sumeyye
Sun 9 January 2011, 05:06 pm GMT +0200
Borçlu Olarak Ölmek
788. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:
"Ölen bir mü'minin ruhu, borcu olduğu sürece tutukludur."[1039]
İzah
İbni Mâce'de hadis şöyledir:
"Ölen mü'minin ruhu, üzerindeki borç ödeninceye kadar borcundan dolayı tutukludur."
Borçlu ölerek vefat eden bir kul eğer Cennetlikse, borcu ödeninceye kadar ruhu Cennete gitmez. Ancak borcu ödendikten sonra Cennete gider. Bu hüküm borcuna lakayt olanlar veya ödeme düşüncesi taşımayanlar içindir. Kişi borcunu ödeme niyetinde olduğu halde imkan bulamadığı için ödeyemeden vefat ederse, şayet kul Cennetlik biri ise ruhu tutuklu olmaz, Cennete gider. Mahşer gününde de Allah hak sahibini memnun ederek böyle kulunu sıkıntıdan kurtarır.
Hadîs, mirasçıları ölenin borcunu ödemeye teşvik etmektedir.
Borçlanma ve tehlikeleri ile ilgili geniş bilgi için Faiz Ticâret isimli eserimize bakılabilir.[1040]
Devlet Malına Hıyanet Edenlerin Mahşer Yerindeki Durumu
789. Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:
Resûlullah (s.a.v.) devlet ve millet malına hiyanetten söz etti. Şöyle buyurdu:
"Biriniz Kıyamet gününde omuzunda bağıran bir deve ile gelmekten sakındırırım."[1041]
İzah
Müslim'de hadis çok uzun olarak yer alır. Şöyledir:
"Resûlullah (a.s.m.) bir gün aramızda iken ayağa kalkıp, devlet ve millet malına hıyanetten söz etti. Bu işi yapanı ve bunun varacağı âkibetin dehşetini çok büyüttü. Daha sonra şöyle buyurdu:
"Sakın ola ki, içinizden birini kıyamet gününde omuzunda bağırmakta olan bir deve ile gelirken görmeyeyim. Bu kimse o gün bana, 'Yâ Resûlallah, bana yardım et' der. Ben de ona, 'Hayır! Senin için hiçbir şey yapamam. Çünkü ben sana dünyada iken başına geleceği bildirmiştim' derim.
"Sakın ola ki, içinizden birini kıyamet gününde omuzunda kişneyip bağıran bir at ile gelirken görmeyeyim. Bu at hırsızı olan kimse o gün bana, 'Yâ Resûlallah, bana yardım et' der. Ben de ona, 'Hayır! Senin için hiçbir şey yapamam. Çünkü ben bunu sana daha önce bildirmiştim' derim.
"Sakın ola ki, içinizden birini kıyamet gününde omuzunda feryat eden bir insanla geldiğini görmeyeyim. Bu kimse o gün bana, 'Yâ Resûlallah, bana yardım et' der. Ben de ona, 'Hayır! Senin için hiçbir şey yapamam. Çünkü ben sana dünyada iken başına geleceği bildirmiştim' derim.
"Sakın ola ki, birinizi kıyamet gününde omuzunda sallanan bir elbise ve kumaşla gelirken görmeyeyim. Bu kimse o gün bana, 'Yâ Resûlallah, bana yardım et' der. Ben de ona, 'Hayır! Senin için hiçbir şey yapamam. Çünkü ben sana dünyada iken başına geleceği bildirmiştim' derim.
"Sakın ola ki, içinizden birini kıyamet gününde omuzunda altın ve gümüşle gelirken görmeyeyim. Bu kimse o gün bana, 'Yâ Resûlallah, bana yardım et' der. Ben de ona, 'Hayır! Senin için hiçbir şey yapamam. Çünkü ben sana dünyada iken başına geleceği bildirmiştim' derim."[1042]
Kararda Aceleci Olmamak
790. Abdullah bin Ömer (r.a.) rivayet ediyor:
Bir adam yeni evlenmişti. Resûlullah (s.a.v.) bir orduyu sefere gönderdi. O kişiyi de onlarla birlikte gönderdi. Sefer dönüşünde o adam acele ile ailesinin yanına geldi.Hanımım kapıda ayakta bekler buldu. İçine kıskançlık doğdu. Hanımını vurmak için mızrağını hazırladı.
Hanımı ona, "Acele etme! Eve bir bak" dedi.
Adam içeri girdi, yatağın üzerine uzanmış iri bir yılan gördü. Onu öldürdü, kendi de öldü.
Bu haber Resûlullaha ulaştığında,
"Bu evlerin cinlerden sakinleri vardır." dedi, ve cinleri [bu yılanları] öldürmeyi nehyetti.[1043]
İzah
Muvatta'da bu hadis Ebû Said el-Hudrî'nin (r.a.) rivayet ettiği şekliyle şöyledir:
Yeni gerdeğe girmiş bir genç vardı. Bu genç Resûlullah ile beraber Hendek savaşına katıldı. Resûlullah (s.a.v.) Hendekte iken bu genç Resûlullaha geldi ve şöyle dedi:
"Ya Resûlallah! Ben yeni evliyim, bana izin ver." Resûlullah ona izin verdi ve kendisine şu tembihte bulundu:
"Silahını yanına al. Çünkü Benî Kurayza Yahudilerinin sana birşey yapmalarından korkuyorum."
Genç evine gittiğinde, hanımını iki kapı arasında ayakta dururken gördü. Onu kıskandı, vurmak için elini mızrağa uzattı.
Hanımı ona, "Evine girip içeridekini görmeden acele etme" dedi.
Genç eve girdi, yatağın üzerinde kıvrılmış bir yılan gördü. Ona mızrağını sapladı. Sonra dışarı çıkarıp mızrağını eve dikti. Yılan mızrağın ucunda titredi, genç de hemen öluverdi. Genç mi, yoksa yılan mı daha önce öldü bilinmiyor. Bu durum Resûlullaha anlatıldığında şöyle buyurdu:
"Medine'de Müslüman olmuş cinler vardır. Onlardan birini görürseniz üç gün zaman tanıyın. Sonra [hâlâ gitmezse] isterseniz öldürün. Çünkü o şeytandır."[1044]
Yatmadan Önce Yapılacak İşler
791. Câbir (r.a.) rivayet ediyor:
"Yatarken kaplarınızın ağzını kapatın, su kaplarınızın ağzını bağlayın, kapılarınızı kapayın, yanan ateşi söndürün. Çünkü şeytan kapalı kapıyı açamaz, su kabının bağını sökemez, kapların örtülerini kaldıramaz. Küçük yaramaz da [fare] insanların evlerini çok çabuk ateşle doldurabilir."[1045]
İzah
Bu hadisin başka rivayetlerinde son cümle,
"Bunları yaparsanız size zararları dokunmasına Allah tarafından izin verilmez" şeklindedir.[1046]
Dinimizin Atıcılığa Verdiği Önem
792. Behz bin Hakîm babasından, o da dedesinden rivayet ediyor:
Resûlullah (s.a.v.) ok atan ve "Vallahi vuramadın, vallahi vurdum" diyen bir topluluğa uğradı. Onlar Resûlullahı görünce durdular. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Atın. Ok atanların yeminleri geçersizdir. Onda yemini bozma vebali ve keffaret söz konusu değildir."[1047]
İzah
Zaman zaman dikkat çektiğimiz gibi, dinimiz atıcılığa çok büyük değer vermektedir. Bunu da bir oyun eğlence olduğu için değil, savaşta çok tesirli bir vasıta olduğu için yapmaktadır. Bu ve benzeri hadisler o gün ok atmayı teşvik ediyordu. Günümüzde ise en gelişmiş silahları kullanmayı, onlarla atış talimi yapmayı teşvik etmektedir.
Hadiste Peygamberimiz (s.a.v.) atış talimi yapanların "Vallahi vurdum, vallahi vuramadın" şeklindeki sözlerinin yemin sayılmayacağı, bundan dolayı keffaret gerekmeyeceği bildirilmektedir. Bu, lağv yeminidir. Kasdî olarak yapılmadığı için keffaret gerekmez. Bununla ilgili bir âyet meali şöyledir:
"Allah sizi yanlışlıkla veya yanılarak ettiğiniz yeminlerden dolayı mes'ul tutmaz; fakat kalbinizle kazandıklarınızdan, yalan yere ettiğiniz yeminle ve yeminlerinizi yerine getirmemekle kazandığınız günahtan mes'ul tutar."[1048]
[1040] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/489.
[1041] Müslim, İmâre: 24. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/490.
[1042] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/490-491.
[1043] Müslim, Selâm: 139; Tirmizî, Ahkâm: 2; Ebû Dâvud, Edeb: 174; Muvatta, İsti'zan: 33. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/491-492.
[1044] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/492-493.
[1045] Tirmizî, Et'ime: 15; Muvatta, Sıfatı'n-Nebiyyi: 21; Müslim, Eşribe: 36. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/493.
[1046] Ebû Dâvud, Edeb: 161; Muvatta, Sıfatı'n-Nebiyyi: 21. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/493.
[1047] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/493-494.
[1048] Bakara: 2/225. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/494.