- Bu alem beşiğe benzer

Adsense kodları


Bu alem beşiğe benzer

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Tue 19 October 2010, 03:16 pm GMT +0200
1145. Sen henüz bir çocuk gibisin, bu alem de beşiğe benzer.

Mefulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün 

(c. V. 2306)

• Ey çaresiz aşık! Beri gel, görüş sahibi ol, her şeyin aslını gör! Her şeye bakıp duran, fakat aslını göremeyen kişilerden, bakan körlerden olma!

• Ey yalnız ona aşık olan kişi! Bu huyu yıldızlardan al! Bak güneş doğup parlayınca, yıldızlar yok olur, görünmezler. Sen de, yalnız Allah'a gönül verdiğin için, Allah'tan başka her şey senin gözünde görünmez olmalıdır.

• Güçlü kuvvetli olanlar, neden senin elini bağladılar, bilir misin? Çünkü, sen henüz bir çocuk gibisin, bu alem de bir beşiğe benzer.

• Ey yalnız dünya nimetlerine gönül veren, ey mıh gibi yeryüzüne çakılıp kalan, ötelerden, gönül şehrinden avare olan, uzak düşen zavallı! Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de söz incileri dizerken "Yeryüzünü biz bir beşik olarak halk ettik."56 diye buyurdu.

   56 Nebe Süresi, 78/6. ayete işaret var.

• Ey terbiyeli, edepli, yumuşak huylu kul! Sen çocuk gibi bedenin esiri olmuşsun. Esirlikten, zavallılıktan kendini kurtar! Sen artık çocuk değilsin, akıl dişlerin çıktı. Onları göster de, mana dünyasının yemeğini yemeğe hazırlan!

• Padişah çocuk kaldıkça ona bakan dadı çocuğa hayatı zehir eder, zindan eder. Zaten ana sütü emdikçe, çocuk padişah olamaz, şarap içemez.

• Testi taştan korkar, fakat kaya, taş su kaynağı olunca, o taşa her an testiler dolmak için gelirler.

• 0 zaman testi der ki: "Taş bundan sonra beni kırarsa, neşelenirim, mutlu olurum. Çünkü o taştan akan beni doldurdu, doyurdu. Bana yüzlerce can verdi.

• Onun yolunda ölsem ne çıkar? 0 beni diriltti, yine de diriltir. Hatta beni kırıp param parça etse diye ona para, pul veririm."

1146. Ben kendimde değilim, sen de kendinde değilsin, bizi kim eve götürecek?

Mefulü, Mefa'îlün, Mefulü, Mefa'îlün 

(c. V. 2309)

• Ben de kendimde değilim, sen de kendinde değilsin, şimdi bizi kim eve götürecek? Sana, kaç defa, iki üç kadeh az iç diye söyledim.

• Şehirde de aklı başında kimseleri göremiyorum. Herkes öbüründen beter, deli divane, öbüründen beter taşkın ve coşkun.

• Sevgili aşk meyhanesine gel de can lezzetini seyret, sevgilinin sohbeti olmadıktan sonra, cana bir hoşluk, bir zevk yoktur.

• Her tarafta elinde şarap testisi, mest olmuş bir kişi var. Güzelliği ile herkesi mest edip coşturan sakî de eline büyük bir kadeh almış dolaşıyor.

• Sen kendini meyhaneye vakfetmişsin. Gelirin de, giderin de şaraptır. Bu vakıftan ayık olanlara, aklı başında olanlara sakın bir habbe bile verme!

• Evden dışarı çıktım. Bir sarhoşa rastladım. 0 öyle güzeldi ki, her bakışında yüzlerce gül bahçesi, yüzlerce köşk gizli idi.

• Ona; "Nerelisin?" dedim. Benimle alay eder gibi; "Benim yarımım Türkistanlı, yarımım Ferganalıyım.

• Yarımım sudan topraktan, yarımım candan gönülden, yarımım deniz, yarımım baştan başa inci." dedi.

• "Bana, arkadaş ol, ben senin yabancın değilim. Senin akrabanım." dedim. Bana dedi ki: "Ben akrabamla yabancıyı, tanıdıkla tanımadığımı ayırdedemiyorum."

• Ben aşığım, sarığım da yok. Meyhanecinin yurdundanım. Her şeyi gören gözlerle dolu bir gönlüm var. Şimdi durumu açıklayayım mı? Susayım mı?

• Böyle bir güzelin mesti olan, nihayet bir ağaçtan, bir direkten de aşağı olmaz. Hannane direğinden bir feryad kopmamış mı idi?

 

1147. Ey beden elbisesi giymiş ruh! Sana selamlar olsun!

Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ülü, Mefa'îlün 

(c.V. 2310)

• Ey bizden olan, her zaman bizimle beraber bulunan! Bizden sana Allah'ın selamı olsun! Selamette, huzur içinde kal, mutlu ol! Ey bizden olmayan, aramızda bulunmayan! Sana da Allah'ın selamı olsun, selamette huzur içinde kal, sen de mutlu ol!

• Ey beğenilen nur, ey gözlere sürme olan azîz varlık! Sen her görünen şeylerden daha güzelsin. Sana, bizden Allah'ın selamı olsun! Selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!

• Ey beden elbisesi giymiş ruh! Ey mü'mine de kafire de Allah'ın rahmeti olan azîz varlık. Sana bizden Allah'ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!

• Sen, dolunay doğdun derken, damdan aşağı indin. Ey ayın bile güzelliğine, parlaklığına kul, köle olduğu azîz varlık! Bizden sana, Allah'ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!

• Ey herkesten, her şeyden fazla beliren, her yerde bulunmayan, her halimizi gören, gözeten! Ey incilerle dolu deniz! Bizden sana Allah'ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!

• Ey noksansız güzel! Ruhu neşe içinde oynatıp duran, ey mest olup şu başı döndüren güzel! Bizden sana, Allah'ın selamı olsun, ve huzur içinde kal, mutlu ol!

• Şarap, senin yüzünden coşmada, kamıştaki şeker, senin yüzünden meydana çıkmada, fakat sen, ikisinden de güzelsin. Bizden sana Allah'ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!

 

1148. Altınımız olsa da, olmasa da gamlıyız, gamdan kendimizi kurtaramıyoruz.

Mefülü, Mefa'îlün, Mefülü, Mefa'îlün 

(c. V. 2301)

• Ben sarhoşum, senin de gönlün hoş; bu durum karşısında gam, perişan oldu. Onun ne gönlü kaldı, ne de başı! Bu daha iyi! Sevgiliye gönül ver, onun elinden şarap iç, bu hepsinden daha iyi!

• Dünya, sanki baştanbaşa bir deniz. Beden de sedef gibi. Can ise sedef içindeki inci gibi. Zaten bunların içinde de en iyisi inci!

• Beden, suret çarşafa, örtüye benziyor. Can bu örtüye bürünmüş. Ama, onun sureti, şekli yok. Onun bunların hiç birisine benzememesi daha iyi.

• Sen, beden perdesini görüyorsun, ama gönle ait bir bilgin yok. Onun şekli, sureti hakkında bir şey duymadın. Halbuki gönlün vurduğu o mızrap yok mu; o daha başka bir perdedendir, daha da güzeldir.

• Senin yüzün, altın gibi sapsarı, gamdan sapsarı olmuş şu yüzüne de ki:  "Altınımız olsa da, olmasa da gamlıyız. Gamdan kendimizi kurtaramıyoruz. Fakat gamlı olduğumuz halde, altınımız da olsa elbette iyidir."

 

1149. 0 baharların canlarıdır.

Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün

 (c. V. 2308 )

• Ya Rabbi; o ay yüzlü güzel nasıl bir güzel? Ya Rabbi; o ay yüzlü güze nasıl bir güzel? Onun yüzünün ateşi ile harman da yandı, otağ da yandı.

• Hz. Yusuf'un çenesinde bir kuyu (=çene çukuru) vardır. Fakat o kuyu öyle acayib bir kuyudur ki, yüzlerce Yusuf-ı Kenan, o güzel kuyunun dibindedir.

• Yusuf ne yapsın? 0 kuyudan kendini korusun ki, o kuyu yoldan geçenleri görmüş de onları kapıp içine almıştır. (Yani, kuyuya düşenler, kuyunun yoldan geçenlerden kapıp aldıklarıdır.)

• Görüş ile, bakış ile bile gidenleri çekip alan birisine karşı bir saman çöpü ne yapabilir?

• Aman o bakışlardan canlarınızı sakının, onlar mest olmuşlar, uyumuşlardır, ama herkesin halini bilirler.

• 0, o kadar can bağışlar, o kadar can bağışlar ki, fanilerin evlerine, barklarına hem matem diüşer, hem ah.

• 0 baharların canlarıdır. Ağaçların canlarıdır. Canlar ondan gebe kalırlar. Hem onlara soy verir, hem de boy verir.

 

1150. Ruhlar, mezarlarda beden elbiselerinden soyunarak mana alemine gitmedeler.

Mefnlü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün 

(c. V. 2311)

• Balıkların çokluğundan ötürü, deniz gizlenmiş, görünmez gelmiş. Bedenler de çoğalınca, cana perde olmuş.

• Mana denizinden ayrı düşen şeker, zehir halini almış, zehirse o denizin sevdasına kapılınca ab-ı hayat olmuş.

• Ey su kuşuna benzeyen canlı; sen o denizin sevdasına kapılmışsın da aşıkane çok güzel sözler söylüyorsun.

• Dün o denizden öyle bir güzel baş gösterdi ki, onun bakışı çok sert bir yaydan atılan ok gibi tesirli idi.

• Gönül, o bakışı görünce dudaklarını kımıldatmadan gizlice "Eyvah" demiş, "Ben bundan canımı nasıl kurtarabilirim?" Gönlün canına yemin ederim ki, sonunda o iş öyle olmuş. Gönül, o bakıştan kendini kurtaramamış, bağrı yaralı bir aşık olmuş.

• Ah, ruhanî hamam, nasıl da perileri davet etmede. Bu dünyada yıkanmak için soyunanlar, o aleme dalıyor. Aslında şu mezarlık da elbiselerin çıkarıldığı bir camekan gibidir. Ruhlar, mezarlarında beden elbiselerinden soyunarak mana alemine gitmedeler. 57

57 Eskilerin inancına göre peri kızları, ya hamamlarda, ya kırlarda çeşme başlarında, yahut harabelerde yaşarlarmış. Fuzulî merhumun oğlu olduğu rivayet edilen Fazlı adındaki bir şairimizin bir müstezatında:

                              "Her dem perinin menzili virane gerektir

Ya çeşmeler üstü

                             Gönlüm gibi virane, gözüm gibi bulağa

   Gel ey peri peyker!"

(Her zaman perinin yeri viranelerdedir, yahut çeşme başlarındadır. Ey peri kızı gibi güzel olan sevgili, harabe istiyorsan gönlüme gel, çeşme başında oturmak istersen gözüme gel diye yazmıştır.

• Aklını başına al da, bu çeşit sırrı açma, sus! Şu susanlara dikkatle bak! Baştan ayağa dil olmuşlar ama, söylemelerine izin yoktur.

1151. Gönlüme kızgın olarak bakınca, gönül kendinden geçti, kendini bıraktı, yollara düştü.

Mefülü, Mefa'îlün, Mefulü, Mefa'îlün 

(c.V. 2313)

• Ey candan canıma gizli haberler gönderen sevgili! Ben, her an seni düşünmedeyim. Her an seni hayal etmedeyim. Her an seninle beraberim. Sen aklın dan neyi geçiriyorsan, neyi düşünüyorsan, onların hepsi bu kuluna malum olmadadır.

• Neyi düşünüyorsan, hatırına ne geliyorsa, onlar, hemen gönlüne de doğmada, aklından da geçmededir.

• Ney, her seher vakti senin dudağını hatırlıyor da feryada başlıyor. Aşkın, şeker kamışının ağzını şekerlerle, ballarla dolduruyor.

• Gönlüme kızgın olarak bakınca, gönlüm alt üst oldu. Öyle bir hale geldi ki kendinden geçti. Kendini bıraktı, yollara düştü, gitti.

 

1152. Can ile canan arasında bedenin bedenliği kalır mı?

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. V. 2298 )

• Ne muhteşem bir meclis, padişahlara layık şaraplar. Kıpçak Padişahı ne de güzel yağma etmede.

• 0 pek yüce ve nasıl olduğu bilinemeyen Hakk'ın aşkı ile deliren can, şimdi bu efsun ve efsane ile karar mı bulur?

• Zinciri oynatmaktan, şakırdatmaktan delinin çılgınlığının artacağını bildiği için, sevgili de aşığına karşı büklüm büklüm saçlarını çözer.

• 0 kıvırcık siyah büklüm büklüm saçları yüzünden, gönlüm tarak dişleri gibi yanlmış, diş diş olmuştur.

• Gönül arkadaşları, sarhoşlukla nasıl da alt üst olmuşlar, yıkılıp gitmişlerdir.  Ey ay yüzlü sevgilim! Canın hakkı için olsun başını uzat da şu evin içine bir bak.

• Ey gönül! Sakî sana şarap vermedi diye mi balçığa düştün? 0 şarap tulumunu açmadı ise kadeh nasıl oldu da şarapla doldu?

• Allah'ım! Bu aşk ormanında düşünce kaybolup gitmiş. Can ile canan arasında bedenin bedenliği kalır mı?

 

1153. Sayı ile verilen nefesi boş sözlerle tüketme!

Mefulü, Mefa'îlün, Mefulü, Mefa'îlün 

(c. V. 2303)

• Ben, cennet köşkünden ve cennet sarayından ansızın aç ve çıplak bir halde, böyle bir dünya kapısının dibine düştüm.

• Bu dünya, benim için sevilecek bir yer, bir bayram yeri olamaz. Çünkü ben, bu dünyanın kötülüğünü, çirkinliğini gördüm. 0, sapsarı suratlı yüzüne allık süren, kendini güzel göstermeye çalışan bir kahpeye benziyor.

• 0 kötü diken ağacını gül renkli allık ne kadar süsler? 0 diken her ciğere, her ayağa batmıştır.

• 0 takma saçlarını bırakmış, kel kafası ile ortaya çıkmış. 0 yaşlı kör kadın;  kaşlarını iğneyle damgalayarak karartmış.

• Onun ayak bileğindeki halhallarına bakma, o kapkara baldırını seyret! Geceleyin aşk oyunu hoştur. Ama bu oyun perde arkasında olmalıdır.

• Ey yüzü yıkanmış süfî; yürü; elini de dünyadan yıka, yani ondan uzaklaş! Ey başını usturayla tıraş eden, kazıyan süfî! Gönlünü de onun sevgisinden kazı at!

• Dünyada mutluluk arayan, ona gönül veren kişi bahtsızdır, ağır canlıdır. Dünyada yaşama zevkine düştüğü için kavurma gibi kavrulacaktır.

• Ey sevgili! Ey bizi yoktan, yokluktan yaratıp şu aleme atan azîz varlık! Bizi şu dünyanın acaib işleriyle oynatıp duran; feryadımıza yetiş! Bizi ağır canlılıktan kurtar!

• Sus da, o sonu bulunmayan güzelin diriltici nefesinden bahset! Susarak söz söyle, ne zamana kadar sayı ile verilmiş nefesi boş sözlerle tüketeceksin.

1154. Dün mezarlığa gitmişti. Onun yüzünden ölüler bile birbirlerine girdiler.

Mefulü, Mefa'îlün, Mef'ülü, Mefa'îlün 

(c. V. 2304)

• Her gün peri gibi bir güzel, perde arkasından çıkar da, bizi ve dostlarımızı neşeyle oynatmaya başlar.

• Süfî, onun sevdasına kapılır da hırkasını yırtar. Bilgin de onun belasıyla şaşırır, telaşından sarığı çözülür, yerlerde sürünür.

• Herkesi aldatan hileci bile, çileye kalkışamaz. Böyle bir rindin elinden rıza kadehini içtikten sonra artık kendini gizleyemez.

• Dün mezarlığa gitmişti. Ölüler bile birbirlerine girdiler. Ben mağdurum ne yapayım, ölüden de aşağı değilim.

• 0 peri kızı her gün, şarap kadehi elinde olarak çıkar gelir de; "Vallahi!" der "Şehirde duygusuz, kalbi donuk bir kimseyi bırakmayacağım."

• Ey benim canım! Sana öyle bir sarılacağım, öyle bir kıvrandıracağım ki, kıvamında sirke iken, tatlılaşacaksın, bal olacaksın, şeker olacaksın.

• Ciğerini yaraladım, bir başka ciğer al, ey pörsümüş kedi! Arslan ciğerlerinden bir ciğer edin.

• Sus, sus, gönül evinin ta içine gir; incinmiş hiçbir gönül yoktur.

1155. Oruç sevdası, bambaşka bir sevdadır.

Mefülü, Mefa'îlün, Mefulü,

 (c. V. 2307)

• Artık, ekmeğe karşı ağzını kapa, tatlı oruç geldi. Şimdiye kadar, yemenin, içmenin hünerini gördün. Şimdi de orucun hünerini seyret!

• Oruç, Meryem oğlu İsa'ya zemzem oldu. Oruç yolculuğuna çıktı da dördüncü kat göğe yükseldi.

• Kuşların kanat çırpmaları nerede, meleklerin kanat çırpmaları nerede? Kuşlar yem için kanat çırparlar, melekler ise oruca doğru uçarlar.

• Orucun bazı zorlukları varsa da, yüzlerce çeşit hüneri de vardır. oruç sevdası bambaşka bir sevdadır.

• Oruç, çarşafa girmiş, kendini gizlemiş bir güzeldir. Çarşafını aç da onu seyret; o ne kadar güzelrniş!

• Boynunu inceltir ama, seni ölümden emin eder. Mide dolgunluğu, rahatsızlığı, fazla yiyip içmeden meydana gelir. Oruç ise seni manen mest eder.

• Otuz gün ramazan denizinde bir baştan bir başa, bir uçtan bir uca yüzer durursun. Sonunda oruç incisi elde edersin.

• Şeytanın bütün hileleri, tedbirleri, bütün okları, oruç kalkanına çarpar, kırılır.

 

1156. Güle ne efsun okudun da böyle gülüp durmada?

Mefulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün 

(c. V. 2305)


• Ne zaman, ben varımı yoğumu rehine verip seninle beraber şarap içeceğim"? Sen başını alıp gideceksin, ben meyhanede kalacağım, hırkamı rehin olarak bırakacağım?

• Şaraba gömüleceğim. Kadeh gibi, testi gibi dolup boşalacağım. Perde olmadan, hiç bir engel bulunmadan sevgili ile baş başa olacağım.

• Sen afiyetle yüzlerce kadeh şarap içeceksin. Güzel elbiseler giyeceksin. Şu donuk dünya canlanacak, coşup coşup köpürecek.

• Ay nasıl güneşin nuruyla aydınlanıyorsa, benim de gönlüm, senin nurunla aydınlanacak, imbikten çekilmiş gül yağı, senin gül kokunla hoş, güzel bir hale gelecek.

• Güle ne efsun okudun da, böyle neşelendi, gülüp durmada? Dikene ne cefa  ettin ki, güzel rengini kaybetti, soldu, kurudu, diken oldu?

• Ey görülmemiş işler başaran, duyulmamış san'atlar meydana getiren aziz varlık! Sen insanı bir an olur güldürürsün, bir an olur ağlatırsın. Senin işlerine akıl ermez.

• Aklı olan kişi, yaptıklarından ötürü sana gücenmez, senden incinmez Karanlık gecenin aya darılmaya hakkı var mıdır? Hiç diken gülden incinir mi?

• Nice nice düşünceler, adeta deniz gibidir. Hikmetlerse o düşünceler içinde yüzen balıklardır. Düşünürken söz diridir, söylerken ölü!

• Hayır, düşünce ağ gibidir. Deniz de bu ağın arkasındadır. Ağa, balıktan başka ne girebilir?

• Artık. sen, gönlü cennet say; dile gelen sözleri de cehennem farz et! Düşünceler ise günahı ile, sevabı ile bir olanların yeri olan a'raf!

 

1157. Melek huyuna sahip ol da;  şeytana emir ver!

Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, 

(c. V, 2300)

• Paran olsa da, olmasa da gamdan yakanı kurtaramıyorsun. Hem yaralı, hem gamlı olmadansa, elbette paran varken gamlı olman iyidir.

• Dostların sözlerini dinle, yankesicilerden kaç, topluluktan ayrılma, inatçı  olma, bağırıp çağırma!

• Adem neden çırılçıplak kaldı? Dünya neden viran oldu? Nasıl oldu? Neden oldu da tufan koptu? Bu işler, küçüğün büyüğe çekişmesinden, bayağı kişinin yüce kişi ile inada girişmesinden oldu.

• Mum ağlamadıkça, alev gülmez. Beden eriyip zayıflamadıkça can semirmez, kuvvetlenmez.

• Melek huyuna sahip ol da, şeytana emîr ol, ona emir ver! Nefis öküzünü kurban edebilirsen, ayağını gökyüzünün başına basabilirsin.

 

1158. Senin her köşede bir Eyyüb'un var. Her tarafta bir Yakub gözyaşı döküyor.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün 

(c. V. 2299)

• Gönül yolu ile göze çekinmeden geliyorsun. Tesirli efsunlar okuyorsun. Coşkun, dağınık aşk hikayeleri anlatıyorsun.

• Sen, gökleri nefesinle döndürüyorsun, senin efsununa karşı zayıf bir anlayış ne yapabilir?

• İki dünyanın da günahını bir tövbe ile yıkar, temizlersin. Sonra tutarsın, bir küçük hatamızı parmaklarının arasında evirir çevirir, ovuşturup durursun.

• Senin her köşede bir Eyyüb'un var. Verdiğin belalardan şikayet etmiyor. Her tarafta bir Yakub'un gözyaşı döküp duruyor. Aşk kapıları kırılmış, kumaşlar çalınmış, götürülmüş.

• Salına salına git de; o ölüler bahçesinde bir bağır: "Ey eski ölü kalk!" diye seslen! Kalk ey dökülmüş beden; oynamaya başla!

• 0 anda bütün mezarlık, şehir halini alır. Bütün ölüler mezarlarından çıkarlar. Oynamaya başlarlar. Hepsi de neşelenir, hepsinden de kaza ve kader pençesini çeker.

• Bu sözleri laf olsun diye söylemiyorum. Hayal dokumuyorum. Hayal etmiyorum. Ben bu hali yüzlerce defa görüyorum, görmediğim şeyleri söylemiyorum.

• İnsanlardan kaçtım da kurtuldum diyen kişinin eteği arkadan yırtıldı ise, o, doğruyu söylüyordur.58 

     58 Yusuf Suresi,12/26.ayete işaret var

• Ey söyleyen! Sus sus da, sevgilinin aşığa söylediklerini dinle! Çünkü, isteyen aradıkça, istenen inat eder.

 

1159. Gönle gamdan bir peygamber gelince, ötelerden Cebrail gönle iner. Düşünce, Meryem gibi yüzlerce İsa'ya gebe kalır.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün,

 (c. V. 2297)

• Sen, gönle ayak basar basmaz, düşünce gönülden çıktı gitti. Sırlar da bellerini bağlayıp yola düştüler.

• Gönül, canın yanına geldi de ona dedi ki: "Kendinde kalma, kendinle beraber oturup durma! Düşünce de gönlü ağır canlı, tembel gördü de, onu kendi haline bırakıp, kendisi acele gitti."

• Düşünceye aşktan bir casus geldi. "Haydi kalk, yürü git. Önünde yeri öp!" dedi. Bu haberle düşünce kendinden geçti, Hakk'a ulaştı.

• Güzellerin meyhanesi açıldı. Düşünce, şarap küpüyle, kadehle arkadaş oldu. Bu yüzden mest oldu. Aklına ne gelmişse hepsi bir bir ona göründü.

• Düşünce mest olunca, kendinden geçti de, böylece kendini düşünmekten kurtuldu. Kendini öyle kaybetti ki; "Düşünce denilen şey nedir? Siz düşünceyi tanıyormusunuz?" diye başkalarına sormaya başladı.

• Felek, gönlün korkusundan yerlere doğru alçaldı, iki elini birbirine çarptı. "Benden kimsecikler kurtulmadı. Düşünce nasıl kurtuldu?" dedi.

• Düşünceye herkes, önden arkadan tuzak kurar. Düşünceyi tuzağa düşürmek ister.

• Aslında insanın aradığı her şey, her şekil, her suret düşünceden meydana gelir. Sen şekle bağlanma, düşünceye bağlan!

• Gönle gamdan bir peygamber gelince, ötelerden Cebrail gönle iner. Düşünce Meryem gibi yüzlerce İsa'ya gebe kalır.

 

1160. Şarabı, şarap içmesini bilenlere, gamlı, kederli olanlara ver.

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün

 (c.V. 2296)

• Bana "Nasılsın?" diye soruyorsun. Nasıl olacağım? Hudutsuz olan lutuf ve ihsanın gibi iyiyim. Sen ise, güzelsin. Semizsin, gençsin, ter ü tazesin.

• Hoş olan şey, tatlılığın; aslında sevgiliye doğru at sürersin. Fakat bu yürüyüş kolay değildir. Bu yolda binlerce at sakatlanır.

• Susmaya çalışıyorum ama, sevgilinin verdiği tatlılıktan onun gamzesinin  huyunu almışım da duramıyorum. Hep aşksızları söylüyorum.

• Ey gönül, başın sert, ayağın gevşek. Mest bir haldesin. Bununla beraber, topallaya topallaya yürü! Ama acele et! Sonra kapıyı kapayıverirler.

• 0 kurtuluş sahibine git; o hayat denizine git! Benlik testisine taş at, kır! Varlık kulübesine neft dök, yak, kurtul!

• Sen, şarabı şarap içmesini bilenlere ver! Gamlı, kederli olanlara ver! Çünkü neşeli görünenler. tamamıyla şekilden ibarettir. Bu da laftır, başka bir şey  değil!

• Sen hilekar nefsin inadına Hakk'ı özleyenlerin canları için şu hadîsin zevkine var: "Ben gizli bir hazîne idim. Bilinmeyi sevdim, istedim de onun için insanları yarattım."