- Buhtunnassarın İrmiya a.s ı Zindandan Çıkarışı

Adsense kodları


Buhtunnassarın İrmiya a.s ı Zindandan Çıkarışı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 20 January 2010, 04:05 pm GMT +0200
Buhtunnassar´ın İrmiya Aleyhisselâm´ı Zindandan Çıkarışı:



Buhtunnassar, İsrailoğullarının zindanında İrmiya Aleyhisselâm´ı bulunca, ona: "Sen burada ne arıyorsun?" diye sormuştu.

Allah´ın, onu, kavmine başlarına gelecek felaketleri anlatıp korkutsun diye Pey­gamber olarak gönderdiği, kavminin ise, onu yalanladıkları ve zindana attıkları haber verildi.

Buhtunnassar:

"Rab´larının Resulüne âsî olan bir kavim, ne kötü bir kavimdir!" dedi[140].

İrmiyâ Aleyhisselâm´ın, zindandan çıkarılmasını emretti.

Zindandan çıkınca, ona:

"Sen, şu kavmi, başlarına gelecek felaketle korkuttun mu?´ diye sordu.

İrmiya Aleyhisselâm:

"Evet! [141]

Çünki, ben böyle olacağını biliyordum.

Allah beni onlara gönderdi.

Fakat onlar beni yalanladılar!" dedi.

Buhtunnassar:

"Onlar demek seni yalanladılar, dövdüler ve zindana koydular?!" dedi. İrmiya Aleyhisselâm: "Evet!" dedi[142]. Buhtunnassar:

"Peygamberlerini yalanlayan, Rab´larının Elçiliğini yalanlayan bir kavim, ne kötü bir kavmdir!

Sen benim yanıma gelir misin?

Ben sana ikram ve ihsanda bulunurum.

İstersen, ülkende otur, sana Emân vermişimdir!" dedi.

İrmiya Aleyhisselâm:

"Ben, şimdiye kadar, Allah´ın emânından ayrılmadım ve hiçbir saat da, O´nun emânından çıkmam!

İsrailoğulları bile O´nun emânından çıkmazlar.

Onlar, ne senden, ne de senden başkasından korkmazlar.

Senin, onların üzerinde bir baskın olmaz!" dedi.

Buhtunnassar, İrmiya Aleyhisselâm´dan bu sözleri işitince onu kendi haline b.rakt. [143].

Kendisine ihsanlarda bulundu.

İsrailoğullarının zaif takımları, İrmiya Aleyhisselâm´ın yanında toplandılar:

"Biz günahkâr olduk. Zulmettik.

Biz, yapmış olduğumuz şeylerden dolayı Allah´a tevbe ediyoruz.

Sen bizim tevbemizi kabul etmesi için, Allah´a dua et!" dediler.

İrmiya Aleyhisselâm, Rabb´ine dua edince, Yüce Allah:

"Onlar, söylediklerini yapıcı değillerdir.

Eğer, sözlerinde sâdık iseler, seninle birlikte, şu beldede otursunlar!" buyurdu.

İrmiya Aleyhisselâm, Allah´ın emrini onlara haber verdiği zaman:

"Biz; Allah´ın ahalisine gazab ettiği harap bir beldede nasıl otururuz?" dedi ler, oturmaktan kaçındılar[144].

O zaman, İsrailoğulları beldelere dağıldılar;

Onlardan bazıları Hicaz´da Yesrib´e (Medineye),

Bazıları Vadilkura´ya ve daha başka yerlere indi[145].

Onlardan az bir cemâat da Mısır´a gittiler[146]. Mısır Kralı´na iltica ettiler[147].

İrmiya Aleyhisselâm da, Mısır´a gitti[148].

Buhtunnassar, Mısır Kralı´na yazı yazarak:

"Kölelerim, benim yanımdan, senin yanına kaçtılar.

Onları, hemen bana geri gönder!

Göndermezsen, seninle çarpışır beldelerini süvarilere çiğnetirim!" dedi.

Mısır Kralı da Buhtunnassar´a:

"Onlar senin kölelerin değil, hürdürler, hürlerin oğullarıdırlar" diye cevap verdi[149].

Bunun üzerine, Buhtunnassar, Mısır Kralının üzerine yürüdü.

Çarpıştılar.

Buhtunnassar, onu mağlup ve esir edip[150] öldürdü.

Mısırlıları esir etti.

Sonra Mağrib diyarına yürüdü. Ülkenin, en uzak köşelerine kadar ilerledikten sonra dönüp Mısır, Kudüs, Filistin ve Ürdün halkından aldığı bir çok esirlerle birlikte Babil´e döndü ki, esirler arasında Danyal Aleyhisselâm´la[151] ondan başka Pey gamberler de bulunuyordu[152]´.

İrmiya Aleyhisselâm o zaman Mısır´da kaldı[153].

İrmiya Aleyhisseiâm; Mısır toprağında oturup küçük bir bahçe edinmişti.

Oraya, sebze eker, onunla geçinirdi.

Yüce Allah ona:

"Küfür toprağında oturmakta, ekip dikmekte, senin için sıkıntı ve uğraşı vardır.

İsrailoğulları hakkındaki gazabımı bilmene rağmen, yer seni nasıl sığdırıyor veya taşıyor?!

İlya(Beytülmakdis) ve onun halkı hakkında vermiş ve uygulamış olduğum o hü küm, seni tasalandırsın!

Bu zaman; mâmur yer zamanı değil, fakat yıkık yer zamanıdır! Öyle ise, hemen şu bahçeciğine varıp dayan, onun duvarlarını yık! Sebzesini yok et! Su ırmağını batır ve İlya´ya kavuş!

Kitabım oranın Ecelini tebliğ edinceye kadar İlya senin belden olsun!" diye vahy[154] ve geri dönmesini emretti[155].

O zaman mahsul zamanı idi.

İrmiya Aleyhisselâm, içinde üzüm ve incir bulunan azık sepetini aldı. Yeni bir su tulumu edinip içine su doldurdu.

Merkebini bağlamak için yeni bir ip büktü.

Korkulu bir halde, hemen merkebine binip İlya (Beytülmakdis) yolunu tuttu[156].

İrmiya Aleyhisselâm; merkebinin üzerinde olduğu, sahtiyandan dikilmiş su tu lumunun içinde üzüm suyu, sepetinde de incir bulunduğu halde[157] gelip Bey-tülmakdis´in üzerinde durdu[158].

Şehri, tavsif edilemeyecek şekilde, son derecede[159] harap bir halde görün ce[160], kendi kendine: "Sübhânallâh!

Allah, bana bu beldeye inmemi emretti. Orayı imar buyuracağını da haber verdi. Acaba burayı ne zaman imar edecek? [161]. Allah burasını ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek?" dedi´[162]. Sonra merkebini yeni iple bağladı.

Yüce Allah o sırada İrmiya Aleyhisselâm´a, bir uyku verdi´[163]. O da, başını yere koyup uyudu´[164]. Uyuduğu zaman, kendisinin ruhu kabzolundu [165]. Yüce Allah, onu, yüz yıl ölü bir halde bıraktı[166]. Onun merkebini de onunla birlikte öldürdü. Fakat Yüce Allah onu gözlere göstermedi [167]. Hiçbir kimse onu göremedi [168].






[140] Taberî-Tarih c.1, s.281.

[141] Ibn.Asakir-Tarih c.2, s.393, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.38.

[142] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.38.

[143] ibn.Asakir-Tarih c.2, s.393, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.38-39

[144] Taberî-Tarih c.1, s.281, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.39.

[145] Taberî-Tarih c.1, s.281, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.39.

[146] İbn. Kuteybe-Maarif s.22, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.39.

[147] İbn. Kuteybe-Maarif s.22.

[148] Muhyiddin b. Arabî-Muhâdaratülebrar c.1, s. 136, İbn.Haldun-Tarih c.2, ks.l, s.107.

[149] Taberî-Tarih c.1, s.281.

[150] ibn.Kuteybe-Maarif s.22.

[151] Taberî-Tarih c.1, s.281, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.39-40.

[152] Taberî-Tarih c.1, s.281

[153] İbn.Kuteybe-Maarif s.22, Muhyiddin b.Arabî-Muhâdatülebrar c.1, s.136.

[154] İbn.Kuteybe-Maarif s.22.

[155] Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1, s. 136.

[156] ibn.Kutaybe-Maarif s.22.

[157] Taberî-Tarih c.1, s.289, Sâlebî-Arais s.343, ibn. Esir Kâmil c.1, s.269.

[158] Taberî-Tarih c.1, s.289, Sâlebî-Arais s.343.

[159] ibn.Kuteybe-Maarit s.22.

[160] İbn. Kuteybe-Maarif s.22, Taberî-Tarih c.1, s.289, Sâlebî-Arais s.343, İbn. Esîr Kâmil c.1, s.269, Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1, s.136.

[161] Taberî-Tarih c.1, s.281, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.42.

[162] İbn.Kuteybe-Maarif s.22, Taberî-Tarih c.1, s.289, Sâlebî-Arais s.343, İbn. Esîr Kâmil c.1, s.269, Muhyid din b.Arabî-Muhâdara c.1, S. 136, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.42.

[163] Sâlebî-Arais s.343.

[164] Taberî-Tarih c.1, s.281, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2, s.42.

[165] Sâlebî-Arais s.343.

[166] İbn.Kuteybe-Maarif s.22, Taberî-Tarih c.1, s.289, Sâlebî-Arais s.343, İbn. Esîr Kâmil c.1, s.269, Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1, s. 136.

[167] Taberî-Tarih c.1, s.289, Sâlebî-Arais s.343-344, İbn. Esîr Kâmil c.1, s.269.

[168] Taberî-Tarih c.1, s.289, Şâlebî-Arais s.344.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/260-263.