- Bizans İmparatorunun Peygamber Efendimize Gönderdiği Mektup

Adsense kodları


Bizans İmparatorunun Peygamber Efendimize Gönderdiği Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Sun 20 December 2009, 03:56 pm GMT +0200
Bizans İmparatorunun Peygamber Efendimize Gönderdiği Mektup


Peygamber (sav) efendimiz Tebük´e varıp konakladığında Bizans imparatoru ordusunu göndermeden önce Peygamber efendimize bir mektup göndermişti. İmam Ahmed Bin Han-bel´in rivayetine göre Bizans imparatoru, Hıristiyan araplardan sorumlu bir adamı çağırdı ve ona: "Dili, arap dili olan, söylene ni iyi ezberleyen bir adam çağır bana. Onu şu zata - Yazısının cevabıyla birlikte- göndereceğim" dedi. Bu emri üzerine Tenuhi isminde bir adamı imparatorun yanına götürdüler.

Tenuhi derki: "Herakliyus bana bir yazı verdi ve dedi ki: "Yazımı o zata götür. Sakın, onun söylediklerinden hiç bir şeyi unutma. Benim için onun söyleyeceklerinden şu üç şeyi ezberinde tut:

1- Bak bakalım, bana yazmış olduğu yazı hakkında ba na hiçbir şey söyleyecek mi?

2- bak bakalım; yazımı okuduğu zaman (gece ve gündüz) sö zünü anacak mı?

3- Bak bakalım; kendisinin sırtında seni şüphelendirecek bir şey görebilecek misin?

Yazı yanımda olduğu halde Tebük´e geldim. O sırada Resü-lüllah (sav) ashabının arasında, dizlerini dikip iki elini kavuş turmuş olarak su başında oturuyordu. Onlara "sahibiniz, efen diniz nerede?" diye sordum. îşte orada oturuyor, dediler yanına kadar varıp önüne oturdum. Yazıyı kendisine sundum, alıp ya nına koydu, bana: "Sen kimlerdensin?" diye sordu. Ben: "Te-nuhlardan bir kimseyim" dedim.

Sen, islamiyete, hanif olan islamiyete, baban ibrahimin di nine girsen olmaz mı? diye sordu. Ben a\e: "Ben bir kavmin ya nından gelen elçisiyim ve o kavmin dinindeyim onların yanma dönünceye kadar da onu değiştirtmem ve ondan dönemem" de dim. Güldü.

"Sen her istediğini hidayete erdiremezsin fakat Allah´tır ki kimi dilerse ona hidayet verir. Ve o hidayete erecekleri daha iyi

 (Kasas; 56)

Bu mealdeki ayeti Kerimeyi okudu. Sonra şöyle dedi: "Ey Tenuhi kardeş! Ben kisraya bir yazı yazmıştım. O yazıyı yırttı. Vallahi kendisinin saltanatı da Öyle parçalanacaktır! Senin hü kümdarına da bir sahife yazmıştım O onu tuttu ve yırtıp atma dı. Kendisi yaşadığı müddetçe Bizans halkı onun yüzünden sı kıntı çekmeyecekler, hayır görmekte devam edeceklerdir!"

Kendi kendime (İşte hükümdarımın bana tavsiye ettiği üç şeyden biri!) dedim. Hemen ok çantamdan bir ok olarak kılıcı mın kınına bunu yazdım. Resulullah bundan sonra Herakliyu-sun yazısını solunda oturan bir adam verdi. "Yazılarınızı size okuyacak adamınız kimdir?" diye sordum. Muaviyedir, dediler. Muaviye yazıyı okumaya başladı. Muaviye, Herakliyusun mek tubunun şu bölümüne gelmişti: "Beni, genişliği yerlerle gök ka dar olan ve müttakiler için hazırlanmış olan cenete davet edi yorsun! O halde cehennem nerededir?" Muaviye mektubun bu bölümündeki soruyu okuyunca Resulullah (sav) efendimiz. "Sübhanellah! Gündüz gelince gece nerededir?" buyurdu. ?Ben yine çantamdan ok çıkararak kılıcımın kınına bunu da yazdım. Getirmiş olduğum mektubun okunması tamamlanınca Resulul-lah: "Senin bir hakkın vardır. Sen bir elçisin. Eğer yanımızda bağışlanacak bir şey olsaydı onu sana bağışlardık. Ne var ki biz sefer halindeyiz" dedi. Orada toplanmış bulunan cemaat ara sından birisi şöyle dedi: "Ben ona bağışım vereyim". Böyle de dikten sonra yükünü açtı. Altlı üstlü sarı bir elbise getirip yanı ma koydu. "Bu bağışın sahibi kimdir?" diye sordum. Osman´dır dediler. Resulüllah (sav) efendimiz: "Bu elçiyi hanginiz misafir edip ağırlayacak?" diye sordu, ensar gençlerinden biri "Ben..." diyerek ayağa kalktı. Ben de ayağa kalktım. Kendisiyle birlikte oturduğum meclisten çıkıp gittiğim sırada, Resulüllah (sav) efendimiz bana,: "Ey Tenuh´lu kardeş gel" diyerek seslendi. He men geri döndüm, önünde oturduğum yere kadar gelip ayakta durdum. Belinin kuşağını çözüp sırtını açtı. "îşte, emrolundu-ğun şey orada, iyice bak!" dedi. halbuki ben onu unutmuştum, çevrelenen halkın arka tarafına geçtim. Resulüllah (sav) abası nı sırtından indirdi. Birde ne göreyim: iki omuzunun körek ke mikleri arasında Kulak kıkırdağı yumuşaklığında büyükçe bir mühür.