- Çiçekten Kapıları Ömrümün

Adsense kodları


Çiçekten Kapıları Ömrümün

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Mon 25 July 2011, 01:30 am GMT +0200
Çiçekten Kapıları Ömrümün


Kasım 2009 - 131.sayı


Hüseyin KAYA kaleme aldı, DİĞER YAZILAR bölümünde yayınlandı.

Göğe açılan pencereler, denize açılan kapılar gibidir kapakları kitapların. Umut da o kapının ardındadır, umutsuzluk da. Bir yüzünde ölümsüzlüğü bir yüzünde faniliği, faniliğinizi okursunuz onların.

Çalışkan sınıflar nasıl beklerse öğretmenlerini kapılar arkasında sessiz ve mahcup; öyle beklerler sahiplerini. Kimi incecik zayıf bedenli, kimi alabildiğine iri cüsseli. Kiminin yüzünde çizgiler, solmuş renkleri, kimi olabildiğince gösterişli. Bir kısmı farkında ömrünün baharında olduğunun, öylesine sevinçli; fakat bazılarının size uzanırken ihtiyar elleri titrer.

Hepsinin de içlerinde aynı nur, bakışlarında aynı iki kelime; oku beni…

Raflara dizili dünyalar

Eğer okuyan biriyseniz, evinizde en çok huzur bulduğunuz köşe hiç şüphesiz kitaplarınızın bulunduğu odadadır. Kitaplığınıza yaklaştıkça kokusunu duydukça kitapların sizi onlardan yana çeken bir büyünün tesirine girer gibi olduğunuzu hissedersiniz. Bazen yeşillikler arasında bir ırmak kıyısı, bazen kimsenin size ulaşamayacağı ışıltılı, ıssız bir ada gibidir kitaplığınızın önü, orda hülyalara dalar, huzuru teneffüs eder, dünyayı ve hayatı geride bırakırsınız. Kötü rüyalarınızı anlatacağınız pınar başı orasıdır, Hira orası.

Nedeni ve niçini olmaz kitaplığınızın önünde geçen dakikaların. Öylesine açtığınız bir kapının ardında önce; bir vakit arayıp da bulamadığınız bir kitaba rastlarsınız raflardan birinde, kitabı diğer kitapların arasından çıkarır, birkaç sayfasını çevirdikten sonra kolayca bulabileceğiniz bir yere, yine raf üzerine ancak kitapların arasına değil de önüne koyarsınız. Tam da kitapların önünde ne aradığınızı düşünmek ve kitaplığınızın önünden ayrılmak üzereyken, o büyü tekrar etkisini gösterir ve bu defa birkaç kitabın bulunması gerektiği yerde olmadığını fark edersiniz. İhtimal, önceleri yayınevi adına göre yerleştirdiğiniz ancak sonradan yazar adına göre tekrar düzenlemek zorunda kaldığınız kitaplardan bazılarıdır bunlar. Ardından yakın zaman önce aldığınız kitaplara yer aramaya başlarsınız. O kitap, bu kitap derken kaybedersiniz kendinizi kitaplığınızın önünde. Tam da ayrılmak, bu büyüyü üzerinizden atmak üzereyken bir başka kitap çıkıverir önünüze; ya ilk gençlik yıllarında altını çize çize okuduğunuz bir kitaptır bu ya da başka bir şehirde, tesadüfler neticesi ve cebinizdeki paranın çoğunu vererek almak zorunda kaldığınız bir kitap... Böylesi anlarda her kitabın göğsünde bir kalp taşıdığını duyar gibi olursunuz.

Hikâyeleri hikâyemin

Uzandığınız, baktığınız, yerini değiştirdiğiniz her kitabın bir hikâyesi vardır, sayfalarını çevirmeye başladığınızda bir filmin ilk kareleri gibi farklı zamanları mekânları size ulaştıran, sizi o zamana, mekâna taşıyan... Kiminin hikâyesi onu satın aldığınız anda başlar, kiminin hikâyesi okumaya başladığınız günlerde... Hikâyesi özel olan kitaplarınızın rafı da ayrıdır muhakkak. Onlar her daim kitaplığınızın size doğru bir adım öne çıkmış olanlarıdır ve birinin yokluğunu, yerinin değiştiğini fark etmemeniz mümkün değildir.

Kitaplığınızın önünde öylesine sizi ziyarete gelmiş bir misafirinizi ağırlamak zorundaysanız kitaplarınızı kıskanır, sakınırsınız onlardan. Gözünüz her an dostunuzun uzandığı, sayfalarını çevirdiği kitaplardadır, zira arasına notlar aldığınız, kendisiyle dertleştiğiniz, yılda birkaç kez okuma ihtiyacı hissettiğiniz mahrem kitaplarınız da vardır ötekilerden ayrı düşmesin diye saklayamadığınız.

Başka şehirlere gitmek zorunda kaldığınızda burnunuzda tüter çoluk çocuğunuz gibi kitaplarınızın da kokusu.

Anlamsız korkular, vesveseler musallat olur zihninize onlardan uzaktayken. Ya bir komşu, akraba çocuğu ödevini araştırmak için gelir ve darmadağın ederse kitaplarınızı ya da kitap kurdu bir arkadaşınız, yokluğunuzu fırsat bilir türlü bahanelerle dalar kitaplığınızın içine ve kimden alındığı meçhul, o meşhur kitap çalma fetvası ile birkaç kitabınızı kitaplığına taşımaya kalkışırsa…

Sizden başka kimsenin uğramasını istemediğiniz uzak ormanlarda kurulu bir mabet gibidir kitaplığınızın bulunduğu oda.

Kitaplarınızdan uzakta geçen her vakit nerede olursa olsun sizin için sürgüne döner de söyleyemezsiniz kimselere derdinizi.

Bir de mecburi ayrılıklar vardır, taşınmalar, tayinler arasında yaşanan… Çok kitabınız varsa ihtimal kiracısınızdır ve memur olma ihtimaliniz de yüksektir. Kahırla bakarsınız kitaplarınızın kolilerine… Hiçbir eşyanın çokluğu göze batmaz da; bu ne kadar kitap der, her diyen. Oysa onları başkalarına da taşıtmazsınız, yalnızca siz taşırsınız itina ile.

Her televizyonun, bilgisayarın, buzdolabının, hasılı her eşyanın yeri vardır ve bellidir de en son kitapların yeri düşünülür yeni taşınılan evlerde.

Günlerce ışığı görmeden, bakışları bakışlarınıza değmeden, hatta nefes almadan öylece kalırlar karanlık kolilerde. Arada kalp atışlarını dinlemek için yanaşsanız kitap kolilerinin yanına utanır, mahcup olur uzaklaşırsınız.

Kimi bir kolinin kenarından uzatır başını, kimi daha taşınırken isyan etmiştir haline ve düşüvermiştir bir yerlere. Yaşlı ve sağlığı iyi olmayanlar iyiden iyiye hüzne bürünür böyle demlerde ve her göçten bir iz mutlaka kalır kitaplarınızın kalbinde.

Kapılar, pencereler

Göğe açılan pencereler, denize açılan kapılar gibidir kapakları kitapların.

Umut da o kapının ardındadır, umutsuzluk da. Bir yüzünde ölümsüzlüğü bir yüzünde faniliği, faniliğinizi okursunuz onların.

Ölüm kapınızda kişneyen bir at olduğunda onca kitabın nic’olur ahvali, diye kara kara düşünürsünüz. Ya evlad ü iyal kitaplara ilgi duymaz, onların kadrini bilmezse? Sahaflardan aldığınız isme imzalı kitaplar boynunu büker gelir gözünüzün önüne, sonra sizin isminize imzalı kitapların ilk sayfaları… İşe giden babaların ardından bakan çocukların buğulu gözleri gibidir her birinin bakışları. Başınızı çevirip göz göze gelemezsiniz. Ölüm iki kere acı olur, bir şeyler düğümlenir ve kalır boğazınızda. Gözyaşı; bir çift mısra olur konar gönül pencerenize: 
           
“Ya kitaplarım, ya şiir defterim?
Yanarım bakkal eline düşerse.”

Belki de her kitabın iki kalbi vardır ve biri yalnız sahibi için çırpınır kapağının altında.

* * *

Kiminin yüzü buruş buruş, kiminin daracık raflarda bükülmüş beli. Yüzleri, hikâyeleri başka başka olsa da aynıdır kaderleri. Alınlarındaki kara yazıdan bihaber, hepsinin bakışlarında aynı iki kelime; oku beni…