- Bulaşıcı hastalıklardan korunma

Adsense kodları


Bulaşıcı hastalıklardan korunma

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 13 June 2011, 11:07 am GMT +0200
32-  Bulaşıcı Hastalıklardan Korunma:

 

Hz. Peygamber'in (s.a.) bulaşıcı hastalıklardan korunma ve sağlıklıla­rın bulaşıcı hastalığa yakalananlardan uzaklaşmasını tavsiye konusundaki tu­tumu şöyledir:

Müslim'in Sahih'inde yer alan Câbir b. Abdillah'ın rivayet ettiği hadis­te sabit olduğuna göre, Sakîf kabilesi heyetinde cüzzamh biri vardı. Hz. Pey­gamber (s.a.) ona haber gönderip şöyle dedi: "Dön, sana bîat ettik."[613]

Buharî, Sahih'inde Ebu Hureyre'den rivayet edilen hadis üzerine açıkla­ma yaparken, Hz. Peygamber'den (s.a.) şu hadisi rivayet eder: "Cüzzamh-dan, arslandan kaçar gibi uzak dur."[614]

İbn Mâce'nin Sünen'indz İbn Abbas'tan Hz. Peygamber'in (s.a.): "Cüz-zamlıya çok bakmayın." buyurduğu rivayet edilir.[615]

Buharî ve Müslim'de yer alan Ebu Hureyre'den rivayet edilen hadise göre Hz. Peygamber (s.a.): "Hasta devesi olan onu sağlıklı devesi plana getirme­sin." buyurmuştur.[616]

Hz, Peygamber'in (s.a.) şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Cüzzamlıyla, aranızdaki bir veya iki mızrak boyu mesafeden konuş."[617]

Cüzzam, bütün vücuda yayılan siyah salgıdan ortaya çıkan kötü bir has­talıktır. Bütün organların yapısını, şeklini ve görüntüsünü bozar. Hastalığın ileri derecesinde organlar dökülüp düşecek şekilde bozulabilir. Cüzzama "ars-Ian hastalığı" da denir.[618]

Bu isimlendirmede doktorların üç görüşü vardır: 1) Bu hastalık arslanın çok yakalandığı bir hastalıktır. 2) Bu hastalık, hastayı asık yüzlü yapar, ars-lan görüntüsünü kazandırır. 3) Cüzzamlıya yaklaşanı arslan gibi yakalar.

Doktorlara göre bu hastalık, bulaşıcı ve nesilden nesile geçen bir hasta­lıktır. Cüzzamlıya yaklaşan ve veremli hastası bulunan, mikrobu hava yoluyla kapar. Hz. Peygamber (s.a.), ümmetine olan büyük sevgisi ve içtenliği dolayısıyla, bedenlerine ve gönüllerine bir kusur ve bozukluk getiren sebep­lerden uzaklaşmalarını istemiştir. Hiç şüphesiz, bu hastalığa yakalanmak için vücutta gizli bir kabiliyet ve potansiyel olabilir, vücut çok çabuk cevap verici ve yakınında ve ilişki içinde bulunduğu taşıyıcı kişilerden hastalığı kapan bir yapıda olabilir. Bu hastalıktan korkmak ve vehim içinde olmak, bulaşması­nın en önemli sebeplerindendir. Çünkü evham çok aktiftir ve bütün organla­ra ve fonksiyonlara hâkim olur. Hastanın nefesi, sağlıklıya ulaşıp, mikrobu ona aşılavabilir. Bu durum, bir takım hastalıklarda görülmektedir. Hava, has­talığın bulaşma sebeplerinden birisidir. Bütün bunlara rağmen, hastalanmak için vücudun bu hastalığı kapabilecek yapıda olması zorunludur. Hz. Pey­gamber (s.a.) bir kadınla evlenmişti. Gerdeğe girmek istediğinde, kalçasında bir beyazlık gördü ve kadına: "Ailene dön." dedi.[619]

Bazıları, bu hadisler ile onları iptal eden ve aykırılığı bulunan başka ba­zı hadislerin çatıştığını zannetmiştir. Bu hadislerden birisi, TirmizTnin[620]Câ-bir b. Abdillah'tan rivayet ettiği şu hadistir: Rasûlullah (s.a.) cüzzamlı bir adamın elini tuttu. Sahanın içine sokarak "Allah'a güvenerek ve O'na daya­narak bismillah deyip ye!" buyurdu.

Yine Sahih'tç Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği bir hadise göre Hz. Pey­gamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Hastalığın kendiliğinden sirayeti ve eşya­da uğursuzluk yoktur."

Hadislerin çatıştığı iddiasına karşı biz şunları belirtiriz: Allah'a hamd olsun ki Hz. Peygamber'in (s.a.) sahih hadisleri arasında çatışma yoktur. Çatışma olduğu samlıyorsa bunun sebebi, ya iki hadisten birisi O'na ait olmayıp gü­venilir râviler de yanılab ileceğinden güvenilirliğine rağmen bazı râviler hata etmiştir, ya da nesih sözkonusu olabilen türden ise iki hadisten birini neshet-miştir, veyahut da çatışma bizzat Hz. Peygamber'in sözünde değil de bu sö­zü duyanın anlayışındadır. Çatışma iddiası işte bu üç durumdan birisidir.

Her ikisi de her yönden sahih, açık ve çelişkili görünüp de biri diğerini neshetmeyen hadis asla yoktur. Dudaklanndan yalnızca gerçekler çıkan, doğru sözlü olan ve böyle kabul edilen birinin sözünde çelişme bulunmasından Al­lah korusun. Yanlışlık, nakledilenin bilinmemesi ve sahih olan ile olmayanın ayırd edilememesindeki eksiklikten veya Hz. Peygamber'in (s.a.) muradını an-lnmak ve kasdetmediği bir şekilde yorumlamaktaki kusurdan, yahut da ikisinin birden bulunmasından ortaya çıkar. îşte görüş ayrılıkları ve fesat d&'bun-Iardan doğmuştur. Başarıya Allah'ın yardımıyla ulaşılır.

İbn Kuteybe, İhtilâfu'î-Hadis adlı eserinde, hadis düşmanları ile hadis ehlinin bu konudaki görüşlerini şöyle anlatır: Derler ki: Hz. Peygamber'den (s.a.) birbiriyle çelişen iki hadis rivayet ediyorsunuz. Birinde: "Hastalığın ken­diliğinden bulaşması ve eşyada uğursuzluk yoktur."; Hz. Peygamber'e (s.a.): Uyuz, devenin dudağında yer eder ve bulaşır denilince, "Birincisi ne kadar bulaştırıcıymış!" buyurdu.[621] Yine, "Hasta devesi olan, onu sağlıklı deve­si olana getirmesin. Cüzzamhdan arslandan kaçar gibi uzaklaş." hadisini ri­vayet edersiniz. Bir de şunu rivayet edersiniz: Müslüman olduğuna dair bîat etmek üzere Hz. Peygamber'e (s.a.) cüzzamlı biri geldi. Hz. Peygamber ona bîat ettiğini bildirdi ve ayrılmasını emretti. Ona izin vermedi ve şöyle buyur­du: "Uğursuzluk kadında, evde ve hayvanda olur.'[622]İşte bütün bunlar bir­biriyle çelişkilidir, tutarlı değildir.

Ebu Muhammed der ki: Bizce bunlarda bir çelişki yoktur. Her birinin ayrı yeri ve zamanı vardır. Şayet bu yer ve zaman iyi ayarlanırsa, çelişki de ortadan kalkar.

Bulaşıcı hastalık iki çeşittir:

1) Cüzzamın bulaşıcıhğı: Cüzzamlının nefesi çok etkili olur, yanında uzun süre oturan ve konuşana mikrobu bulaştırır. Cüzzamlının karısı da bunlar arasındadır, onunla evde birlikte yatar, hasta ona mikrobu verir, hatta kadın da cüzzama yakalanabilir. Böylece çocukları da büyüyünce babalarına ben­zer. Verem, sıtma ve uyuz da böyledir. Doktorlar veremli ve cüzzamhyla bir­likte olmamayı öğütler. Bununla uğursuzluğu değil, havanın değişmesini ve uzun süre onu teneffüs edene mikrobun geçeceğini belirtmek isterler. Dok­torlar, uğura ve uğursuzluğa en az inanan kişilerdir. Develerde sulu uyuz da böyledir. Develer birlikte olur, karışır veya aynı yerde barınırsa, içtiği sudan veya yaradan mikrobu kapar. Hz. Peygamber (s.a.): "Hasta devesi olan, onu sağlıklı devesi olana getirmesin." buyururken işte bunu kasdetmektedir. Böy­lelikle O, yaradan bir şey kapmaması için hastanın, sağlıklıyla karıştırılması­nı iyi görmemiştir.

2) Diğer bulaşıcı hastalık ise, herhangi bir bölgedeki taun hastalığıdır. Bulaşmaması için insanlar tâunlu bölgeden kaçar. Hz. Peygamber (s.a.) şöy­le buyurur: "Bulunduğunuz bölgede taun olursa, oradan çıkmayın. Taun olan bölgeye de girmeyin." "Çıkmayın" sözüyle şunu demek istiyor: Tâunlu böl­geden çıkmayın. Siz Allah'ın takdirinden kaçmayı, sizi Allah'ın takdirinden kurtarır sanırsınız. "Girmeyin" sözüyle ise tâunsuz bölgede kalmanız gönül­lerinizi daha yatıştırıcı, hayatınızı daha sevdiricidir. Kadın veya evin uğur­suzluğu işte bundan bilinir. Erkeğin başına bir sıkıntı gelince veya açlık olun­ca, "Uğursuzluğu sen getirdin." der. Hz. Peygamber'in (s.a.): "Uğursuzluk yoktur." dediği şey işte budur.[623]

Başka bir grup şöyle der: Cüzzamlıdan uzaklaşma ve kaçma emri, tavsi­ye ve yönlendirme niteliğindedir. Onunla birlikte yemesi ise, beraberce ye­menin caiz olup haram olmadığını göstermek içindir.

Başka bir grup ise şöyle diyor: Bu iki açıklama, genel değil, özeldir. Hz. Peygamber (s.a.) her bir açıklamayı durumuna uygun düşecek şekilde yap­mıştır. Bazı insanlar kuvvetli iman ve tevekkül sahibidir ve bu tevekkül kuv­veti tıpkı güçlü tabiatın hastalığı defedip yok etmesi gibi uğursuzluk kuvveti­ni defeder. Bazıları ise buna güç yetiremez. Böylesine de ihtiyatı ve korun­mayı söylemiştir. Yine Hz. Peygamber (s.a.), ümmetinin her ikisine de uy­ması için, iki durumu birlikte uygulamıştır ki gücü yeten, Allah'a tevekkül ve O'na güvenme yolunu, güç yetiremeyen de korunma ve ihtiyat yolunu se­çebilsin. Bunların her ikisi de doğru yoldur. Biri kuvvetli mü'min için, diğeri ise zayıf mü'min için. Böylece her bir grubun durumlarına uygun bir daya­nak ve model vardır. Bu olaylara benzer şekilde, Hz. Peygamber (s.a.) dağ­lama yapmış ve fakat dağlama yapmayam övmüş, yapmamayı tevekküle ben­zetmiş, uğursuzluğu terketmiştir. Bunun benzerleri çoktur. İşte bu gerçekten güzel ve ince bir yoldur. Hakkını veren ve özünü kavrayan için birçok çatış­ma durumu ortadan kalkar.

Bir başka grup ise, cüzzamlıdan kaçma ve uzaklaşma emrinin tabiî bir durum dolayısıyla olduğunu benimsemiştir. Bu tabiî durum, hastadaki mik­robun dokunma, birlikte olma ve teneffüs yoluyla sağlıklı kişiye geçmesidir; bu, beraberlik ve dokunmanın yenilenmesiyle olur. Cüzzamlıyla üstün bir yarar dolayısıyla birlikte yemesinin bir sakıncası yoktur. Bir defada ve kısa bir sü­rede hastalık bulaşmaz. Birincisinde kötülüğü önlemek ve sağlığı korumak maksadıyla beraberliği yasaklamış, ikincisinde ihtiyaç ve yarar ölçüsünde be­raber olmuştur. Aralarında bir çelişki yoktur.

Başka bir grup da şöyle diyor: Birlikte yediği cüzzamlı henüz ilerleme­miş bulaşıcı olmayan bir cüzzama tutulmuş olabilir. Bütün cüzzamlılar aynı değildir, hepsinden de hastalık bulaşmaz. Bilakis bazı cüzzamlılarla birlikte olmak zarar vermez ve hastalık bulaştırmaz. Bu hastalar, hastalık biraz bu-laşıp.durumu ilerîemeyip bu şekilde devam eden ve vücudunun diğer kısım­larına bulaşmayan hastalardır ki, onların hastalığının başkasına bulaşmama­sı daha çok beklenir.

Başka bir grup şöyle diyor: Cahiliye insanı bulaşıcı hastalıkların, Allah'a nisbeti sözkonusu olmaksızın doğrudan hastalığın kendi özelliğinden bulaşı­cı olduğuna inanırdı. Hz. Peygamber (s.a.) onların bu inançlarını iptal etti. Hastalık ve şifa verenin yüce Allah olduğunu belirtmek için cüzzamlıyla bir­likte yedi. Bunun Allah'ın sebepleri ve sonuçlarına götürücü şekilde yarattı­ğından olduğunu anlamaları için cüzzamhya yaklaşmalarını yasakladı. Ya­saklamasında bu sebepleri ortaya koyması sözkonusu iken fiilinde bu sebep­lerin kendiliğinden doğmadığını, bilakis, dilediği takdirde yüce Allah'ın on­ların kuvvetini alıp tesirini önlediğini, dilerse de olduğu gibi bırakıp tesir etti­ğini açıklaması sözkonusudur.

Bir başka grup ise şöyle diyor: Bu hadisler içinde nâsih vardır, mensûh vardır. Tarihlerine bakılır. Daha sonra olanı bilinirse, nâsih olduğuna hük­medilir, aksi takdirde bir değerlendirmeye girişmekten kaçınılır.

Başka bir grup da şöyle diyor: Bunların bir kısmı tam olarak tesbit edil­miş, bir kısmı ise tesbit edilememiştir. Bir grup, "uğursuzluk yoktur" hadisi hakkında şunu söylemektedir: Ebu Hureyre, önce bu hadisi rivayet ederdi, sonra şüphelendi ve bıraktı. Kendisine başvurup, "Bunu rivayet ettiğini duyduk" dediklerinde, rivayet etmedi.

Ebu Seleme şöyle diyor: "Ebu Hureyre bu hadisi unuttu mu, yoksa ha­dislerden biri diğerini nesh mi etti, bilemiyorum?"

Câbir b. Abdullah'ın rivayet ettiği: "Hz. Peygamber (s.a.), bir cüzzam-lının elini tutup sahana soktu." şeklindeki hadis, sabit ve sahih bir hadis değildir. Tirmizî'nin bu hadisle ilgili değerlendirmesi, garib bir hadis olduğu şek­lindedir, bu hadisi sahih veya hasen olarak da görmemiştir. Şu'be ve başka­ları; "Bu çeşit garib hadislerden sakının" derler. Tirmizî de diyor ki: "Bu, Hz. Ömer'in bir fiili olarak da rivayet edilir ki bu gerçektir." Yasaklama ha-disleriyle çatıştırılan iki hadisin durumu işte budur: Birincisini Ebu Hureyre rivayet etmekten vazgeçmiş ve inkâr etmiş, ikincisi ise Rasûlullah'a ait değil­dir. Allah en iyisini bilir.

Bu konuyu Miftâhu Dâri's-Sa'âde adlı eserimizde buradakinden daha geniş bir şekilde ele aldık.[624] Başarıyı Allah'tan isteriz. [625]


[613] Müslim, 2231

[614] Buharî, 10/32. Affân—Selim b. Hayyân—Saîd b. Meynâ senediyle. Saîd b. Meynâ şöy­le demiştir: Ebu Hureyre'yi, "Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu" derken İşittim: "Has­talık (sahibinden bir başkasına) kendi kendine bulaşmaz, eşyada uğursuzluk yoktur. Ükey ve baykuş (ötmesinin tesiri ve kötülüğü) de yoktur. Safer

ayında uğursuzluk yoktur. Cüz-zamlıdan arslandan kaçar gibi uzak dur." İbn Hacer şöyle diyor: Affân, ibn Müslim es-Saffâr'dır, Buhari'nin şeyhlerindendir, fakat ondan rivayet ettiklerinin çoğu başkası vasıtasıyladır, bunlar da başka bir yerde bulamadığı ta'liklerdİr." Ebu Nuaym'e göre, ondan- râviyi belirtmeksizin rivayette bulunur. İbnü's-Salâh'ın metoduna göre mevsûl olur. Ebu Naîm bunu Ebu Davud et-Tayalisî ve Kuteybe b. Müslim b. Kuteybe yoluyla bağla­mıştır. Her ikisi de Affân'ın hocası Selim b. Hayyân'dan rivayet ederler. Ayrıca Amr b. Merzuk—Selim yoluyla da, ama mevkuf olarak bağlamıştır. îbn Huzeyme de bu ha­disi muttasıl yapmıştır.

[615] îbn Mâce, 3543. Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel, no: 2072. Senedi kuvvetlidir.

[616] Buharî, 10/206; Müslim, 2221.

[617] İmam Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah rivayet etmiştir (1/78). Ayrıca Heysemî, Mecmau'z-Zevâid'de (5/101) bu hadise yer vermiştir.

[618] Dr. Ezherî şöyle diyor: Bu hastalık, arslan hastalığı diye isimlendirilmiştir. Çünkü yüz­deki çöküntü ve buruşmalar hastanın yüzünü arslan yüzü gibi yapar. Bu hastalığın tehli­keli yanı, uç sinirlerini bozmasıdır. Bunun sonucunda hasta öncelikle parmak ucu hassa­siyetini kaybeder, sonra parmaklar zamanla düşer. Uzun süre birlikte bulunmaktan do­layı solunum yoluyla bulaşan hastalıklardan biridir. Zamanımızda hastalığın yayılması­nı önlemek için cüzzamlıların hepsi özel ortamlara alınır.

[619] Ahmed b. Hanbel, 3/493.

[620] Tirmizî, 1818. Ayrıca bk. Ebu Davud, 3925; İbn Mâce, 3542.

[621] Ahmed, 2/327. İsnadı sahihtir.

[622] Mâlik, 2/972; Buharı, 9/118; Müslim, 2225; Tirmizî, 2825: Abdullah b. Ömer'den. Bu-harî de İbn Ömer'den şu sözlerle rivayet eder: "Şayet herhangi bir şeyde uğursuzluk var­sa bu evde, kadında ve attadır." Yine Buharı (9/118), Mâlik (2/972) ve Müslim (2226), Sehl b. Sa'd es-Sâîdî'den şu sözlerle naklederler: "Herhangi bir şeyde uğursuzluk varsa, bu atta, kadında ve evdedir." Aynjca Müslim (2227), Câbir'den şu sözlerle nakleder: "Şayet herhangi bir şeyde uğursuzluk varsa, bu evde, hizmetçi ve attadır." İbnü'l-Cevzî şöyle diyor: "Hadisin anlamı şudur: Şayet bir şeyin kötülük ve uğursuzluk sebebi olmasından korkulursa, bu şeyler câhiliye devrinde sanıldığı şekilde uğur veya uğursuzluk değildir. Sebeplere tesir bahşeden sadece kaderdir." Hattâbî ise şöyle diyor: "İnsan barınacağı bir evsiz, birlikte yaşayacağı eşsiz ve işini göreceği atsız olamayacağına göre, başına hoş­lanmadığı bir İş gelmesi de kaçınılmazdır. Her ne kadar Allah'ın takdiri sonucu ortaya çıkmaşlarsa da, uğur ve uğursuzluk işte bu eşyalara bağlanmıştır."

Abdürrezzak, Musannef İnde Ma'mer'den şunu nakleder: "Bu hadisi şu şekilde yo­rumlayanı gördüm: Kadının uğursuzluğu kısırlığıdır; atın uğursuzluğu, üstünde savaşıl-mamasıdır; evin uğursuzluğu da kötü komşudur." Bk. Fethu'l-Barî, 6/45-47.

[623] İbn Kuteybe, Tevîtu Muhtelefi'I-Hadis, 102-104

[624] Miftâhu Dâris-Sa'âde, 2/264, 273.                                               

[625] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/366-372.