seymanur K
Mon 19 December 2011, 06:48 pm GMT +0200
CEALE (ÜCRET TAAHHÜDÜ)
Ceâle caizdir. Ceâle, bir kimse kaybolan malını bulup getiren kişiye belirli bir ücret taahhüt etmesidir. Bir kişi kaybolan bu malı bulup getirirse o ücreti almaya hak sahibi olur.
Ceâle lugatta herhangi bir işi yapma karşılığında tayin ettiği maldır.
Istılahta isi ceâle, kişinin belirli bir iş yapma karşılığında belirli bir ücret vermeyi kendine vacip kılmaktır.
Ceâle muamelesinde işçinin belirli biri olması şart değildir. Mesela bir kişi 'Kim kayıp oğlumu bulup getirirse ona otuz milyon lira veririm ' taahhüdü gibi. Ücretin belirli bir miktar olması şarttır.
Ceâle'nin delili şu ayet-i kerimedir:
"Dediler ki, melikin su tasını kaybettik. Onu getirene bir deve yükü mükafat var. Ben buna kefilim." (Yusuf: 12/72)
Ebu Said el-Hudri (r.a.)'ın rivayet ettiği şu hadisi şerif de buna delalet etmektedir:
Hazreti Peygamberin ashabından bir grup yolculuğa çıkar, bir arap kabilesinin yanında gecelediler. Onlardan kendilerini misafir etmesini istediler fakat onlar misafir etmedi. O gece kabile reisini yılan ısırdı her ne yaptılarsa bir faydası olmadı. Onlardan bazıları dediler ki, yakınımızda gecelenen şu gruba gidelim, belki onların bildiği bir tedavi yolu vardır.
Bunun üzerine ashabın yanına gelerek, reislerinin yılan veya akrep tarafından ısırıldığını, ellerinden gelen her şeyi yaptıkları halde hiç bir netice elde etmediklerini söylediler ve onlardan reislerini tedavi edip edemeyeceklerini sordular.
Sahabilerden biri dedi ki. 'Evet tedavi edebiliriz Ancak bizi misafir etmediğiniz için karşılığında bir mal vermedikçe tedavi etmeyiz.'
Böylece bir bölük koyun üzerinde anlaştılar. O sahabi onlarla beraber gitti. Fatiha suresini okuyarak yılanın veya akrebin ısırdığı yere tükürdü. O kişi sanki bağlı bulunduğu ipten kurtulmuş gibi sapasağlam oldu, hiç bir acısı kalmadığı halde yürüyüp gitti. O kişiler üzerinde anlaştıklar koyunları (ceâlelerıni) verdiler. Sahabilerden bir kısmı dedi ki: 'Bunu aramızda taksim edelim. Bu işi yapan kişi ise şöyle dedi: Peygambere gidip hadiseyi anlatıp O'nun ne diyeceğine bakmadan olmaz.
Resulullah'a gelerek hadiseyi anlattıklarında Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Fatihanın böyle bir faydası olduğunu nereden öğrendin?" Daha sonra Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"İsabet etmişsin, koyunları aranızda taksim edin. Bana da bir pay ayırın." [1]
Hz. Peygamberin bu sözü, onların yaptıklarım kabul ettiğine ve ceâlenin meşruiyetine delildir.
Ceâle'nin meşruiyetinin hikmeti: Ceâlenin meşru kılınmasının sebebi, insanların zor durumda kaldıklarında ona ihtiyaç duymalarıdır. Zira kişi bazen bir şeyini kaybeder ve kendiliğinden onu arayıp bulup kendisine getirecek kimseye rastlamaz.
İnsanlar mecburiyet nedeniyle ve üstesinden gelemedikleri bu tür işler karşısında kalabilirler. O işin üstesinden gelmeleri, muhtemel kişilerin ise paraya ve mala ihtiyaçlarının olması ise gayet tabiidir. İşte bu ihtiyaç ve maslahat nedeniyle ceâle meşrudur.
Mesela kaybolmuş bir malı bulmak veya kaçmış bir hayvanı yakalamak ya da kendisine herhangi bir iş yapılmasını isleyen bir kimsenin belirli bir ücret karşılığında biriyle anlaşmasıdır. [2]
[1] Buhari, 2156, Müslim,2201.
[2] Kadı Ebu Şuca’, Ğayet’ül-İhtisar ve Şerhi , Ravza Yayınları: 353-354.