- Biz Sövemeyiz

Adsense kodları


Biz Sövemeyiz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Sat 6 November 2010, 08:08 pm GMT +0200
Biz Sövemeyiz

Ahmet Rüstemoğlu


Lâ nüferriku beyne ehadin min rusulih... Biz, Allah'ın rasulleri arasında fark gözetmeyiz..."

Bu, Allah'ın Rasulü, Hazreti Muhammed (s.a.v)'in, her mü'mine yatsı namazından sonra okunmasını tavsiye buyurduğu ve mü'minlerin "Amenerrasulû" diye bildikleri Bakara Suresinin son iki (285-286) ayetinin bir kısmıdır. İlk ayette bir tür inanç çerçevesinin ikrarı vardır, ikinci ayette ise insan olarak zaafların itirafı ve dualar yer alır. İlk ayetin yukardaki bölümü, o inanç çerçevesinin bir kısmını ifade eder:

- Biz, Allah'ın rasulleri arasında fark gözetmeyiz.

Sövmek, hakaret etmek ne kelime, Hazreti Muhammed'e kadar gelen bütün Allah elçileri, bir müslüman açısından sevgiye, saygıya değer, peygamberliklerine inanılması gereken insanlardır.

Bir Müslüman Hazreti İsa'yı da sever, Hazreti Musa'yı da... Hazreti İbrahim ile sanki çok daha özel bir yakınlık vardır.

"Aydınlanma"yı din ile savaş biçiminde anlayan Batı insanı, Hıristiyanlık'la yürüttüğü savaştan sonra, şimdi İslam'ı boy hedefi seçmiş durumda.

"Batı'nın mukaddesi kaldı mı?" sorusu pekala sorulabilir.

Batı'da Hazreti İsa'yı bile çamura batıran filmler çekilebiliyor.

Bir yerde Hazreti İsa'nın muazzez hatırasını bile savunmak Müslümana düşüyor.

Hazreti Musa, Şaron'un cinayetlerinden yola çıkılarak eli kanlı bir insan gibi gösterilse ilk itirazın Müslümanlardan gelmesi kadar tabii bir şey olamaz.

Biz asla ve asla sövemeyiz. Her bir Peygamber, Allah'ın insanlar için seçtiği muazzez önderlerdir. Aslında, savaş da, bir müslümanın tabiat-ı asliyyesi olamaz. Savaş da arızidir, zorlamadır, mecburiyettir bir müslüman için. Müslüman adı üstünde sulh, güven, barış insanıdır.

Danimarka'dan başlayıp, Avrupa'nın bir çok ülkesine "ifade özgürlüğü" maskesi altında sirayet eden İslam Peygamberi'ne hakaret salgını, "Allah'ın evinden kaçmış Avrupalı"nın yaşadığı ruhi sefalete denk düşüyor. Yazık. Bu hale sadece acımak gerekiyor. Korkunç bir değer bunalımı içinde bocalayan Avrupalı'nın yücelere karşı çamur atması ne mana ifade eder ki...

Bu bir hezeyan.Bir insani tükeniş. Bir ruh pörsümesi...Bu, içinde azıcık insani damar kalmış herkesi utandıracaktır. İslam dünyasında tepkiler oluşması tabiidir. Peygamberine yönelik saldırı, Müslümanın yüreğini yaralar. Ama bu tepkileri bile Müslümanın vekarına yaraşır nitelikte geliştirmek lazım.Bir yerde, Allah rasulü Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.)'nın ebedi risaletine, sonsuz mesajına bağlı bir çağrıya dönüştürmek lazım.

Allah Rasulünün çağrısı devam ediyor. Ruhu pörsümüş olanların da ruhunu kurtarmak için geldi o. O (s.a.) Rahmet Peygamberi olarak geldi. O (s.a.) kendisine "Aklını kaçırmış" diyenlerin bile aklını, ruhunu, insanlığını kurtardı. O sabır insanıydı. O Vahşi'yi kurtardı, amcasının ciğerlerini söküp ağzında çiğneyen Hind'i kurtardı.

İslam dünyası ayakta...Yaralı çünkü. Bu tepkiler olacak elbet, ama ben derim ki bir boyut farkına ihtiyaç var.Müslümanın en salim ruh hali yaşayacağı zamandayız. İnsanoğlu panikte... İnsanoğlu krizde. İnsanoğlu ruh çırpıntısı içinde.Kalb sancısı yaşıyor insanoğlu. Allah'ın elçisine çamur atan insanoğlunu.n yaşadığı ruhi alaborayı görmek lazım. Onun için müslümanın adeta bir ruh selameti sembolü olması lazım. "Seni öldürmeye gelen sende dirilsin!"

Onun için silahlı tepkiler değil, belki evrensel barış çağrıları, "İslam çağrıları" yöneltmek lazım küresel ölçekte...

Bırakın Bush savaş desin, bırakın Bush'un Savunma Bakanı Rumsfeld savaş desin... "Barış imzalamayacağız" diye çılgınlık nöbetleri sergilesin bırakın...

Ben diyorum, Avrupa'daki tüm Müslümanlar, İslam coğrafyasının tüm çocukları, bir gün, ellerinde şöyle pankartlarla yürüsünler, milyarlar olarak:

"Biz Muhammed'i seviyoruz!" "Biz İsa'yı seviyoruz!" "Biz Musa'yı seviyoruz!" "Biz insanı seviyoruz!" "Biz yaradılanı seviyoruz!" Evet seviyoruz.

Kararmış kalbleri kurtarmak lazım. İslam'la savaş Avrupa'ya, Amerika'ya bir şey kazandırmaz.

Bu, açıktan yol kesicilik olur. Yolları aşıp arayıştaki yüreklerle buluşmayı başarmak lazım. Müslümanca basiret bunu gerektirir. Mekke'nin müşrikleri "Kur'anı dinlemeyin, gürültü yapın Kur'an okunurken" demişlerdi. Avrupa'da kimi kararmış yürekler, gürültü yaparak, insanın Kur'an sesiyle, İslam çağrısı ile buluşmasını önlemeye çalışıyor.

İslam sedleri aşarak geliyor. "Rahmet Peygamberi" rahmetiyle aştı sınırları, zamanları... Geldi çağın kapısını çalmaya başladı. Belki de Avrupa'ya, dünyaya "Aç yüreğini" diye seslenmek lazım. "Sök yüreğinin kilitlerini" diye...