hafiza aise
Mon 13 June 2011, 11:37 am GMT +0200
29— Büyü ve Tedavisi:
Hz. Peygamber'in (s.a.) yahudilerin yaptığı büyülerin tedavisi konusundaki tutumu şöyledir:
Bir grup, bunu kabul etmemiş ve "O'na karşı böyle bir şey caiz değildir." demişlerdir. Bunu eksiklik ve kusur saymışlardır. Durum onların sandığı gibi değildir. Bilâkis bu, Rasûlullah'ın (s.a.) karşılaştığı ağrı ve hastalıklardan biridir. Bununla, Rasûlullah'ın (s.a.) zehirlenmesi arasında bir fark yoktur. Sahihayn'da. Hz. Âişe'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Rasûlullah'a öyle bir sihir yapıldı ki, yapmadığı halde kendisine kadınlarla birleştiği hayali gelirdi. Bu, sihrin en kötü şeklidir."[589]
Kadı Iyâz der ki: "Sihir, Hz. Peygamber'in (s.a.) de tutulduğu bir hastalık ve arızadır. Tıpkı reddedilemeyen diğer hastalıklar gibi. Bu, onun peygamberliğine bir zarar vermez. Yapmadığı halde bir şeyi yapar gösterilmesine gelince, korunduğuna dair delil ve icmâ bulunduğundan dolayı doğruluğunu zedeleyecek bir şey yoktur. Bu, kendisi sebebiyle gönderilmediği ve bu yüzden üstün kümmadığı dünya işiyle ilgili olarak caizdir. Peygamber, diğer insanlar gibi âfete uğrayabilir. Peygamberlikle ilgili bir işte gerçeği olmayan bir durumun hayali gelmesi, sonra düzelmesi imkânsızdır."
Maksat, bu hastalığın tedavisi konusundaki tutumunu göstermemizdir. Bu konuda O'nun iki çeşit tedavisi vardır:
1) Çıkarması ve iptali. Bu daha üstünüdür. Nitekim Rasûlullah (s.a.) bu konuda Rabbına dilekte bulunmuş, Allah da ona yolu göstermiştir. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.), bu sihri kuyudan çıkarmıştır. Sihir, bir tarak, saç veya sakal kılı, erkek hurma çiçeği örtüsü idi.[590] Sihiri çıkarınca, büyüsü gitti, sanki bağından kurtulmuş gibi oldu.[591] Bu, hastanın en iyi tedavi yollarından biridir. Tıpkı, pis maddenin vücuttan giderilmesi ve atılması gibidir.
2) Sihir eziyetinin ulaştığı yeri boşaltma. Çünkü sinirin tabiatta, maddelerinin hareketinde ve mizacının bozulmasında etkisi vardır. Bir organda etkisi görülür ve pis maddenin bu organdan boşaltılması mümkünse, gerçekten fayda verir.
Ebu Ube/d, Garibu'l-Hadîs'ts Abdurrahman b. Ebî Leylâ'dan şu rivayeti verir^RasûluIlah (s.a.) büyü yapılınca başından boynuzla hacamat yap-tırdı."[592]
Bilgisi az olanlara bu biraz karışık gelmiş ve şöyle demişlerdir: "Hacamat nerede, sihir nerede; bu hastalıkla, bu ilaç arasında ne gibi bir alâka var?" Şayet bu ilacı Hipokrat, îbn Sina veya başkaları söyleseydi, kabul ve teslimiyetle benimserdiler. Halbuki bu ilacı, bilgisi ve faziletinden şüphe bulunmayan söylemiştir.
Bil ki, Rasûlullah'a (s.a.) yapılan sihir, kafasının bir kuvvetine, bir şeyi yapmadığı halde yaptığı hayali geiecek şekilde ulaştı. Bu, büyü yapanın tabiatta ve kan maddesindeki bir tasarrufudur ki bu madde kanına galip gelip, mizacının aslî tabiatını değiştirir.
Büyü, pis ruhların etkileri ile tabiî kuvvetlerin tepkisinden oluşur. Bu, en şiddetli büyülerdendir, özellikle de büyünün ulaştığı yerde. Büyünün fiillerinden zarar gören bu yere hacamat yapılması, uygun şekilde olursa en yararlı tedavi çeşitlerindendir.
Hipokrat der ki: ''Boşaltılması gereken şeyler, meyili olduğu yerlerden, boşaltılmasına uygun şeylerle çıkartılmalıdır."
Bir grup insan şöyle der: Rasûlullah (s.a.) bu hastalığa tutulunca —ki bir şeyi yapmadığı halde yaptığı hayali gelirdi—, bunu dimağ tarafına meyletmiş, karnına galip gelip mizacının tabiî durumunu kaldırmış kan medde-sinden veya başkasından sanırdı. Bu sırada hacamat yapılması, en iyi ilaçlardan ve tedavi yollarındandır. O da hacamat yaptırdı. Bu, hastalığının sihir olduğunun vahyedilmesinden öncedir. Yüce Allah'tan O'na vahiy gelince ve büyü yapıldığı haber verilince, gerçek ilaca başvurdu, ki bu da sihirin çıkartılması ve iptalidir. Allah'tan dilekte bulundu, Aîlah*O'na yerini gösterdi, büyüyü çıkardı, sanki bağından kurtulmuş gibi oldu. Bu büyü, vücudunda ve dış organlanndaydı, aklında ve kalbinde değildi. Bu yüzden, kadınlarla birleşme yaptığı hayalinin doğruluğuna inanmazdı. Bilakis, bunun gerçeği olmayan bir hayal olduğunu bilirdi. Böylesi, bazı hastalıklardan da ortaya çıkabilir! Allah en iyisini bilir.
Büyünün en etkili tedavi yollarından biri, ilâhî ilaçlardır. Hatta bizzat yararlı ilaçlan bunlardır. Çünkü büyü, pis ve süflî ruhların etkilerindendir. Etkisinin defedilmesi, kendisine zıt ve aykırı zikir, âyet, fiil ve etkisini iptal eden dualarla olur, çok güçlü ve şiddetli olursa, etkili bir okuma (nuşre) omr [593] 3U) malzemesi ve silahı bulunan iki ordunun karşılaşması gibidir. Galip gelen, ötekini kahreder ve hakimiyeti alır. Kalb, Allah'ın zikriyle doluysa, yakarış, dua, zikir ve sığınmaları vird edinip özü sözüne uygunsa, bu, sihirin etkisini engelleyen en önemli sebeplerden ve başa geldikten sonra da en iyi tedavi yollarındandır.
Büyücülere göre, büyülerinin etkisi, ancak zayıf tepkili kalblerde ve süf-liyâta bağlı şehvanî nefislerde tam olur. Bu yüzden çoğunlukla kadınlarda, çocuklarda, cahillerde, göçebelerde ve dinden, tevekkülden, tevhidden nasibi zayıf olanlar ile ilâhî virdler, dualar ve nebevi sığınmalardan nasibi olmayanlarda etkisini gösterir.
Kısacası büyünün etkisi, süfliyâta meyilli zayıf tepkili kalblerde daha fazladır. Şöyle denilir: Büyülü, kendisine nazar değdirendir. Çünkü kalbinin kendisine çok fazla yönelmiş bir şeye bağlı olduğunu görürüz. Kalbine meyil ve yönelişi olan tasallut eder. Habis ruhlar, ancak bu habis ruhlara meyli olması, ve ilâhî kuvveti bulunmaması ve ona karşı savaşacak hazırlığı olmaması dolayısıyla tasallut için hazır bulduğu ruhlara tasallut eder. Onları hazırlıksız ve uygun düşene meyli bulunmuş olarak yakalar, tasallut eder, sihir ve başkasıyla etkisine imkân bulur. Allah en iyisini bilir. [594]
[589] Buhari, 1/199; Müslim, 2189.
[590] Bu, daha önce geçen Hz. Âişe hadisinin bir parçasıdır: "Tarak, maiımdır. Kıl (muşâta), baştan veya saçtan düşen kıldır." Hurma çiçeği örtüsü ise, üzerindeki örtüdür. Dişi ve erkeğe kullanılır. Bu yüzden hadiste "erkek çiçek" olarak geçmiştir.
[591] Felhu'l-Barî, 10/200.
[592] Sahih değildir.
[593] Nuşre: Cin çarptığını zannedenin tedavi edildiği okuma ve ilaçtır. Hasta bununla canlılık kazandığından, böyle bir isim almıştır.
[594] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/350-353.
Hz. Peygamber'in (s.a.) yahudilerin yaptığı büyülerin tedavisi konusundaki tutumu şöyledir:
Bir grup, bunu kabul etmemiş ve "O'na karşı böyle bir şey caiz değildir." demişlerdir. Bunu eksiklik ve kusur saymışlardır. Durum onların sandığı gibi değildir. Bilâkis bu, Rasûlullah'ın (s.a.) karşılaştığı ağrı ve hastalıklardan biridir. Bununla, Rasûlullah'ın (s.a.) zehirlenmesi arasında bir fark yoktur. Sahihayn'da. Hz. Âişe'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Rasûlullah'a öyle bir sihir yapıldı ki, yapmadığı halde kendisine kadınlarla birleştiği hayali gelirdi. Bu, sihrin en kötü şeklidir."[589]
Kadı Iyâz der ki: "Sihir, Hz. Peygamber'in (s.a.) de tutulduğu bir hastalık ve arızadır. Tıpkı reddedilemeyen diğer hastalıklar gibi. Bu, onun peygamberliğine bir zarar vermez. Yapmadığı halde bir şeyi yapar gösterilmesine gelince, korunduğuna dair delil ve icmâ bulunduğundan dolayı doğruluğunu zedeleyecek bir şey yoktur. Bu, kendisi sebebiyle gönderilmediği ve bu yüzden üstün kümmadığı dünya işiyle ilgili olarak caizdir. Peygamber, diğer insanlar gibi âfete uğrayabilir. Peygamberlikle ilgili bir işte gerçeği olmayan bir durumun hayali gelmesi, sonra düzelmesi imkânsızdır."
Maksat, bu hastalığın tedavisi konusundaki tutumunu göstermemizdir. Bu konuda O'nun iki çeşit tedavisi vardır:
1) Çıkarması ve iptali. Bu daha üstünüdür. Nitekim Rasûlullah (s.a.) bu konuda Rabbına dilekte bulunmuş, Allah da ona yolu göstermiştir. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.), bu sihri kuyudan çıkarmıştır. Sihir, bir tarak, saç veya sakal kılı, erkek hurma çiçeği örtüsü idi.[590] Sihiri çıkarınca, büyüsü gitti, sanki bağından kurtulmuş gibi oldu.[591] Bu, hastanın en iyi tedavi yollarından biridir. Tıpkı, pis maddenin vücuttan giderilmesi ve atılması gibidir.
2) Sihir eziyetinin ulaştığı yeri boşaltma. Çünkü sinirin tabiatta, maddelerinin hareketinde ve mizacının bozulmasında etkisi vardır. Bir organda etkisi görülür ve pis maddenin bu organdan boşaltılması mümkünse, gerçekten fayda verir.
Ebu Ube/d, Garibu'l-Hadîs'ts Abdurrahman b. Ebî Leylâ'dan şu rivayeti verir^RasûluIlah (s.a.) büyü yapılınca başından boynuzla hacamat yap-tırdı."[592]
Bilgisi az olanlara bu biraz karışık gelmiş ve şöyle demişlerdir: "Hacamat nerede, sihir nerede; bu hastalıkla, bu ilaç arasında ne gibi bir alâka var?" Şayet bu ilacı Hipokrat, îbn Sina veya başkaları söyleseydi, kabul ve teslimiyetle benimserdiler. Halbuki bu ilacı, bilgisi ve faziletinden şüphe bulunmayan söylemiştir.
Bil ki, Rasûlullah'a (s.a.) yapılan sihir, kafasının bir kuvvetine, bir şeyi yapmadığı halde yaptığı hayali geiecek şekilde ulaştı. Bu, büyü yapanın tabiatta ve kan maddesindeki bir tasarrufudur ki bu madde kanına galip gelip, mizacının aslî tabiatını değiştirir.
Büyü, pis ruhların etkileri ile tabiî kuvvetlerin tepkisinden oluşur. Bu, en şiddetli büyülerdendir, özellikle de büyünün ulaştığı yerde. Büyünün fiillerinden zarar gören bu yere hacamat yapılması, uygun şekilde olursa en yararlı tedavi çeşitlerindendir.
Hipokrat der ki: ''Boşaltılması gereken şeyler, meyili olduğu yerlerden, boşaltılmasına uygun şeylerle çıkartılmalıdır."
Bir grup insan şöyle der: Rasûlullah (s.a.) bu hastalığa tutulunca —ki bir şeyi yapmadığı halde yaptığı hayali gelirdi—, bunu dimağ tarafına meyletmiş, karnına galip gelip mizacının tabiî durumunu kaldırmış kan medde-sinden veya başkasından sanırdı. Bu sırada hacamat yapılması, en iyi ilaçlardan ve tedavi yollarındandır. O da hacamat yaptırdı. Bu, hastalığının sihir olduğunun vahyedilmesinden öncedir. Yüce Allah'tan O'na vahiy gelince ve büyü yapıldığı haber verilince, gerçek ilaca başvurdu, ki bu da sihirin çıkartılması ve iptalidir. Allah'tan dilekte bulundu, Aîlah*O'na yerini gösterdi, büyüyü çıkardı, sanki bağından kurtulmuş gibi oldu. Bu büyü, vücudunda ve dış organlanndaydı, aklında ve kalbinde değildi. Bu yüzden, kadınlarla birleşme yaptığı hayalinin doğruluğuna inanmazdı. Bilakis, bunun gerçeği olmayan bir hayal olduğunu bilirdi. Böylesi, bazı hastalıklardan da ortaya çıkabilir! Allah en iyisini bilir.
Büyünün en etkili tedavi yollarından biri, ilâhî ilaçlardır. Hatta bizzat yararlı ilaçlan bunlardır. Çünkü büyü, pis ve süflî ruhların etkilerindendir. Etkisinin defedilmesi, kendisine zıt ve aykırı zikir, âyet, fiil ve etkisini iptal eden dualarla olur, çok güçlü ve şiddetli olursa, etkili bir okuma (nuşre) omr [593] 3U) malzemesi ve silahı bulunan iki ordunun karşılaşması gibidir. Galip gelen, ötekini kahreder ve hakimiyeti alır. Kalb, Allah'ın zikriyle doluysa, yakarış, dua, zikir ve sığınmaları vird edinip özü sözüne uygunsa, bu, sihirin etkisini engelleyen en önemli sebeplerden ve başa geldikten sonra da en iyi tedavi yollarındandır.
Büyücülere göre, büyülerinin etkisi, ancak zayıf tepkili kalblerde ve süf-liyâta bağlı şehvanî nefislerde tam olur. Bu yüzden çoğunlukla kadınlarda, çocuklarda, cahillerde, göçebelerde ve dinden, tevekkülden, tevhidden nasibi zayıf olanlar ile ilâhî virdler, dualar ve nebevi sığınmalardan nasibi olmayanlarda etkisini gösterir.
Kısacası büyünün etkisi, süfliyâta meyilli zayıf tepkili kalblerde daha fazladır. Şöyle denilir: Büyülü, kendisine nazar değdirendir. Çünkü kalbinin kendisine çok fazla yönelmiş bir şeye bağlı olduğunu görürüz. Kalbine meyil ve yönelişi olan tasallut eder. Habis ruhlar, ancak bu habis ruhlara meyli olması, ve ilâhî kuvveti bulunmaması ve ona karşı savaşacak hazırlığı olmaması dolayısıyla tasallut için hazır bulduğu ruhlara tasallut eder. Onları hazırlıksız ve uygun düşene meyli bulunmuş olarak yakalar, tasallut eder, sihir ve başkasıyla etkisine imkân bulur. Allah en iyisini bilir. [594]
[589] Buhari, 1/199; Müslim, 2189.
[590] Bu, daha önce geçen Hz. Âişe hadisinin bir parçasıdır: "Tarak, maiımdır. Kıl (muşâta), baştan veya saçtan düşen kıldır." Hurma çiçeği örtüsü ise, üzerindeki örtüdür. Dişi ve erkeğe kullanılır. Bu yüzden hadiste "erkek çiçek" olarak geçmiştir.
[591] Felhu'l-Barî, 10/200.
[592] Sahih değildir.
[593] Nuşre: Cin çarptığını zannedenin tedavi edildiği okuma ve ilaçtır. Hasta bununla canlılık kazandığından, böyle bir isim almıştır.
[594] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/350-353.