ezelinur
Tue 26 January 2010, 06:16 pm GMT +0200
Tanımı: Fıkıhçıların ıstılahında cebire hastalanan bir organın üzerine sarılan sargı bezi veya bu organın üzerine konulan ilâç demektir. Sarılan bu bağm ağaç veya hurma dalıyla raptedilmesi şart olmadığı gibi, sargı sarılan organın kırık olması da şart değildir. Bu konuda esâs alınan husus, organın kırık, çıkık, romatizma ve benzeri durumlardan herhangi biri nedeniyle hasta olmasıdır. Şu halde fıkıhçılara göre cebire; hasta olan organa sarılan bağ, veya bu organ üzerine konulan ilâçtır.
Hükmü: Şer´î yükümlülüklere muhâtab olan bir kişinin abdest veya gusül alırken, yıkaması gereken organlarından birinde bir cebire sargısı veya ilâcı bulunması hâlinde, bu organı yıkamaktan ötürü zarar görecek veya acı hissedecekse bu sargının veya ilâcın üzerine meshetmesi farz olur. Cebire ile ilgili olarak anlattığımız bu hükme Şâfiîler ve bir kısım Ha-nefîlerden başka muhalefet eden olmamıştır. Bu mezhebterin konu ile ilgili görüşleri aşağıda anlatılmıştık.
Şafiiler dediler ki: Hasta olan organ ya sargılı olur, ya üzerinde ilâç bulunur veya üzerinde hiçbir şey bulunmaz. Eğer sargılı ise bu durumda üç şeyi yapması vâcib olur:
1. Hasta organın sağlam kısmını yıkayacaktır.
2. Üzerinde sargı bulunan hasta kısmın üzerine meshedecektir. Bu mesh, çoğunlukla sağlam olan kısmın üzerine sarılan sargının üzerine yapılmakla, alttaki yeri yıkamaya bedel olur. Ama sargı, sadece hasta olan kısmın üzerine sarılmış da sağlam olan kısımların üzerine taşmamışsa, bu durumda sargının üzerine meshetmek vâcib olmaz. Yine aynı şekilde sargının altında bulunan sağlam kısmı yıkamak mümkün olduğu takdirde hasta kısmı meshetmeye de gerek kalmaz.
3. Hasta kısmı yıkamaya bedel olarak teyemmüm edecektir. Sonra kişi eğer cünüb ise bu üç madde arasındaki sıraya uyması vâcib olmaz. Söz-konusu sıra şöyledir: Sağlam kısım yıkanacak, sargının üzerine meshedilecek ve bundan sonra da teyemmüm edilecektir. Ama kişi, cünüb olduğunda bu tertibe riâyet etmeyip dilediği şıktan herhangi birini önce, diğerini sonra yapabilir. Ama cünüb değilse önce sağlam yeri yıkayacak, sonra sargılı yeri meshedecek, bundan sonra da teyemmüm edecektir. Yani, yıkama işini teyemmümden önce yapmak şarttır. Ama sargı üzerine meshetmek, yıkamadan veya teyemmümden önce de yapılabilir.
Hasta organlar birden fazlaysa, bu organlar sayısınca teyemmüm etmek vâcib olur. Ancak bütün organlarda hastalık söz konusu ise bunların tümünün yerine bir defa teyemmüm etmek yeterli olur. Yine bunun gibi, eğer hastalık ,tertibte peşpeşe gelen yüz ve kollar gibi iki organda bulunmaktaysa ve bunların da tümünü kaplamışsa yine bunların yerine bir tek teyemmüm etmek; bundan sonra sağlam kısmı yıkamak; daha sonra da sargının üzerini meshetmek yeterli olur. Sargının üzerini meshetmek, cebire ile sarılı sağlam yerleri yıkama yerine geçerli olur.
Bu anlatılanlar, hasta organın sargılı olmasıyla ilgilidir. Ama hasta organ sargılı olmazsa bu durumda sağlam olan kısım yıkanacak; hasta kısım içinse yıkama yerine geçerli olmak üzere teyemmüm edilecektir. Çünkü Şâfiîlere göre mesh, meşru değildir. Ancak hasta organın üzerindeki sargının kapattığı sağlam kısımları yıkamaya bedel olarak meshetmek, mestler mesabesinde olduğundan ötürü caiz olur. Ama organ açık olur da yıkanması mümkün olmazsa, bunun meshedilmesinin bir anlamı olmaz. Yıkamaya bedel olarak sadece teyemmüm etmek yeterli olur. Eğer hastalık, teyemmüm organlarından birindeyse ve bunu toprakla meshetmek mümkün olmamakta veya zararlı olmaktaysa bu durumda sözkonusu hastalıklı organı meshetme yükümlülüğü düşer. Yalnız bu durumda kılınan namaz hastalığın iyileşmesinden sora iade edilmelidir.
Hanefiler dediler ki: Cebire üzerine meshetmenin hükmüyle ilgili olarak iki görüş vardır:
1. Bu organın üzerinde bulunan sargının meshedilmesi farz olmayıp vâcibtir. Abdest bahsinde de anlatıldığı gibi, farzla vâcib arasında fark olması Hanefîlere göredir. Bu nedenle hasta kişi, hastalıklı organını meshetmeksizin namaz kılacak olursa, bu namazı sahîh olmakla birlikte bilâhare iade etmesi vâcib olur. îâde etmeyecek olursa vacibi terketmiş olur ki; bu nedenle Peygamber (s.a.s.) jn şefaatinden yoksun kalır. Her ne kadar bu kişinin cehennem azabıyla azablandırılması sözkonusu değilse de, Peygamber Efendimizin şefaatinden yoksun kalması da az bir ceza değildir.
2. Cebire üzerine meshetmek farzdır. Bu durumda, hastalıklı organın üzerindeki sargının meshedilmemesi hâlinde kılınan namaz sahîh olmaz. Mâlikî ve Hanbelîler de bu görüştedir. Hanefîlerce ileri sürülen bu görüşlerin ikisi de sahîh olup mükellefin bunlardan herhangi birine uyması caiz olur.