rabia
Thu 1 April 2010, 09:28 am GMT +0200
BÜYÜKLERİN TEVAZUSU
Seyyid Abdülhakim Bilvânisî k.s. Hazretleri söyle anlatıyor:
Bir gün fiah-ı Hazne k.s.’nin yanında hizmet ediyordum. Dergâhtaki görevlilerden biri:
- Sofiler! Çalı çırpı toplanacak, hizmet var, dedi. Ben de “İnşallah ben de sofîlerden sayılırım. Gidip denileni yapayım.” dedim. Bu niyetle tarladan pamuk çırpısı toplamaya gittim.
Ertesi gün yine bir görevli:
- Hocalar! Bugün çalı çırpı toplanacak, hizmet var, dedi. Ben “İnşallah biz de hocalardan sayılırız.” diyerek tarlaya gittim.
Bir başka gün başka bir görevli geldi ve:
- Talebeler bugün çalı çırpı toplasın, hizmet var, dedi. Ben yine “İnşallah biz de öğrenci sayılırız.” dedim ve talebelerle çalı çırpı toplamaya gittim.
Bir sonraki gün:
- Köylüler, bugün çalı çırpı toplanacak, hizmet var, dendi. Ben “İnşallah biz de bu köyden sayılırız.” dedim. Onlarla tarlaya gittim.
Bu şekilde her gün çalıştım. Ellerim yara oldu. Çok acı çekmeye başladım. Akşamı zor ettim. Yatsı namazından sonra herkes yatmak üzere dergâhın yatakhanesine gitti. Ben de bir battaniye buldum. Ancak yatakhanede adım atacak yer yoktu. Kendime güç bela bir yer buldum. Sofiler sıra sıra dizilmişler; kimi uykuya dalmış, kimi virdini çekmekte, kimi de bu yola ilk defa girmek için tevbe etmiş, tevbe adabını yapmaktaydı. Boş bir yer buldum. Bir sofinin ayak ucuna uzanıp yattım.
Tam uyumak üzereyken bir sofi yanıma geldi. Battaniyemin boşta olduğunu düşünmüş olmalıydı. Çekiştirmeye başladı. Ben de uyuyormuş gibi davrandım. Hafifçe sol tarafıma döndüm. Battaniyemi üzerimden düşürdüm ve : “Bu kişi fiah-ı Hazne’nin sofisidir. Battaniye onun olsun, sevaptır.” diye düşündüm. O gece böylece sabahladım.
Semerkand
Seyyid Abdülhakim Bilvânisî k.s. Hazretleri söyle anlatıyor:
Bir gün fiah-ı Hazne k.s.’nin yanında hizmet ediyordum. Dergâhtaki görevlilerden biri:
- Sofiler! Çalı çırpı toplanacak, hizmet var, dedi. Ben de “İnşallah ben de sofîlerden sayılırım. Gidip denileni yapayım.” dedim. Bu niyetle tarladan pamuk çırpısı toplamaya gittim.
Ertesi gün yine bir görevli:
- Hocalar! Bugün çalı çırpı toplanacak, hizmet var, dedi. Ben “İnşallah biz de hocalardan sayılırız.” diyerek tarlaya gittim.
Bir başka gün başka bir görevli geldi ve:
- Talebeler bugün çalı çırpı toplasın, hizmet var, dedi. Ben yine “İnşallah biz de öğrenci sayılırız.” dedim ve talebelerle çalı çırpı toplamaya gittim.
Bir sonraki gün:
- Köylüler, bugün çalı çırpı toplanacak, hizmet var, dendi. Ben “İnşallah biz de bu köyden sayılırız.” dedim. Onlarla tarlaya gittim.
Bu şekilde her gün çalıştım. Ellerim yara oldu. Çok acı çekmeye başladım. Akşamı zor ettim. Yatsı namazından sonra herkes yatmak üzere dergâhın yatakhanesine gitti. Ben de bir battaniye buldum. Ancak yatakhanede adım atacak yer yoktu. Kendime güç bela bir yer buldum. Sofiler sıra sıra dizilmişler; kimi uykuya dalmış, kimi virdini çekmekte, kimi de bu yola ilk defa girmek için tevbe etmiş, tevbe adabını yapmaktaydı. Boş bir yer buldum. Bir sofinin ayak ucuna uzanıp yattım.
Tam uyumak üzereyken bir sofi yanıma geldi. Battaniyemin boşta olduğunu düşünmüş olmalıydı. Çekiştirmeye başladı. Ben de uyuyormuş gibi davrandım. Hafifçe sol tarafıma döndüm. Battaniyemi üzerimden düşürdüm ve : “Bu kişi fiah-ı Hazne’nin sofisidir. Battaniye onun olsun, sevaptır.” diye düşündüm. O gece böylece sabahladım.
Semerkand