- Büyük Yolculuğa Hazırlık

Adsense kodları


Büyük Yolculuğa Hazırlık

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Rüveyha
Thu 9 October 2014, 04:06 pm GMT +0200
Büyük Yolculuğa Hazırlık


Mübarek Erol | Temmuz 2013 | BAŞYAZI   


Cenab-ı Mevlâ müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’de hac yolculuğuna çıkanları şöyle müjdeliyor ve uyarıyor:

“Ne hayır işleseniz Allah onu bilir. Azık edinin, kuşkusuz azığın en hayırlısı takvadır. Öyleyse benden sakının ey akıl sahipleri!” (Bakara, 197)

Hac, insanın dünya hayatının bir özeti ve netice olarak bir mahşer provası gibidir. Alimlerimiz, büyüklerimiz böyle demişlerdir. Allah Tealâ da bu kısa temsilî yolculuk için kullarına “Azık edinin, kuşkusuz azığın en hayırlısı takvadır.” buyurmuş.

Dünya azığı dünya yolculuğu içindir. Dünya ise geçicidir, fanidir. Elbette gerektiği kadar dünya azığı edinmek lazımdır, fakat ebedi yolculuk azığının asla ihmal edilmemesi gerekir. O ise takvadır, amel-i salihtir.

Takva, Allah Tealâ’nın koyduğu kurallara göre yaşamaktır, daima O’nu dikkate alarak hareket etmektir. Allah Tealâ bize kalbî, amelî ve ahlâkî vazifeler vermiştir. Kalbimiz iman ile mücehhez olmalı; amelimiz, farz ibadetlerin ifasıyla birlikte daima mübah dairede kalmalı; ahlâk elbisemiz ise İslâm’ın ölçülerine göre biçilmiş olmalıdır. O zaman takva zırhına bürünmüş, amel-i salih ile ahiret azığı hazırlamış oluruz.

Mümine sadece iman yetmez. İsmail Hakkı Bursevî k.s. şöyle buyuruyor:

“Ameller iman ağacının dallarıdır ki, yetmişten fazladır. Onlara iman şubeleri denir. Bir ağacın dalları olmasa veya olsa da üzerinde meyve olmasa ağaç eksik olduğu gibi, amelsiz iman da eksiktir. Çeşitli dinî amelleri yapmış olsa, kâmil iman yoksa o da noksandır.”

İmanın yanında amel gerektiği gibi, amelin yanında da ihlâs lazımdır. Hikmet ehli bazı zatlar şöyle buyurmuşlardır:

“İbadetlerini görsünler, duysunlar diye yapan kişinin durumu, çarşıya çıkarken cüzdanını taşlarla dolduran kişi gibidir. Onu görenler ‘bakın, şu adamın cüzdanında ne çok para var’ derler. Fakat bu adam bir şeyler almak istese cüzdanındakiler hiçbir işe yaramaz. Adamın eline, kabarık cüzdandan dolayı söylenen övgü sözlerinden başka bir şey geçmez.”

İşte riya ile yapılan ameller de böyledir. İnsanlar, “bu adam ne güzel ibadet ediyor, âbid bir kişi” derler. Fakat hakikatte bütün bu çabaların bir kıymeti yoktur. Cenab-ı Mevlâ’nın Müberra Kitabımızda buyurduğu gibi:

“Onların yaptıkları her (iyi) işi dikkate alırız, fakat onu saçılmış zerreler haline getiririz.” (Furkan, 23)

Ebu’l-Leys Semerkandî k.s. bu ayet-i celileyi şöyle tefsir ediyor:

“Allah Tealâ bu ayet-i kerimesiyle mealen ‘İnsanların benden başkası için yaptığı amellerin sevabını darmadağın eder, toz duman haline getiririz.’ buyurarak amellerin sırf kendi rızası için yapılmasını emretmiştir.”

Büyüklerimiz de şöyle buyurmuşlardır:

“Dünya akçesi dünya içindir. Ahiret akçesi biriktirmeli, oraya hazırlık yapmalıdır. Dünya zenginlerinin önünde bütün dünya kapıları açılır, bütün nimetlerden faydalanırlar. Fakat Allah yolunda olmazlarsa ahirette fakir duruma düşerler, bütün kapılar yüzlerine kapanır. Ahiret zengini olanların ise önünde bütün kapılar açılır, o gün üzülmezler, geri çevrilmezler.”

Hikmet ehli bir zat da şöyle buyurmuştur:

“Her kim şu yedi şeyin yanında yedi şeyi terk ederse yaptıklarından fayda görmez:

• Allah Tealâ’nın yasaklarından sakınmadan korku hali yaşamak. Böyle bir kişi, ben Allah Tealâ’nın azabından korkuyorum, der ancak günahlardan hiç sakınmaz. Onun bu iddiasının bir anlamı ve faydası yoktur.

• Devamlı ümit içerisindedir. Allah Tealâ’nın cennetini ve sevabını ümit eder, ancak fiiliyatta hiçbir şey yapmaz. Bu kişi, ben ahirette Allah Tealâ’nın bana sevap vereceğini ümit ediyorum, der fakat bunu elde edebilmek için hiçbir salih amel yapmaz. Bunun söylediklerinin de hiçbir faydası yoktur.

• Amel etmek için niyet eder, ancak niyet ettiği şeye yönelmez. Niyeti boş ve zayıf bir temenni olarak kalır.  Onun niyetinin faydası yoktur.

• Dua eder durur, ancak istediklerinin gerçekleşmesi için hiçbir çaba göstermez. Yani Allah Tealâ’dan kendisini hayırlı işlerde muvaffak kılması için dua eder fakat duadan sonra hiçbir gayrette bulunmaz. Onun yaptığı dua da kendisine bir fayda vermez. Dualarının kabul olması için gayret göstermesi gerekir.

• Allah Tealâ’ya günahlarından dolayı istiğfar eder, ancak gerçek manada pişmanlık duymaz. Ya Rabbi, ben günahlarımın bağışlanmasını diliyorum, der ama günahlardan el etek çekmez. Böylece yaptığı istiğfarın da kendisine bir faydası olmaz.

• Amellerini devamlı açıkta, herkesin içinde yapar, tek başına kaldığında aynı gayreti göstermez. Bu hal riyaya yakındır, ona fayda vermez.

• Amel ve ibadetlerini yerine getirmede çok çabalar ama bunu yaparken Allah rızasını gözetmez. Elbette ihlâssız yapılan ameller de bir fayda sağlamaz.” (Tenbîhü’l-Gâfilîn)

İnsanoğlunun durumu bu yedi maddede çok güzel anlatılmış. Kişi çalıştım, topladım, biriktirdim sanır. Fakat o gün bir bakar ki heybesi bomboş. İşte, ayet-i kerimede uyarıldığımız nokta tam burasıdır. Azık edinirken usulüne göre hazırlamak… Cenab-ı Mevlâ buyuruyor:

“Dünya hayatını ve onun zinetini isteyenlere yaptıklarının karşılığını orada (dünyada) tam olarak veririz ve onlar orada hiçbir zarara uğratılmazlar (yaptıklarının çalışmaların karşılığını dünyada elde ederler).

İşte onlar, ahirette ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir. Yaptıkları boşa çıkmıştır. Yapmakta oldukları zaten bâtıldır.” (Hûd, 15-16)

Cenab-ı Mevlâ cümlemize amel-i salih yapmayı, takva üzere yaşamayı nasip buyursun. Bizleri ahirette eli boşa çıkanlardan eylemesin.

Rabbimizin tevfik ve inayetiyle…


yagmur_7-c
Thu 9 October 2014, 07:08 pm GMT +0200
Esselamu aleykum ve rahmetullah;

İnsan hac,zekat ,namaz,kelime-i şahadet vb ..şeylere göre hareket eder dinimizde..Dinimiz o kadar güzel ki insanı en doğru yola koymak için çabalar..Allah cc.'da,peygamberlerin efendisi (sav) de öyle..Mevlam razı olsun..Mevlam bizleri ahiretimize hayrıyla,temizle,helal bir şekilde gitmeyi nasip etsin İnşAllah...


“Ne hayır işleseniz Allah onu bilir. Azık edinin, kuşkusuz azığın en hayırlısı takvadır. Öyleyse benden sakının ey akıl sahipleri!” (Bakara, 197)