hafiza aise
Thu 4 August 2011, 03:46 pm GMT +0200
3— Cenaze Namazının Mescidde Kılınması:
Cenaze namazını devamlı camide kıldırmak Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti değildi. Cenaze namazını yalnız mescid dışında kıldırırdı. Zaman zaman mescidde kıldırdığı da olurdu. Meselâ, Süheyl b. Beyzâ ile kardeşinin cenaze namazlarım mescidde kıldırmıştı.[1233] Ancak bu, onun sünneti ve âdeti değildi,
Ebu Davud'un Sünen'inde Tev'eme'nin âzâdlısı Salih'ten rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: Allah Rasûlü (s.a.): "Mescidde cenaze namazı kılan lehine birşey (sevap) yoktur." buyurdu.[1234] Bu hadisin metninde ihtilaf edilmiştir. Kitâbu's-Sünenln rivayetinde Hatîb diyor ki: Aslında "Aleyhine birşey yoktur" şeklinde iken ötekiler "Lehine birşey yoktur" şeklinde rivayet ediyorlar. îbn Mâce, bu hadisi Sünen'indc "Lehine birşey yoktur" şeklinde rivayet ediyor. Yalnız imam Ahmed vs. muhaddişler bu hadisi zayıf saymışlardır. İmam Ahmed: "Bu hadis, Tev'eme'nin âzâdlısı Salih'in tek başına rivayet ettiği hadislerdendir." diyor. Beyhakî ise: "Bu hadis, Salih'in teklerinden sayılır. Âişe (Süheyl b. Beyzâ'nın cenaze namazının mescidde kılındığı) hadisi bundan daha sahihtir. Salih'in âdil olup olmadığında ihtilaf edilmiştir. Mâlik, onu cerheder (kusurlu bulurdu)" deyip Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in -Allah onlardan razı olsun-cenaze namazlarının mescidde kılındığını belirtmiştir.
Ben (İbn Kayyim) derim ki: Gerçekte Salih sikadır. Nitekim Abbas ed-Dûrî şöyle diyor: Onun hakkında İbn Maîn "O gerçekte sikadır." İbn Ebî Meryem ile Yahya ise "Sikadır, hüccettir" demişlerdir. İbn Maîn'e, "Malik, onu bırakmıştır" dedim. O da: "Mâlik, ona bunadıktan sonra yetişmiştir. Sevrî ancak bunamasından sonra yetişmiş ve ondan hadis dinlemiştir. Yalnız İbn Ebî Zi'b, ondan bunamadan önce hadis dinlemiştir." dedi. Ali b. el-Medînî: "O, sikadır; ancak yaşlandı, bunadı. Sevrî, ondan bunadıktan sonra hadis dinlemiştir. İbn Ebî Zi'b'in ondan hadis dinlemesi bu hal basma gelmeden öncedir." diyor. İbn Hibbân ise: "Yüz yirmi beş senesinde (h. 125/742) değişti, sika râvilerden uydurmalara benzer hadisler rivayet etmeye başladı. Artık son rivayet ettiği hadisler ilk rivayet ettiği hadislerle karıştı, ayırdedüemez oldu. Bu yüzden de terkedilmeye müste-hak oldu." demiştir.
Bu hadis hasendir. Çünkü Salih'ten rivayette bulunan İbn Ebî Zi'-b'dir. İbn Ebî Zi'b'in ondan hadis dinlemesi ise eskidir, şuurunun bozulmasından öncedir. Öyleyse şuurunun bozulması, bozulmadan önce rivayet ettiği hadislerin reddedilmesini gerektirmez. Tahâvî, bu Ebu Hureyre hadisi ile Hz. Âişe hadisi konusunda başka bir yol tutup şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'in (s.a.), Süheyl b. Beyzâ'nın cenaze namazını mescidde kılmasının geçerliliği kaldırılmıştır. Sahabenin genelinin Hz. Âişe'ye karşı çıkmalarına bakılırsa bu işin terkedilmesi Allah Rasûlü'nün (s.a.) uyguladığı iki şeklin sonuncusudur. Sahabîlerin böyle davranmalarının sebebi, Hz. Âi-şe'nin anlattığının aksini bilmiş olmalarındandır." Bir grup âlim -onlar arasında Beyhakî.... vs. de vardır-Tahâvî'nin bu sözlerini reddetmişlerdir. Beyhakî diyor ki: Şayet Ebu Hureyre, Hz. Âişe'nin rivayet ettiği hadisin nes-hedildiğine dair bir hadis bilmiş olsaydı onu, Hz. Ebu Bekir es-Sıddîk'ın cenazesi mescidde kılındığı günde, Hz. Ömer b. Hattâb'ın cenazesi mescidde kılındığı ve bir de Hz. Âişe'nin cenazeyi mescide sokma emri verdiğinde mutlaka söylerdi. Yine Ebu Hureyre, Hz. Âişe bu konuda bir hadis rivayet etse o hadisi elbet söylerdi. Bu işe karşı çıkanlar caiz olduğunu bilmediklerinden karşı çıkmışlardır. Hz. Âişe bu konuda hadis rivayet edince susmuşlar, karşı çıkmamışlar ve bu hadise aykırı başka bir hadis söylememişlerdir.
Hattabî diyor ki: Hz. Ebu Bekr ile Hz. Ömer'in -Allah onlardan razı olsun- cenaze namazlarının mescidde kılındığı sabittir. Muhacirler ile En-sâr'ın büyük kesiminin onların cenaze namazlarında hazır bulundukları malumdur. Bunların karşı çıkmamış olmaları caiz olduğunun delilidir. Ebu Hureyre hadisinin anlamının -tabiî hadis sabitse- sevap eksikliği ile yorumlanmış olması muhtemeldir. Zira cenaze namazını mescidde kılan kimse çoğunlukla ailesine döner, cenazenin defnine katılmaz. Cenazeye koşup kabristan yanında namazını kılan kimse defnine de katılır ve iki kırat ağırlığında sevap elde eder. Adımlarının çokluğu oranında sevap alabilir. Bu durumda cenaze namazını mescidde kılan kimse, mescid dışında kılana oranla daha az sevap almış olur.
Bir grup "Ona birşey yoktur" sözünün anlamını, metinlerin anlamları uzlaşsın, aralarında çelişki kalmasın diye "Onun aleyhine birşey yoktur" diye yorumlamış ve buna örnek olarak "Kötülük yaparsanız yine kendi aleyhinizedir" âyetini[1235] göstermişlerdir.
İşte bu iki hadis konusunda âlimlerin tuttukları yollar bunlardır. Doğrusu, bizim başta söylediğimizdir: Bir özür bulunmadıkça cenaze namazını mescid dışında kılmak Hz. Peygamber'in (s.a.) sünneti ve âdetidir. Her ikisi de caizdir. Ancak mescid dışında kılmak daha faziletlidir. En iyi bilen Allah'tır. [1236]
[1233] Müslim, 973, Ebu Davud, 3189 ve 3190; İbn Mâce, 1518.
[1234] Ebu Davud, 3191; tbn Mâce, 1517; Ahmed, 2/444, 445; Tahâvî s.284; Beyhakî, 4/51. Senedi kavidir. ÇünkU İbn Ebî Zi'b hadisi Salih'ten, bunamasından önce dinlemiştir.
[1235] Isrâ, 17/7.
[1236] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/477-479.
Cenaze namazını devamlı camide kıldırmak Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti değildi. Cenaze namazını yalnız mescid dışında kıldırırdı. Zaman zaman mescidde kıldırdığı da olurdu. Meselâ, Süheyl b. Beyzâ ile kardeşinin cenaze namazlarım mescidde kıldırmıştı.[1233] Ancak bu, onun sünneti ve âdeti değildi,
Ebu Davud'un Sünen'inde Tev'eme'nin âzâdlısı Salih'ten rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: Allah Rasûlü (s.a.): "Mescidde cenaze namazı kılan lehine birşey (sevap) yoktur." buyurdu.[1234] Bu hadisin metninde ihtilaf edilmiştir. Kitâbu's-Sünenln rivayetinde Hatîb diyor ki: Aslında "Aleyhine birşey yoktur" şeklinde iken ötekiler "Lehine birşey yoktur" şeklinde rivayet ediyorlar. îbn Mâce, bu hadisi Sünen'indc "Lehine birşey yoktur" şeklinde rivayet ediyor. Yalnız imam Ahmed vs. muhaddişler bu hadisi zayıf saymışlardır. İmam Ahmed: "Bu hadis, Tev'eme'nin âzâdlısı Salih'in tek başına rivayet ettiği hadislerdendir." diyor. Beyhakî ise: "Bu hadis, Salih'in teklerinden sayılır. Âişe (Süheyl b. Beyzâ'nın cenaze namazının mescidde kılındığı) hadisi bundan daha sahihtir. Salih'in âdil olup olmadığında ihtilaf edilmiştir. Mâlik, onu cerheder (kusurlu bulurdu)" deyip Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in -Allah onlardan razı olsun-cenaze namazlarının mescidde kılındığını belirtmiştir.
Ben (İbn Kayyim) derim ki: Gerçekte Salih sikadır. Nitekim Abbas ed-Dûrî şöyle diyor: Onun hakkında İbn Maîn "O gerçekte sikadır." İbn Ebî Meryem ile Yahya ise "Sikadır, hüccettir" demişlerdir. İbn Maîn'e, "Malik, onu bırakmıştır" dedim. O da: "Mâlik, ona bunadıktan sonra yetişmiştir. Sevrî ancak bunamasından sonra yetişmiş ve ondan hadis dinlemiştir. Yalnız İbn Ebî Zi'b, ondan bunamadan önce hadis dinlemiştir." dedi. Ali b. el-Medînî: "O, sikadır; ancak yaşlandı, bunadı. Sevrî, ondan bunadıktan sonra hadis dinlemiştir. İbn Ebî Zi'b'in ondan hadis dinlemesi bu hal basma gelmeden öncedir." diyor. İbn Hibbân ise: "Yüz yirmi beş senesinde (h. 125/742) değişti, sika râvilerden uydurmalara benzer hadisler rivayet etmeye başladı. Artık son rivayet ettiği hadisler ilk rivayet ettiği hadislerle karıştı, ayırdedüemez oldu. Bu yüzden de terkedilmeye müste-hak oldu." demiştir.
Bu hadis hasendir. Çünkü Salih'ten rivayette bulunan İbn Ebî Zi'-b'dir. İbn Ebî Zi'b'in ondan hadis dinlemesi ise eskidir, şuurunun bozulmasından öncedir. Öyleyse şuurunun bozulması, bozulmadan önce rivayet ettiği hadislerin reddedilmesini gerektirmez. Tahâvî, bu Ebu Hureyre hadisi ile Hz. Âişe hadisi konusunda başka bir yol tutup şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'in (s.a.), Süheyl b. Beyzâ'nın cenaze namazını mescidde kılmasının geçerliliği kaldırılmıştır. Sahabenin genelinin Hz. Âişe'ye karşı çıkmalarına bakılırsa bu işin terkedilmesi Allah Rasûlü'nün (s.a.) uyguladığı iki şeklin sonuncusudur. Sahabîlerin böyle davranmalarının sebebi, Hz. Âi-şe'nin anlattığının aksini bilmiş olmalarındandır." Bir grup âlim -onlar arasında Beyhakî.... vs. de vardır-Tahâvî'nin bu sözlerini reddetmişlerdir. Beyhakî diyor ki: Şayet Ebu Hureyre, Hz. Âişe'nin rivayet ettiği hadisin nes-hedildiğine dair bir hadis bilmiş olsaydı onu, Hz. Ebu Bekir es-Sıddîk'ın cenazesi mescidde kılındığı günde, Hz. Ömer b. Hattâb'ın cenazesi mescidde kılındığı ve bir de Hz. Âişe'nin cenazeyi mescide sokma emri verdiğinde mutlaka söylerdi. Yine Ebu Hureyre, Hz. Âişe bu konuda bir hadis rivayet etse o hadisi elbet söylerdi. Bu işe karşı çıkanlar caiz olduğunu bilmediklerinden karşı çıkmışlardır. Hz. Âişe bu konuda hadis rivayet edince susmuşlar, karşı çıkmamışlar ve bu hadise aykırı başka bir hadis söylememişlerdir.
Hattabî diyor ki: Hz. Ebu Bekr ile Hz. Ömer'in -Allah onlardan razı olsun- cenaze namazlarının mescidde kılındığı sabittir. Muhacirler ile En-sâr'ın büyük kesiminin onların cenaze namazlarında hazır bulundukları malumdur. Bunların karşı çıkmamış olmaları caiz olduğunun delilidir. Ebu Hureyre hadisinin anlamının -tabiî hadis sabitse- sevap eksikliği ile yorumlanmış olması muhtemeldir. Zira cenaze namazını mescidde kılan kimse çoğunlukla ailesine döner, cenazenin defnine katılmaz. Cenazeye koşup kabristan yanında namazını kılan kimse defnine de katılır ve iki kırat ağırlığında sevap elde eder. Adımlarının çokluğu oranında sevap alabilir. Bu durumda cenaze namazını mescidde kılan kimse, mescid dışında kılana oranla daha az sevap almış olur.
Bir grup "Ona birşey yoktur" sözünün anlamını, metinlerin anlamları uzlaşsın, aralarında çelişki kalmasın diye "Onun aleyhine birşey yoktur" diye yorumlamış ve buna örnek olarak "Kötülük yaparsanız yine kendi aleyhinizedir" âyetini[1235] göstermişlerdir.
İşte bu iki hadis konusunda âlimlerin tuttukları yollar bunlardır. Doğrusu, bizim başta söylediğimizdir: Bir özür bulunmadıkça cenaze namazını mescid dışında kılmak Hz. Peygamber'in (s.a.) sünneti ve âdetidir. Her ikisi de caizdir. Ancak mescid dışında kılmak daha faziletlidir. En iyi bilen Allah'tır. [1236]
[1233] Müslim, 973, Ebu Davud, 3189 ve 3190; İbn Mâce, 1518.
[1234] Ebu Davud, 3191; tbn Mâce, 1517; Ahmed, 2/444, 445; Tahâvî s.284; Beyhakî, 4/51. Senedi kavidir. ÇünkU İbn Ebî Zi'b hadisi Salih'ten, bunamasından önce dinlemiştir.
[1235] Isrâ, 17/7.
[1236] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/477-479.