sumeyye
Wed 2 March 2011, 03:50 pm GMT +0200
C- CAMİLERDEN FAYDALANMA
Âlimlerin, hukukçuların camilerde, mescidlerde oturmaları, ders okutmaları, fetva verme işlerine gelince: Rekabet için böyle bir işe girişmişlerse, her bir âlim ehil olmadığı konulardan uzak kalır, birbirleriyle münakaşalardan kaçınırlar. Bunları yapmazlar, talebeleri, doğru yolu bulmak ve bilmek isteyenleri sapıtırlarsa sonunda kendileri aşağı duruma düşerler, zelîl olurlar. Hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
"Fetvalarda en cüretli hareket edeniniz, sîzi Cehennemin tuzaklarına cür'etle hazırlayanlardır."[172]
Halîfe, kabul veya reddetme" bakımından âmme menfaatlerinin gerektirdikleri ne ise ona göre durumlara bakar, kontroller yapar, kararını verir. Ders okutmaya ehil olan biri bir mescidde ders okutmak ve fetva vermek isterse, mescidin durumuna bakılır. Mahalle mescidiyse, imamı halîfe tarafından tâyin edilmemiş-se, ders okutmak ve fetva vermek için, Devletin ve halifenin iznine lüzum yoktur. Mescidin imamı olmak için izne ihtiyaç olmadığı gibi, ders ve fetvalar vermede de izne ihtiyaç yoktur. Camiler veya büyük mescidlerse ve imamının tâyini halîfe tarafından yapılmışsa o zaman ülkenin örf ve âdetine, emsallerinin ne tarz hareket ettiğine uyulur. İmamı halîfe tâyin etmişse, ders verme ve fetvalarda bulunma hususunda da halîfeden izin almak gerekir. Tâyinle imamlık yapan şahıs bu noktaya dikkat eder.
Kendini tâyin eden makamdan ders ve fetva için izin ister. Ancak o zaman bu işleri yürütebilir. Halîfe aleyhinde dedikodu olmaması için izin alınması, yetkili makamlara haber verilmesi gerekir. Ders okutma ye fetvalar verme konularında Halîfenin görüşü, aydınlığa kavuşmamış sa, diğer küçük mescidlerdeki gibi, izin istenmeden de ders okutulur.
Cami ve mescidlerde ders ve fetva vermek için bir yer tâyin edilmişse, Mâlik'e göre: Bu yer de başkanca biliniyorsa, orada izinsiz dersler okutulur, fetvalar verilir. Hukukçuların pek çoğu bu fikrin aleyhindedirler. Devletten izin almaksızın bu tür bir hareket istihsana dayanan bir örftür, yoksa tam bir meşru hak sayılmaz, îzin almayı gerektirir. Ders okutulan yerden kalkıp ayrılı-nırsa, bir başka zaman önce gelen kimse hak sahibidir. Âyet-i kerîmede:
"Yerli ve misafirler mescidde müsavidir." (K K. 22: 25) buyurul muştur.
Halkın, cami ve mescidlerde hukukçuların ve kurranın halkalarına oturmalarına müsâade edilmez. Bu konuda Resûlüllah (s.a.v) in şöyle buyurduğu rivayet edilir:
"Ancak 3 şeyde sınırlama vardır. Kuyunun etrafındaki arazinin hududu. At bağlanıldığında kullanılan ip, bir olay hakkında yapılan istişâri toplantı."[173]
İctihad caiz olan konuda muhtelif mezheb mensuplarının ihtilâflarına bir şey denilmez. Ancak aralarında bir nefretleşme, kötü söz ve hareketler çıkarsa men edilirler. Içtihad yapılması caiz olmayan konularda münazara yapmak yasaktır, yasak edil-memişse bile yasaklanır. Buna rağmen bir kimse kendi tarafına adam çekmek için kandırıcı işler yaparsa, halîfe men etme yetkisini kullanarak işe son verir. Devlet içinde, tebası arasında kötü işlerin çıkmasını önler. Şer'î delillerle o şahsın söz ve fikirlerinin bâtıl oluşunu isbatlar, halka ilmî bir şekilde açıklama yapar. Çünkü her uydurma şeyi dinleyen, her bâtıl şeye kapılan insanlar bulunur. Kapalı konularda münazara çıkarmak isteyen tamamen bu işten men edilir, halkın onu terketmesi söylenir. İlmî yönden yanlış yolu tutmuş olup da doğru yola çekilmesi gerekenleri ilmî yoldan ikna etmek îcâb eder. Çünkü ilmî yoldan iknânm sapbncı bir tarafı olamaz. Her yönü ile karşı tarafı dinleyen ve okuyan, halkı doyurucu olur.[174]
172] Dârimî, mukaddime 20.
[173] İbn Mâce, rühün 22. Dârimî, büyü 82. Müsned-i Ahmed, 2/494.
[174] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 353-355.