- Cehmiye

Adsense kodları


Cehmiye

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Thu 5 January 2012, 06:14 pm GMT +0200
Cehmiye


Cehmiye, Cehm b. Safvân et-Tirmizî’ye müntesib olanlardır. Sıfatları nefyetmeyi ve ta’tili açıkça dile getiren odur. O ise bu kanaatleri Abdullah b. Halid el-Kasrî’nin, Vasıt’ta kurban niyetine kestiği el-Câd b. Dirhem’den almıştır. Halid b. Abdullah kurban bayramı günü insanlara hutbe irad ederken şöyle demişti: Ey insanlar! Kurbanlarınızı kesiniz, Allah keseceğiniz kurbanları kabul buyursun. Ben de el-Câd b. Dirhem’i kurban edeceğim, çünkü o Yüce Allah’ın İbrahim’i halil edinmediğini, Musa ile özel bir şekilde konuşmadığını iddia etmektedir. Yüce Allah el-Câd’in söylediğinden çok yüce ve münezzehtir. Daha sonra minberden inip, el-Câd’ı boğazladı. Bunu ise çağdaşı ilim adamlarından fetva aldıktan sonra yapmıştır ki bunlar da selef-i salih’tirler. -Yüce Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun.-

İşte Cehm, el-Câd’den sonra Horasan’da ortaya çıkmış ve orada onun görüşlerini açığa vurmuştur. Bir takım insanlar da bu görüşleri benimseyerek ona uymuşlardır. Rabbi hususunda şüphe ettiği için kırk gün namazı terkettikten sonra bu açıklamalarda bulunmuştur. Bu şüpheye düşmesi ise bir takım müşrik’lerle tartışmasından sonra olmuştur. Bunlar da Hind filozoflarından es-Sümeniyye diye adlandırılırlar. Bunlar maddi olarak hissedilenler dışındaki şeylerin bilgisini inkar ederler.

Cehm’e şöyle demişlerdi: Senin tapındığın bu Rabbin görülür, koklanır, tadına bakılır yahut elle kendisine dokunulabilir bir şey midir? O: Hayır, deyince, onlar da: O halde O yoktur. Bunun üzerine kırk gün süreyle hiçbir şeye ibadet etmeksizin durdu. Daha sonra kalbinde ibadet edeceği bir ilahın bulunmamasının boşluğunu hissetti, şeytan da onun içine fikriyle yonttuğu bir itikad nakşetti ve o da: Mutlak bir varlık vardır, deyip bütün sıfatları reddetti ve bu görüşleriyle de el-Ca’d’a katılmış oldu.

Şöyle de denilmiştir: el-Ca’d, Harran’lı Sabiî filozoflarla ilişkiye geçmişti. O aynı şekilde dinlerini tahrif eden ve Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-i büyüleyen, büyücü Lebîd b. el-A’sam ile bağlantıları bulunan ve dinlerini tahrif eden bir takım yahudilerden bazı şeyler de öğrenmişti. Cehm, Horasan’da Selm b. Ahvez tarafından öldürülmüştür, ancak o sırada görüşleri insanlar arasında yaygınlaşmış idi, mutezile’de ondan sonra onun bu görüşlerini taklid ettiler. Fakat Cehm, Mutezile’ye göre ta’til’de daha ileri dereceye gitmişti. Çünkü o hakiki isimleri de inkâr ediyordu. Ancak Mutezile hakiki isimleri değil sadece sıfatı inkâr ederler.

İlim adamları Cehmiye’nin, acaba bunlar yetmiş iki fırkanın içinde midirler, değil midirler? hususunda görüş ayrılığı halindedirler. Bu hususta onların iki görüşleri vardır: Onların yetmiş iki fırka içerisinde bulunmadıklarını söyleyenler arasında Abdullah b. el-Mübarek ile Yusuf b. Esbat da vardır.

Cehm’in bu görüşü İmam Ahmed b. Hanbel ile sünnet-i seniye’nin diğer ilim adamlarının mihnete uğramasından itibaren yaygınlık kazanmıştır. Çünkü onlar Me’mun’un emirliğinden itibaren güçlenmiş ve sayıca çoğalmışlardır. Çünkü o da Horasan’da bir süre ikamet etmişti. Onlarla bir araya gelmiş, sonra da 218 yılında Tarsus’tan mihnete dair mektub yazmış ve o senede ölmüştü.

Bunun üzerine İmam Ahmed’i, Bağdat’ta 220 yılına kadar tekrar hapse koymuşlardı. O dönemde de Ahmed b. Hanbel’in, Mu’tasım tarafından mihnete uğratılması gerçekleşmiş ve kelâm sıfatı ile ilgili olarak onlarla tartışmaya girişmişti.

Onların ileri sürdükleri delilleri tek tek çürütüp bu hususlarda onların herhangi bir delillerinin bulunmadığını, insanlardan kendilerine muvafakat etmelerini isteyip, bu uğurda onları mihnete tabi tutmalarının bir cahillik ve bir zulüm olduğunu ortaya koymuştur.

Mu’tasım onu serbest bırakmak istemiş ancak onun yakınlarından birisi maslahatın onu sopalamak olduğu görüşünü belirtmiştir. Böylece ardı arkasına halifeliğin saygınlığının zedelenmesinin önleneceğini belirtmiştir. Onu dövmeye başlamaları üzerine bu sefer herkes bundan dolayı kızıp öfkelenmeye başladı. Yönetim de bundan korkunca onu serbest bıraktı. Buna dair açıklamalar tarih kitaplarında mevcuttur.

Cehm’in tek başına savunduğu kanaatlerden birisi de şudur: Cennet ile cehennem yok olurlar. İman sadece bilgidir, küfür de yalnızca cehaletten ibarettir. Hakikatte hiç kimsenin bir fiili yoktur, yalnız Allah’ın fail oluşu söz konusudur. İnsanların fiilleri, insanlara nisbet etmeleri mecazidir. Ağaç hareket etti, felek (yörünge) deveran etti, güneş batıya kaydı, demeye benzer.

Nakledildiğine göre Ebu Hanife’ye -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- araz ve cisimler hakkında söylenen sözlere dair soru sorulmuş, şu cevabı vermiştir: Allah Amr b. Ubeyd’e lanet eylesin. Bu hususta söz söyleme kapısını ilk açan kişi odur.