularının doyurulması için gerekli telâkki ederler. Onlar, hafif meşrep ve şehvanî zevke verilen isme aldırmaksizm, hayâsızlık ve ahlâksızlığa yönelirler ve işledikleri bu yüz kızartıcı hareketler sebebiyle sonunda helak olup giderler.
Aynı şey, İnşanın bu İçgüdüsünü tamamen bastırmaya çalışan kültür ve medeniyetlerin de sonudur, çünkü onlar tabiata karşı kaybedileceği muhakkak bir savaş veriyorlar. Tabiat yenilgiyi kabul etmez, fakat onu ezmeye çalışanları tamamen imha eder. Bu davranış negatif ve aslında beşeriyetin yok edilmesidir. Onun bastırılması sebat, azim ve cesaret gibi bütün insan özelliklerini yok edecek, insanın düşünme ve muhakeme yetenekleriyle birlikte fizikî gücünü de tahrip edecektir. "Böylece, cinsî dürtünün bastırılması, insanın dini ortadan kaldırarak, onun bütün kabiliyetlerini eziyor, zaptediyor; çünkü insandaki gücü doğuran belli başlı şey, onun cinsî güç ve kabiliyetidir." (Ebû'l Âlâ Mev-dudi, Purdah, Lahore, 1967, s. 140-144)..
İnsanın bu içgüdüsünü, zevkine ve rahatına düşkünlük veya tamamen çekilme gibi aşırılıklardan orta bir yola döndürmek ve sonra onu, makul ölçüde uygun sınırlar içinde düzenlemek, her sağlıklı ve dindar toplumun ilk görevidir. (A.g.e., s. 140-144).
İslâm, erkek ve kadının bu ilişkisini, akıl ve fıtrî gerçek temeline dayanarak düzenlemeye çalıştı. Onun ilk belli başlı ve evrensel gerçeği, Zariyat Suresi'nde beyan edilir: "Her şeyden çift çift yarattık ki iyice düşünesiniz" (1: 49). Ve yine: "Arzın bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmeyecekleri şeylerden, çift çift yaratan Allah çok yücedir." (36: 36). Bu, seks hayatı muammasının bütün yaratıklarda varolduğu gerçeğini açıkça belirtir: İnsanda, hayvan hayatında, bitki hayatında ve hiç bilgiye sahip olmadığımız diğer yaratılış biçimlerinde, hatta öyle ki, madde yapısının birbirine zıt enerji çiftlerinden müteşekkil olduğu söylenir. Böylece, bütün kâinat çiftlerin ilişkileri üzerinde yaratılmıştır. Diğer bir deyişle, bu büyük makinanın bütün parçaları, çiftler halinde yaratılmıştır ve kişinin bu dünyada görebildiği her şey, gerçekten, bu çiftlerin karşılıklı birbirlerine tesir etmelerinin sonucudur. İkinci evrensel gerçek, çiftler halinde yaratılışın asıl ve tabiî gayesinin, kendi türlerinin herbirinin üreme ve çoğalması olduğudur. "Size kendi cinsinizden çiftler varetmiştir. Davarlardan da çiftler... Sizi bu tarzda yaratıp üretiyor!' (42: 11). Ve Bakara Suresi'nde: "Kadınlarınız, çocuk yetiştiren ekin tarlanızdır." (2: 223). Kur'an-ı Kerim'İn bu ayetleri ilk olarak şunu gösterir: İnsan neslinin çoğalması konusunda, insan diğer hayvanlar gibidir. Cinsî dürtü insanın, yeryüzünde neslini üretmek ye canlı tutabilmek için, hayvanî fakat doğal iç-güdüsüdür. Meşru bir dürtüdür, bastırılması gerekir; fakat onun tatmini için makul ve tam fırsat verilmelidir. İkinci olarak, insan çiftlerinin ilişkileri, hayvan çiftlerinden farklıdır. İnsan çiftlerinin fizikî yapıları, çiftçi ile tarlası arasında olduğu gibi, kalıcı bir ilişki içinde olmalarına yardım edecek şekilde düzenlenmiştir. Onları, daimi ve yakın bir ilişki içinde tutar. Üçüncü olarak, bir İnsan çifti arasındaki doğal biyolojik cinsi cazibe, çok kuvvetlidir ve diğer hayvanlarınkiyle aynı mahiyettedir. Bir türün her üyesi, çok kuvvetli bir üreme dürtüsü hisseder ve güdüsel olarak karşı cinsin diğer üyelerine çekilir. Eğer bu dürtü, tamamen disiplin altına alınıp kontrol edilmezse, cinsî kargaşaya yol açar ve İnsanı, katıksız zalim bir hayvan haline getirir.