- Cenaze Yıkamanın Hükmü

Adsense kodları


Cenaze Yıkamanın Hükmü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Fri 29 January 2010, 08:33 pm GMT +0200


Cenazeyi yıkamak farz-ı kifâyedir. Bunu toplumdaki bazı kimsele­rin yıkaması halinde, diğerlerinin üzerinden bu yükümlülük düşer. Farz olan, bedeninin tümünü kapsayacak şekilde bir kere yıkamaktır. Bu yıkamayı tek sayıda kalmak üzere tekrarlamaksa sünnettir. Mâlikîler dışındaki diğer mezhebler bu hükümde ittifak etmişlerdir. Mâlikîler der­ler ki: Tek sayıda kalmak kaydıyla, yıkamayı bir defadan fazla yapmak, sünnet değil, mendubtur.[124]

Cenazeyi Yıkamanın Şartları

Cenaze yıkamada aranan bazı şartlar vardır. Şöyle ki:

1. Yıkanacak cenaze müslüman biri olmalıdır. Ölen bir kâfiri yıkamak farz değil, aksine haramdır. Bu hususta ittifak vardır. Yalnız Şâfiîler bunun haram olmadığını, çünkü cenazeyi yıkamanın ibâdet mak­sadıyla değil, temizlik maksadıyla yapıldığını söylemişlerdir.

2. Ölü, düşük bir çocuk olmamalıdır. Düşük çocuğu yıkamak farz değildir. Mezheblerin buna ilişkin detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.

Şafiiler dediler ki: Gebelik süresinin tamamlanmasından önce -ki bu süre altı ay ve iki lâhzadır- ya gelen düşüğün canlı olduğu bilinir. Bu takdirde yıkanması, büyük kimselerinki gibi farz olur. Ya da canlı olduğu bilinmez. Bu takdirde eğer vücudunda hiçbir eksiklik yoksa yı­kanması farz olur. Ama üzerine namaz kılınmaz. Yaratılışı tam olarak oluşmamış, yani eksik doğmuşsa, yıkanması da farz olmaz. Gebelik süre­sinin tamamlanmasından sonra gelen düşük, ölü de olsa yıkanması farz olur. Her halükârda kendisine isim verilmesi sünnettir. Tabiî kendisine ölmeden önce ruh verilmiş olması şarttır.

Hanefiler dediler ki: Düşük, sesi duyulmak veya hareketi görül­mekle canlı olarak inerken tam olarak (anasının rahminden) çıkmış olma­sa bile yıkanması vâcib olur. Bu durum, gebelik süresinin tamamlanma­sından önce de olsa, sonra da olsa hüküm aynı olur. Eğer bu düşük ölü olarak inerse ve yaratılışı da tam olarak oluşmuş ise, yıkanması yine vâcib olur. Yaratılışının tamamı değil de bir kısmı oluşmuş ise, bilinen şekilde yıkanmayıp sadece üzerine su dökülerek bir beze sarılır. Her halü­kârda kendisine bir isim verilir. Çünkü bu da kıyamet gününde haşrolunacaktır.

Hanbeliler dediler ki: Düşük, anasının karnında tam dört ay kaldıktan sonra inerse, yıkanması vâcib olur. Bundan önce inerse yıkan­ması vâcib olmaz.

Malikiler dediler ki: Eğer düşükte, bağırma ve bir miktar süt em­me gibi hayat belirtileri görülür, tecrübeli kişiler de onun için, “böyle bir durum ancak canlılarda olur” derlerse, düşüğün yıkanması vâcib olur. Aksi takdirde yıkanması mekruhtur.

3. Az da olsa, cenazenin cesedinin bir kısmı mevcûd olmalıdır. Şâfiîlerle Hanbelîler bu görüştedirler. Hanefîlerle Mâlikîler buna muha­lefet ederek aykırı görüş beyânında bulunmuşlardır.

Hanefiler dediler ki: Ölünün, vücûdunun yarıdan çoğu veya ya­rısıyla birlikte başının mevcûd olması hâlinde, yıkanması farz olur. Aksi takdirde farz olmaz.

Malikiler dediler ki: Ölünün başla birlikte olsa dahi vücûdunun üçte birinin bulunması hâlinde yıkanması farz olur. Bu miktarın bulun­maması hâlinde yıkanması ise mekruhtur.

4. İlây-ı kelîmetultah (Allah’ın dinini yüceltmek) uğruna şehid düş­müş biri olmamalıdır. Rasûlullah (s.a.v.) Uhud savaşında şehid düşen­ler için şöyle buyurmuştu:

“Onları yıkamayın, zîrâ (onların vücûdlarındaki her yara veya kan, kıyamet gününde misk kokacaktır.”[125] Bunu söyledikten sonra üzerlerine namaz kılmamtştır.

Suyun bulunmaması hâlinde veya yanarak ölmüş olup da suyla yıkandığı ve bedeni ovulduğu, ya da sadece su döküp ovmaksızın yı­kamakla bile cesedinin parçalanmasından korkulması hâlinde teyem­müm ettirmek de yıkama yerine geçerli olur. Ama ovmaksızın, sadece su dökmekle yıkandığında cesedi parçalanmayacaksa, bu takdirde yı­kama, ölünün üzerine sadece su dökerek ve ovulmadan yapılır.[126]

Ölünün Avret Yerlerine Bakmak Ve Ellemek Erkeklerin Kadınlar Veya Kadınların Erkekleri Yıkaması

Ölünün avret yerlerini örtmek vâcibtir. Yıkayanın ve diğerlerinin oralara bakmakları ve ellemeleri helâl olmaz. Yıkayanın, ölünün muhaffef ve muğallez avret yerlerini yıkamak için eline bir bez sarması vâcibtir. Diğer taraflarını çıplak elle yıkamak sahihtir. Bu hükümde gö­rüş birliği vardır. Yalnız Hanbelîler, ölünün avret yerleri dışındaki taraf­larını yıkamak için de ele bez sarılmasının mendub olduğunu söylemiş­lerdir. Hanefîlerin sahîh bir kavline göre, ölünün hafif avret kısımlarını ellemek haram değildir. Ama yine de buraların örtülüp ellenmemesi istenen bir husustur.

Karı-kocalar dışında, bir erkeğin ölü bir kadını veya bir kadının ölü bir erkeği yıkaması helâl olmaz. Eşlerden birinin ölü olan eşini yı­kaması caizdir. Ancak kadın, ric’i talâkla da olsa, boşanmış ise bu takdirde eşlerden birinin ölü olan eşini yıkaması helâl olmaz. Mâlikîlerle Şâfiîler bu hükümde görüşbirliği etmişlerdir. Hanefîlerie Hanbelîlerin buna ilişkin görüşleri aşağıya alınmıştır.

Hanefiler dediler ki: Kadın öldüğünde, nikâh bağı sona erdiği ve kocasına nisbetle yabancı bir kadın hâline geldiği için, kocası tarafın­dan yıkanması caiz olmaz. Ama koca ölürse karısı, iddet içinde bulundu­ğundan dolayı onu yıkayabilir. Bu durumda kadının eşliği, kocanın vefa­tından önce ric’i talâkla boşanmış olsa bile, kendisi hakkında henüz de­vam etmektedir. Ama bain talakla boşanmış ise, iddet içinde bulunsa bile ölü kocasını yıkayamaz.

Hanbeliler dediler ki: Ric’i talakla boşanmış olan kadın, vefat eden kocasını yıkayabilir. Bain talakla boşanmışsa yıkayamaz.

Bir kadın erkekler arasında ölür de beraberinde kocası veya baş­ka bir kadın bulunmaz veya ailesinden uzaktaki bir yolculukta olmaları gibi bir nedenden dolayı başka bir kadını getirmeleri mümkün olmaz­sa, bu kadının nasıl yıkanacağı hususunda mezheblerin detaylı görüş­leri aşağıda sunulmuştur.

Malikiler dediler ki: Kadın öldüğünde, beraberinde kocası veya herhangi bir kadın bulunmaz ve sadece mahremi olan bir erkek (oğlu, kardeşi, babası gibi) bulunursa, bunların yıkaması vâcib olur. Ancak yı­karken, vücûduna çıplak olarak değmemesi için, eline kalın bir bez sar­ması, kendisiyle cenazenin arasına bir perde asması ve gözlerini de yuma­rak elini perde arasından cenazeye uzatması gerekir.

Şayet bir kadın ölür de beraberinde sadece yabancı erkekler bulunur­sa, bunlardan birinin ona sadece bileklerine kadar teyemmüm ettirmesi gerekir. Teyemmümde meshi dirseklere kadar uzatmaması icâb eder.

Kadınlar arasında ölen bir erkeğin, eğer eşi bu kadınlar arasında bu­lunuyorsa, yıkamayı o yapar. Öbür kadınlar yapamaz. Eğer bu kadınlar arasında eşi değil de mahremi olan (annesi, kızı, teyzesi gibi) bir kadın bulunuyorsa yıkamayı o kadın yapar ve çıplak olarak vücûduna temas etmemesi için de eline bir bez sarması vâcib olur. Bu durumda cenazenin sadece avret yerlerini örtmesi vâcib olur. Eğer bu kadınlar arasında mah­remi de yoksa kadınlardan biri ona teyemmüm ettirir. Teyemmümde mes-hi, dirseklerine kadar uzatır.

Hanefiler dediler ki: Bir kadın ölür, beraberinde kendisini yıka­yacak kadınlar bulunmaz da mahremi olan bir erkek bulunursa, bü erkek ona teyemmüm ettirir. Teyemmümde meshi dirseklerine kadar uzatır. Ama beraberinde sadece yabancı bir erkek bulunursa, bu erkek kendi eline bir bez sararak dirseklerine kadar teyemmüm ettirir. Kollarını görmemek için de gözlerini yumar. Koca da yabancı erkek gibidir. Ancak o vefat eden hanımına teyemmüm ettirirken kollarını görmemek için gözlerini yum­makla yükümlü tutulmaz. Ölen kadının yaşlı ve genç olması belirtilen bu hükümler açısından aynı hükme tâbidir.

Bir erkek kadınlar arasında ölür, beraberinde hanımı veya bir erkek bulunmaz da, henüz şehvetli olma çağma ulaşmamış bir kadın bulunursa, diğer kadınlar ona yıkamayı öğretirler, böylece o da yıkar. Eğer kadınlar arasında şehvet çağma ulaşmamış bir kadın bulunmazsa, bu takdirde av­retini görmemek için gözlerini yumarak dirseklerine kadar teyemmüm et­tirirler. Bu anlatılan hükümlere muhalefet edilerek ölü yıkanacak olursa günaha girilmiş olmakla birlikte yıkama sahîh olur.

Şafiiler dediler ki: Bir kadın, aralarında eşinin veya mahreminin bulunmadığı bir erkek topluluğu arasında ölürse, yabancı erkeklerden bi­ri, ona dirseklerine kadar teyemmüm ettirir. Bunu yaparken avret yerleri­ni görmemek için de gözlerini yumar ve eliyle avret yerlerine dokunmaz. Ama aralarında mahremi olan bir erkek olur da kocası bulunmazsa, onu bu erkeğin yıkaması vâcib olur. Kocası bulunursa o, mahremi olan erke­ğe tercih edilir.

Bir erkek, aralarında eşinin veya mahremi olan bir kadının bulunma­dığı kadınlar arasında ölürse, yabancısı olan kadınlardan biri, eline direkt temasa engel bir şey sararak ona teyemmüm ettirir. Avret yerlerini gör­memek için de gözlerini yumar. Eğer aralarında karısı varsa, eline bir şey sarmadan bile olsa onun yıkaması vâcib olur. Eğer o sırada eşi bu­lunmaz da kızı, kızkardeşi ve annesi gibi mahremi olan bir kadın bulu­nursa, bunların yıkamaları vâcib olur. Varsa karısı, mahremlerine tercih edilir.

Hanbeliler dediler ki: Bir kadın, içlerinde eşinin bulunmadığı erkekler arasında ölürse, yabancı erkeklerden biri, eline bir şey sararak ona teyemmüm ettirir. Bir erkek, içlerinde eşinin bulunmadığı kadınlar arasında ölürse, yabancı kadınlardan biri, eline bir şey sararak ona te­yemmüm ettirir. Eline bir şey sarmaksizın teyemmüm ettirmesi haram olur. Ancak teyemmüm ettiren kadın mahremi ise, sargısız da olsa te­yemmüm ettirebilir.

Küçük bir erkek çocuğu öldüğünde kadınların, küçük bir kız çocu­ğu öldüğünde de erkeklerin onu yıkaması caiz olur. Anılan küçük er­kek ve kız çocuğun yaş hadleriyle ilgili olarak mezheblerin detaylı gö­rüşleri “Namaz dışında setr-i avret” bahsinde anlatılmıştır.

Ölen erseliklerin yıkanması konusunda da mezheberin değişik gö­rüşleri vardır. Bu görüşler aşağıda, her mezhebe göre ayrı ayrı belirtilmiştir.

Malikiler dediler ki: İster kendi malından, ister Beytü’l-Mâl’den ve isterse müslümanların malından olsun, erseliği yıkamak için bir câriye bulmak mümkün olursa, onu câriye yıkar, câriye bulunmadığı takdirde Ölüye teyemmüm ettirilir. Cariyeden başkası onu yıkayamaz.

Hanefiler dediler ki: Mükellef ve mürahik (henüz baliğ olma­mış) erseliklerin ölüsü, ne erkek ne de kadınlar tarafından yıkanamaz. Bunlar da erkek veya kadın bir cenazeyi yıkayamazlar. Ancak bunlar ölüye elbise üzerinden teyemmüm ettirebilirler.

Hanbeliler dediler ki: Yedi yaşındaki veya daha büyük yaştaki bir erselik öldüğünde, eğer bir cariyesi varsa, cariyesi tarafından yıkanır. Cariyesi yoksa ele direkt teması engelleyen bir şey sararak teyemmüm ettirmek gerekir. Kadına nisbetle, erkeğin teyemmüm ettirmesi daha uy­gun olur.

Şafiiler dediler ki: Çocukluk devresini geride bırakmış olan erse­liği, mahreminin bulunmaması durumunda, yabancı erkek ve kadınların yıkamaları ve yıkarken de gözlerini yumup ellerine bir şey sarmaları vâ­cib olur. Vücûdu kaplayacak şekildeki bir yıkayışla yetinmek vâcibtir. Çocukluk çağındaki erselik ise diğer çocukların hükmüne tâbidir.[127]