- Çalışma ve ticaret hayatında kadın

Adsense kodları


Çalışma ve ticaret hayatında kadın

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Fri 1 October 2010, 03:27 pm GMT +0200
Üçüncü Bölüm


ÇALIŞMA VE TİCARET HAYATINDA KADIN


I. Zanaatkârlık Ve El İşleri
 

Kadının fizikî bakıdan erkeğe göre daha narin olduğu, buna kadının kemiklerinin ve beyninin ağırlığının da dahil olduğu ifade edilmektedir.[461]

Kadınların, bazı ağır işler yerine, el işleri ve maharet isteyen ince işleri, erkeklerden daha iyi yaptıkları bilinmektedir.

Hz. Peygamber devrinde kadınların, çalışma hayatında, özel­likle özel beceri gerektiren el işlerinde faal olarak çalıştıkları anlaşılmaktadır. Hz. Peygamberin hanımlarından olan Zeyneb bint Cahş'ın deri tabakladığı ve bunları kullanılabilecek hale getirmek için diktiği rivayet edilmektedir.[462] Yine Esma bint Umeys'in de ay­nı beceriye sahip olduğu kaydedilmektedir.[463] Kadınların, evciller kadar vahşî hayvan derilerini de işledikleri ve bunlardan kocala­rına elbiseler yaptıkları anlaşılmaktadır.[464] Bu devirde tabaklan­mış deriden, elbise, ayakkabı, mest, üzerinde oturmak için sergi, yatak, minder ve yastık yüzü, sıvı veya katı yiyecekleri koruyan kaplar ve savaş ve barışta çok yaygın olarak kullanılan su kırbası gibi eşyalar yapıldığı düşünülürse, dericiliğin önemi daha iyi an­laşılır.

Dericilik yaptığını tahmin ettiğimiz Rayta bint Abdillah, Hz. Peygamber'e: "Ya Rasûlallah ben zanaatkar bir kadınım, kocamın (Abdullah b. Mes'ûd) ve çocuğumun bir şeyleri yok; zanaatım­la elde ettiğim ürünleri satıyorum" der ve ailesine yaptığı harca­malarının, sevabı olup olmadığını da sorar. Hz. Peygamber, ona: "Onlara yaptığın harcamalarda sana elbette sevap vardır" diye cevap verir.[465]

Beceri gerektiren mesleklerden biri de hiç şüphesiz terzilik­tir. Kadınların bu dalda erkeklere göre daha başarılı olabilecekle­ri kabul edilmektedir.[466] Hz. Peygamber devri Arap yarımadası ka­dınlarının, işe ip imalatından başladıkları, sonra bundan kumaş ve elbiseler ürettikleri anlaşılmaktadır. Medine'de ip imali için kullanılan aletlerden bahsedilmektedir.[467] Hz. Aişe: "Kadının elin­deki ip eğirme aletinin (eğirmeç), Allah yolundaki mücahidin elin­deki mızraktan daha güzeldir" der.[468] Çünkü bu, toplumun çok önemli bir ihtiyacını karşılamaktadır.[469]

Arap yarımadasının güneyinde ve kuzey batısında, dokuma tezgahları olduğu ve kadınların buralarda kumaş ürettiği anlaşıl­maktadır.[470]

Bir kadın, kendi eliyle özel olarak imal ettiği hırkayı Hz. Pey-gamber'e hediye ederken "Ya Rasûlallah bu hırkayı elimle doku­dum ve sana giydirmek için getirdim" der.[471] Küçük çapta da olsa Medine'de de dokuma tezgahlan vardı diyebiliriz.[472]

Hadramut'u bir kadın, Hz. Peygamber için diktiği bir elbiseyi oğluyla ona gönderir.[473] Ebu Nuaym, Hz. Âişe'nin kendi iç çamaşı­rını (uzun klot, don) diktiğim kaydetmektedir.[474] Kadınların ailede eskiyen elbiseleri yamaladıkları ve tamirini yaptıkları anlaşıl­maktadır. Yine Hz. Aişe'nin, Hz. Peygambere de bir hırka diktiği gelen rivayetler arasındadır.[475]

 

II. Tıbbî Hizmetler
 

Hz. Peygamber devri savaşlarında kadınların, önemli tıbbî hizmetler yaptıkları bilinmektedir.

Medine'de barış zamanlarında da bu hizmetleri yürüten kadınlar bulunmaktadır, islâm tarihinin ilk resmî hastahanesi diyebileceğimiz bir çadırın, Hz. Peygamber'in mescidi içinde bu­lunduğu ve burada hicretten sonra bey'at ederek İslâm'a giren Eş­lem kabilesinden Kuaybe bint Sa'd'm hastaları^ve yaralıları tedavi ettiği kaydedilmektedir. Esasen Kuaybe'nin aç, kimsesiz ve bakıma muhtaç kimselerle de ilgilendiği ifade edilmektedir. Hendek savaşında yaralanan Sa'd b. Muaz'm da bu çadırda Kuay­be tarafından tedavi edildiği mevcut rivayetler arasındadır.[476]

ilk müslümanlar arasında yer alan ve kocası Cafer b. Ebi Ta-lib ile beraber Habeşistan'a hicret eden, zeki, görgülü ve tecrübeli bir kadın olan Esma bint Umeys'in de iyi bir doktor olduğunu söy­leyebiliriz. Ummu Seleme, Esma bint Umeys'in Hz. Peygamber'e "Hindistan ve Yemen'den getirilen bitkiler ve zeytin yağı ile bir ilaç" yaptığını söyler. Bu rivayette, Esmâ'mn, bu ilacın yapımını Habeşistan'da öğrendiği de ifade edilmektedir.[477]

Esma bint Umeys'in daha başka bitkilerden de ilaçlar yaptığı rivayet edilmektedir.[478] Hz. Peygamber vefat ettiği zaman bazıları O'nun sağ olduğunu söylerken, Esma elini Hz. Peygamber'in iki omuzu arasına koyarak muayene ettikten sonra "Rasûlullah sal-lallahu aleyhi ve sellem vefat etmiştir..." diyerek bu konudaki şüp­helere son verir.[479] Bu rivayet, Esmanın tıbbî konulardaki bilgilerine güvenildiğini göstermesi yanında onun, kalp atışlarım dinle­mek istemiş olabileceğini de ifade eder.

Esma gibi Habeşistan'da kalmış olan Ummu Seleme'nin de bazı tıbbî konularda bilgi sahibi olduğuna işaret edilmektedir.[480]

Uhud Savaşında ağır bir şekilde yaralanan Şemmas b. Os­man el-Mahzumî'nin, önce Hz. Âişe'nin sonra da akrabası olduğu için Ümmü Seleme'nin evine taşındığı rivayet edilmektedir.[481] Eğitim bölmünde tıbbî konulardaki bilgisine işaret ettiğimiz Hz. Âişe, yattığı zaman korkunç şeyler (hayaletler) gören bir kıza, bazı tavsiyelerde bulunur.[482]

Hz. Aişe'nin kız kardeşi Esma bint Ebibekir'in, tedavi için ya­nına getirilen hummalı kadın hastaları, soğuk su ile tedavi ettiği anlaşılmaktadır.[483]

Hz. Peygamber devrinde, bazı hastaları dualar okuyarak te­davi etme yolunun da izlendiği anlaşılmaktadır. Cahiliye devrin­de de yapılan bu işe Rukye denmektedir.[484]

Bir yahudi kadın, hastalanmış olan Hz. Âişe'ye rukye yapar­ken Hz. Ebubekir içeri girer ve "Allah'ın kitabı ile rukye yap" der.[485] Cahiliye devrinde rukye yaparak hastaları tedavi eden Kureyşli eş-Şifa bint Abdillah, müslüman olduktan sonra, yaptığı rukyeyi Hz. Peygamber1 e anlatır. Onun bu şekilde yaptığı tedaviye müsa­ade eden Hz. Peygamber, bunu eşi Hafsa'ya da Öğretmesini ister.[486] Yine Hz. Peygamberin, Hz. Âişe'ye göz değmesine karşı rukye yapmasını emrettiği rivayet edilmektedir.[487] Hz. Peygamber'in, rukye yapmasına müsaade ettiği kadınlar arasında, Esma bint Umeys ve Ensar'dan Halide bint Enes'i de sayabiliriz.[488]

Rukyenin, her zaman sadece okuyup üflemekten ibaret olma­dığı, bununla beraber bazı ilaçların kullanıldığı da anlaşılmakta­dır. Deri üzerinde bazı kabarcıkların oluşması ile ortaya çıkan ve bir deri hastalığı olarak kabul edilen en-nemleyi (egzama)[489] eş-Şi­fa bint Abdillah, şöyle tedavi eder: Zaferan ağacı ile yaraları yedi defa rukye yapan eş-Şifa, bu ağacı temiz bir yere koyarak üzüm sirkesi ile beraber ufalar ve bu karışımı yaraların üzerine sürer.[490]

Arap yarımadasında, kız çocuklarının da sünnet edildiği ve bu sebeple toplumda sünnetçi kadınlar bulunduğu bilinmektedir. Ummu Enmâr isimli bir kadının, Mekke'de sünnetçilik yaptığı ri­vayet edilmektedir.[491] Medine'de bu işi yapan Ummu Atiyye'ye, Hz. Peygamber'in bu konuyla ilgili olarak bazı emirler verdiği,[492] Medinelilerin, kızlarının sünnet törenlerinde eğlence tertip ettik­leri ve yemek ikramında bulundukları rivayet edilmektedir.[493] Kadınların tıbbî hizmetleri arasında ebeliği de sayabiliriz. Hz. Peygamber'in ebesinin, Abdurrahman b. Avfın annesi eş-Şifâ bint Avf olduğu nakledilmektedir.[494] Hz. Peygamber'in ve Hz. Fatı-ma'mn çocuklarının ebeliğini ise Safiye bint Abdilmuttalib ve Hz. Peygamber'in hürriyete kavuşturduğu Selma (Ümmü Rafı') yapar.[495]                                                     

Tıp konusunda Arap kadınının cahiliyeden gelen bir tecrübe­si olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Evd oğullarının doktoru olan Zeyneb'in, hastalara ilaç yaptığı ve bu konudaki şöhretinin Arap­lar arasında yayıldığı ifade edilmektedir.[496]

Hem cahiliye hem de Hz. Peygamber devrinde eş-Şifâ isimli kadınlar bulunmaktadır. Bu ismin konulmasının, tıbbî hizmetleri yürütmeleri ile ilgili olabileceği akla gelmektedir.

Bu tıbbî hizmetlerin profesyonelce yapılmadığı, insanlara hizmet amacı taşıdığı anlaşılmaktadır. [497]

 

III. Ev İşleri Ve Ev Dışındaki Bazı İşler
 

Hz. Peygamber devri toplumunda, cahiliye devrinde olduğu gibi dadılık ve sütanneliği yapan kadınlar bulunmaktadır. Hz. Peygamber, Cafer b. Ebi Talib'in iki oğlunun dadısına onların durumlarını sorar [498]ve bilgi alır. Hz. Peygamberin oğlu îbra-'him'in, en Neccâr oğullarına mensup olan Ümmü Burde isimli bir sütannesi olduğu [499]ve Selmâ isimli bir dadısı bulunduğu rivayet edilmektedir.[500] Bir çocuğun sütanneliğini ve dadılığını aynı kadın yürütebildiği gibi, bazan da ayrı ayrı kadınlar tarafından yürütü­lür. Fakat genelde çocuklarının bakımını öz annelerinin yaptığı söylenebilir.[501]

Kadının evinde yaptığı işlerin başında, beslenme ile ilgili ça­lışmalar gelmektedir. Hz. Peygamber devrinde kadınlar, kendi evlerinde el değirmenleri ile imal ettikleri undan ekmek yapar­lar.[502] Hz. Peygamber'inkızı Hz. Fatıma'nm, hamile, olduğu için tandırda ekmek pişirirken zorluk çektiği ve bu sebeple Hz. Pey-gamber'den yadımcı vermesini isteyen Hz. Ali'nin, eşinin yükünü hafifletmek istediği ifade edilmektedir.[503]

Yemek pişirmek de kadının önemli işleri arasındadır. Bir gün Hz. Aişe, Sevde'yi, hazırladığı çorbayı yemeğe zorlar. Hz. Aişe genç ve tecrübesiz olduğu için, Şevde kadar güzel yemek yapa­maz.[504] Hz. Peygamber'in Hayberli hanımı Safîyye'nin çok güzel yemekler yaptığı rivayet edilmektedir.[505] Yine Hz. Peygamber'in eşlerinden olan Şevde'nin, bilhassa etli yemekleri yapmada ve ar­pa ekmeği pişirme konusunda beceri sahibi olduğu nakledilmek­tedir.[506]

Medine'de sebze yemekleri ile meşhur olmuş kadınlardan da bahsedilmektedir.[507]

içme, temizlik ve diğer ihtiyaçlar için gerekli olan, evin su ih­tiyacım karşılamak üzere, genelde kadınların, evin dışından su taşıdıkları anlaşılmaktadır.[508]

Kadın, kocasının temizliği ile ilgilenir; giyim ve diğer temiz­liklerinde ona yardım eder.[509] Esma bint Ebibekir'in kocasının atı­na üç fersah (yak: 16632 m.) uzaktan hurma çekirdeği getirdiği ri­vayet edilmektedir.[510]

Hz. Peygamber devri kadınlarının, gerekli hallerde ev dışın­da da çalıştıkları bilinmektedir. 2eyd b. Harise'nin eşi Ununu Mü-beşşir, kendisine ait bir hurma bahçesinde bulunurken Hz. Pey­gamber, onun yanma uğrar ve "Bir müslüman, ağaç diker veya ekin eker ve bunlardan insan, kuş veya vahşî bir hayvan yerse, bu onun için sadaka olur" diye buyurur.[511]   

Esir statüsündeki cariyelerin pek çok işin yanında, oobanlık yaptıkları da kaydedilmektedir.[512]

Hz. Hatice'nin, Ümmü Zafer isimli siyahı bir kadın berberin­den bahsedilmektedir.[513] Yine Hz. Âişe'nin saçını yapan bir kadı­nın bulunduğu rivayet edilmektedir.[514] Ümmü Umara ise, yanında bulundurduğu makası ile Hudeybiye'de kendi saçım keser.[515] Hac mevsiminde, erkeklerin saçlarını kesen kadın berberler bulundu­ğu anlaşılmaktadır. el-Buharî, hac esnasında erkeklerin saçlarını tıraş eden [516]ve Kays oğullarından olan bir kadından bahsetmek­tedir.[517]

Hz. Peygamberin mescidinin temizliğini yapan iki kadın ismi zikredilmektedir. Bunlardan biri Harka, diğeri ise Medine hal­kından olduğu rivayet edilen Mihcene isimli bir kadındır.[518] Her iki kadının da siyahı olmaları ve bazı kaynakların isim vermeden mescidi temizleyen tek bir kadından bahsetmeleri, verilen iki is­min tek bir kadına ait olma ihtimalini de akla getirebilir.

Son alarak kadınlara resmi görev verildiğini ifade eden riva­yetlere yer vermek istiyoruz.

Hz. Peygamber'e yetişen ve ondan sonra da uzun süre yaşa­yan Semra bint Nuheyk el-Esediyye'nin, çarşılarda dolaştığı ve yanında taşıdığı bir kamçıyı zaman zaman kullandığı rivayet edil­mektedir.[519]

 

IV. Ticaret Hayatında Kadın
 

Hz. Peygamberin ilk eşi Hz. Hatice'nin ticaretle uğraştığı ve Mekke'nin en zengin tacirlerinden biri olduğu bilinmektedir. Mekke'de ticaret amacıyla dışarı gönderilen kervanlarda malları olan başka kadınların da bulunduğu anlaşılmaktadır.[520]

Kaynaklar, Medine yahudilerinin ticaretle uğraştıklarından ve özellikle Benu Kaynuka yahudilerine ait çarşıda yapılan tica­retten bahseder. Mekke'den Medine'ye hicret eden müslümanlar-dan olan Abdurrahman b. Avf Medine'de "ticaret yapılan bir çarşı" olup olmadığını sorar. Onun bu sorusuna "Kaynuka çarşısı" ceva­bı verilir.[521]

Müslüman kadınların da bu çarşıya ticaret yapmak gayesi ile gittikleri anlaşılmaktadır. Bu konuda Ibn Hişam şu rivayeti kay­detmektedir: "Abdullah b. Cafer b. el-Misver b. Mahreme, Ebu Avn'm şöyle dediğini anlattı: Bir arap kadım, kendisine ait bir ce­lep getirip Benu Kaynuka çarşısında sattı. Orada bir kuyumcuda oturdu. Yüzünü açmasını istediler, fakat o, bunu kabul etmedi. Kuyumcu da kadından habersiz elbisesinin kenarım sırtına iliş­tirdiği için kadın, oturduğu yerden kalkınca avret yerleri açıldı. Oradakiler gülmeye başlayınca kadın bağırdı. Bir müslüman er­kek, kuyumcunun üzerine hücum etti ve onu öldürdü. Kuyumcu yahudi olduğu için yahudiler de, o müslümanı öldürdüler..."[522]

Benu Kaynuka ile, müslümanîar arasında, hicrî ikinci yılda cereyan eden savaşın sebeplerinden biri olarak kaydedilen bu ri­vayette geçen "celeb"in, deve, koyun gibi mallardan oluştuğu ve adı geçen kadının, Ensardan bir müslümanla evli olan bir kadın olduğu ifade edilmektedir.[523]

Ticaretle aktif olarak uğraştığı anlaşılan Kayle el-Enmâriyye isimli müslüman bir kadın, alış-veriş konusunda Hz. Peygam­berle yaptığı bir görüşmeyi şöyle anlatmaktadır: "Rasûluîlah (s.a.v.) umrelerinden birinde, ihramdan çıkmak için el-Merve'ye geldi. Bastonuma dayanarak onun yanma gelip oturdum ve şöyle dedim; Ya Rasûlallah ben, alış-veriş yapan bir kadınım. Bir malı almak istediğim zaman, almayı düşündüğüm fiyatın altında bir fiyat vererek müşteri olurum, sonra almayı düşündüğüm fiyata kadar yavaş yavaş fiyatı artırırım. Bir malı satmak istediğim zaman ise, o mala, satmayı düşündüğüm fiyatın üzerinde bir fiyat isterim, sonra düşündüğüm fiyata ininceye kadar fiyatı indiririm. Bunun üzerine, Rasûluîlah bana şöyle dedi: Ey Kayle, böyle yap­ma, bir şey alacağın zaman, satıcı versin veya vermesin, düşündü­ğün fiyatı vererek müşteri ol. Bir malı, satacağın zaman da, satıl­sın veya satılmasın, satmayı düşündüğün fiyatı iste."[524]

Kaynaklar, Hz. Peygamber devrinde, Medine'de attarlık (güzel koku satıcılığı) yapan kadınlardan bazılarının isimlerini vermektedir. Bunlardan biri olan Muleyke Ummu's-Saib el-Saka-fıyye, güzel koku satmak için Hz. Peygamberin huzuruna girer.

Hz. Peygamber ona: "Ey Muleyke, bir isteğim mi var?" diye sorar. Kadın "evet" deyince Hz. Peygamber "İstediğini açıkla, onu yerine getireyim" der. Kadın "Hayır, bir isteğim yok, sadece şu oğluma dua etmeni istiyorum" deyince Hz. Peygamber, çocuğun yanına gelir ve onun başını okşayarak dua eder.[525]

Ibn Sa'd, Ebu Cehil'in annesi Esma bint Muharribe'nin islâm'a girdiğini Hz. Peygambere bey'at ettiğini ve Medine'ye gel­diğini kaydettikten sonra, Hz. Ömer zamanında attarlık yapar­ken Ensar kadınları ile arasında geçen bir olayı, hocası el-Vakıdî'den nakletmektedir.[526] Esma, Hz. Ömer'in Yemen'e vali olarak tayin ettiği [527]oğlu Abdullah b. Ebi Rabia'nm, Yemen'den gönderdiği güzel kokuları Medine'de satmaktadır. Aynı zamanda Esmanın Ensar kadınlarına veresiye satış yaptığı ve" bunun yazıyla tesbit edildiği de anlaşılmaktadır.[528]

Ticaretle uğraşan kadınlar arasında, Attare diye meşhur ol­muş Havla bint Tuveyt isimli kadım da sayabiliriz.[529]

 

Dördüncü Bölüm


SAVAŞLARDA KADIN


Kur'ân, inananlara "malım ve kendi nefsini Allah yolunda terk etmek" diye açıklanan cihadı emreder.[530] Bu sebeple kadın ve kölelerin dışında her müslüman için, askerlik hizmetini yapma mecburiyeti olduğu ve erkeklerin yeterli olmadığı zamanlarda, bu göreve kadın ve kölelerin de alınacağı kaydedilmektedir.[531] Ibn Kayyım, kadınlarla beraber savaşmanın ve onların yardımına başvurmanın cevazına işaret eder.[532]

Kadınların, Hz. Peygamber devrinde savaşlarda erkeklere, ellerinden gelen her türlü yardımı sağladıkları anlaşılmaktadır. Daha Önce de değindiğimiz üzere müslüman kadınlar, gerektiği zamanlarda takılarını vererek devlete destek olmuşlardır. Tebük seferine çıkan islâm ordusuna yardım amacıyla kadınların hal-hallarını ve yüzüklerim vermeleri, bunun en bariz örneğidir.[533]

Ebu Zer el-Gıfarî'nin hanımı, Gabe gazvesinden dönen Hz. Peygamber'e "insanların haberlerini" bildirdiği rivayet edilmek­tedir.[534] Buna göre Hz. Peygamberin, savaş veya başka gayelerle, Medine dışına çıktığı zamanlarda istihbarat için orada kadınları görevlendirmiş olabileceği düşünülebilir.[535]

Hz. Peygamber devrinde kadınların savaşa ordunun içinde katıldıkları bilinmektedir. Orduya katılma isteğinin, kadınlar­dan geldiği anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber, Bedir savaşma katılmak ve şehit olmak isteyen Ummu Varaka'ya müsaade etmez, fakat ona "eş-Şehide" unvanını verir.[536] Yine, yaralıları tedavi edeceğim ve hastalara bakacağını söylemesine rağmen, Kudaa kabilesinden olan Uramu Kebşe'ye de savaşa katılma izni çıkmaz.[537] Hz. Peygamber, halkın "Muhammed kadınlarla beraber savaşıyor" demelerini önlemek için, Ümmü Kebşe'ye savaşa katıl­ma izni vermediğini açıklar.[538] Elimizdeki kaynaklara göre Bedir savaşında kadın yoktur. Halbuki aynı savaşta, Mekke ordusunda kadınlar bulunmaktadır. Uhud savaşında da Mekke ordusunun yere düşen sancağını Amre bint Alkame el-Harisiyye kaldırır ve dağılmak üzere olan ordu bu sancak etrafında toplanır. Aynı sa­laşta Hint bint Utbe erkekleri çarpışmaya teşvik için şiirlerkur.[539] Kadınlar def çalıp Bedir ölülerim hatırlatarak Mekke or­dusunu Uhud'da coştururlar.[540]

Müslüman kadınların, Uhud ve daha sonraki savaşlarda or­duyla beraber savaşa katıldıkları ve önemli görevler yaptıkları anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber, sefere çıktığı zaman hanımla-ından kur'a ile belirlediği birini veya bir kaçını beraberinde götürür.[541] Hz. Peygamber devri kadınlarının savaşlarda yaptıkları lizmetleri şöyle sıralayabiliriz: [542]

 

1. Tıbbî Hizmetler
 

El-Vakıdî, yaralıları tedavi için, Uhud savaşma on dört müs-üman kadının katıldığını kaydeder. Bunlar arasında, başta Hz. Peygamber'in kızı Fatıma olmak üzere, Ümmü Eymen ve Hamne rint Cahş gibi önemli simalar da bulunmaktadır.[543] Ümmü Uma'nm Uhud'a katılırken yanında sargı bezleri götürdüğü rivayet edilmektedir.[544]

Uhud savaşından sonra da yine bu maksatla müslüman ka­lınların, savaşlara katıldıkları anlaşılmaktadır. Er-Rubeyyi bint Muavviz b. Afra ve Leyla el-Gıfariyye'nin, yaralıları tedavi için Hz. Peygamberle beraber gazvelere katıldıkları şeklinde genel ifadeler bulunmaktadır.[545]

Hayber savaşma katılan Ümmü Sinan: "... yaralanan erkek­leri, ailemin yanında bulunan ilaçlarla tedavi ediyordum. Onlar da iyileşiyorlardı" demektedir.[546] Ümmü Ziyad'ın da, Hayber sava­şına çıkarken yaralıları tedavi için yanında "ilaçlar" bulunduğu anlaşılmaktadır.[547] Savaş meydanlarında hastalananların, bakı­mını da kadınlar yürütmektedir.[548]

 

II. Geri Hizmetler
 

Savaşlarda ordunun konaklama yerinde eşyalarının gözetil­mesi ve korunması görevini kadınların yaptıkları ifade edilmek­tedir.[549]

Ordunun yemeğinin hazırlanması ve taşınmasını da kadınlar yapar. Ayrıca Arap yarımadasının o günkü şartlarında, ordunun su ihtiyacını kadınlar, büyük bir gayretle temin ederler.[550] el-Buharî'nin kaydettiği bir rivayete göre Hz. Aişe ve Ümmü Süleym, sırtlarında kırbalar olduğu halde koşarak su .doldurup getirirler ve yaralıların ağızlarına döktükten sonra tekrar suya koşarlar.[551]

 

III. Vuruşmaya Katılma
 

Akabe'de erkeklerle beraber Hz. Peygamber'e bey'at eden Nesibe bint Ka'b b. Amr el-Maziniyye (Ummu Umare), Uhud sava­şma kocası ve iki oğlu ile beraber katılır. Yaralılara su vermek gayesi ile beraberinde su kırbası taşır. Bu savaşta müslümanlar zor duruma düşünce hem kılıç hem de ok kullanarak çarpışmaya katılır ve Hz. Peygamberi savunmaya başlar. Düşman askeri olan Amr b. Kamie ile karşılaşan Ümmü Umare, ona kılıcıyla vu­rur, fakat Amr'm üzerinde iki zırh bulunduğu için yara almaz.

Amr ise Ummu Umare'yi onıuzundan yaralar ve bu yara bir yıl te­daviden sonra ancak iyileşir. Aldığı bu yara ile Uhud'dan hemen sonra Hamrau'1-Esed gazvesine de katılmak isteyen Ümmü Uma-re'nin yarasının kanaması durdurulamadığı için bu sefere katıla­maz. Hz. Peygamber, Hamrau'1-Esed gazvesinden dödükten son­ra, onu sordurur ve iyi olduğunu öğrenince çok sevinir. Hz. Pey­gamber, Ummu Umare'nin Uhud savaşında, çarpışmaya katıldı­ğını ve savaş meydanının her yerinde göründüğünü ifade eder Ummu Umare'nin Uhud'da on iki yara aldığı rivayet edilmekte­dir.[552] Ummu Umare'nin Yemame savaşma da katıldığı ve bu savaşta elinin kesildiği nakledilmektedir.[553] Hz. Peygamberin ha­lası Safiyye bint Abdilmuttalib, kılıcıyla Uhud savaşı esnasındı Fari konağına girip kadınlara zarar vermek isteyen yahudilerde-birinin boynunu vurunca diğerleri kaçar.[554] Bu cesur kadın, Uhu: yenilgisinden sonra oraya gider ve erkekleri kınar.[555]

Ummu Eymenin Hayber savaşında yaralandığı ve onun inti­kamım Sa'd b. Ebi Vakkas'ın aldığı rivayet edilmektedir.[556]

Hançerini belinde taşıyan Ummu Suleym, hamile olduğu hal­de Huneyn savaşına katılır ve bu savaşta islâm ordusunda seba: etmeyip kaçanların cezalandırılmasını ister.[557]

Hz. Peygamber devri kadınlarından bazılarının, Hz. Peygair-ber'den sonra da bu cesaretlerini sürdürdükleri anlaşılmaktadır Esma bint Yezid'in Yermük savaşında çadırın direği ile doku: rum öldürdüğü,[558] Kadisiye savaşma dört oğlu ile katılan Hansa bint Amr'ın onları harbe teşvik ettiği,[559] Esma bint Ebibekir'in Said b. el-As zamanında hırsızlara karşı saçlarının altında bir hançer taşıdığı [560]ve Ummu Haram'ın, Kıbrıs'a çıkarma yapan islâm ordusu içinde bulunup şehit olduğu rivayet edilmektedir.[561] Uhud savaşından sonra yüksek bir kayaya çıkıp müslüman-lardan Bedir savaşının öcünü aldıklarını söyleyen Ebu Sufyan'ın eşi Hind bint Utbe'ye, İslâm ordusu adına Hind bint Usase b. el-Muttalib b. Abdimenaf, cevap verir.[562] Uhud savaşından sonra düşman çekilir ve îslâm ordusu saf halinde toplanır. Kadınlar da ordunun arkasında saf halinde yerlerini alırlar.[563]

 

IV. Kadınların Ganimetten Pay Almaları
 

El-Vakıdî, Hayber'de kadınların ganimetten pay alıp alma­ması konusunda bilgi verirken, onlara pay ayrıldığını söyler. Da­ha sonra, onların "cihad ehli" gibi sayılmayıp kendilerine önemsiz bazı şeyler verildiğinin "söylendiğini" kaydeder.[564]

Hayber'de Benu Nezâr kalesini savaşarak ele geçiren müslü-manlara, burayı paylaştırırken Hz. Peygamber, çarpışmaya katı­lan Ummu'd-Dahhak bint Mes'ud ve Huzeyfe b. Yeman'm kız kar­deşine erkeklere verdiği pay kadar verir.[565] Yine Hayber'de Kuay-be bint Said el-Eslemiyye'ye erkeğe verilen pay kadar ganimet ve­rildiği rivayet edilmektedir.[566] Ummu Ziyad da "Hayber'de Hz. Peygamber, erkeklere taksim ettiği gibi bize de taksim etti" der.[567]

el-Belazurî ise savaşa katılan kadınlara "ganimetten az bir pay" verildiğini kaydeder.[568]

Elimizdeki rivayetlere göre savaşa katılan kadının ganimet­ten pay alması konusunda dört ayrı görüş ortaya çıkmaktadır.

a) Ganimetten erkeklere göre daha az pay almaları.

b) Ganimetten erkeklerle aynı payı almaları.

c) Ganimetten pay almamaları, ancak bazı hediyeler verilmesi

d) Ele geçen toprakların eşit şekilde kadın erkek ayırımı yap­madan bölünmesi.

Savaşa katılan kadınlar, erkeklere göre çok az olduğu için, aldık­ları ganimetin azlığını ifade için kullanılan kelime, daha sonraki raviler tarafından yanlış anlaşılarak kadınlara pay verilmediği şeklinde nakledilmiş olabilir.

el-Vakıdî, kadınların "cihad ehli" gibi kabul edilmediği görü­şünü, "denilir" diyerek benimsemediğim ifadeye çalışır.[569] Buna göre üçüncü görüşün yanlış olduğu ve "kadınlara pay ayrılmadı" şeklindeki rivayetlerin [570]tutarlı olmadığı söylenebilir.

ikinci görüşü destekleyen rivayetler özel kabul edilirse, birin­ci görüş kuvvet kazanır. Fakat eşitliği ifade eden rivayetleri Özel kabul etmek için gerekli ipuçlarının bulunduğu söylenemez.

El-Vakıdî'nin kaydettiği ve üçüncü görüşü destekler görünen bir rivayete göre Hz. Peygambei', Benû Kurayza yahudilerînin ga­nimetlerinden "savaşa hazır olan kadınlara" bazı şeyler verir, ama pay ayırmaz.[571] Bu ve buna benzer rivayetleri şöyle de anla­yabiliriz: Hayber'de ganimetlerin paylara ayrıldığı, her yüz kişiye bir pay verildiği ve bir bakan tayin edilerek ganimeti onun bölüş­türdüğü rivayet edildiğine göre, kadınlara erkeklerden ayrı bir pay ayrılmadığı, erkekler arasında kendilerine ganimet verildiği anlaşılabilir.[572]

Hayber'de toprağa gömülmüş es-Sa'b b. Muaz'ın kalesindeki hazinesi getirilir. Hz. Peygamber Hayber'e katılan yirmi kadına bu hazineyi dağıtır.[573] Henüz bulûğ çağına ermediği ifade edilen Umeyye bint Kays'a, Hz. Peygamber, kendi eliyle bir gerdanlık ta­kar.[574] Yine Hz. Peygamberin, Hayber'in humsundan Ummu'l-Alâ el-Ensâriyye'ye, kardeşi Sa'd b. Zurare'nin kızlarına götür­mek üzere altın küpeler verdiği rivayet edilmektedir.[575]

Hayber'de süvari bir erkeğe, on bir buçuk dinar, bir kadına ise iki dinar, kadife ve Yemen elbisesi düştüğü rivayet edilir.[576] Süva­ri bir erkeğin, piyadenin üç katını alacağı rivayet edildiğine göre,[577] bir erkeğin payının yaklaşık olarak 3,8 dinar olduğu anla­şılır. Kadına 2 dinar, artı elbiseler verildiğine göre erkeğe eşit ganimet verilmiş olabilir.

Zaten Hayber'e katılan kadınlara, verilen ganimetleri göste­ren aşağıda vereceğimiz liste incelendiği zaman da kadınlara er­keklerden daha az ganimet verilmediği anlaşılacaktır.

Hayber Ganimetinden Pay Alan Kadınlar-Verilen Ganimet
 
1. Ummu'l-Akıel-Ensâriyye [578]-3 elmas veya yakut (harz)
 
2. Ummu'l-AIâ'nın Arkadaşları ııs-3 elmas veya yakut (harz)
 
3. Kuaybe bint Said el-Eslemjyye [579]-Erkek payı
 
4. Ummu Sinan el-Eslemiyye [580]-Gümüş takılar, Fedek kadifesi, Yemen elbiseleri, Saçaklı yaygı, Tunç kazan veya tencere, yedi dinara sattığı bir deve.
 
5. Umeyye bint Kays [581]- Bir gerdanlık
 
6. Ummu Ziyad [582]-Erkek payı gibi (hurma)
 
7-ll.Beş Kadın [583]-Erkek payı gibi (hurma)
 
12. Sahle bint Asım [584]ve Hayber'de doğan kızı [585]-Bir plty
 
13. Ummu Umara [586]-Kırmızı gerdanlık, kadife, Yemen elbisesi (burdi) ve iki dinar.
 
14. Ummu Umare'nin Arkadaşları [587] -Kırmızı gerdanlık, kadife, Yemen elbisesi (burdi) ve iki dinar
 
15. Ummu Dahhak bint Mes'ud-Erkek payı
 
16 Huzeyfe b. el-Yeman'ın Kız Kardeşi nı- Erkek payı
 [588]


[461] Muhammed Hamidullah, İslâm'a Giriş, Çev: Kemal Kuşçu, Ankara, b.t.y., s.210. (5. baskı)

[462] İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 108; Müslim, Sahih II, 1021 (Nikâh, 9); İbn Ab-dilber, el-İstiab, IV, 308; Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 126.

[463] İbn Hanbel, MtLsned, VI, 370.

[464] el-Buharî, Sahih, VII, 45 (Libas, 28).

[465] îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 290; Nuaym, Hilye, II, 69; tbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 121.

[466] Şemseddin Sami, Kadınlar, İstanbul, 1311, s.27,28.

[467] Îbnu'l-Cevzî, Telkih, 158; Kettanî, Teratîb, II, 119.

[468] îbn Abdirabbih, el-Ikdu'l-Ferîd, II, 258.

[469] Ebu Nuaym, a.g.e., II, 46. Hz. Aişe'nin de ip egirdiği anlaşılmaktadır.

[470] îbn Sa'd, et-Tabakat, I, 277, 351, 453.

[471] İbn Sa'd, a.g.e, I, 454; el-Buharî, Sahih, II, 78. (Cenaiz, 29).

[472] el-Ezherî, Ebu Mansur Muhammed b.Ahmed, Tehzîbıı'l-Luğa, Mısır 1967, X, 591-592 (n-s-c maddesi). el-Buhari, terzilik ve marangozluk gibi meslek­leri saydığı yerde "Dokumacı babı" başlığı altında konuyla ilgili rivayeti kaydetmektedir. Bkz. el-Buharî, Sahih, III, 13 (Buyu, 31).

[473] îbn Sa'd, a.g.e., I, 351.

[474] Ebu Nuaym, Hilye, II, 48.

[475] Ebu Davud, Sünen, IV, 339 (Libas, 22/4074). Celile bint Abdilcelil'in, kuyu kazdığı ve bu konuda Hz. Peygamber'e soru sorduğu rivayet edilmektedir. Bkz. İbn Hacer, el-îsâbe, IV, 252.

Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/297-299.

[476] el-Vakıdî, el-Meğazî, II, 510, 525; îbn Hişam, es-Sîre, III, 250; îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 291; îbn Hanbel, Müsned, VI, 56; îbn Habib, el-Muhabbar, 411.

[477] İbn Sa'd, a.g.e,, II, 236.

[478] îbn Hanbel, Müsned, VI, 369.

[479] İbn Sa'd, et-Tabakât, II, 272.

[480] İbn Kayyım, Zadu'l-Mead, IV, 83.

[481] el-Vakıdî, el-Megazî, I, 312; el-Belâzurî, Ensâb, I, 336; Fayda, Halid, 62.

[482] İbn Kuteybe, Uyun, II, 110.

[483] Malik b. Enes, d-Mııvatta, 586 (Ayn 50, 6/15) İbn Hanbel, Miisned, VI, 346.

[484] Müslim, Sahih, IV, 1718 (Selam, 16/39).

[485] Malik b. Enes, el-Muuatta, 586 (Ayn 50, 4/11); îbn Abdirabbih, el-Ikdu'l-Ferîd, VII, 267.

[486] İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 84; İbn Hanbel, Müsned, VI, 286; İbn Abdilber, el-îstiab, IV, 334.

[487] Muhibbuddin, es-Sımtu's-Semın, 30.

[488] Müslim, a.g.e., IV, 1720 (Selam, 21/60). Halide'nin de yaptığı rukyeleri, Hz. Peygambere sunarak müsaade aldığı rivayet edilmektedir. Bkz. îbn Ha-cer, el-îsûbc, IV, 272.

[489] Nedim Maraşlı, Usame Maraşh, es-Sihâh fl'l-Luğa ue'l-Ulum, Beyrut, b.t.y., II, 612. (n.m.l. maddesi)

[490] Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 28; Kettânî, Terâtib, I, 51.

[491] İbn îshak, Sîre, 308; İbn Hişam, es-Sîre, III, 74; İbn Sa'd, et-Tabakât, III, 164;îbn Ebi'l-Hadid, Şerhu Nehci'l-Belaga, XVIII, 171.

[492] Hz. Peygamber, ona çok kesmemesini veya eksik bırakmamasını emreder. Bkz. el-Cahız, el-Heyevân, VII, 28; Îbnu'l-Cevzî, Ahkâmu'n-Nisâ, îbnu'l-Esîr, a.g.e., VII, 367; İbn Hacer, el-îsâbe, IV, 46; Kettânî, Terâtib, II, 118.

[493] el-Isbehanî, el-Eganl, XVII, 164,165.

[494] îbn Sa'd, a.g.e., III, 124; el-Halebî, İnsânu'l-Uyûn, 1,103.

[495] Îbn'1-Esîr, a.g.e., VII, 147; îbn Hacer, el-îsâbe, IV, 274; et-Tebrizî, el-îkmâl (Mişkât sonunda), III, 672.

[496] Corci Zeydan, Tarihti Adâbil-Arabiyye, Kahire 1957, I, 40; Cevad Ali, el-Mufassal, IV, 620.

[497] Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/299-302.

[498] Malik b.Enes, el-Muuatta, 584 (Ayn 50, 2/3).

[499] el-Beyhakî, Delail, V, 429; îbn Hazm, Cemhere, 352; es-Semhudî, Vefau'l-Vefâ, III, 868.

[500] el-Belazurî, Ensâb, I, 453; Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 144.

[501] îbn Abdirabbih, el-îkdu'l-Ferid, II, 245.

[502] Müslim, Sahih, IV, 2091 (Zikir ve Dua, 19/80); el-Belâzurî, Ensâb, II, 38; İbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 117.

[503] Ebu Nuaym, Hilye, II, 41.

[504] îbn Hanbel, Fezâil, I, 350; Şebbe, Tarih, I, 39. Bu rivayette geçen çorbanın (harîre) yapılışı hakkında bkz. îbn Manzûr, Lisanu'l-Arab, IV, 184 (h-r-r-maddesi).

[505] Ebu Davud, Sünen, III, 827 (Buyu, 91/3568).

[506] îbn Kuteybe, Uyun, II, 369; îbn Abdirabbih, el-Ikdu'l-Frid, III, 119; îb-nu'1-Esîr, a.g.e., VII, 86; İbn Hacer, el-îsâbe, IV, 278.

[507] el-Buharî, a.g.e., I, 225 (Cuma, 40) VII, 131 (îsti'zan, 16).

[508] el-Belâzurî, Ensâb, II, 38; Îbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 117.

[509] el-Buharî, Sahih, VI, 60, 61 (Libas, 73, 81).

[510] îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 250-251; îbn Hanbel, Müsned, VI, 347; el-Buharî, a.g.e., VI, 156 (Nikâh, 107).

[511] îbn Sa'd, a.g.e., VIII, 458; îbn Hanbel, a.g.e., VI, 420.

[512] Malik b. Enes, el-Muvatta, 486 (Itk, 6); Abdurrezzâk, el-Musannaf, IV, 481; İbn Sa'd, a.g.e., I, 494, 495; el-Buharî, a.g.e., VI, 225 (Zebaih ve's-Sayd, 18).

[513] İbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 333.

[514] îbn Sa'd- a.g.e., VI, 9.

[515] el-Vakidî, el-Megazî, II, 615.

[516] Tıraş eden" diye çevirdiğimiz kelime seç temizliği, bakımı ve tıraşı olarak anlaşılabilir. Bkz. Aynî, Umde, X, 61; Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buharı ve Tercümesi, İstanbul, 1987, IV, 1631,1632.

[517] el-Buharî, Sahih, II, 188 (Hac, 125).

[518] el-Buharî, a.g.e., 1,118 (Salat, 72); Ebu Hatim, Esma, 106a; Ibnu'l-Cevzî, Telkih, 174; İbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 85, 263.

[519] îbn Abdilber, el-îstiab, IV, 328, 333.

Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/302-304.

[520] el-Vâkıdî, el-Meğazl, I, 27.

[521] Kettânî, Tcrâtib, II, 4.

[522] İbn Hişâm,es-Sîre, 111,51.

[523] el-Vâkıdî, el-Meğazî, I, 176-177; el-Halebi, Însân'l-Uyûn, II, 475; Hami-dullah, İslâm, Peygamberi, I, 621.

[524] îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 312; lbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 245.

[525] İbnu'1-Esîr, Usdu'l-Gabe, VII, 270.

[526] îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 300. Karşılaştırınız: el-Vakidî, el-Megazî, I, 39; el-Isbebanî, el-Eganî, I, 70.

[527] İbn Sa'd, a.g.e., V, 444.

[528] İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 300-301.

[529] Îbnu'1-Esîr, a.g.e., VII, 75-76; İbn Hacer, el-îsâbe, IV, 270.

Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/304-306.

[530] Fazlur Rahman, İslâm, Çev: Mehmet Dağ, Mehmet Aydm, İstanbul, 1981, s.45.

[531] Hamidullah, islâm'da Devlet İdaresi, 363.

[532] îbn Kayyım, Zadu'l-Mead, III, 211.

[533] el-Vakıdî, el-Megazî, III, 991-992.

[534] el-Vakıdî, a.g.e., II, 54.

[535] Hz. Peygamberin savaşa giderken Medine'de gerekli tedbirleri aldığı anla­şılmaktadır. Bkz. el-Vakıdî, a.g.e., I, 288.

[536] îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 457; el-Beyhakî, Delâil, VI, 381.

[537] îbn Sa'd, a.g.e., VIII, 308.

[538] İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 308.

[539] el-tsbehânî, el-Eğanî, XV, 181,183,190,191,197; Ebi'l-Hadid, Şerhu Neh-ci'l-Belaga, XIV, 216-217; İbn Kayyım, Zadu'l-Mead, III, 200.

[540] el-Vakıdî, el-Megazl, I, 202-208.

[541] el-Vakıdî, a.g.e., II, 426; İbn Hişâm, es-Slre, III, 310.

[542] Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/307-308.

[543] el-Vakıdî, el-Megâzî, I, 249; İbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 241; İbnu'l-Cevzî, Telkih, 159.

[544] İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 414.

[545] İbnu'l-Cevzî, Telkih, 162.

[546] el-Vakıdî, a.g.e., II, 687.

[547] İbn Hanbel, Müsned, V, 271, VI, 371.

[548] İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 455-456; el-Buharî, Sahih, II, 9 (İdeyn, 20); Müslim, Sahih, III, 1447 (Cihad, 48/142). Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/309.

[549] İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 455-456; Müslim, a.g.e., III, 1447 (Cihad, 48/142).

[550] el-Vakıdî, el-Megazî, I, 249; îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 455-456, 413.

[551] el-Buharî, Sahih, III, 221-222 (Cihad, 65).

Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/309.

[552] el-Vakıdî, a.g.e., I, 268-269,271; tbn Sa'd, a.g.e., VIII, 412-416; îbn Kayyın Zâdu'l-Mead, III, 200. Hz. Ömer'den de Ummu Umare'nin Uhud'daki gay­reti ile ilgili bir ifade nakledilmektedir. İbnu'l-Cevzî, Sıfatu's-Saffe, 16

[553] Îbn Hişam, es-Sîre, II, 109-110; îbn Sa'd, et-Tabakât, VIII, 412.

[554] el-Vakıdî, a.g.e., I, 288; İbn Hişam, a.g.e., III, 239; el-Belâzurî, Ensâb, I 324. Bu olayın Hendek'te olduğu da ifade edilmektedir. Bkz. el-Vakıc a.g.e., II, 462-463.

[555] îbn Sa'd, a.g.e., VIII, 41.

[556] el-Vakıdî, a.g.e., I, 241; îbn Sa'd, a.g.e., VIII, 225.

[557] el-Vakıdî, a.g.e., III, 902; İbn Sa'd, a.g.e., VIII, 425; Müslim, Sahih, İL 1442-1444 (Cihad, 37/134-136); İbn Hişam, es-Sîre, IV, 88-89; îbn Abdi'.-ber, el-îstiab, IV, 427.

[558] İbnu'1-Esir, Usdu'l-Gabe, VII, 88-89.

[559] İbn Abdilber, a.g.e., IV, 28.

[560] îbn Sa'd, a.g.e., VIII, 253.

[561] el-Buharî, Sahih, III, 201, 204 (Cihad, 3, 7).

[562] İbn îshak, Sîre, 312.

[563] el-Vakıdî, el-Megazî, I, 314.

Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/309-311.

[564] el-Vakıdî, a.g.e., II, 687.

[565] İbn Şebbe, Tarih, 1,188-189.

[566] îbn Abdilber bu rivayeti el-Vakıdî'den nakletmektedir, el-îstiab, IV, 384). Bu haber el-Megazî'de yoktur.

[567] îbn Hanbel, Müsned, V, 271, VI, 371, 407; Îbnu'1-Esîr, Usd, VII, 334.

[568] el-Belâzurî, Ensâb, I, 517.

[569] el-Vakıdî, el-Megazî, II, 687.

[570] el-Vakıdî, a.g.e., II, 685, 686; İbn Hişâm, es-Sîre, III, 356.

[571] el-Vakıdî, a.g.e., II, 522.

[572] Ebu Yusuf, Yakub b.lhrahim, Kitâbu'l-Harac, Kahire 1397, s. 24, çev: Ali Özek, İstanbul 1973, s. 55.

[573] el-Vakıdî, el-Meğazî, II, 688.

[574] el-Vakıdî, a.g.e., II, 685-688; İbn Sa'd, et-Tabakât, VW, 293.

[575] el-Vakıdî, a.g.e., II, 686.

[576] el-Vakıdî, a.g.e., II, 688.

[577] Ebu Yusuf, a.g.e, 19-20, çev: s.48.

[578] el-Vakıdî, el-Megazî, II, 686.

[579] İbn Abdilber, el-İstiab, IV, 384.

[580] el-Vakıdî, a.g.e., II, 687.

[581] el-Vakıdî, a.g.e., II, 685.

[582] İbn Hanbel, Müsned, VI, 371.

[583] İbnHanbel, a.g.e., 271.

[584] el-Vakıdî, a.g.e., II, 687.

[585] îbn Sa'd, et-Tabakât, II, 114.

[586] el-Vakıdî, a.g.e., II, 685, 688.

[587] îbn Şebbe, Tarih, I, 188, 189.

[588] Yrd. Doç. Dr. Rıza Savaş, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/311-313.